İçeriğe geç

Karanlık Ateş Kitap Alıntıları – Karen Marie Moning

Karen Marie Moning kitaplarından Karanlık Ateş kitap alıntıları sizlerle…

Karanlık Ateş Kitap Alıntıları

Zihin, temel inançlarına ters düşeni var gücüyle reddetmeye çalışır.
“Bazen, Bayan Lane, insan geleceğini kucaklayabilecek için geçmişiyle bağlarını koparmalıdır.Bunu yapmak hiçbir zaman kolay değildir.Bu hayatta kalmayı başaranlarla kurbanlar arasındaki ayırt edici özelliklerden biridir; geçmişi geride bırakmak, bugünü yaşayıp ayakta kalmak.”
İnsanları tanırım Bayan Lane. Ölmek istediklerini düşünürler, bazen ölmek istediklerini dile bile getirirler. Ama bunu hiçbir zaman gerçekten istemezler. Son dakikada domuzlar gibi bağırıp canlarını dişlerine takarak mücadele ederler.
Varsayımlar, en iyilerimizi bile kötünün kötüsü haline getirebilir. Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.
Eskiden kendi ayaklarım üzerinde dururdum. Oysa artık bütün yapabildiğim emeklemekti. Dizlerimin üzerinde doğrulup dengemi tekrar bulmanın ne kadar zaman alacağını bilmiyordum. Ama bunu başardığımda, bir daha asla aynı yolda yürümeyeceğimi hissediyordum.
Bu arada, kitapları filmlerden daha çok severim. Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler size pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır. Hayal gücüm daima, bir filmin gösterebileceklerinin ötesine geçmiştir. Şu kahrolası Harry Potter filmlerindeki yarım kan Vcela olan afet Fleur Delacour’un kitapta bahsedilene hiç benzememesi buna güzel bir örnek olabilir.
Sadece çok mutlu olmakla, Kader Tanrıçaları’nı kızdırıp hayatınızı bir arada tutan en önemli ipleri kesmelerine sebep olmanız mümkün müdür?
Aslında bütün mevsimleri ve iklimleri severim. Yazın bulutsuz, masmavi gökyüzünü sevdiğim kadar, yağmurun çiselediği kasvetli sonbahar günlerini de severim.Kanepeye kıvrılıp iyi bir kitap okumak için harika bir gündür. Ama kar ve buzla pek aram yok.

Yazar beni anlatmış, evet! ????

Bu arada, kitapları filmlerden daha çok severim. Film￾ler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı
şeyleri hayal gücünüz e bırakır. Filmler size pembe renkli
evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anla￾tır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini
seçmenize ve kendi arabanızı o evin önün e park etmeni￾ze olanak tanır. Hayal gücüm daima, bir filmin gösterebi￾leceklerinin ötesine geçmiştir.
Ailemin komik vecizeleri vardır. Onlar farklı bir za-manda doğmuş farklı bir nesildendiler. Onlarınki çok çalışmanın ödülü kendisidir diyen bir nesildi. Her-kesin kabul ettiği gibi, hayat onlar için zordu. Benimki ise Hak Çağı Nesli olup o da kendi payına düşeni fazlasıyla almıştır.
Hak Çağı Nesli, sırf doğmuş olma meziyetine sahip ol-dukları için her şeyin en iyisini hak ettiklerine ve aileleri-nin mümkün olan her türlü avantajı onlara sunmaları ge-rektiğine, aksi takdirde kendi elleriyle çocuklarını toplum dışı kalmaya ve başarısızlığa mahkûm etmiş olacaklarına inanan çocuklardan oluşur. Bilgisayar oyunları, uydu tele-vizyon, Internet ve son çıkan ileri teknoloji ürünü cihaz-larla büyüyen -elbette, ebeveynleri bütün bunları onlara sağlamak için köleler gibi çalışırken- H Ç N çocuklarının büyük çoğunluğu, bir yanlış yaptılarsa da, bunun kendi suçları olmadığına inanırlar. Hatalı olan -büyük ihtimalle çalışıyor olduğu için- onları ihmal eden anne babalarıdır.
Hangi açıdan bakarsanız bakın bu, ebeveynler için içinden çıkılmaz küçük bir kısırdöngüdür.
O sırada, parmakları bereli yanağımda kelebek kanatları gibi hafif dokunuşlarla gezinmeye başlamıştı. Kısık yumuşacık bir sesle konuşuyordu ama mırıldandığı kelimeler ingilizce değildi. Şu unutulmuş eski lisanlardan birine benziyordu.
Oh Tanrım, hastalıklı bir dünyadayız, değil mi?
Barrons bana böyle bakıyorsa, sahiden görülmeye değerim demekti.
Bir resmin binlerce kelimeye bedel olduğunu söylerler.
Sevdiğiniz birini kaybettiyseniz, aklınızdan ne tür düşünceler geçtiğini, neler hissettiğinizi biliyorsunuzdur ve bunları size anımsatmama hiç ihtiyacınız yoktur. Henüz bir sevdiğinizi kaybetmediyseniz İyi Umarım bunu olabildiğince geç yaşarsınız.
İnsanlar kabul etmemek için ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, gerçeklik algıdan ibarettir. Sizi olduğunuz kişi haline getiren, inanmayı seçtiklerinizdir.
Hayat genelde filmlerdeki kadar kolay değildir. Gerçek dünya bunlardan epeyce karışıktır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Üzerime doğru yürümeye başladı, iri, sert vücudundan yayılan sıcaklığı tenimde hissedebileceğim kadar yaklaşıncaya kadar durmamıştı. Ona bakabilmek için başımı geriye atmak zorunda kalmıştım ve bunu yaptığımda, parlak gece gözleri, bal rengi kadife teni, seksi dudakları nefesimi kesmişti. Şehvetli tensel hazlar vaat eden dolgun alt dudağı, özdenetim ve belki biraz da zalimlik yansıtan üst dudağı, merak etmeme sebep oluyordu; neler hissettireceğini, nasıl olacağını
Gerçekten de insanın hayattaki her şeyin karşısında, durabileceği yalnızca iki mevzi vardır: Umut ve korku. Umut güçlendirir, korku öldürür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanın savaşa giderken yanında götüreceklerinin arasında en yararlı yegâne şey, umuttur.
Ölmeyi beklersen, dedi. ölürsün. Düşüncenin gücü, insanların sandığından çok daha büyüktür.
Şefkate ihtiyacım vardı. Başkalarını teselli edecek durumda değildim.
Sırlar Herkesin sırları vardı.
İşte, sevgili Fiom, kadın cinsinin en büyük hatalarından birini işliyorsun: Bir erkeğin potansiyeline âşık olmak. Bu konuda siz kadınlarla nadiren aynı görüşü paylaşırız ve daha da nadiren bunu umursarız. Olabileceğimi sandığın erkeğin hasretini çekmeyi bırak ve olduğum kişiye bak, hem de uzun uzun, dikkatle, iyice bir bak.
Güç, haktır. İhtiyacım olan tek hak budur.
Dünya, güzel ve iyi giyimli genç kadınları hemen fark eder ama çekicilikten nasibini almamış, salaş olanları görmemek için elinden geleni yapar.
İnsanları tanırım Bayan Lane. Ölmek istediklerini düşünürler, bazen ölmek istediklerini dile bile getirirler. Ama bunu hiçbir zaman gerçekten istemezler. Son dakikada domuzlar gibi bağırıp canlarını dişlerine takarak mücadele ederler.
Keder, gece gündüz beni yiyip bitiriyordu. Bu yüzden kendimi ölecekmiş gibi hissetsem, hatta bazen ölmüş olmayı dilesem bile yaşamaya devam edecektim. Sonsuza kadar kalbimde kocaman bir boşlukla dolaşmak zorunda kalacaktım.
Ölümcül bir hastalığa yakalandığınızda, en azından acının nihayet bir gün sona ereceğini bilirdiniz. Oysa benim tünelimin ucunda hiç ışık görünmüyordu.
Yorgundum ve yemekte yediğim balığın bayat olduğu belliydi. Gıda zehirlenmesine ek olarak kederliydim ve keder insanın başına acayip işler açıyordu.
Öfkelendiğim zaman kafamın içinde hayali konuşmalar yaparım. Bilirsiniz, o anda akıl etmiş olmayı çok istediğiniz ama hiçbir zaman gerektiği anda düşünemediğiniz, hani taşı gediğine koyacak gerçekten zekice lafları söyleyebildiğiniz konuşmalardan bahsediyorum.
Güzel bir kadının ağzına kötü söz yakışmaz, derdi.
Bu dünyada iki çeşit insan vardır, Bayan Lane; bedeli ne olursa olsun hayatta kalanlar ve de aylak kurbanlar.
Kendini savunarak ölmek burnunu çekerek ölmekten iyidir.
Yakışıklı değildi. Bu sıfat onu tanımlamak için fazla sıradan olurdu. Jericho Barrons, öldüresiye erkeksiydi. Seksiydi Cezbediciydi Kara gözlerinde, dolgun dudaklarında, hatta duruşunda bile her an hazır bir çekicilik kendini şiddetle hissettiriyordu. Milyonlarca yıl da yaşasam flört edemeyeceğim türde bir adamdı.
Bu arada, kitapları filmlerden daha çok severim. Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler size pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır. Hayal gücüm daima, bir filmin gösterebileceklerinin ötesine geçmiştir.
Yalnızdım.
Müzik benim tek kaçış yolum.
Artık kâbuslarımla baş başaydım.
Ruhum acı çekiyordu.
Yazın bulutsuz, masmavi gökyüzünü sevdiğim kadar, yağmurun çiselediği kasvetli sonbahar günlerini de severim. Kanepeye kıvrılıp iyi bir kitap okumak için harika bir gündür
Hayatta kalmak, mücadeleyle geçecek başka günler yaşama şansına sahip olmak anlamına gelir
Bu arada, kitapları filmlerden daha çok severim. Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler size pembe renkli evi gösterir. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır.
Yalniş anlamayın, yumruklarima nezaketinden katlaniyor değildi. Aksine son derece öfkeli görünüyordu. Ama ona vurmama izin verdi ve karşılığında o da bana vurmadı. Bu, Jericho Barrons tarafından karşısındakine verilen en büyük taviz olmalıydı.
Benimle değilseniz Bayan Lane, karşı tarafsınız  demektir. Düşmanlarıma merhamet göstermem.
Yazık. Toylugunuzun verdiği ukalalık ve cahil cesaretinizle bir hafta bilr yaşayamazsınız. Bildiklerinizi bana anlatırsanız hayatta kalma olasılığınızı arttirabilirim, Bayan Lane.
Varsayımlar, diye kötücül bir ifadeyle devam etti, en iyilerimizi bile kötünün kötüsü haline getirebilir. Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.
İnsanın savaşa giderken yanında götüreceklerinin arasında en yararlı yegâne şey, umuttur.
Tutum, gerçeği şekillendirir
Ölmeyi beklersen, dedi. ölürsün. Düşüncenin gücü, insanların sandığından çok daha büyüktür.
Tekerrür, en keskin duyguları bile köreltir Bayan Lane.
İnsan geleceğini kucaklayabilmek için geçmişiyle bağlarını koparmalıdır. Bunu yapmak hiçbir zaman kolay değildir. Bu, hayatta kalmayı başaranlarla kurbanlar arasındaki ayırt edici özelliklerden biridir; geçmişi geride bırakmak, bugünü yaşayıp ayakta kalmak.
Bu arada, kitapları filmlerden daha çok severim. Filmler size neyi düşüneceğinizi anlatırlar. İyi bir kitap ise bazı şeyleri hayal gücünüze bırakır. Filmler size pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modelini seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır.
Fae ile uğraşmak, bir çeşit bağımlılıkla uğraşmak gibidir. Teslim olursanız sizi ele geçirirler. Direnseniz de onlar hiç vazgeçmez.
Yaşam felsefem oldukça basit Kimsenin beni öldürmeye çalışmadığı gün, benim kitabıma göre iyi bir gündür.
en iyilerimizi bile kötünün kötüsü haline getirebilir. Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.
Çoğu kez sadece yalanlara saplanıp kaldığımızda, konuşmayı reddederiz; satır aralarındaki gerçek okunmasın diye.
Ölmeyi beklersen, dedi. ölürsün. Düşüncenin gücü, insanların sandığından çok daha büyüktür.
İşte, sevgili Fiom, kadın cinsinin en büyük hatalarından birini işliyorsun: Bir erkeğin potansiyeline âşık olmak. Bu konuda siz kadınlarla nadiren aynı görüşü paylaşırız ve daha da nadiren bunu umursarız.
Olabileceğimi sandığın erkeğin hasretini çekmeyi bırak ve olduğum kişiye bak, hem de uzun uzun, dikkatle, iyice bir bak.
Tek yapmak istediğim, kulaklarımı kapatıp çocuklar gibi, seni duyamıyoruuuum, diye tempo tutmak iken, dürüstçe, anlat, bana her şeyi öğret, diyemezdim.
insan geleceğini kucaklayabilmek için geçmişiyle bağlarını koparmalıdır.
Güzel kadınların pek azı çekiciliği olmaksızın yaşamını sürdürmeye katlanabilecek güçte
bir kişiliğe sahiptir.
İnsanları tanırım Bayan Lane. Ölmek istediklerini düşünürler, bazen ölmek istediklerini dile bile getirirler. Ama bunu hiçbir zaman gerçekten istemezler. Son dakikada
domuzlar gibi bağırıp canlarını dişlerine takarak mücadele ederler.
Quid pro quo,
Hikâye, çoğunun başladığı gibi başladı. Öyle, karanlık ve fırtınalı bir gecede değil Uğursuz ‘işte kötülük geliyor’ müziği, bir fincanın altındaki dehşetli uyarılar ya da gökyüzündeki tüyler ürpertici alametlerle de değil
Felaketlerin büyük çoğunluğu gibi, küçük ve zararsız emarelerle başladı; bir yerlerde bir kelebek kanat çırptı ve rüzgârın yönü değişti.
Bazı insanların inandığı gibi bizi gözeten melekler varsa, benimkiler sağır ve dilsiz olmalıydı.
Dublin’i bir birahaneye rastlamadan gezebilmek, iyi bir bulmaca konusu olurdu,
Evreni yöneten yasaları anlamamanızın önemi yoktur. Nasılsa bir yerlerde çılgın bir bilim insanı evrenin yasalarını anlıyordur ve bunun insanı rahatlatan bir yanı vardır.
Çünkü hayatta kalmak için tek umudun var Bayan Lane. inanmalı ve korkmalısın
O yirmi dört, bense yirmi iki yaşındaydım. Biz sonsuza kadar yaşayacaktık. Otuz yaş bizden milyonlarca ışık yılı ötedeydi. Kırk yaş ise bizimle aynı galakside bile değildi. Ölüm mü? Hah. Ölüm, gerçekten çok yaşlı olan insanların başına gelirdi.
Kendiniz hakkında inandığınız her şeyin, hatta bütün dünyanın koskocaman bir yalandan ibaret olduğunu anlamanız gibi
Umudu kalmamış hayatta kalmak için sarsılmaz bir kararlılıgı olmayan bir Sidhe- kahini , ölü bir Sidhe-kahinidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir