İçeriğe geç

Kapı Kitap Alıntıları – Magda Szabo

Magda Szabo kitaplarından Kapı kitap alıntıları sizlerle…

Kapı Kitap Alıntıları

Kendi sırlarımdan bile nefret ederken başkalarınınkini nasıl sevseydim..
Birine verebileceğiniz en büyük hediye onun acı çekmesine engel olmaktır.
ölüm başıboş kalmaktan çok daha merhametlidir.
Birine verebileceğiniz en büyük hediye onun acı çekmesine engel olmaktır.
Sizin aklınız basit olan hiç bir şeyi almıyor, sürekli arka kapıdan girmek istiyorsunuz, oysa kapı ön tarafta.
Eskiden beri bildiğim bir şey vardır: Bir şey ne denli basitse anlatması da o denli güçtür.
İnsan o kadar kolay ölmez, bunu bilin, yalnızca ölecek gibi olur, o kadar, daha sonraları ise çektiğiniz acı aklınızı başınıza öyle bir getirir ki size ‘keşke yine aptal olsam, hatta sapına kadar aptal olsam’ demeyi bile öğretir. Ben akıllandım
Zili çalan herkesi içeri almamı zorunlu kılan bir kararname mi var? Kim olursa olsun kapıyı açmak zorunda mıyım?
Siz hayatın böylece sonsuza dek sürmesini ve sürmesinin de bir anlamı olduğunu mu sanıyorsunuz?
Tanrı her dilden anlar, merak etmeyin.
Sabahın hüzünlü dinginliği içimden gelen hararetin etkisiyle buhar olup uçmuştu, bu kadın niçin beni sürekli örseleyip duruyordu?
Birine verebileceğiniz en büyük hediye onun acı çekmesine engel olmaktır.
İnsan o kadar kolay ölmez, bunu bilin, yalnızca ölecek gibi olur, o kadar, daha sonraları ise çektiğiniz acı aklınızı başınıza öyle bir getirir ki size ‘keşke yine aptal olsam, hatta sapına kadar aptal olsam’ demeyi bile öğretir.
Her duygusal ilişki aslında bir saldırganlık ihtimali taşır, insan ne kadar çok kişiyle yakın ilişki kurarsa o kadar çok tehlikeye de maruz kalabilirdi.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
İnsan, dünyaya çiçek olarak gelsek kimin hangi çiçek olarak doğacağını hissedebiliyor.
İnsan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse ânında yere yığılmazmış.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Siz herkesi bir kutuya doldurmak, sonra da ne zaman kime gerek duyuyorsanız oradan çıkarmak istiyorsunuz.
İnsan, bağışlanmaz bir suç işlediğinin ayırdına her zaman varamıyor ancak içinde yine de bir kuşku oluyor.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
Her duygusal ilişki aslında bir saldırganlık ihtimali taşır, insan ne kadar çok kişiyle yakın ilişki kurarsa o kadar çok tehlikeye maruz kalabilirdi.
Ortada hiçbir şey yokken bir roman nasıl olup da sözcüklerden yoktan var oluyordu?
İnsan, yaşamını kaydedebilse ve tüm yaşamını bir şerit üzerinde ileri geri hareket ettirebilse, istediği yerde durdurabilse veya istediği kısımları yineleyebilse nasıl olur?
İnsan o kadar kolay ölmez, bunu bilin, yalnızca ölecek gibi olur, o kadar, daha sonraları ise çektiğiniz acı aklınızı başınıza öyle bir getirir ki
Her duygusal ilişki aslında bir saldırganlık ihtimali taşır, insan ne kadar cok kişiyle yakın ilişki kurarsa o kadar cok tehlikeye maruz kalabilirdi.
Kim yalnız değildi ki? Bilmek isterdim doğrusu. Hatta biriyle birlikte yaşayanlar bile yalnız, sadece yalnız olduklarının bilincinde değiller, o kadar!
Siz herkesi bir kutuya doldurmak, sonra da ne zaman kime gerek duyuyorsanız oradan çıkarmak istiyorsunuz.
Ölüler her zaman kazanır. Kaybedense yalnızca hayatta kalanlar olur.
“İnsan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse anında yere yığılmazmış.”
toprağın bunca kan, bunca ölü, bunca gerçekleşmemiş düş ve yıkımı nasıl olup da anılarında barındırdığını sordum kendime. Bağrında saklı bunca anıyla nasıl da hala ürün verebiliyordu. Yoksa tam da bu nedenden dolayı mı üretkendi?
İnandığı tek şey an dı.
Bir şey ne denli basitse anlatılması da o denli güçtür.
Birine verebileceğiniz en büyük hediye onun acı çekmesine engel olmaktır.
İnsan yaşamını kaydedebilse ve tüm yaşamını bir şerit üzerinde ileri geri hareket ettirebilse, istediği yerde durdurabilse veya istediği kısımları yineleyebilse nasıl olur?
Her duygusal ilişki aslında bir saldırganlık ihtimali taşır, insan ne kadar çok kişiyle yakın ilişki kurarsa o kadar çok tehlikeye de maruz kalabilirdi.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
Kim yalnız değil ki? Bilmek isterdim doğrusu. Hatta biriyle birlikte yaşayanlar bile yalnız, sadece yalnız olduklarının bilincinde değiller, o kadar!
Bana akıl vermeyin. Yeterince aklım var, keşke daha az şey bilseydim.
Rüyalarım birbirine tıpatıp benzeyen, yinelenip duran görüntülerden ibaret. Ben hep o bir tek düşü görüp duruyorum.
Ben onu severken o beni hiç sevmiyor muydu? Ben onu seviyordum. Duyuyor musunuz?
Siz herkesi bir kutuya doldurmak, sonra da ne zaman kime gerek duyuyorsanız oradan çıkarmak istiyorsunuz.
Birine verebileceğiniz en büyük hediye onun acı çekmesine engel olmaktır.
Kim yalnız değil ki? Bilmek isterdim doğrusu. Hatta biriyle birlikte yaşayanlar bile yalnız, sadece yalnız olduklarının bilincinde değiller, o kadar!
Ona göre hiçbir erkek tam akıllı değildi ki.
ben ne yapmam veya ne söylemem gerektiğini yalnızca kağıt üzerinde bilen biriydim, gerçek yaşamdaysa gereken sözcükleri güçlükle bulabiliyordum.
Kendi sırlarımdan bile nefret ederken başkalarınınkini nasıl sevseydim.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
Beni rahat bırakın. Bana akıl vermeyin. Yeterince aklım var, keşke daha az şey bilseydim Benim hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacım yok. Anlayın artık.
ben ne yapmam veya ne söylemem gerektiğini yalnızca kâğıt üzerinde bilen biriydim, gerçek yaşamdaysa gereken sözcükleri güçlükle bulabiliyordum.
Damlaları arasında yaşamımın kırık dökük parçalarını da sürükleyip götüren o ırmak nerelere akıp gitmişti acaba?
Her şeyin bir yolu, yöntemi var, ölmenin bile .
. çünkü bir duygunun katkısı olmadan bütün tanımlar eksik kalıyordu.
İnsan, dünyaya çiçek olarak gelsek kimin hangi çiçek olarak doğacağını hissediyor.
İnsan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse anında yere yığılmazmış.
İnsan o kadar kolay ölmez, bunu bilin, yalnızca ölecek gibi olur o kadar, daha sonraları ise çektiğiniz acı aklınızı başınıza öyle bir getirir ki size ‘ keşke yine aptal olsam, hatta sapına kadar aptal olsam’ demeyi bile öğretir.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç. En iyisi asla hiç kimseyi sevmemek çünkü o zaman hiç kimsenizi parçalamazlar ve siz de hiçbir vagondan aşağı atlamazsınız.
( )kendi sırlarımdan bile nefret ederken başkalarınınkini nasıl sevseydim.
Benim neyimi sevdiğini anlayamamıştım doğrusu O zamanlar henüz gençtim, bağlılığın ne denli mantıkdışı, ölümcül ve güvenilmez bir duygu olduğunu henüz derinlemesine incelememiştim, oysa yalnızca bu duyguları betimleyen Yunan edebiyatının yabancısı değildim: Orada ölümün parıldayan baltasını tutan eller sevgi ve aşkın birleşen elleriydi.
Bir şey ne denli basitse anlatılması da o denli güçtür.
İnsan evine girdiğinde eğer geldiğine sevinecek hiç kimsesi yoksa yaşananın da herhangi bir anlamı yok.
Her şeyin bir sırrı vardır, közün bile
Beni rahat bırakın. Bana akıl vermeyin. Yeterince aklım var, keşke daha az şey bilseydim. Benim hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacım yok. Anlayın artık.
Anahtar deliğin içinde dönüyor ancak tüm çabam boşuna
Ölüler her zaman kazanır. Kaybedense yalnızca hayatta kalanlar olur.
İnsan, yüreğine saplanan bıçak eğer çok keskinse anında yere yığılmazmış.
Hiç kimseyi çılgınca sevmeyin çünkü kaybedersiniz, er ya da geç.
İnsan evine girdiğinde eğer geldiğine sevinecek hiç kimsesi yoksa yaşamanın da herhangi bir anlamı yok.
Bir şey ne denli basitse anlatılması da o denli güçtür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir