İçeriğe geç

Kale Kitap Alıntıları – Antoine de Saint-Exupéry

Antoine de Saint-Exupéry kitaplarından Kale kitap alıntıları sizlerle…

Kale Kitap Alıntıları

Biri bana şöyle dedi: O general benim tavsiyelerimi dinlemedi. Oysa ben ona geleceği işaret etmiştim."
Yuvasını yapan bir kuş gibisin ve yuva sıcak… Balını yapan bir arı gibisin ve bal tatlı, toprak kap sevgisiyle, dolayısıyla aşkla, dolayısıyla duayla toprak kabını yoğuran biri gibi.
Dolayısıyla sakın konuşurken dengesizlik yapma. Yaşam aşılarsan, düzen kurarsın ve düzen aşılarsan, ölüm aşılarsın. Düzen adına düzen yaşamın karikatürüdür."
Gerçek sevgi ancak hiç karşılık beklemediğin anda başlar. Ve bu o kadar önemlidir ki insana insan sevgisini, duayı öğretir, çünkü bunlara kesinlikle karşılık gelmez.
Tanrı’nın karşılık vermediği duadan yarar gelir. Ve aşkı besleyen sileks taşları ve böğürtlenlerdir.
Ve ancak portakallarla dolu küçük bir portakal ağacı kadar olan ağırlığının altında sana doğru eğilirim.
Bir şey seninle zıtlaşırsa ve seni huzursuz ederse, bırak bu şey büyüsün ve güçlensin… Bu demektir ki kök salıyorsun ve değişiyorsun.
Kurumuş dalları kesmek gerekir, çünkü bunlar ölümün işaretidir."
Ve bu gençlikte kesinlikle coşku, arzu falan yoktu, olağanüstü bir dinginlik vardı. Bu ebediyete yanaşanların gençliğidir, şafak vakti hayatın gürültü patırtısına yanaşanların gençliği değil. Bu gençlik zaman ve mekândan oluşmuştu. Gelişmeyi bitirmiş olmak ölümsüz olmak gibiydi benim için.
Ve ben birinin aşk içinde doğmasını istiyorsam onda aşkı dua yoluyla yaratacağım."
Güvercinim, kumrum, uzun bacaklı ceylanım…"
Söylüyorum sana: seni hayattan koruyacak ilahi ateşkes yoktur. Var olmak istiyorsun, ancak Tanrı’da var olabilirsin.
Yıldızlardan soğuk bir giysi gibi düşen dondurucu bir rüzgârın sertçe kamçıladığı bir kent burası…
Çünkü Tanrı günün hasadını yaptı ve bazıları hiç dönmeyecekler.
Ve soruyordum kendime: Kötülük nereden gelir?"
Çiçek olmuş ilkbahardır. Çiçeklerden oluşmayan bir ilkbaharın benim için hiçbir anlamı yoktur.
Ben herkesin kendi kaderi olduğuna inanıyorum. Çünkü çok sınırlı olmak katiyen aşağılık Bir olmak değildir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İnsanı yanıltan akıl yürütme sanatı…"
Buğday küflenirse, nedenini buğdayın dışında ara, ambarı değiştir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tek bir çıkış yolu var. İbranilerin tufanı!"
Tanrım, onu tanımayı reddedersem, dünyanın bir parçasını reddetmiş ve eserimi asla bitirmemiş olurum. Büyük amaçlarımdan vazgeçmiş olmam ama bu küçük kız teselli bulmamış olur! Dünya ancak bu kız teselli bulursa iyi olur. Küçük kız aynı zamanda dünyanın simgesidir."
Şöyle diyordu babam: işte, insanın en büyük sırrı. Esas olanı gözden kaçırırlar ve kaybettiklerinden haberleri yoktur.
Kitle insan imajından nefret eder, çünkü kitle tutarsızdır, aynı anda her yöne doğru iter ve yaratıcı çabayı yok eder. İnsanın sürüyü ezmesi kesinlikle kötüdür. Ama kesin kölelik peşinde değildir: Sürü, insanı ezdiğinde ortaya çıkar."
Ağır ağır ve sevgimin sessizliği içinde size yaklaştım.
Beni ilgilendirmeyen şey benim için pek önemli değildir. Çayım, şekerim, iyi beslenmiş bir eşeğim ve yanımda karım varsa, çocuklarım sağlıklı büyüyorlarsa ve iyi yetişiyorlarsa mutluyum ve başka şey istemem. Sıkıntı çekmenin ne anlamı olabilir?"
Yakalamak için değil ama sevmek için çok büyük sabır göstermek gerekir."
Bu değiş tokuşu yüceltiyorum. Vermek ve geri almak…
Senin bir değerin varsa, seni koruyarak sana hizmet eden Tanrı’dır. Ve sen minnet ve şükran duygularını çok güçlü bir biçimde ifade edersen, o zaman sende ne kibir vardır, ne de tevazu.
Merhamet dedikleri budur. Paylaşıyorlar.
Doğru olmak… Bu konuda tercih yapmak gerekir. Başmelek için mi doğru olmak, insan için mi doğru olmak? Yara için mi yoksa sağlıklı bir beden için mi doğru olmak?
Kalenin en yüksek yerinde şunu anladım: Tanrı’nın bağrında ne acıdan, ne ölümden, ne de yastan şikâyet edilir.
Dinle onu. Esas olanı keşfediyor…" dedi babam.
Beni çok didiştiğim bu kumların bir çukurunda uyuturken ihtişamının kaybolmaması için birliğini koru lütfen."
Geri dönüşü olmayan sürgünlüğümde sahte anlaşmazlıkların dışında kalıyorum, hiç kimseden yana değilim. İkincilere karşı klanlara, partilere, hiziplere egemen olan birincilerden yana da değilim, sadece ağacın unsurlarına karşı ağaç için mücadele ediyorum ve ağaç adına ağacın unsurları için… Kim karşı çıkacak bana?"
Çünkü susuzluktan ölmekte olan kişi için uzaklarda bir yerde bir çeşmenin var olması, çeşmesiz bir dünyadan daha iyidir. Evinden temelli ayrılıp uzaklara sürgün edilmiş bile olsan, evin yandığı zaman yine de ağlarsın.
İnsan ağlının yaratdığı hakimiyyətin təsəvvürü böyükdür. O, bizi dənizin gəmini aparması üçün yaradıldığına inandırıb.
Hə, bir də qəsrdə gizli bir otaq vardı, onun təyinatından hər kəs xəbərsizdi. Bəlkə də onun mahiyyəti elə sirrin dadını çıxarmaqdaydı, yəqin, o, hər şeyi dərk etməyin mümkün olmadığını xatırladırdı.
Allahsızlar bizi ələ salaraq daş qəsrləri hava qəsrlərindən üstün tuturlar. Amma ruhu təkcə duyulmayan şeylər isidir.
Azadlığa can atmağı arzulayan insan divarları dağıdır, amma ulduzların altında miskin xarabalıqdan başqa nə qalır ki? O elə qırıntıların arasında da darıxır.
Bilirəm, doyduracaq və təsəlli verəcək cavab yoxdur. Sual verən sonsuzluğa açılır.
Okuma yazma bilmeyen kişi,
peygamberin kitabını tartmakla,
harflerin biçimi ya da resimlerin yaldızı
üzerinde oyalanmakla, kitabın özünü sezemez,
bu öz boş nesne değil, tanrısal bilgeliktir , demişti sonra. Mumun özü de izler bırakan balmumu değil, ışıktır.
Kimileri şiirlerini inşaa ederler ve cümleleri eğip bükerler. Kelimeleri değiştirirler ve kendilerini bunların açıklamasını yapmak zorunda hissetmezler. Tek tutkuları bu şiirlerin çekiciliği ve etkisidir ve bu şairler bunu kalpleriyle anlarlar.
Yalnızca boşuna bir ışıkla yanıp tutuşanlar, şiir aşkıyla dolu olup da kendi şiirini yazamayan ozan, aşka tutkun olup da, seçmesini bilmediği için, oluşamayan kadın kaygılandırır beni.
Kale, seni insanların yüreğinde kuracağım."
İnsanın tıpkı kaleye benzediğini gördüm ben. Özgürlüğünü sağlamak için duvarları devirir, ama yıkılmış ve yıldızlara açık bir kaleden başka bir şey değildir artık. Hiç varolmamanın bunalımı başlar o zaman."
Aşk, aradığını bulmalı."
Süreleri içinde sıralayıp farklarına böldün mü, ağaç konusunda da, insan konusunda da hiçbir şey öğrenemezsin. Ağaç hiç de önce tohum, sonra filiz, sonra yaş gövde, sonra kuru odun değildir. Tanımak istiyorsan, bölmemelisin.
Okuma yazma bilmeyen kişi, peygamberin kitabını tartmakla, harflerin biçimi ya da resimlerin yaldızı üzerine oyalanmakla, kitabın özünü sezemez, bu öz boş nesne değil, tanrısal bilgeliktir.
Ölenler için yalnızlık diye bir şey yoktur.
Bir aynada hiçbir şey yoktur, içini dolduran görüntülerin ne ağırlığı vardır, ne süresi. Öyle ya, bir ayna da, bazı bazı bir tuz gölü gibi, gözleri yakar."
İyilik, seni yaralayacak nankörlük riskini göze almaktır.
“Odur ki, deyirəm: Sözlə ifadəsi çətin olan (çünki dil bunun üçün uyğunlaşmayıb) daxili meyillilik, həvəs bütün mücərrəd mühakimələrdən qüvvətlidir, yalnız onlar bizə yol göstərir və bizi idarə edir. Ağıl sadəcə hər dəfə istiqamət göstərir, istəkləri nəsihətlərlə əsaslandırır. Sənə isə elə gəlir ki, guya dağınıq fikirıərinə tabesən. Ancaq mən sənə deyirəm, səni yalnız tanrılar idarə edir: məbəd, ev, səltənət, dənizə olan ehtiras. Azadlıq yanğısı.”
“Mənim üçün gerçək olanlar heç də tərəzidə ölçməyi bacardıqlarımız deyil. Mənim üçün həqiqi olanlar öz çəkisi ilə ürəyimə yatanlardır.”
Dil yoluyla geçiremem içimdekini.çünkü içimdekileri dile getirecek sözcük yok
Sorgulayan kişinin aradığı, her şeyden çok dipsiz bir uçurumdur.
Ne kadar çok verirsen, o kadar çok büyürsün. Ama alacak biri bulunmalı. Yitirmek vermek değildir.
Kimse istemedikten sonra, bir elmas ya da bir inci ne değer taşır ki! Birer yontulmuş camdırlar, o kadar.
Ölenler için yalnızlık diye bir şey olmadığını anlamamıştım daha, çölde feda ettiğim kişinin umutsuz bir yalnızlığa gömüldüğünü sanırdım.
Sedirin rüzgârdan kaçınmakta başarılı olduğunu hiç gördün mü sen?
.
Hayat ne basit ne de karmaşık, ne aydınlık ne karanlık, ne çelişkili ne de tutarlı.

Hayat…

Peygamber’in kitabına dönmek ve ağırlığı karakter tas-
virlerine vermek”, diye devam etmişti, ya da altın yaldızlı
süslemeler üzerinde oyalanıp durmak, cahillerin özü kaçır-
masına sebep olan işte budur. İlahi bilgelik yerine manasız
nesnelere takılırlar. Oysa kandilin özü balmumu değil, ışıktır."
Bir kişinin, sadece bir kişinin seni çok iyi anladığını ve karşılıksız, çıkarsız biçimde seni sevdiğini sandığın an hayatının en büyük hatasını yaptığın andır. Diğer insanlardan ne kadar da farksız olduğunu acımasızca sana gösterdiğinde, bir kez daha kusma isteği uyanır içinde ve bir kez daha insanlar denilen familyanın küçük küçük hayvancıklardan oluştuğunu hatırlarsın.Evet, yüceltip övülerek yere göğe sığdırılamayan insan diye bir şey yoktur yeryüzünde. İnsana atfedilen tüm iyi ve güzel özellikler, anlayamadığımız birileri tarafından kuyuya atılmıştır. Bir gün çıkıp geleceğini düşleyerek dönüşünü beklemekse toz pembe hayalden başka bir şey değildir. Kuyu, tahmin edilenden çok daha derindir.
Cimri, servetini batırmak korkusuyla elindekileri vermeyen değil, senin sunduğun karşısında yüzünün ışığını esirgeyendir.

Sen tohumlarını attığın zaman güzelleşmeyen toprak,
cimridir.

Sırf düşlerin sana direnç göstermiyor diye düşlerinle tatmin olamazsın
Fikir pazarlarını hor görürüm, bilirim ki kelimeler hayattan hesap soramaz, asıl değişmesi gereken kelimelerdir ve eğer sen kendini kandırmaktaysan, kırılması gereken şey cümledir. Senin ovayı tüm berraklığıyla görebileceğin dağı keşfetmen gerek.
Kadınların kendileri de onları seven erkeklerden bıkarlar. Bilhassa erkek sevgisini göstermek için kendini onun yankısı ve ayna görüntüsü hâline getirmeyi kabul ederse.
Çok fazla sabır gerekiriyor,
yakalamak için değil sevmek için."
Ölenler için yalnızlık diye bir şey yoktur.
Oysa canı sıkılan öteki, bu sıkıntı duygusunun aslında Tanrı’dan mahrum olmanın verdiği korku olduğunu bilmez.
Çünkü gece harikaların kaynağıdır!
Evinden bir daha dönmemek üzere ayrılıp çok uzaklara gitmiş bile olsan, evin yandı mı ağlarsın.
Cimri, servetini batırmak korkusuyla elindekileri vermeyen değil, senin sunduğunun karşısında yüzünün ışığını esirgeyendir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir