İçeriğe geç

Kara İlkbahar Kitap Alıntıları – Henry Miller

Henry Miller kitaplarından Kara İlkbahar kitap alıntıları sizlerle…

Kara İlkbahar Kitap Alıntıları

Hiçbir kutsal yürek beni etkileyemez;düşündüğüm İsa değil. Benim düşündüğüm, İsa ‘dan daha iyi bir şey, yürekten daha büyük bir şey ;benim düşündüğüm, her şeye gücü yeten Tanrı’nın ötesinde bir şeydir ;düşündüğüm ben’ im. Bir insanım ben. Yeterli buluyorum bunu
bir insanım ben, geçmişsiz ve geleceksiz. Varım ;yeter bu.Umurumda değil sizin neyi beğendiğiniz, neyi beğenmediğiniz;sözlerimin öyle ya da böyle olduğuna inanmamız, inanmamanız bana dert değil .
dünyanın doğru ya da yanlış olduğu umurumda değil,iyi mi yoksa kötü mü olduğu da. Vardır o ; yeter bu. Dünya, neyse odur, bende neysem oyum. Bağdaş kurmuş bir Buda gibi söylemiyorum bunları. Dışta var olan, benim içimde var olan ;bunlar anlaşılmaz güçlerin bileşkesidir. Bir kaostur;bu kaosun düzeni kavrayışın ötesindedir,insan kavrayışının ötesindedir
Minör gamında çalınan o ezgiyi duyuyorum yine, tellerin hüzünlü titreşimini. İçimde bir deli var,rastgele çalıp sonunda uyumsuz sesler çıkarıyor. Tertemiz bir yok oluş bu,kirli yokoluşlardan farklı. Silinecek bir şey yok bu ezgide. Aydınlık bir yol ;uçuruma kadar gidiyor ve sonsuz derinlikte kayboluyor.. Ben, Beethoven, ben yarattım bunu!
Ben, eski dünyanın adamıyım, rüzgarın taşıdığı bir tohum. Geçmişin ağır ağacından geliyorum ben. Açıklayıcı fırça darbeleri vuruyorum Ölüm Evreni’min kıyısına
İki aydır romanına başlamayı deniyor. Ona her rastlayışımda, kitabı için yeni bir başlangıç bulmuş olduğunu söylüyor. Ama asla ilerleyemiyor. Dün, şöyle demişti bana : ”Ne tür bir sorunla karşılaştığımı görüyorsundur: Bu, nasıl başlayacağımı bilme sorunu değil yalnızca; hayır, ilk satır kitabın akışını sağlayacak ”
” bir başımayım, yürüyorum, şarkı söyiüyorum, hükmediyorum dünyaya, Ruhumu bulmam için yelek cebimi karıştırmama gerek yok; o hep orada, böğürlerime vuruyor, şarkılarımın soluğuyla dolarak. ”
Gelecek çağları düşünüyorum: Tanrı yeniden doğacak; insanlar Tanrı uğruna döğüşüp birbirlerini öldürecekler, şimdiki gibi
” düşüncelerim, zaman zaman, sarsıntıya uğruyor; bu yüzden, ateşi sürekli olarak canlandırmak zorundayım, hem cesaretle hem umutsuzlukla çabalıyorum; çünkü söylemek zorunda olduğum şeyleri bir başkasının söyleyeceğine inanamıyorum. Hızlı ve karmakarışık anlatıyorum, denemelerde bulunuyorum, kullanabileceğim tüm ifade biçimlerini arıyorum: tanrısal bir kekemelik sanki bu. Dünyanın görkemli yıkılışı şaşkına çevirdi beni! ”
Aşağıdaki şen çizgileri birleştirip mezarlık parmaklığı haline getiriyorum. Sol üst köşeye, volkandan boş kalan yere bir melek çiziyorum. Özgün bir şey bu, nedensiz bir buluş, ve son derece simgesel. Kederli bir melek; karnı sarkmış, kanatları ise şemsiye telleriyle güçlendirilmiş. Sanki benim düşüncelerimin çerçevesinden taşmış
Orada, tam üç saat, bira bardağının karşısında oturuyorum
Ulaşılacak yer, hiçbir yer ise, o zaman tüm bilinen dünyaların içinden geçmek gerekir.
Yazdığınız sırada yanlışlıklara kafanızı takmayın. Yaşam öykünüzü yazacak olanlar, onları açıklamayı üstleneceklerdir.
Aman tanrım!
Hiçbir mezarlığa gömülmek istemiyorum! Ellerinde kutsal su serpmeciyle ve matemli tavırlarla o aptalların çevreme toplanmalarını istemiyorum! Asla!
Bilinmeyen ve bilinemeyecek benliğimin karşısında, benim için de bilinmeyen ve bilinemeyecek benliğin karşısında, bir itiraftir bu satırlar. Burada, kendimi gizlediğim bir efsane yaratıyorum.
Miguel de Unamuno
Ben püskürteç değilim, görünmez bir umudu püskürtemem size.
Ulaşılacak yer, hiçbir yer ise, o zaman tüm bilinen dünyaların içinden geçmek gerekir. Hiçbir yerde olmamak için, her yerde olmak gerekir. Düzensizliğe ulaşmak için, her düzenli oluşumu parçalamak gerekir. Deli olmak için müthiş bir akıl yoğunlaşması gerekir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İyi bir kitabın tadı, iyi arkadaşlarla birlikteyseniz, artar.
Minör gamında çalınan o ezgiyi duyuyorum yine, tellerin hüzünlü titreşimini. İçimde bir deli var,rastgele çalıp sonunda uyumsuz sesler çıkarıyor. Tertemiz bir yok oluş bu,kirli yokoluşlardan farklı. Silinecek bir şey yok bu ezgide. Aydınlık bir yol ;uçuruma kadar gidiyor ve sonsuz derinlikte kayboluyor.. Ben, Beethoven, ben yarattım bunu!.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dünyanın doğru ya da yanlış olduğu umurumda değil,iyi mi yoksa kötü mü olduğu da. Vardır o ; yeter bu. Dünya, neyse odur, bende neysem oyum. Bağdaş kurmuş bir Buda gibi söylemiyorum bunları. Dışta var olan, benim içimde var olan ;bunlar anlaşılmaz güçlerin bileşkesidir. Bir kaostur;bu kaosun düzeni kavrayışın ötesindedir,insan kavrayışının ötesindedir.
İsa’dan daha önemli bir şeyi,kendimi düşünüyorum..
“Düşündüğüm İsa değil. Benim düşündüğüm, İsa’dan daha iyi bir şey, yürekten daha büyük bir şey; benim düşündüğüm, her şeye yeten Tanrı’nın ötesinde bir şeydir: düşündüğüm, ben’im. Bir insanım ben. Yeterli buluyorum bunu.”
uçma gereksinimi duymaz, uçuyor olduğunu hayal etmek yeter ona.
EN BÜYÜK SANATÇI, BENLİĞİNDEKİ ROMANTİĞİ ALT EDEN KİŞİDİR.
Dünyada Amerika’nın, sizin için yapmak istemeyeceği bir şey yoktur; yeterki siz kibarca isteyin. Elektrikli sandalyede oturabilirsiniz ve akım verilirken kendi idamınızın tüm ayrıntılarını okuyabilirsiniz.
Çünkü Amerika, iyi Tanrının yarattığı en yüce ülkedir; bu ülkeyi sevmiyorsanız defolup gidebilirsiniz. Dünyada Amerika’nın, sizin için yapmak istemeyeceği bir şey yoktur; yeterki siz kibarca isteyin. Elektrikli sandalyede oturabilirsiniz ve akım verilirken kendi idamınızın tüm ayrıntılarını okuyabilirsiniz.
Hayallerden uzak mı yaşamalı yoksa onlarla birlikte mi? İşte mesele!
Hiçbir yerde olmamak için, her yerde olmak gerekir.
Deli olmak için müthiş bir akıl yoğunlaşması gerekir.
Denk bilanço, Bir bilanço asla denk değildir.
bir yaşama nedeni bulmak için bilanço yapılır.
Eksi işareti başınıza bela olmuş. Canlı olan, ilginç olan tüm veriler, eksi işaretlidir. Artı olanı bulursanız elinize hiç geçer.
Belki siz, bu başyapıtın bir rastlantı sonucu olduğunu söyleyeceksiniz. Doğrudur. Ama 23’üncü Mezmur da öyle. Her doğuş, mucizedir ve esin sonucudur.
Aman Tanrım! Hiçbir mezarlığa gömülmek istemiyorum! Ellerinde kutsal su serpmeciyle ve matemli tavırlarla o aptalların çevremde toplanmalarını istemiyorum! Asla!
Dinsel sanatın tüm melekleri, düzmecedir. Eğer melek görmek istiyorsanız gidiniz Central Terminus’a, Saint – Lazare garına. Özellikle Saint – Lazare garına, Adliye Salonuna.
Garlarda zaman öldüren insanları gözlemlediniz mi hiç? Soğuktan büzülmüş melekler değil mi onlar,
Dağa ulaşıyorum, Muhammed gibi. Şimdi, özgürleşme sözcüğünün anlamını anlamaya başlıyorum.
Öyleyse haydi, klasik bir saflığı arayalım; tüm sansürler cehenneme!
Genç bir bakireyi, yatak odasının gizliliğinde mastürbasyon yaparken ya da tırnaklarını kemirirken, saçlarını çekiştirirken ya da koca bir bölümü okumak için kırıntılarla dolu bir yatakta yatarken görmek istemiyorum.
Bu caddelerde yalnız başıma, Tanrı gibi dolaşmaya başladığım anda her şeyin öleceğini ilan eden bir toplantıyı terkettiysem bu, söylenenlerin yalan olduğunu iyi bildiğimdendi.
Bir portrenin kötü başlaması, senin kafandaki kadını yazmayışın­dandır; sen, bu portreye bakacak olanları düşünü­yorsun daha çok, önündeki kadını değil.
Ben, sandığım gibi miyim yoksa başkalarının beni sandığı gibi miyim?

Burada, kendimi gizlediğim bir efsane yaratıyorum.

İyi bir kitabın tadı, iyi arkadaşlarla birlikteyseniz artar.
Bir portrenin kötü başlaması, senin kafandaki kadını yazamayışındadır; sen, bu portreye bakacak olanları düşünüyorsun daha çok, önündeki kadını değil.
Bir biçime sahip olan her şey görünmez bir töze de sahiptir. Mikelanj, tüm yaşamı boyunca bunu aradı,mermerde, dizelerinde, aşkta, mimarlıkta, suçta, Tanrı’da . (eğer sanatçı, gerçek bir yaratıcılığın peşindeyse, nesneyi gözetmeye çalışmaz ;nesne yaratıcılığın zorunluluklarına kurban edilir) ..
Zaman öyle ağır akar ki insan, küçük av borularının zayıf seslerini duyduğunu sanır, geçmiş zaman bir hayalet gibi kayar gider ; sonra insan, gecenin melodisini vuran çanların sığ derinliklerinde boğuldunu hisseder .
Çalması için hiçbir senfoni yazılmamış bir orkestraya aitim ben.Herşey çirkin ses veriyor .
Hayallerden uzak mı yaşamalı yoksa onlarla birlikte mi? İşte mesele ! ..
Ulaşılacak yer, hiçbir yer ise, o zaman tüm bilinen dünyaların içinden geçmek gerekir. HİÇ BİR YERDE OLMAMAK İÇİN, HER YERDE OLMAK OLMAK GEREKİR. Düzensizliğe ulaşmak için, her düzenli oluşumu parçalamak gerekir.
bir başımayım, yürüyorum, şarkı söylüyorum, hükmediyorum dünyaya. Ruhumu bulmam için yelek cebimi karıştırmama gerek yok;o hep orada, böğürlerime vuruyor, şarkılarımın soluğuyla dolaşarak. Bu caddelerde yalnız başıma, Tanrı gibi dolaşmaya başladığım anda her şeyin öleceğini ilan eden bir toplantıyı terkettiysem bu, söylenenlerin yalan olduğunu iyi bildiğimdendi .
Zaman gelir, beden çöker ama fıtık iyileşir.
her yerde hamam var, ama te­miz insan yok.
Ben, eski dünyanın adamıyım.
Yeni bir dünya düşlemek, gün gün yaşamak demektir; her düşünce, her bakış, her adım, her jest, öldürücü ve eğlendiricidir, ölüm hep bir adım önde yürür. Geçmişin üzerine tükürmek yetmez. Geleceği duyurmak yetmez. Geçmiş ölmüş gibi, gelecek de gerçekleşemeyecek gibi davranmalıyız. Son adımı atıyormuşuz gibi davranmalıyız. Atılacak her adım sonuncudur, onunla bir dünya ölür, biz de.
Bulunduğumuz şu dünya, asla bitmeyecek, geçmiş asla durmayacak, gelecek asla başlamayacak, bugün asla bitmeyecek. Bu asla’ların dünyasıdır ellerimiz­ de tuttuğumuz, gördüğümüz; ama bu dünya, biz de­ğiliz. Biz asla tamamlanmamış bir şeyiz; asla biçim­lenmemiş, bilinemez bir şeyiz; her şey var onda; ama o, her şey değil; bütünü oluşturan parçalar, bu bütünden öylesine daha büyük ki yalnızca matema­tikçi Tanrı bulabilir kendini burada.
Ölüm gerçeği, her za­man gözlerimin önünde; ama dünyanın ölümü; sürekli ilerleyen ölüm, çevreden merkeze doğru beni yutmaya gelmiyor; bu ölüm, benim ayaklarımda, benden çıkıyor; ölümüm, benim birkaç adım önüm­de. Dünya, benim can çekişmemin aynası; ama dün­ya, benden fazla can çekişmiyor, çünkü ben o andan başlayarak bin yıl boyunca daha da canlanacağım; dünya da, bin yıldır ölmektıe iken, kendisine ruh verdiğim o anda eskisinden daha canlı olacak. Her şey sonuna kadar yaşanırken ne ölüm olacak ne piş­manlık; sahte ilkbaharlar da olmayacak; yaşanan her an, önümüzdeki ufku gittikçe genişletecek.
Bugün, güneşin altında oturmuş, şunu bildiriyorum size; dünyanın yıkılışa gidip gitmediği hiç umurum­ da değil, dünyanın doğru ya da yanlış olduğu umu­rumda değil, iyi mi yoksa kötü mü olduğu da. Vardır o; yeter bu. Dünya, neyse odur, ben de neysem oyum. Bağdaş kurmuş bir Buda gibi söylemiyorum bunları; hem sevinçli hem kalıcı bir bilgeliğin esi­niyle, içten bir bilgiyle konuşuyorum. Dışta var olan, benim içimde var olan; bunlar, anlaşılmaz güçlerin bir bileşkesidir. Bir kaostur; bu kaosun düzeni, kav­rayışın ötesindedir, insan kavrayışının ötesindedir.
Şimdi, hiçbir gereksin­mem kalmadı; bir insanım ben, geçmişsiz ve gele­ceksiz. Varım; yeter bu. Umurumda değil sizin neyi beğendiğiniz, neyi beğenmediğiniz; sözlerimin öyle ya da böyle olduğuna inanmanız, inanmamanız ba­na dert değil. İsterseniz beni yüzüstü bırakın hemen; gülerim buna. Ben püskürteç değilim, görün­mez bir umudu püskürtemem size.
Filigran bir melek taşıyorum.
Bir tutkum olsaydı, bu, arın­mak olurdu.
Garlarda zaman öldüren insanları gözlemlediniz mi hiç? Soğuktan büzülmüş melekler değil mi onlar, düz ayaklarıyla, kambursuz sırtlarıyla, sarkık ka­rınlarıyla? Kendi kendileriyle yalnız kalmaya yar­gılandıkları o kısa, sonsuz dakikalar, onlar için, ka­natları destekleyen şemsiye telleri değil mi?
tüm sansürler cehenneme!
İyi bir kitabın tadı, iyi arkadaşlarla birliktey­seniz, artar.
Bü­tün gecem anımsamalar, acı ve dehşet içinde geçti;
şenlikli bir acı, şenlikli bir dehşet içinde.
Dolu sidik torbasını hafifletmek, insanlığın en büyük zevklerinden biridir.
Deliliği akıllılıktan ayı­ran tül, şimdi daha da ince.
Öleceğimi hiç san­mıyıorum; aptalca bir kazaya uğramayayım yeter ki.
Yazdığınız sırada yanlışlıklara kafanızı takmayın. Yaşam öykünüzü yazacak olanlar, onları açıklama­yı üstleneceklerdir.
Bu yüzyılın adamı olmamaktan gurur duyuyorum.
İyi bir kitabın tadı, iyi arkadaşlarla birlikteyseniz, artar.
En büyük sanatçı, benliğindeki romantiği alt eden kişidir.
Ben hiçbir zaman, bilançoyu denkleştiremedim. Hep açık verdim. Öyleyse, devam etmek için bir nedenim var. Tüm yaşamımı bilançoya koyuyorum, hiçi üretsin diye. Hiçe ulaşmanız için bir sürü ra­kamı dizmeniz gerekir. Böylesi iyidir: canlı denk­lemde beni simgeleyen işaret, sonsuzdur. Ulaşılacak yer, hiçbir yer ise, o zaman tüm bilinen dünyaların içinden geçmek gerekir. Hiçbir yerde olmamak için, her yerde olmak gerekir. Düzensizliğe ulaşmak için, her düzenli oluşumu parçalamak gerekir. Deli olmak için müthiş bir akıl yoğunlaşması gerekir. Ya­pıtları bana esin veren tüm delilerde soğuk akılcı bir yan vardı. Onlar, bana hiçbir şey öğretmediler, çünkü bize devrettikleri hesaplar hileliydi. Onların hesaplamaları, benim için anlam taşımıyor, çünkü rakamlar çarpıtılmış. Bize aktardıkları, sırtı yaldız­lı defter-i kebirler, karanlıkta büyütülen bitkilerin iğrenç güzelliğine sahip.
Ne basma düğmesi, ne çekme zinciri, ne sağlığa uygun pembe kağıt. Yalnızca, kabasaba yontulmuş bir oturma yeri; gerinizi içine alacak boyutta; ve başkalarının gerileri için uygun iki oyuk daha. Bir ar­kadaşınızı getirip yanınıza oturtabilirseniz, çok iyi olur! İyi bir kitabın tadı, iyi arkadaşlarla birliktey­seniz, artar. Bir dostunuzla böyle bir kabinde otu­rarak hoş bir yarım saat geçirebilirsiniz; hem bu kitap, hem bu yarım saat, tüm yaşamınız boyunca sizinle kalacaktır, unutturmadan buranın güzel ­ kokusunu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir