Fyodor Dostoyevski kitaplarından Karamazov Kardeşler 2 kitap alıntıları sizlerle…
Karamazov Kardeşler 2 Kitap Alıntıları
Bütün bunların ne korkunç bir sayıklama olduğunu biliyor musun saf çocuk.. ?
Memleket özleminden saçlarım kendiliğinden ağarır nasıl olsa ..
Her an iyi olmaya çabaladım gene de bir yabani hayvan gibi yaşadım.
Biz kötülük yapanları bağışlamalı, bir yanağımıza vurana öbür yanağımızı uzatmalıyız, kısasa kısas dememeliyiz.
Bütün babalara sesleniyorum;
Babalar, çocuklarınızı incitmeyin!
Babalar, çocuklarınızı incitmeyin!
Paraya gelince, para nasıl olsa her durumda gerekliydi, insan parayla her yerde insandır
Ama işin kötüsü de bu, gerçekten aklını yitirmiş olsa belki de şimdikinden daha akıllı olurdu.
Ömürleri boyunca ellerine tek bir kitap almadıkları kesindi.
Ve işte karanlık fısıldadı.
Yeryüzünde sığıntı değilim de neyim ki ?
“İçimi bulandıran bir can sıkıntısı bu , ne istediğimi kestirecek gücüm yok.”
Akıllı adamla konuşmak zevktir.
Bazı insanların düşmanlığı dostluktan daha yararlıdır.
Hepsi kötülükten sözde tiksinir aslında ama içlerinden hep severler.
Tanrı ya inanmadan da insanları sevmek mümkün, ne dersiniz?
Değer mi, yaşamaya değer mi?
hiç çekinmeden şunu ortaya koyalım: sadece hayat veren değil, hayat verip hak eden baba adını taşıyabilir.
Tanrı olsam bütün insanları bağışlardım
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar ben de tecrübeli bir hastayım.
Nereye baksan hep keder, hep ölüm!
Ve insan şöyle bir düşünüyor: Bunca kollaman, bunca gözetleyip kollaman gereken aşk ne için, bunca çabayla başında bekçi gibi bekleyip koruman gereken aşkın değeri nedir? Ama gerçek kıskanç özellikle bunu anlamayacaktır.
Ah kalbim! Özrümü kabul et, en çok seni yordum ben
Hiç alışamadım gülmeye, hüzün vicdanıma daha uygun
Asla” dediğimiz ne varsa kapının ardındaymış.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bazen “nasılsın” demeye cesaret edemezsin,
Başkasının felaketi insana akıl vermez
İnsan yalanla tüm dünyayı dolaşabilir ama geriye dönemez!
Geri kalan zayıf insanlar güçlülerin dayanabildikleri çilelere dayanamadılarsa, suç onlarda mı? Gücü olmayan bir ruh bu korkunç yeteneklerden yoksunsa suçlu mudur?
İnsan için vicdan özgürlüğünden daha çekici ama aynı zamanda daha acı veren bir şey yoktur.
İnsan için özgür olur olmaz hemen tapacak, boyun eğecek birini bulmaktan daha sürekli, daha üzücü bir uğraşma yoktur
Ama eğer çocukların çektiği çileler, insanlığı gerçeğe kavuşturmak için toplanması gereken tüm acıların, tüm çilelerin toplamı eksiksiz olsun diye kullanılacaksa, o zaman önceden söyleyim ki, insanlığın kavuşturulacağı o gerçek, tümü ile kendisi için ödenen fiyat kadar etmez
İnsanların günahta ortak olmalarını anlıyorum, hatta ceza da bile ortak olmalarını anlıyorum, ama çocukların büyüklerin işledikleri günahlarda onlarla ortak olduklarını kabul edemem!
Eğer herkesin acı çekmesi zorunluysa, herkes mahşerden sonraki ‘ölümsüz’ kusursuz düzene acı çekme pahasına kavuşabilecekse o halde çocukların bu işte suçu ne?
“Alyoşa’nın bakire yüreği” diye tercüme etmiş çevirmen! Oysa Alyoşa erkek olduğundan “bakir” demesi gerekirdi! İletişim Yayınları’nın dikkatine!
Bir şeyi anlamaya çalışırsam, gerçeğe ihanet etmem gerekiyor hemen.
Cehennem nedir?”
diye düşünürüm.
Şu hükme varırım:
“Sevmenin artık imkânsız olduğuna dair çekilen acıdır.”
Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin
diye düşünürüm.
Şu hükme varırım:
“Sevmenin artık imkânsız olduğuna dair çekilen acıdır.”
Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin ama geri dönemezsin
Bazen bir düşünce karşısında hayretler içinde kalırsın, özellikle de insanların işledikleri günahları görünce kendi kendine “Kuvvete mi başvurmalı, yoksa alçakgönüllü bir sevgiyle mi yaklaşmalı?” diye sorarsın. Her zaman “alçakgönüllü bir sevgiyle yaklaşacağım” kararını ver. Bir kere bu kararı verirsen bütün dünyayı fethedebilirsin.
İnsanoğlu, hayvanlara karşı büyüklük taslama! Onlar günahsızdır, oysa sen azametinle üzerinde yaşadığın dünyayı kirletiyorsun ve senin kirli izlerin senden sonra da kalacaktır.
Kardeşlerim, insanların günahından korkmayın, insanı günahlar içindeyken de sevin, çünkü bu, Tanrı sevgisine benzer bir şeydir ve dünyada sevginin doruk noktasıdır.
tanrım beni bütün günahlarımla kabul et, cezalandırma. yargılamadan kabul et. ben kendi kendime hüküm giydirdim zaten, yargılama, çünkü seviyorum seni tanrım! alçağım ama seviyorum seni. cehenneme yollayacaksın beni; orada da seveceğim, sonsuzluğa kadar seni, seveceğimi haykıracağım! yalnız şu sevgimi tüketmeme izin ver. burada şimdi, sadece ilk doğacak sıcak ışığa kadar, topu topu beş saatçik izin ver. ruhumun kraliçesini sevmeden edemiyorum. içimi dışımı biliyorsun. oraya varıp ayaklarına kapanacağım, “yanımdan geçmekte haklıydın. elveda, kurbanını unut, hiç bir zaman üzülme!” diyeceğim.
tanrıoğlu çarmıhta can verdikten sonra çarmıhtan inerek doğruca cehenneme gitmiş, orada azap çeken bütün günahkârları serbest bırakmış. Cehennem, boş kalacağını düşünerek sızlanmaya başlamış. o zaman tanrıoğlu, “ağla cehennem, öteki dünyadaki unvan sahipleri, devlet büyükleri, baş hekimler, zenginler hep sana gelecekler! demiş. ikinci gelişime kadar hep öyle, dopdolu olacaksın!”
Sen geldin ve her yer aydınlandı.
İnsanlar, dürüst ve adil kişinin, dindarın nasıl düşüp rezil olduğunu izlemeyi seviyorlar.
Bunca kollaman, bunca gözetleyip kollaman gereken aşk ne için, bunca çabayla başında bekçi gibi bekleyip koruman gereken aşkın değeri nedir?
Gerçek, insanlara ne korkunç trajediler sunuyor!
Tanrım, nasıl oldu da sen bana geldin!
Cehennem nedir? Şöyle düşünüyorum: Artık sevememenin acısı.
Kimseyi yargılayamazsın. Çünkü karşında duran suçlu kadar kendisinin de suçlu olduğunu ve onun suçunun sorumluluğunu belki de herkesten çok kendisinin taşıması gerektiğini anlamadan önce yeryüzünde bu suçluyu yargılayacak yargıç olamaz.
Günlerimizi saymaya gerek yok. İnsanın bütün mutluluğu yaşaması için bir tek gün bile yeter. Sevgili dostlarım, neden kavga edip birbirimize böbürlenelim; neden alıngan ve kindar olalım?
hayattan korkmayin çocuklar!! iyi, dogru bir şey yaptığınız zaman hayat okadar güzel ki.
Çok acı çekiyorsun sen kadın,
diye mırildandı.
seni öpesim geldi.
Iyi olmaya söz veriyorum.
Doktorlara inanmayin, aklım başımda, yalnız ruhum ezgin.
Serseriydim ama iyi şeyleri severdim. Her an iyi olmaya çabaladım.
Onlar kötüyse bende kötü olurum, zalimliğe zülümle karşılık veririm.
Doğa kapıdan kovulursa bacadan girer.
Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü insan adaletinden daha zorlu oluyor.
Çünkü tüm kapılar kapalı değil ve adalet nereden sızacağını bilir.
Bir çocuğu hüzünlendiren her kimsenin çekeceği var!
Eğer toprağa düşen buğday tanesi ölmez ise yalnız kalıyor, eğer ölür ise çok ürün veriyor.
Çünkü hayat aslında acı demektir.
Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidebilirsin ama geri dönemezsin.
Acaba insan delirirken farkına varıp kendini inceleyebilir mi?
Ben, hem acı çekiyor, hem yaşamıyorum. Denklemin bilinmeyeni benim. Her şeyin başını sonunu kaybedip sonunda adını bile kaybeden bir hayaletim
Bütün yaşamım için kendimi ölümle cezalandırıyorum, bütün yaşamımı cezalandırıyorum.
Herkes alçak olabilir, zaten öyle; ama herkes hırsız olamaz. Yalnız çok büyük bir alçak, hırsız olabilir.
Bakın baylar, onun dış görünüşünden hoşlanmıyordum; onda, onursuz, kibirli, her türlü kutsalı ezip geçen, bununla alay eden, imansız,iğrenç iğrenç birşeyler vardı! Ama şimdi artık o bir ölüyken başka türlü düşünüyorum.
Ama belirsizliğin ve karamsarlığın verdiği acı ölçülmez bir hızla içinde büyüyordu.
Yorulmak nedir bilmeden çalış. Gece yattığında uyumak üzereyken: Bugün yapmam gerekeni tamamlamadım! diye anımsarsan hemen kalk ve yapman gerekeni yap. Eğer çevrende seni dinlemek istemeyen kindar ve duygusuz insanlar varsa önlerinde diz çöküp seni bağışlamaları için onlara yalvar; çünkü seni dinlemelerinde senin de suçun var.
Siz deneyimli bir doktor iseniz ben de deneyimli bir hastayım
Dostoyevski’nin gerici yorumcuları , onun hakkında bugün de hemen hemen aynı şeyleri yazıyorlar.Ancak bir yazarı sanatindaki en zayıf unsur nedeniyle övmek, onun yeteneğine değer vermemek ve sevmemek demektir.Gerçek sevgi ve saygı, edebiyatın bu mükemmel temsilcisinin sanat mirasına nesnel ve çok yönlü olarak yakaşabilmek,yapıtlarındaki ilerici unsurları gerici eleştirmenlerin düzmece ve çıkarcı bir biçimde ön plana çıkardığı karanlık, hastalıklı ve gerici unsurlardan ayirabilmektir.
Gorki, Dostoyevski’nin dünya görüşünün ve sanatının gerici yanlariyla mücadelenin Sovyet edebiyatının gelişmesi için gerekli olduğunu düşünüyordu.
V.İ.Lenin,Dostoyevski’nin yapıtlarından devrimci hareketle mücadele için yararlanma denemelerine karşı Gorki’nin çıkışlarını kesinlikle desteklemekteydi.Pek tabbi ki bu durum, onun, Dostoyevski’nin sanatindaki olumlu unsurlara büyük değer vermesine engel değildi.
V.İ.Lenin,Dostoyevski’nin yapıtlarından devrimci hareketle mücadele için yararlanma denemelerine karşı Gorki’nin çıkışlarını kesinlikle desteklemekteydi.Pek tabbi ki bu durum, onun, Dostoyevski’nin sanatindaki olumlu unsurlara büyük değer vermesine engel değildi.