İçeriğe geç

Kaplumbağalar Kitap Alıntıları – Fakir Baykurt

Fakir Baykurt kitaplarından Kaplumbağalar kitap alıntıları sizlerle…

Kaplumbağalar Kitap Alıntıları

Merdin yakası namerdin eline geçmiştir! Bağlar gitmiştir! Haberiniz olsun komşular!
Ensemizdeki devlettir. Tırnakları demirden.
Bir devlet, baba bir devlet ki, herkesi evlat bilecek!
Köylü başı yanmak için !
Merdin yakası namerdin eline geçmiştir! Bağlar gitmiştir!
Benim boğazım kırk boğum. Otuz dokuz yutkunur, bir söylerim.
Kar iyi olsa Mekke’ye, Medine’ye yağar, Kerbala’ya yağar! Sen oralara kar yağdığını hiç duydun mu?
Bir derin kuyu bizim derdimiz, çekiyoruz çekiyoruz bitmiyor!
Ne yapsın daha? Altı ay sonra yeni bir vergi çıkartır. Öteberiye zam yapar. Daha nasıl düşünsün devlet sizi? Dünyayı kalbura koyup eleseniz böyle devlet, hökümet bulabilir misiniz?
Soruyorum Hamdi bey’im bu dinine yandığım hep böyle mi gidecek? Bunun çözümü yok mu? Her zaman bizi bu yandan sürme muhallebi çocukları mı güdecek?
Eğitim, eğitim, eğitim! Benim kanaatime göre eğitim ekonomiden önce gelir.
“Umut kalacağına emek kalsın Abbas Kartal! Bakarsın ummadığın yerden bir çözüm çıkar!
Suyu Dua Bulamaz Fen Bulur İki kere
okuyacaksınız bunu ki, fen kafalı olacaksınız.
Dölüm dölüm bağın var da, dalları mı kırılıyor üzümden? Köyde bir tek asma
yok. Nasıl sunarmışsın sen şarap? Borç edecek enayi! Para isteyecek
şimdi benden. Ula bon senden zengin bir dürzü müyüm? Benim
durumum seninkinden hırlı mı?
İnsanımıza söz anlatmak çok zormuş!
İnsanın çenesi değil, yüreği konuşmalı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eşeğin canı yanınca atı kor geçer! Biz de eşeğiz ki, gelen biniyor, geçen biniyor! Bir akılsız kazlarız ki, tutan yoluyor!
Öyle bir töre ki, onların yurdunda yok! Yok ki, iresmimizi aldılar! Varınca kırallarına haber verecekler: “Böyle böyle, Türklerin bir töresi var, bu töreyi hemen alalım!” Alacaklar Gavurlar namussuz, çok açıkgöz oluyorlar! Geliyorlar, bizde gördüklerini hemen alıyorlar
Memleketin efendisi köylüdür deye neden dedi Gazi Kemal? Çünkü Kurtuluş Savaşı’nı köylülerle kazandı. Eğer varsa, yarın cennete de köylüler gidecek önce. Neden? Çünkü köylüler sade kendilerinin değil, tüm milletin ekmeği için çalışır.
Ama köyler boşalmasın! Köyler boşaldı mı, hepimiz boku yedik! Ulusun milletin beşiği köyler değil mi? Bu kaynağı kurutup nerede üreteceksin milleti? Köyü söndürdün mü memleket söner Emin Bey’im!
Biz bu boklu dünyada kör köstebekleriz.
Hiç insan kendi malının hırsızı olur mu? Biz olduk !
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Herkes kanunlu biz kanunsuz!
Bizim yurdumuz, hem de insanımız, bir bakıma, mürekkep yalamışlarının gerilikleri ve yanlış tepkileriyle, hâlâ ortaçağın çukurları içindedir. Başkalarını yeni amaçlara alıp götüren sağduyu, bilinç ve hoşgörü; bizimkilerin kabuğuna işlemiyor.
Merdin yakası namerdin eline geçmiştir.Bağlar gitmiştir! Haberiniz olsun komşular.
Yüzü nasıl okunursa o anlamı veren silinmiş bir yazı.
Sen bırak hökümeti Kır Abbas; o doğru dürüst sınırları beklesin yeter! Çubuğunu, çekirdeğini kendin bul arkadaş! Hökümet yeter ki sana engel olmasın! Bunu da büyük bir iyilik bil!”
Çoğu içinde bulunduğu çukurun ayırdında değildi. Toprak damlı yoksul evlerde, kendi yaşadıklarından daha değişik, daha iyi bir yaşayıştan birazcık haberleri varsa bile, pay istekleri yoktu. Yüzlerce yıldır sürüp gelen sömürülü düzen, yeni bir hızla uyutmuştu onları.
Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek.
“ Elinde yasa olanlar, kalem olanlar böyle şey düşünüyor mu şimdi? Kalkınıyoruz, kalkındırıyoruz diyorlar, hepsi palavra! Ancak kendilerini kalkındırıyorlar! Ankara habire istatistik kabartmayı biliyor!”
“Köylünün uyanmasından korktular da, eğitmenlere, öğretmenlere düşman oldular. Halbuysam köylünün uyanmasından kime ne zarar gelir? Köylü uyanırsa, yurda sahip olacak! Kötü bir iş mi?”
Erkek baş ise, avrat onu döndüren boyundur!
Kafamın içinde akıl kalmadı vere vere ulan!
“Hak sormayı, hak almayı belletecek eğitmenler! Köylerin düşüncesini açacak, uyandıracak. O zaman milletin yüzüne kan, dizine can gelecek ”
“Başını da eğdi, sanki dünyaya bakmak istemiyor.”
“Suyu dua bulmaz, fen bulur.”
Çoğu, içinde bulunduğu çukurun farkında değildi. Toprak damlı yoksul evlerinde, kendi yaşadıklarından daha iyi, daha değişik bir yaşamadan haberleri varsa bile, pay istekleri yoktu. Yüzlerce yıldır sürüp gelen sömürü düzeni yeni bir hızla iyice uyutmuştu hepsini.
“Çoğu içinde bulunduğu çukurun ayırdında değildi.”
Bizim yurdumuz, hem de insanımız, bir bakıma, mürekkep yalamışların geriliği ve yanlış tepkileriyle, hala ortaçağ’ın çukurları içindedir. Başkalarını yeni amaçlara alıp götüren sağduyu, bilinç ve hoşgörü, bizimkilerin kabuğuna neden işlemiyor?
Bir devlet, baba bir devlet ki herkesi evlat bilecek!.
O her biri tek tek sayılacak kadar açık seçik yıldızlar uzak, çok uzaktı.
Halk şimdi horlaya horlaya uyuyor ki, götünden donunu çek!
“-Heç anlamıyorum bu nasıl hökümet! Bir yandan okul yapıp dönüm dönüm örnek bahçe ayırtıyor, bir yandan yeşermiş bağı köylünün elinden alıyor.
-Sen anlamıyorsun da, yapanlar anlıyor mu? Onlar da anlamadan yapıyor. Kimsenin kimseden haberi yok! Bu devletin adliyesi ayrıdır, mülkiyesi ayrı. Eğitimi, maliyesi, ziraati ayrıdır. Ticareti bir yana çeker; gümrüğü, hariciyesi bir yana… hepsi bir bütçeden, bir halkın sırtından beslenir. Hepsinin başında bir başbakan vardır. Ama yaptıkları birbirini okşamaz… bu yürür öteki bozar. Onun içindir ki milletin çocuğu olmaz. Karnı göbeği bozuktur…”
Ensemizdeki devlettir. Tırnakları demirden..
Bir derin kuyu bizim derdimiz, çekiyoruz, çekiyoruz bitmiyor!
Eşşeğin canı yanınca atı kor geçer! Biz de eşeğiz ki, gelen biniyor, geçen biniyor! Bir akılsız kazlarız ki, tutan yoluyor.
Köylünün ya huyunu ya oyunu beğenmeyen yönetim, yeni yeşermeye başlayan yeşerme isteğini besleyeceği yerde, aracı, ilacı olmayan bu köylere sivri minareler dikmiş. Dine önem veriyor. Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek.
İnsan dediğin bir kez yanılır kızım! Bir daha yanılmayız!
Elinizi çabuk tutun, çok çabuk tutun! Dün erkendi, yarın geç! Bu gece tam zamanı!
Sevda olacaksın sevda
Sen Gazi Kemal’i duydun, ben gördüm. Memleketin Efendisi köylüdür deye neden dedi Gazi Kemal? Çünkü Kurtuluş Savaşı’nı köylülerle kazandı. Eğer varsa, yarın cennete de köylüler gidecek önce. Neden? Çünkü köyler sadece kendilerinin değil, tüm milletin ekmeği için çalışır. Bir var ki, harp darp, sonra da seçim saçım, ağalar beyler anasını sinkaf etmiş köylünün, belini doğrultamıyor o yüzden!
 Bize diyorsun ki kadınlar görgüsüz, erkekler bilgisiz. Bunu kabul etmiyorum! Biz kendi gördüğümüzü, bilgimizi biliriz. Siz de bizimkileri bilmezsiniz. Bak, yere bağdaş kurup otura bildin mi? Biz diz  bile çökeriz. Masa, sandalye deye tuz yumurtlattın Battal’a. Dal öğlen bir saat uyumadan edemiyor hiçbiriniz. Uyku dediğin geceye mahsus. Ee, hani görgülüydünüz? Sen sade kendini görgünü biliyorsun. Ama senin gördün mü iyi, benim gördüğü mü orası ayrı.
“Hayatın boyunca hep koşarsın, yetiştiğin sadece nasibindir”
Bu savaş bizim kurtuluş savaşımız oluyor. Ama her zaman tetikte duralım. Kemal Paşa bizi yeni bir savaşa çağıracak. Asıl kurtuluş o zaman. Biz asıl o savaşı kazanmalıyız ki, karnı tok sırtı pek olabilelim!
İnsanın çenesi değil,yüreği konuşmalı.
Gecenin düşleri, gündüzün işlerinden, gündüzün belasından daha çok yoruyor, daha çok eziyorTozaklıları.
Her köye bir eğitmen, öğretmen yollayabildik mi, Türk’ün düşmanları fesatlığından çatlayacak! Hem de sadece A’yı , B’yi değil, işi gücü, hak sormayı, hak almayı belletecek eğitmenler! Köylerin düşüncesini açacak, uyandıracak. O zaman milletin yüzüne kan, dizine can gelecek
Bizim yurdumuz, hem de insanımız, bir bakıma, mürekkep yalamışların geriliği ve yanlış tepkileriyle , hala Ortaçağ’ın çukurları içindedir. Başkalarını yeni amaçlara alıp götüren sağduyu, bilinç ve hoşgörü , bizimkilerin kabuğuna neden işlemiyor?
Dişi kaplumbağa bayılmış gibiydi. Boynunu sarkıtmış.
Bir tatlı sevişmenin içindeler, çok tatlı.
Sevişin ulan! dedi Kır Abbas. Sizinki de bu, bizimki de! Kuşun, kurdun, insanoğlunun, hayvanoğlunun tek derdi bu! Yemek içmek, sıçmak, sonra bir kuytuya çekilip düzüşmek! Ocağınız sönmesin!
Yenge çekişi yapan kancıklar? Tarla dövüşü yapan yiğitler? Yatıyorsunuz devrile devrile! Hani nerde o çalımlar? Hani nerde o acarlıklar, açıkgözlülükler? Hiçbirinizin aklına bu köye bir bağ dikmek, bostan ekmek gelmemiş? Yüzyılları Hasan, Hüseyin efendilerimizin öcüyle mi tükettiniz? Neydi bu dağ gibi miskinlik?
Bekletme yolları
Gel efendim gel…
“Şarap dünyanın abıhayatı! Mukaddes şarabı içelim deyi Cenaballah bize mahsus selam eylemiş. Şarapsız geçen günler ömürden değil! İçin…”
Ucuz otobüslerle, güzel arabalarla evlerine dönüp yatmalarına, birbirine sarılmalarına vakit var daha. İsteseler şafaklar sökenece sevişebilirler. Sıcak suları, kokulu sabunları da var.
Köylünün ya huyunu ya oyunu beğenmeyen yönetim, yeni yeşermeye başlayan yeşerme isteğini besleyeceği yerde, aracı, ilacı olmayan bu köylere sivri minareler dikmiş. Dine önem veriyor. Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek.
Biz ulusal varlığın
Temeliyiz köküyüz
Biz yurdun öz sahibi
Efendisi köylüyüz
Tozaka kırı yanıyor. Güneş Tozak kırına kocaman bir ateş topu gibi çöktü. Yakıyor boyuna. Taçları koncayken solmuş gelingüvey otları, kuşekmekleri, çobançantaları, koyungözleri tamtakır kurmuş. Bir deri bir kemik yılanlar, tarla sıçanları emecenler, zavallı yeşilistan böcüleri sinecek gölge gidecek delik arıyor. Kanı buhar olup uçmuş serçe kuşları ateşler içinde yanan toprağa düşüyor, lokma lokma ölüyorlar. Toprak yanıyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir