İçeriğe geç

Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı Kitap Alıntıları – Carl Sagan

Carl Sagan kitaplarından Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı kitap alıntıları sizlerle…

Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı Kitap Alıntıları

Sahte bilimin özünde dileyelim ve öyle olsun yaklaşımı yatıyor. Halk masalları ve çocuk öykülerinde olduğu gibi, gönlümüzün çektiğini dilesek ve gerçekleşse ne güzel olurdu. Düşlerimizi gerçekleştirmenin bedeli olan çok çalışma ve biraz da iyi şansla karşılaştırıldığında bu fikir ne denli kışkırtıcı geliyor insana
Peki ama havada süzülen ve ısı yaymayan alevler püskürten, görünmez, cisimsiz bir ejderle var olmayan bir ejder arasındaki fark nedir? İleri sürdüğüm iddianın aksini kanıtlamak mümkün değilse, iddiamın geçersiz olduğunu gösterebilecek herhangi bir deney yapılamıyorsa, benim ısrarla garajımda bir ejder olduğunu savunmamın ne anlamı olabilir? Hipotezimin çürütülememesi, onun doğru olduğunun kanıtlanmasıyla aynı şey değildir. Test edilemeyen hipotezler ve çürütülmesi mümkün olmayan iddialar, bize ne kadar ilham verirse versin veya içimizde ne kadar merak uyandırırsa uyandırsın gerçeklik skalasında değersizdir.
Çünkü dün fethedilmiş bir ölüm, yarın ise peşinden koşulan bir doğuştu
Antik iyonyalılar dünyanın düzeninden, hatta varlığından tanrıların değil , Doğa kanunlarının ve kuvvetlerinin sorumlu olduğu fikrini sistematik bir şekilde savunan ilk uygarlıktı.
Rasyonel bilim her zaman bulgularının dayanağını oluşturan kaynakları göstermeye hazırdır, ancak rasyonel olmayan otoriter yapılar ortaya attıkları iddiaların gerekçelerini göstermeleri için yapılan herhangi bir talebi inanç yoksunluğudan kaynaklanan bir sadakatsizlik olarak nitelendirir.
insanlar kendilerini kandırıyorlar,
Dünyada bilim adamlarının ka­baca yarısı, en azından yarı zamanlı olarak, askeri güçler için çalışıyor.
yalanlara karşı hoşgörünün artması, birçok diğer kötülük için de zemin hazırlar.
Temellerinde hangi nörolojik veya moleküler nedenler yatarsa yatsın, sanrılar insanlara gerçekmiş gibi gelir.
Karanlığı lanetlemektense, bir mum yakmalıyız
İnsanlar inanılmaz derecede cahil ve korkak. Hiçbir yeni görüşü duymaya tahammülleri yok
cehaletin mutluluk verdiği yerde, zeki olmak aptallıktır.
Yeterince uzun zaman­dır aldatılmışsak, gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık.
Karanlığa sığınıyoruz
Bilim, insanın içinde dizginlenemeyen bir merak hissi uyandırır. Ancak sahte bilim de aynı etkiyi yaratır.
İnsan zihni daha ne kadar gelişecek? Cüretkar arsızlığının sınırlarını nerede bulacak?
On altıncı yüzyılda, bilim insanı William Tyndale Yeni Ahit’i ingilizceye çevirmek istedi. Bunlar katolik kilisesine bağlı olan rahiplerin iş güvenliğini tehtit eden düşüncelerdi. Tyndale çevirisini yayımlamaya çalıştığında onu yakalayıp boğazladılar garanti olsun diye bir de yaktılar. Çevirisinin kopyaları silahli çetelerce kapı kapı dolaşılıp toplatıldı. Bunu yapan hıristiyanlar diğer hıristiyanlarin İsa’nın sözlerini okuyup anlamalarını engelleyerek hıristiyanlığı savunduklarını düşünüyorlardı.
Elmdə verilməsi qadağan olan suallar, həssas olduğu üçün araşdırılması məsləhət görülməyən mövzular və müqəddəs həqiqətlər yoxdur.
Tələsin, illər,
Uşaqları döyməyin cinayət sayılacağı
Gözlənən vaxta doğru.
İnsan zihni daha ne kadar gelişecek? Cüretkar arsızlığının sınırlarını nerede bulacak? İnsanların kötülüğü insan yaşamıyla orantılı olarak artacaksa, oğlun kötülüğü, babanın kötülüğünü her zaman geride bırakacaksa, tanrılar tüm günahkarlara yetecek kadar yer açılması için bu dünyanın yanına yeni bir dünya daha eklemeli.
Kendimizi iyi hissetmemizi sağladığı sürece bir şeyin doğru olup olmadığını umursamamak, ahlaki açıdan , cebimiz dolu olduğu sürece paranın nereden geldiğini umursamamak kadar kötüdür.
Gerçeklikle karşılaştırıldığında bilimde vardığımız düzey ilkeldir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip olduğumuz en değerli şey de o’dur.

Albert Einstein

Işık bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz.
İşaya 59:9
Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.
Işığı bekliyor, fakat karanlığa sığınıyoruz.
Einstein’ın dediği gibi, bilim gerçeklerle kıyaslandığında ilkel ve yetersiz görünebilir; ama gene de insanlık olarak sahip olduğumuz en değerli nesnedir.
Yalnız özgür insanların eğitilmesi gerektiğini söyleyen çoğunluğa değil,

yalnız eğitimlilerin özgür olduğunu söyleyen düşünürlere inanmalıyız.

 

EPIKTETOS

Görünmeyen şeyden duyulan korku, herkesin kendi içinde din diye bellediğinin doğal tohumudur.

 

THOMAS HOBBES

Geçerli eleştiri, bize yapılmış büyük bir iyiliktir aslında.
Bizi doğrulayanı dostça kabullenir, karşı çıkana da inatla direniriz; oysa ki sağduyu tam tersini gerektirir.
Her bilim dalı, örneğin paleontoloji, geleceği göremezken birçoğu da gelecek konusunda yetkin tahminler yapabilecek güçtedir. Bir sonraki Güneş tutulmasının tarihini merak ediyorsanız, büyücülere ya da gizemli güçlere değil bilim adamlarına gidersiniz. Onlar size tutulmayı Dünya’nın neresinden, ne zaman gözleyebileceğinizi, kısmi mi, tam mı yoksa halkalı bir tutulma mı olacağını söyler. Bilim sayesinde, bin yıl sonraki bir tutulmayı bile dakikasına kadar tahmin edebiliyoruz. Anemi hastalığınızdan kurtulmak için bir üfürükçüye giderek üzerinizdeki büyüyü kaldırmasını isteyebilir ya da B12 vitamini almayı deneyebilirsiniz. Çocuğunuzu çocuk felcinden korumak için dua edebilir ya da aşıya götürebilirsiniz. Doğmamış çocuğunuzun cinsiyetini öğrenmek İçin birinin altına makas diğerinin altına bıçak konulmuş iki minderden gözünüze kestirdiğinize oturmaya ne dersiniz? (Makassa kız, bıçaksa erkek -yoksa tam tersi miydi?) Aslında bu o kadar da kötü bir yöntem değil; doğru çıkma şansı yüzde elli. Ama gerçekten duyarlı bir yöntem istiyorsanız (örneğin, yüzde 99’luk kesinlikte) anmiyosentez ya da ultrasonu deneyebilirsiniz.
Bilimi anlamak güç olabilir. Bilimsel gerçekler yerleşik inançlara meydan okuyabilir. Ürünleri siyasetçilerin ya da sanayicilerin ellerine teslim edildiğinde, kitle tahrip silahlarına ya da çevre için ölümcül tehditlere dönüşebilir. Ancak, gözden kaçırılmaması gereken nokta, bizlere armağanlar sunduğudur.
Hükümetteki başıbozuklukları ve yetersizlikleri keşfetmek cesaret kırıcı; ama bunları hiç bilmemek daha mı iyi? Görmezden gelmek kimin işine yarıyor? Bu insanlarda kalıtsal olarak yabancı düşmanlığı eğilimi varsa, kendimizi bilmek bunun en iyi ilacı olmaz mıydı? Yıldızların bizim için doğup battığına, evrenin varlık nedeninin insan olduğuna inanma gereksinimi duyuyorsak, bilim kibirimizi boşa çıkararak hatırımızı mı kırmış oluyor?
İstanköylü Hippokrates tıp biliminin babasıdır sayılır. 2500 yıl sonra bugün bile dünyanın birçok yerinde tıp öğrencileri, mezuniyet törenlerini (kısmen değiştirilmiş formuyla) Hipokrat Yemini ile noktalıyor. Ancak, Hippokrates’in bilime yaptığı asıl büyük katkı, tıbbı boş inançların karanlığından çıkarıp bilimin ışığına kavuşturması olmuştu. Kendisine ait bir yazıda Hippokrates şöyle diyor:

İnsanlar sara hastalığını tanrısal takdirden sanıyor, çünkü anlamıyorlar. Fakat, nedenini anlamadıkları her şeyi tanrı sal sayacak olsalardı, Tanrı’nın takdirlerinin sonu gelmezdi.

Einstein’ın dediği gibi, bilim gerçeklerle kıyaslandığında ilkel ve yetersiz görünebilir; ama gene de insanlık olarak sahip olduğumuz en değerli nesnedir
Yarının Dünyası gösterişli, temiz, modern ve anladığım kadarıyla fakir insanlardan arındırılmış olacaktı.
Merhametli bir Tanrı, bir kadın kurallara karşı gelerek bir erkeğin bir elma ye­mesine yol açtığı için gelecek kuşakları suçlu sayabilir mi?
Korkarım yaşadığınız ülkenin gerçeklerinden habersizsiniz. İnsanlar inanılmaz derecede cahil ve korkak. Hiçbir yeni görüşü duymaya tahammülleri yok Anlamıyor musunuz? Bu sistem Tanrı’dan korkan cahil bir halkı olduğu için ayakta durabiliyor. Onca eğitimli insanın işsiz gezmesinin bir nedeni var.
Britanya’da ‘iğneci’ de denilen cadı avcıları, Engizisyon’a tes­lim ettikleri her kız ya da kadın için yüklüce bir ödül alıyorlardı. Av­cılar kurbanda, iğne batırıldığında acımayan ve kanamayan ‘şeytan işaretleri’ -doğum lekeleri ya da renkli benler- arıyorlardı..On yedinci yüzyıl iğnecilerinden biri ‘cadı başı yirmi şilin için İngiltere ve İskoçya’da 220’den fazla ka­dının ölümüne neden olduğunu’ itiraf etmişti.
Desiderius Erasmus ve Thomas More gibi hümanistler bile cadı­lara inanıyordu.
İblis saplantısı, Papa VIII. lnnocentius’un 1484 tarihli fer­manı ile çığrından çıktı. Ferman ile birlikte, lnnocentius, tüm Avrupa’da, ‘cadılar’ın siste­matik olarak suçlanması, işkence görmesi ve idam edilmesi süreci­ni başlatmış oldu. Suçları, Augustine’in tanımladığı gibi, ‘görün­mez dünya ile kötü amaçlı işbirliği’ idi. Ferman’ın söyleminde ‘her iki cinsin üyeleri’ ifadesiyle eşitlikçi bir tutum izleniyor gö­rünse de kıyıma uğrayan elbette ki büyük çoğunlukla kadın ve kızlardı.
Birçok UFO fotoğrafının, ince ip­liklerle yukarıdan sallandırılmış ve çoğunlukla üst üste koyma tekniğiyle çekilmiş sahte görüntüler olduğu ortaya çıktı.
Bildiğim şu ki bilimsel cehaletin sonuçları bizim çağımız için, herhangi önceki bir zamanda olduğundan çok daha faz­la tehlike taşıyor.
Var olmayan bir Sovyet uzay aracının yapmış olduğu keşifleri büyük bir coşkuyla duyuran bu açıklamaların ( Marsta tapınak bulundu,50.000 yıl önce ki uygarlık harabeleri) hikayesi neredeyse baştan sona Amarika da yazıldı.
On altıncı yüzyılda, bilimci William Tyndale, Yeni Ahit’i İngilizceye çevirmeye kalkışmak gibi bir cüret göstermişti. Ne var ki insanlar İncil’i gizemli Latince yerine kendi dillerinde okur ve anlarlarsa, kendi bağımsız dini görüşlerini geliştirebilirlerdi. Hatta aracıları ortadan kaldırıp Tanrı ile doğrudan bağ kurmaya kalkışabilirlerdi. O zaman Roma Katolik Kilisesi rahiplerinin iş güvenceleri yitirilmiş olmaz mıydı? Çevirisini yayımlamaya çalıştığı öğrenilince, Tyndale tüm Avrupa’da aranan adam oldu. Sonunda yakalandığında boğazlandı, âdet yerini bulsun diye de yakıldı.
Cehaletin ve yoksulluğun sosyalizmde hiçbir zaman yeri olmamıştır.
İstanköylü Hippokrates tıp biliminin babasıdır sayılır. 2500 yıl sonra bugün bile dünyanın birçok yerinde tıp öğrencileri, mezuniyet törenlerini (kısmen değiştirilmiş biçimiyle) Hipokrat Yemini ile noktalıyor. Ancak, Hippokrates’in bilime yaptığı asıl büyük katkı, tıbbı boş inançların karanlığından çıkarıp bilimin ışığına kavuşturması olmuştu. Kendine ait bir yazıda Hippokrates şöyle diyor: İnsanlar sara hastalığını tanrısal takdirden sanıyor, çünkü anlamıyorlar. Fakat, nedenini anlamadıkları her şeyi tanrısal sayacak olsalardı, Tanrı’nın takdirlerinin sonu gelmezdi. Birçok alanda bilgisiz olduğumuzu kabullenmektense, evrenin anlaşılamayacak denli kutsal yapıda olduğu gibi ifadelere başvuruyoruz. Anlamadığımız kavramlardan sorumlu tutmak üzere bir Bilinmezler Tanrısı buluyoruz.
Nükleer si­lah fikrini ortaya atıp, ilk yapan biz olmalıyız diyerek siyasetçi­lerin yakasına yapışanlar da bilim adamlarıydı.
( ) Dünyada bilim adamlarının ka­baca yarısı, en azından yarı zamanlı olarak, askeri güçler için çalışıyor.
Elde ettiğimiz bu için için yanan cehalet ve güç karışımı bizi bir süre daha idare eder, ama bir gün yüzümüze patlar.
Tarihin en acı derslerinden biri şudur: Yeterince uzun zaman­dır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı red­dederiz. Gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık.
Temellerinde hangi nörolojik veya moleküler nedenler yatarsa yatsın, sanrılar insanlara gerçekmiş gibi gelir.
Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.
Bu insanlar kendilerini kandırıyorlar,
Hedefimize vardığımızda ne bulacağımızı en baştan bilseydik, yola çıkmamız en başından gereksiz olurdu.
İslam dünyasında tıbbın hızla ilerlediği sıralarda, Avrupa’da karanlık çağ yaşanıyordu.
cehaletin mutluluk verdiği yerde, zeki olmak aptallıktır.
Modern çağda [Gibbon on sekizinci yüzyıl ortalarında
yazmış], en yüce amaçlara bile istemsiz ya da içten içe beslenmiş bir kuşku eşlik ediyor. Onların doğaüstü gerçeğe olan inançları, ruhsuz ve edilgen bir kabullenişe göre çok daha içten ve istemli bir eylem. Doğanın değişmez düzenini çağlar boyu gözleyip saygı duymaya alışmış aklımız
❝Saflık ölümcüldür.❞
❝Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.❞
❝Gerçekler❞ mümkün olduğu durumlarda bağımsız kişiler veya kurumlar tarafından doğrulanmalıdır.
❝Her dakika bir enayi doğuyor.❞

☆☆☆ Phineas Taylor BARNUM ☆☆☆

Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda binden fazla insanın aspirin kullandıkları için hayata göz yumduğundan veya en çok Tylenol markası altında satılan parasetamol maddesinin kullanımının, görünürde yılda ortalama 5000 kişide böbrek yetmezliğine neden olduğundan bahsetmez.
❝Ahlâkın temeli [ ] kanıtlanamayan şeylere inanmaktan ve bilgimizin sınırlarını aşan olasılıklar hakkında ortaya atılan mantıksız iddiaları tekrar etmekten vazgeçmeye dayanır.❞

☆☆☆ Thomas Henry HUXLEY ☆☆☆

❝İnsanlar, inanmadıkları şeylere inanıyormuş gibi görünüp zihinlerinin saflığını bozarsa, kendilerini her türlü suçu işlemeye hazırlamış olur.❞

☆☆☆ Thomas PAINE ☆☆☆
The Age of Reason – Akıl Çağı (1794)

❝İnsanlar, anlayışı saf bir ışık değildir; irademiz ve eğilimlerimiz bu ışığı bulandırır; bu yüzden ‘kişiye özgü bilimler’ olarak nitelendirebileceğimiz bilimler ortaya çıkar. İnsanlar doğru olmasını tercih ettikleri şeylere daha kolay inanırlar. Araştırmaya sabırları yetmediğinden zorlukları aşmayı; umutları azalttığından makul açıklamaları; batıl inançlarını çürüttüğü için doğanın derin gerçeklerini; cahil ve gururlu oldukları için deneyimin ışığını; ve bayağı görüşlere riayet ettikleri için sıra dışı inançları reddederler. Özetle, insanların duygusal eğilimleri ve anlayışlarını bazen algılayamadıkları sayısız farklı şekilde gölgeler kirletir.❞

☆☆☆ Francis BACON ☆☆☆
Novum Organum (1620)

Bu gezegene gerçekte kim hükmediyor?
Burnumuz havalarda olsa da, yavaş yavaş sandığımız kadar akıllı olmadığımızı ve en büyük günahımızın gururumuz olduğunu anlıyoruz.
Homo sapiens ilk etapta Gök Tanrı’larının (Dingirs / Elohim / Anunaki) yedek işçileri ve hizmetkârları olmaları için, genetik olarak tasarlanmış bir türüdür.
Amerika artık şeytanın ve iblislerin koruması altında [ ]
Aklı başında olan bir insan küçük çocuklara zarar verir mi?
❝ yazık, o kadar yabancı ki, yas şehrinin sokakları.❞

☆☆☆ Rainer Maria RILKE ☆☆☆
~ Onuncu Ağıt~ (1923)

[ ] insan psikolojisi hakkında çok cahiliz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir