İçeriğe geç

Kanayak Kitap Alıntıları – Gamze Arslan

Gamze Arslan kitaplarından Kanayak kitap alıntıları sizlerle…

Kanayak Kitap Alıntıları

“Bunu uzun zaman düşünmüştü, neticede doğan her kız ölmeye mahkum değil miydi? Ölüm, soluk yokluğundan öte bir şeydi ona göre. Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu.”
“Ben kız çocuğu, babayı cennetlik yapandan hani.”
“Ah o tohumlar, size etrafa gönül rahatlığıyla saçabileceğinizi, istediğiniz yerde bırakıp sürünüzü devam ettirebileceğinizi öğrettikleri tohumlar. Yan yapraklarınızın içinde duran, dünya oluşurken gaz, erkekliğe geçişte katı ve ‘Errrkkkekkkkk!’ olduğunuzda sıvı hale dönüşen tohumlarınız. Bu tohum meselesini bir tutun aklınızda, tekrar döneceğim, yeni bir gelişme için ki unutmanız mümkün değil zaten. Devam…”
Bir yandan her şey içindeki ölme isteğini körüklerken bir yandan da olan bitene anlam verme çabası seni yaşama bağlıyor. Çık bu denklemden, nasıl yapacaksın?
Sese ihtiyacın var, artık birileriyle konuşabilme umudunu da geçtin. Sadece bir ses.
Bu dünya denen şey bana iyi gelmedi.
Siz her şeyi merak ediyorsunuz! Çünkü kahramanlığa soyunmak niyetiniz. Bir kadının başına bir şey gelmeyegörsün en önde siz varsınız, illa kadın da değil, birine bir şey olsun da cengâver ben Anlatabileceğiniz hikayeleriniz, mutlu anılarınız, gelecek ihtimalleriniz ve en acısı siz yoksunuz. Biri bir şey yapsa da, bir şey oluversem de, dilime iki sözcük gelip de ortamın kralı olsam! Ama yok! Buradan, bu yerden size akşam, sabah, rüyanızda anlayabileceğiniz hikâye çıkmayacak.
“Ölmeyi o kadar diliyorsun ki yaşamak baş gösteriyor her defasında.”
“Sanırdı ki sevgi böyle donuk bakmakta. Isısı kaçmış yorganlara sarılıp elbet bir gün ısınır diye uyumaya çalışmakta.”
“Siz her şeyi merak ediyorsunuz! Çünkü kahramanlığa soyunmak niyetiniz. Bir kadının başına bir şey gelmeyegörsün en önde siz varsınız, illa kadın da değil, birine bir şey olsun da cengâver ben Anlatabileceğiniz hikayeleriniz, mutlu anılarınız, gelecek ihtimalleriniz ve en acısı siz yoksunuz. Biri bir şey yapsa da, bir şey oluversem de, dilime iki sözcük gelip de ortamın kralı olsam! Ama yok! Buradan, bu yerden size akşam, sabah, rüyanızda anlayabileceğiniz hikaye çıkmayacak.”
Bir yandan her şey içindeki ölme isteğini körüklerken bir yandan da olan bitene anlam verme çabası seni yaşama bağlıyor.
Ölmeyi o kadar çok diliyorsun ki yaşamak baş gösteriyor her defasında.
Bu dünya denen şey bana iyi gelmedi.
İnsanlar acımasızca hep daha fazlasını istiyor, hep!
Merak etmeyin kimse açlıktan gebermez ama zulümden, acıdan geberir. Bu yüzden yemekten de çok çiçek lazım bize.
Ailemizin temeli sağlam değildir, herhangi bir sarsıntıda yıkılacak kadar çürüktür.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ben kız çocuğu, babayı cennetlik yapandan hani.
Ben kız çocuğu, babayı cennetlik yapandan hani
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu dünya denen şey bana iyi gelmedi.
“Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.”
…neticede doğan her kız ölmeye mahkûm değil miydi? Ölüm, soluk yokluğundan öte bir şeydi ona göre. Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu. Tıpkı kendisi gibi.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür
ölmeyi o kadar diliyorsun ki yaşamak baş gösteriyor her defasında.
sese ihtiyacın var, artık birileriyle konuşabilme umudunu da geçtin. sadece bir ses.
bu dünya denen şey bana iyi gelmedi.
Ailemizin temeli sağlam değildir, herhangi bir sarsıntıda yıkılacak kadar çürüktür.
Buzsuz rakı olmaz; adaletli baba olmayacağı gibi.
Tıpkı diğerleri gibi. İçeride sonsuz kere kadın, kimi çiçeklerden, kimi kitaplardan alınma isimlerle. Hepsi benim odamda evet, senin, arkadaki senin, ötedeki benin, sizin ve hepinizin göremeyeceği yerdeler.
Bunu uzun zaman önce düşünmüştü, neticede doğan her kız ölmeye mahkum değil miydi? Ölüm, soluk yokluğundan öte bir şeydi ona göre. Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu. Tıpkı kendisi gibi.
Ailemizin temeli sağlam değildir, herhangi bir sarsıntıda yıkılacak kadar çürüktür.
Etin bir bildiği var , beklemek çürütür.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
“İnsanlarla yüz yüze gelmektense, koca ekranlar karşısında çalışarak kendinizi saklayabilirsiniz.”
“Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu. Tıpkı kendisi gibi. Sütleğen, köpekleri de, manıkları da, kız çocuklarını da kurtarırken bunları düşünmüştü.”
Etin bir bildiği var. Beklemek çürütür
Ölmeyi o kadar diliyorsun ki yaşamak baş gösteriyor her defasında.
Sese ihtiyacın var, artık birileriyle konuşabilme umudunu da geçtin. Sadece bir ses.
Bir insandan alacağınız hatıra parçası ileriki yaşantınızda nelere sebep olabilirdi ki? Hatıra hafızayı güçlendirirdi.
Bu dünya denen şey bana iyi gelmedi.
Merak etmeyin kimse açlıktan gebermez ama zulümden, acıdan geberir.
İnsanlarla yüzyüze gelmektense, koca ekranlar karşısında çalışarak kendinizi saklayabilirsiniz.
Hamra iyi bir terziydi. Acı verenin, hak yiyenin, can alanın ne kadar söküğü varsa ruhunda, her birini elleriyle dikti. Ağızlarından, burun deliklerinden kapadı onları dikişle, diye fısıldadım.
Merak etmeyin kimse açlıktan gebermez ama zulümden, acıdan geberir. Bu yüzden yemekten de çok çiçek lazım bize.
İnsan bir şeyleri anlamak isteyen canlı değil midir zaten.
Hâlâ heyecanlanıyor olabilmen güzel, yaşamak için nasıl da çabalıyor insan değil mi?
Nesnenin büyüsüne inanıyorum derken boşa konuşmuyordum heralde, birini anlamak elin kuvvetine muhtaç, o katı, durağan nesnelerle mümkün oluyor. O yüzden saklayıp duruyoruz ya arda kalanları. En azından bir yere kadar.
İnsan zihni birbiriyle alakasız şeyleri bağlamayı çok iyi beceriyor
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
her defasında Olanla ölene çare yok, derdi, yine öyle dedi.
Ben kız çocuğu, babayı cennetlik yapandan hani.
Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu. Tıpkı kendisi gibi. Sütleğen köpekleri de manıkları da kız çocuklarını da kurtarırken bunları düşünmüştü.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
İnsan anı üreten makine.
Ölmeyi o kadar diliyorsun ki yaşamak baş gösteriyor her defasında.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
Bir yandan her şey içindeki ölme isteğini körüklerken bir yandan da olan bitene anlam verme çabası seni yaşama bağlıyor.
Hatıra hafızanın gediğini doldurmuyor.
“Tırnağın etten kopuşu, saçın iki çatala ayrılışı, erimiş mumun zeminden kalkışı, yapıştırıcının parmaktan soyuluşu, kabuğun deriden sıyrılışı. Düşmek tam da böyle. “
Öyle seviyordu onu , nefret ederek , bir gün büyüyünce öldürmemeye gayret ederek.
“Aba babam nasıldı, hele söyle, seni sever miydi? Diye sordukça Züleyha’nın donuk bakışıyla büzüşüp kalırdı. Sanırdı ki sevgi böyle donuk bakmakta. Isısı kaçmış yorganlara sarılıp elbet bir gün ısınır diye uyumaya çalışmakta. Yani velhasıl bizim oğlan bilemedi babasını da sevgiyi de.”
,
“Merak etmeyin kimse açlıktan gebermez ama zulümden, acıdan geberir. Bu yüzden yemekten de çok çiçek lazım bize.”
“Aşağıya uçuyoruz. Aşağı uçmak. Nasıl olur diyorum, uçulan şey hep gökken.”
“Su nasıl da değiştiriyor her şeyi. Nasıl temizliyor rakıyı da, babayı da, dünyayı da.
“Buzsuz rakı olmaz,adaletli baba olmayacağı gibi.”
“Ben evlat annesinin doya doya yaşayamadığı sevişmeleri yaşayan kız evlat!”
“Neticede doğan her kız ölmeye mahkum değil miydi? Ölüm soluk yokluğundan öte bir şeydi ona göre. Kimsenin uğramadığı bu kasabada kız çocukları erkenden evlendirilmek için büyütülüyor, hayvan beceren adamların yatağına teslim ediliyordu.”
Suyun kaldırma kuvveti var,annelerin yok!
Merak etmeyin kimse açlıktan gebermez ama zulümden, acıdan geberir. Bu yüzden yemekten de çok çiçek lazım bize..
Derdim adam ların yolup attığı bir sürü çiçeği, bir sürü çiçekle kavuşturmak.
Etin bir bildiği var, beklemek çürütür.
Derdim adam ların yolup attığı bir sürü çiçeği, bir sürü çiçekle kavuşturmak.
Size hiçbir ismi yakıştırmıyorum, küfürler dahil buna. Kelime yok sizin için. Biz size adam diyelim.
Bir insana yıkan demek zordur, istediğiniz yolu deneyin, bulamazsınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir