İçeriğe geç

Kandan ve Kemikten Çocuklar Kitap Alıntıları – Tomi Adeyemi

Tomi Adeyemi kitaplarından Kandan ve Kemikten Çocuklar kitap alıntıları sizlerle…

Kandan ve Kemikten Çocuklar Kitap Alıntıları

Açık konuş, benim gizemli majim. Eğer bu gemiyi ele geçirirsem tanrılar bana ne bahşedecek? Ne istediğimi söylemem mi gerekiyor yoksa zaten biliyorlar mıdır?
Öyle işlemiyor .
Yoksa onları etkilemem mi gerekiyor? Bu gemiyi 5 dakika içinde ele geçirirsem sence ne elde ederim?
Çeneni kapayıp harekete geçmezsen hiçbir şey elde edemeyeceğin kesin.
( )
Halettiniz mi?
Hayır. Altı dakika. Toparlansaydık yedi dakika. İnsanları öldürmeme izin verseydin beş dakikadan kısa sürerdi.
Yok artık.
Senin için her şey bir şaka mı?
Her şey değil ama hayat bu şekilde daha eğlenceli.
Ay bu gece yükselmek istemedi ama senin bu yolculuğa değeceğine ikna ettim onu.
Vazife, sevdiğimi mahvetmek anlamına geldiğinde önemini yitiriyor.
Gülümsüyor. Çok güzel bir gülümseme. Bu gülümsemede güneşi görüyorum adeta. Arkasını döndüğünde güneşi yeniden görmek, kemiklerimi ısıtan o sıcaklığı yeniden hissetmek istiyorum.
Cehaletin senin sonun olacak.
Hep. En karanlık günlerde bile tanrılar hep oradadır. Onları kabul etsek de etmesek de her zaman bir planları vardır.
Vazife senden önce gelir. Pederin sesini duyuyorum. Orişan’ın selameti benim vicdanımdan önce gelir. Ama bu köylüler Orişa zaten. Korumaya yemin ettiğim insanların ta kendisi.
Huzuru ne kadar çok istesem de tanrıların başka planları var.
Karşındakiler onursuz olduğu zaman başka yol­larla, daha akıllı biçimlerde dövüşmelisin.
Diğer herkes sanki yağmura yakalanmışım gibi hissettiriyor. Ama söz konu­su sen olunca tsunamiye kapılmışım gibi oluyor.”
Eğer seni etkileyici bir gülümsemeyle kandırabileceğimi bilseydim bunu çok uzun süre önce ben de denerdim.”
Uyku genelde benim için bir kaçıştır, uyanık ol­duğum zamanlardaki o sefaletten uzaklaşmama yarar.
Yardım edebilecek olmamın bir önemi yok.
Eğer yardım etmezsem kendimle yaşayamam.
Tanrı­lar, onlara inanacak aptallar olmadığında bir hiçtir.
Tzain iç çekiyor; her zaman küllerin arasında bir kor arayışındadır.
Yanlış soruyu soruyorum.
Her şey ne zaman bu kadar kötüleşti diye sormamalıyım.
Neden zamanla her şeyin düzeleceğini düşündüğümü sorma­lıyım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Karşındakiler onursuz olduğu zaman başka yol­larla, daha akıllı biçimlerde dövüşmelisin.
kalabalıktan sevinç nidaları yükseliyor ancak işçilerden hiçbiri kazandıkları bu para için gülümsemiyor. Demirbaşlıktan kurtulmuş ve servet sahibi olmuş olmak onlar için hiçbir anlam ifade etmiyor, çünkü burada yaşadıkları dehşet her gece kabuslarına girecek.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hükümdarlığın koyduğu kurallara göre oynarsak güvende olacağımıza inanmak istiyor, ama bu kurallar nefretten doğduğu sürece hiçbir şey bizi güvende tutamaz.
Karşındakiler onursuz olduğu zaman başka yol­ larla, daha akıllı biçimlerde dövüşmelisin.
Hayatını sakın bana emanet etme, tabii ölmek istemiyorsan.
Yalnız kalma korkusu.
Herhangi bir şey olmamamız gerekiyor. En çok da biz olmamamız gerekiyor.
Tzain her zaman benim hatalarımın bedelini ödüyor.
Sen güçlüsün Inan. Bu gücün seni korkutmasına izin verme.
Pes etmek isteyen tarafımı yakalayıp en derinlerime gömüyorum.
Beni en çok neyin rahatsız ettiğini bilmiyorum: Adamı öldürmüş olmam mı yoksa bunu tekrar yapabilecek olmam mı?
Övgüler düzecekleri bir şey istiyorlar.
Bir savaşçının doğduğunu görüyorum.
, nasıl nefes alındığını neden hatırlayamıyorum ki?
Bugün de ben, ölümün tadını alıyorum.
Yenilik her zaman fazladan para eder.
Kızın varlığı bakmamayı imkânsız kılıyor.
Yoksa küçük prensimiz pörsümüş da olsa bir kalp mi taşıyor?
Dünyadaki bunca gürültüye rağmen, yukarılardan bir yerden beni duyabilir mi onu da bilmiyorum doğrusu.
Bir sessizlik duvarının arkasına örülmüş koca bir duygular ağı.
İnsanlar ölürken çayımı yudumladım.
Kelimeler zayıf olabilir ama onları güçlü kılacak olan benim.
Belki de her şeye karşın hayatta kalabileceğiz.
Binta her şeyde bir güzellik bulurdu.
Koşmaya devam et diye fısıldıyorum.
Senin için geliyorum.
Kız kardeşimi bir kez yüzüstü bıraktım. Bu hatayı bir daha tekrarlayamam.
Gözlerindeki yaşlar sel olmuş akıyordu. Pederin tek gördüğü zayıflıktı. Bunca zaman sonra gerçek gücün bu olduğunu düşünüyorum.
Karanlığın içime işlenmesine izin vermeliyim.
Unutma, ne hissedersen hisset ben buradayım.
Herkesin bir adı vardır çocuk.
Gerçek ve mantık onun için önemli değil.
Herhangi bir şey bu kadar yukarıda nasıl var olabilir ki?
Sonunda bir şeylerin iyileşmeye başladığını düşünmüştüm ama şimdi göğsüm o kadar sıkılıyor ki zorlukla nefes alıyorum.
Sahip olduğum tek şey planım.
Planım olmazsa dünya parmaklarımın arasından kayıp gider.
Siyah teni güneşin yokluğunda parıl parıl parlardı sanki.
Hiçbir yerini görmediği bir krallığa hükmetmek için doğmuş olması ne kadar garip.
Karşılık vermezse kavga etmenin ne eğlencesi kalır ki?
Hatıralar suyun üzerinde yüzden enkaz parçalarının arasında dolanıyor.
Hayatımın geri kalanı boyunca özür dilesem bile yeterli gelmez.
, kâbuslar da gerçeklik kadar can yakıcı oluyor.
Uyku genelde benim için bir kaçıştır, uyanık olduğum zamanlardaki o sefaletten uzaklaşmama yarar.
Bütün hayallerim, Ilorin gibi alevlerin arasında yok olup gidiyor.
,oysa güçlü olmak dışındaki her duyguyu hissediyorum. Korkuyorum. Zayıfım.
Bir kez daha, onun ailesi benim ailemin parçalanmasına sebep oluyor.
Duygularını gösteren biri değildir. Acısını gecenin bir başınalığına saklar.
Bu defa işleri batırmayacağıma dair söz vermiştim. Ve bütün köyümüz yandı.
Tenimi kavuran bu acı yüreğimi dağlayan suçluluk duygusunun yanında hiçbir şey.
Huzuru ne kadar çok istesem de tanrıların başka planları var.
Hissediyorum
Sanki yeniden nefes alabiliyormuş gibi hissediyorum.
, beni her zamanki gibi dış dünyanın acılarından korumaya çalışıyor.
Kederinde boğulmak istiyor.
Madem öyle, geçmişi değiştiremediğim için de özür dilerim.
Ne var ki bu çaresiz düşünceler gerçeği değiştirmiyor. Kimseyi ölümden geri getirmiyor.
Büyü bütün kötülüklerin anasıdır,
Sessizliği öfkesinden çok daha göz korkutucu.
Her şey ne zaman bu kadar kötüleşti diye sormamalıyım. Neden zamanla her şeyin düzeleceğini düşündüğümü sormalıyım.
Her şey ne zaman bu kadar kötüleşti?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir