İçeriğe geç

Kara Tohum Kitap Alıntıları – Osman Pamukoğlu

Osman Pamukoğlu kitaplarından Kara Tohum kitap alıntıları sizlerle…

Kara Tohum Kitap Alıntıları

Özgürlüğü gasp edilmiş toplumlar ne kadar zengin ve refah içinde yaşasalar da bunun hiçbir anlamı yoktur. Özgürlük en büyük erdemdir ve sevmeyen ona sahip olamaz. Özgürlük kimsenin lütfuna muhtaç duruma düşürülemez, pazarlığı yapılamaz. Bireyleri özgür ruha sahip olmayan bir ülkenin halkı özgür değildir; tüm mücadeleler özgürlük içindir. Özgür ulusun görevi, özgürlüğü gelecek nesillere aktarmalıdır. Çünkü, özgür olmamanın sonu, hesap edilemeyecek felaketlere sürüklenmek olacaktır.
Sadece emperyalizme karşı olmak, katıksız demogoji yapmaktır. Ekonomik işgal ile askeri işgal arasında fark yoktur. Sonuçta ikisi de tabiiyetliliktir.
Kuvvetli insan en heyecanlı anında bile dengesini yitirmeyen insandır.
Savaş, bedensel çabalar ve acılar alanıdır. Bunun altında ezilmemek, mahvolmamak için insan vücudunun ve ruhunun, bunlara karşı insanı kayıtsız kılan doğuştan ya da yüksek bir hazırlıkla elde edilmiş belli bir güce sahip olması lazımdır. Bu niteliklere sahip ve sağduyusunu kendine kılavuz edinmiş bir insan artık yetenekli bir savaş aracıdır. Vahşi ya da yarı uygar halklar da bu niteliklere genellikle daha çok rastlanır.
Kişisel tehlike karşısındaki cesaret de iki türlüdür: Birincisi ister kişinin organik yapısından, ister hayata değer vermemesinden, isterse alışkanlıktan gelsin, kişinin tehlike karşısında kayıtsız kalabilmesidir. Bu her hal ve şartta devamlılık taşır. İkinci tür cesaret, hırs, vatan sevgisi, coşkunluk gibi çeşitli olumlu nedenlerden meydana gelir. Bu durumda cesaret, sadece olgu değil, aynı zamanda duygusal bir hareket , bir duygudur.
Tufanın çocuğu fırtına vaktinde uykudan kalkmalı, fırtına boyunca da sürekli uyanık olmalıdır.
İnsanı yere yıkan yumruk sertliğinden değil, nereden geldiği belli olmayan yumruktur.
İnsanlar ölüm yakın olunca hiçbir şeyden korkmazlar.
1950 ve 1960’lı yıllarda Kuzey Koreliler, Çinliler ve Kuzey Vietnamlılar, teknolojinin sadece savaşa güç kazandıran bir araçtan ibaret kaldığını, savaşın temel doğası ve gücünün insan iradesi ve boyun eğmezliği gerçeğini göstermişlerdir.
Propaganda, psikolojik savaş vasıtaları içerisindeki en önemli silahtır. Fikir ve düşünce özgürlüğünden istifade ederek, halkı ve toplumu elde etmeye çalışarak geliştirilir.
Sağlıklı bir eleştiriyle birleştirilebilirse, aslında tarih gerçek bir savaş okuludur.
İnsanlar, kendilerine acı veren kötü olaylara verdikleri kurbanlar oranında bağlanırlar; Birlikte acı çekmek. Ortak olarak çekilen acılar, sevinçten daha yakınlaştırıcı bir niteliğe sahiptir. Milli anılarda yasların yeri, zaferlerden daha değerlidir; çünkü yaslar, görevleri anımsatarak ortak çabaları kamçılar.
Alışkanlık büyük çabalarda bedeni, büyük tehlikelerde ruhu, ilk izlenime karşı da muhakemeyi güçlendirir.
Bir insan, bir toplum, bir kurum yalnızca yanıltıcı tavır ve davranışlarıyla değil, eylemsizliğiyle de zarar verebilir.
En iyi savaş taktiği düşmanı rahat bırakmamaktır.
Acı, insanın yetinmek bilmeyen bencilliğinin hak ettiği eziyettir. İnsan bireysel tutkulardan kurtulamadığı için yaşamında uzun süren kaygı ve endişelerden başka bir şey bulunmaz.
Bu değersiz içi boş şekli alıp,
Görgü koy, tecrübe koy, mana koy,
Yine dolmaz o kadar toy’sun, toy!
Pişmemişsin hala çiysin, ham adam!
Asırlar yapamadı ancak, tam adam!
Özgürlük en büyük erdemdir ve sevmeyen ona sahip olamaz.
Yeryüzü insanların malı değildir, insan yeryüzünün malıdır.
Bu dünya her zaman bir savaş alanı olacak.
Direniş yararına bir şey yapmak istemeyen, direnişe karşı da bir şey yapmasın.
İnsanlar ölüm yakın olunca hiçbir şeyden korkmazlar.
Savaşta bilinmeyenler ve belirsizlikler hâkimdir ve hepsinin içinde en az bilineni ise insan doğasıdır.
Acı, insanın yetinmek bilmeyen bencilliğinin hak ettiği eziyettir.
Dünyadan güneşi kaldırmak ne anlama geliyor­sa, sürekli barış da aynı manaya gelir. Barış bir ideal­dir ve insanların böyle hayallere ihtiyacı vardır.
Antepliler sizden af dilemeyi alçaklık sayar­lar. Kendi siperleri altında kalarak ölmeyi şeref bi­lir, bundan da zevk alırlar. Sizin bayrağınızın uğursuz gölgesi altına girecek bir tek Antepli yok­tur. Antep halkı ya ölmeyi yahut vatanını kurtar­mayı kendisine kanun kabul etmiş bir halk kulesi­dir.
Antep’te bir canlı fert oldukça ve taş taş üs­tünde bir duvar bulundukça, siz bu kente gireme­yeceksiniz.
Şahin Bey grubundan sade­ce bir tek kişi, Mustafa Çavuş sağ kaldı. Halk Şahin’i hep andı ve aradı:

“Şahin’i sorarsan otuz yaşında
Süngü ile delindi köprü başında
Çeteler toplanmış ağlar başında
Uyan Şahin uyan gör neler oldu
Sevgili Antep’e Fransız doldu”

Çeçen asker;

“Buğday ekmek için çok fazla yerimiz yok, ama sahip olduğumuz azıcık yeri de Rus askerlerinin ka­falarını toprağa ekmek için saklıyoruz.”

Savaş kararı her hal ve şart altında, bizzat halkın kendisi tarafından alınmalı­dır. Savaş bir yasama meselesi değildir. Binlerce, on­ binlerce, yüzbinlerce, her yaşta insanın demir ve çelik parçalarıyla alev ve ateşler içinde yanarak hayattan ayrılmasıdır. Bunun vekaleti olur mu?
Emin olunan tek şey şudur; askerin psikolojisinin daima önemli olduğu. İnsan olarak as­kerin iç dünyasını bilmeyen, anlamayan hiçbir önder büyük işler başaramaz.
En iyi savaş taktiği düşmanı rahat bırakmamaktır ilkesine hiçbir insanın sinir sistemi dayanamaz.
Acı, insanın yetinmek bilmeyen bencilliğinin hak ettiği eziyettir
Dünyaya gelirken nedenini bilemedim, yaşarken de nasıl yaşanacağını bilemedim, şimdi ölüme gidiyorum, yine nedenini bilmiyorum.

– Pascal

Lider ne mitinglerden ne de kongrelerden gelir, onu tamamen eylemler yaratır.
Acılar, topraktan fışkırmaz ; onu daha çok insanlar yaratır.
Gündüzün arkasında karanlık bir gece bekler.
İnsanlar ölüm yakın olunca hiçbir şeyden korkmazlar.
Oduncuya bile güçten önce tecrübe gerekir.
Fazla övgü genellikle güvensizlik yaratır, insan doğasının tezahürü budur.
Basma kalıp olan her şey öldürülemez ise, onlar bunu beceremeyenleri öldürecektir.
İnsanlar her zaman aynı kalmazlar. Bugün başka, yarın daha başka bir şekilde davranabilirler.
İskender ölmeden kısa bir süre önce vasiyet etti :
Elimin birini tabutun dışında bırakın. Halk öbür dünyaya hiçbir şey götürülemediğini görsün.
Acı, insanın yetinmek bilmeyen bencilliğinin hak ettiği eziyettir.
Bir kere kıskançlık, korku, hınç ve fesat hortladı mı, işte o an mağara adamlarını anımsatan, kan çanağı gözlerin parladığı görülür.
Ben gençliğimden beri her zaman çok şey dinledim hekimden , evliyadan ;
Hangi konuda olursa olsun çıktım hep girdiğim kapıdan.

Ömer Hayyam

Insan beyni ve sinir dokusu , ekmek ve suyun , pastayla gelen bir sürü dertten yeğ olduğunu anlamakta zorlanır
İnsanlar , toplumdan ayrı olarak kendilerine yöneltilen bir fikir veya düşünceyi kolayca kabul etmez.Fikrin kabul edilebilir ve kabul edilemeyebilir taraflarını araştırır.Çünkü insan toplum içindeyken düşünmez.Bu eğilim fikirlerin kitleye kolayca kabul ettirilmesini sağlar.Psikolojik savaş propagandası , bu ruh halinden yararlanir.

Toplum içinde bireyin yürütmesi ve mantığı yöneltilen fikirlere karşı zayıf ve direnişsizdir.Toplum içindeyken kişi , başkalarının kanaat , fikir ve eylemlere uymayı doğal sayar böylece kendi iradesini kitlenin eline bırakır.

Özgürseniz gerçek eylemler yaparsınız ve artık hiç kimse sizin ne yapacağınızı kestiremez. Alışkanlıklar ise matematikseldir kendini tekrarlar
Siyasi propagandanın saldırdığı hedef her daim milli politika ve milli güçtür
Psikolojik savaşa yardımcı olan eğilimlerden biri korku dur kendisine bir zarar gelmesinden çekinenler bunu hesap edenler her şeye seyirci kalmak durumuna düşerler.
Çaresiz kalındığı zaman mutlaka hücum etmek en doğru yoldur
Düşmanı yenme fırsatını; yine düşmanın kendisi sağlar
Acı, insanın yetinmek bilmeyen bencilliğinin hak ettiği eziyettir
Buzul çağı insanı sabrı fırsatçılığı ve kurnazlığı çok iyi biliyordu
Dünyaya hakim olan güç, ahmaklık, korkaklık ve açgözlülüktür
Nefret üst üste bindirilmiş öfkelerden oluşur.
Gelecek ancak geçmişi incelemek şartıyla anlaşılabilir.
Ahlak bozulursa özveri ve mertlikte gevşer.
Insanlar ölüm yakın olunca hiçbir şeyden korkmazlar.
beklenmedik olaylar beklenir olaydır.
Insanlar her zaman aynı kalmazlar.
Aklıselime dayalı olarak , savaş dışındaki durumlar ve haller için de, insanların görüşleri ,ılımlı bir biçimde incelendiğinde ,şu durumu öğrenmek büyük hayret uyandırır. En önemli ve esaslı saydıkları görüşlerde bile ,en sade gerçekleri tanımak, en açık ,boş ,gereksiz şeyleri reddetmek ,ahmakça çelişkilere yüz çevirmek için sağduyuyu, yani akıl yürütme gücünü , insanlar çok nadir olarak kullanmaktadır.
Savaştan nefret etmek başka ,savaşın doğasını dikkate almamak başka şeydir ve çok tehlikelidir.
Sadece geçmişte yapılan savaşları inceleyerek gelecekteki savaşlar düşünülemez öngörülemez. Öyle olsaydı , en iyi tarih profesörü en iyi savaş önderi olurdu.
Giderek , insan , yani elinde tüfeği ile birinci hatta çarpışan kişi daha da belirleyici hale gelirken , savaş makinesinin , bir düzen olarak , daha az önemli hale geldiği görülmektedir. Savaşta her geçen gün sayıları azalmasına ve fizik güç yok olmasına rağmen , savaşın yükünü artan bir şekilde taşımak zorunda olan en uçta bulunan savaşçılardır.
Yaşadığımız bu hayatı neye benzeteceğim ?
Tıpkı , tan ağarırken kürekleri sayesinde uzaklaşan
Ve ardında hiçbir iz bırakmayan kayık gibi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir