İçeriğe geç

Kalbin Simyası Kitap Alıntıları – Hamza Yusuf

Hamza Yusuf kitaplarından Kalbin Simyası kitap alıntıları sizlerle…

Kalbin Simyası Kitap Alıntıları

Sidi Ahmed Zerrûk,
Hakikatin, insan kalbine sirayet etme gücü vardır. demiştir; hatta kalbine mühür vurulmuşlara dahi.
Kalbin en önemli vasfı olan edep,
Her şeyin başlangıcı ve en şerefli efendisidir.
Fakat yerilme korkusu, insanlar tarafından takdir edilme ve onaylanma isteği ile bir araya geldiğinde iş tehlikeli bir noktaya gelir. “Başkaları ne der?” kaygısı, insanın kendisiyle ihsan makamı (mükemmel kulluk) arasında bir engel olarak kalır.
“Başkaları ne der?” ifadesinden kastedilen, Allah’ın rızasına değil diğer insanların değerlendirmelerine göre hareket etmektir.
İbn Atâullah,
Tevazu gösterdiğinin farkındaysan kibirden kurtulamadın demektir. demiştir.
Fakat diğer bazı âlimler, Hakikat ehlinden olmadıysan hiç olmazsa onları taklit et. demişlerdir.
Her ilim sahibinin üstün bir bilen bulunur.
Eğer amellerin seni geriletiyorsa nesebin seni ilerletemez.
Riyanın ana kaynağı Allah’tan başkasından bir şeyler beklemektir.
Eğer dinin güvende, hissen dolu ve itibarın sağlam olsun istiyorsan dilini Koru ve başkalarının kusurlarından bahsetme zira senin de hataların ve başkalarının da dilleri vardır
“Bir kişi bir sıkıntıyla imtihan olduğunda bu musibette 3 nimet görebilir:

1) Bu kişinin başına daha ağır bir imtihan gelebilirdi
2) Bu kişinin başına gelen şey dünyasına zarar vermiştir, dinine değil
3) Zorluk bu fâni dünyada gelmiştir, sonsuz olan ahirette değil.”

“İnsanlarda, çoğunun farkında olmadığı fakat salih amelleri yiyip bitiren bir özellik vardır : Allah’ın takdirine (kadere) rızasızlık.”
En iyi antidepresan insanlara hizmet etmektir, eğer depresyondaysanız kendinizle ilgilenmekten vazgeçin ve hizmet edebileceğiniz birilerinin bulun. Allah, sizi ona götürecek bir dünya yarattı.
İslam, insanı körü körüne bir inanca davet etmez. Ondan, gerçek bir manevi terakkiyi güçlendirecek sahih ilimler tahsil etmesini talep eder.
Allah’ın hiçbir mahlukuyla alay etme zira o, Yaradan’ın gözünde sevimli olabilir.
“Nefret, sevginin yokluğu anlamına gelir ve kalpten ancak muhabbetle çıkarılabilir.”
Gece gündüz demeden bize verilen nimetlerin sayısı belirsizdir. Bu nimetler türlü türlüdür, görüp dokunabildiklerimiz(yiyecek, giyecek, barınak, mal gibi) olduğu gibi göremediklerimiz de (güvenlik, arkadaşlık, sevgi, sıhhat, zarardan ve musibetten korunma gibi) vardır. Kur’an-ı Kerim, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla cümlesiyle başlar. Bazı müfessirlere göre;Rahman ismi temel ve aşikar nimetleri veren anlamında iken, Rahim ismi ise daha nazik, ancak mahrum kalındığında fark edilen nimetleri veren anlamına gelir. Örneğin, bizler bir günde hiç farkında olmadan binlerce kez göz kırparız. Halbuki gözyaşı bezleri çalışmadığı için suni nemlendiriciye muhtaç olan insanlar vardır. Dengeli bir şekilde yürüyebilmek için, adım atmayı mümkün kılan onlarca kası bilinçli olarak hareket ettirmek zorunda olmamak mesela. Ya da baş parmağımız sayesinde, ellerimizle birçok canlının yeltenemediği hareketleri yapabiliyor olmamız. Allah;yiyecekleri tatsız tuzsuz değil, binbir çeşit lezzet ve aromayla yaratmıştır.
Senden önce gidenlerin hikayeleriyle yetinme, ortaya çık ve kendi hikayeni yaz.
Hz.Mevlana
Dünya’da çok sayıda dolandırıcı bulunur fakat bunların en tehlikelileri ‘din tüccarlarıdır’.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Namaz kılan bir Müslüman, dosdoğru yol anlamına gelen sırat-ı müstakim ifadesini her gün defalarca tekrar eder. Müslümanın hayattaki gayesini daha iyi özetleyen bir ifade daha yoktur.
Başımıza nelerin geleceğini seçemeyiz ama hayatta karşımıza çıkması kaçınılmaz olan zorluklar karşısında vereceğimiz tepkileri tercih edebiliriz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Üzerine farz olan mali yükümlülüklerini gönül hoşnutluğuyla yerine getirmeyen veya cimriliğinden dolayı malın En kötüsünü veren kişi Aslında dünya lezzetlerine tapıyor veya nefsinin istek ve arzularına köle oluyor demektir.!
Kalbin saflığı bakımsızlığa asla dayanamaz Bu yüzden insan kalbini daima muhafaza etmelidir.!
Sürekli Allah’ı anmakla zikirle meşgul olmak dili muhafaza eder ve boş konuşmalarını yerini insanın Allah katındaki değerini arttıran sözlerle doldurur varoluşun esas sebebi olan Allah’a karşı edep sahibi olmak konusunda dil çok önemli bir yere sahiptir.
Hadis-i Şerife göre her sabah bütün organlar ürperti içinde kalkıp Kalbe hitaben bizim hakkımızda Allah’tan kork Sen dosdoğru olursan biz de öyle oluruz yok Eğer sen yoldan çıkarsan Biz de yoldan çıkarız derler
Bir adam Resulullah’a (s.a.v), ‘Bana nasihat edin,’ dediğinde Efendimiz (a.s.m) Öfkelenme buyurmuş. Adam üç seferde de aynı cevabı almıştır. Bu tavsiyenin tekrar edilmesi, Resulullah’ın(s.a.v) öfkeyi ne kadar tehlikeli bulduğunun göstergesidir.
Hatta gayet masum görünen tahtaya vurmak bile, ağaçlara tapan paganların adetlerine dayanmaktadır. Böyle batıl şeyler, İslam tarafından açıkça yasaklanmıştır.
Resulullah’ı (s.a.v),bir bebeği öperken gören adam kendisine, ‘Siz çocukları öper misiniz?’ diye sorunca, ‘Elbette öperim’ cevabını almıştı. O zaman adam sert bir Arap olmanın göstergesi sayılan bir meziyet gibi, ‘Benim tam on çocuğum var, hiçbirini öpmedim, demişti. Bunun üzerine Efendimiz(a.s.m), Benim dinimde, kalbinde merhamet bulunmayan bir adam için hiçbir şey yoktur, buyurmuştur.
“Manevi temizliğin kapısı hal ve tavırlardaki özenle açılır”
“En iyi anti-depresan insanlara hizmet etmektir, eğer depresyondaysanız kendinizle ilgilenmekten vazgeçin ve hizmet edebileceğiniz birilerini bulun. Allah sizi ona götürecek bir dünya yarattı.”
İnsan maddi aleme iyice gömülüp bütün anlamın ve varlığın buradan ibaret olduğuna inanır ve yaptığı şeylerden sorumlu olmadığını düşünürse bu manen ölü bir kalbin göstergesidir.
Kalp, vücudumuzun içinde hafif sola doğru yerleştirilmiştir. İki kadim dil olan Arapça ve İbranice sağdan sola doğru yazılır, yani kalbe doğru. Kimilerinin de bildirdiği gibi, bu durum yazma eyleminin maksadını yansıtmaktadır: kalbi etkilemek. Bu hususta Kâbe’nin etrafında dönülerek yapılan tavaf ibadeti de dikkate şayandır. Dönüş, saat yönünün tersine doğru olduğundan, tavaf esnasında kulun kalbi Kâbeden tarafta kalır ve oraya yönelerek bize Allah’ı (c.c) hatırlatır.
“Selim bir kalpte şüphe ve kaygı değil, ilim ve güven bulunur.”
“Gaflet, kalbin elinden manevî gıdasını alarak onu açlığa mahkûm eder.”
“ Buğzetmek yüce ve övülen bir vasıf değildir. Bunun ilacı da buğzettiğin kişiye dua etmektir.”
Bahçe’nin değil Bahçe Sahibi’nin peşinde olun.
İstekleri dizginlemek için insanın açlığa, gece namazına, konuşmayı azaltmaya ve tek başına tefekküre devam etmesi gerekir
İmam ibn Ataullah, “haliyle sizi güzelleştirmeyen sözleriyle Allah’a yöneltmeyen kimselerle dost edinmeyin,” demiştir.
Salih arkadaşın özelliklerinden biri şükür makamında olmasıdır.
Kalp huzurlu olmak için tasarlanmıştır ki bu hala Allah’ı zikrederek gelişilir; Bilesiniz ki Kalpler ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur .
Vakit, bize Allah’ın bir nimetidir. Ve onu nasıl değerlendirmemiz gerektiği sorusu, bizim karşı karşıya kaldığımız en çetin meseledir.
Dinini dünya malı biriktirmek üzere kullanan kişi, ilişkilerinde dalkavuk bir ikiyüzlüdür.
Eğer ‘haya’ bir insan olsaydı;salih, güzel ahlaklı biri olurdu. Ve ondan ancak güzel koku yayılırdı.
Her insan, kendi kalbinin çobanıdır.
Her insan kendi kalbinin çobanıdır.
Senden önce gidenlerin hikâyeleriyle yetinme, ortaya çık ve kendi hikâyeni yaz.
Mevlânâ
Asil birine saygı gösterirseniz o da aynı şekilde karşılık verir ama alçak birine saygı gösterdiğinizde karşılığında öfke ve kızgınlık görürsünüz.
Mümin kimsenin her işi hayırlıdır.
İnsanlar uykudadır, öldüklerinde uyanırlar.
Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri yok eder.
Resulullah Efendimiz kalpten, bir bilgi ambarı ve insanın amellerine karşı hassas bir kap olarak bahseder. Mesela kötülüklerin kalbi rahatsız etiğini ifade eder. Yani kalp aslında kötülüğü hissetmektedir. Gerçek şu ki insanlar korkunç işler yaptıklarında, kendi özleri yaralanmaktadır. Fyodor Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sında harika bir biçimde anlattığı gibi, suçun bizzat kendisi bir cezadır çünkü insanlar nihayet yaptıkları işlerin acı sonuçlarıyla yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Biri bir suç işlediğinde, aslında bunu öncelikle kendi kalbine rağmen yapmış olur ve bu durum zamanla bütün varlığını etkiler. Bu kişi manevi bir çalkalanmaya girer ve genelde bu hali bastırmaya çalışır.
Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz ise bilemezsiniz. İbn Abbas, bir kişi bir sıkıntıyla imtihan olduğunda bu musibette üç nimet görülebileceğini söyler. Birincisi, bu kişinin başına daha ağır bir imtihan gelebilirdi. İkincisi, bu kişinin başına gelen şey dünyasına zarar vermiştir, dinine değil. Üçüncüsü; zorluk bu fani dünyada gelmiştir, sonsuz olan ahirette değil.
Namaz kılan bir Müslüman, dosdoğru yol anlamına gelen sırat-ı müstakim ifadesini her gün defalarca tekrar eder. Müslümanın hayattaki gayesini daha iyi özetleyen bir ifade daha yoktur. Buradaki müstakim kelimesi, dengeyi ifade eder.
Arapça’da bir şeye tutunmak için kullanılan mesak kelimesi, aslen kabız olmak anlamına gelen başka bir kelimeden türetilmiştir. Cimri kimseler, kendilerinde kaldıkça onları zehirleyen bir şeyi bir türlü bırakamayan kimselerdir.
Buğzetmek yüce ve övülen bir vasıf değildir.
Bunun ilacı da buğzettiğin kişiye dua etmektir
İbn Atâullah el-İskenderî;
`
Bitmeyen bir şeref istiyorsan, şerefi Bâki Olan’da ara.
Bazıları, varlıklı görünmek için şartlarını zorlayarak yaşamayı alışkanlık edinmiştir. İşte bu, pervasızlığın ürünüdür:Hayat standardını lüks seviyede tutmak için bile bile borca batmak.
Resulullah Efendimiz (a.s.m),dünyanın tel’in edilmesini(lanetlenmesini) yasaklamış ve Dünyaya lanet etmeyiniz zira dünyayı Allah’u Teala yaratmıştır ve Allah’a(O’nun marifetine) dünya üzerinden ulaşılır. buyurmuştur.
Bütün uzuvlar kalbin emrini dinlediği için, en önemli selamet kalbin selametidir
Herhangi bir kimsenin , senin içinde bulunduğun durumu, kendi şartlarından bağımsız olarak, bütün gerçekliğiyle anlayabileceği zannına sakın kapılma. Çünkü hakikatte, insanlar her şeyi kendi pencereleri ve şahsî yolculuklarına göre görürler.
Nice sultanlar makam aşkıyla yanıp tutuştular,
Ama toprak altında krallar ve köleler hep eşit oldular….
“Bütün hayatımızda yapıp ettiklerimizden sorumlu tutulacağımızı fark ettiğimiz an, işte o zaman, her saniye hayati bir önem kazanır. Vakit, bize Allah’ın bir nimetidir. Ve onu nasıl değerlendirmemiz gerektiği sorusu, bizim karşı karşıya kaldığımız en çetin meseledir. “
İmam İbn Atâullah şöyle demiştir:
Eğer Allah’ın sizi şu anda alıp veli kullarından biri yapabileceğine inanmıyorsanız O’nun kudretinden haberiniz yok demektir.
Öyleyse sabah akşam Rabbine vakit ayır, O’nunla ol. Kimse size tası tarağı bırakıp inzivaya çekilin demiyor. Ama en azından ruhunuzu arındırmak ve onu modern hayatın yanılgı ve aldatıcılığından korumak için kendinize biraz zaman ayırın.
Kalp huzurlu olmak için tasarlanmıştır ki bu hala Allah’ı zikrederek gelişilir; Bilesiniz ki Kalpler ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur .
Hayatta binlerce sıkıntım var fakat çoğu zaten hiç başıma gelmedi.
Mark Twain

İnsanoğlu belki de asla muhatap olmayacağı bir sürü mesele ve sorun nedeniyle acı çekebiliyor.

Çoğu alim, kalp hastalıkları hiyerarşisindeki yeri ne olursa olsun, hasedin(kıskançlığın) ilk işlenen günah ve Allah’a ilk isyanın sebebi olduğu(ilk insan Hz. Adem’e(as) secde etmesi emri verilen İblisin Allah’a itaatsizlik etmesi) konusunda hemfikirdir.
Bir kimse farkında olmadan edepsizlik yapmak hususunda dikkatli olmalıdır. Bir hadis-i şerifte, Biriniz, hiç ehemmiyet vermeden bir kelime söyler de kendisi o kelime sebebiyle yetmiş yıl cehennemde kalır, buyrulmuştur.
Her insan kendi kalbinin çobanıdır.
Hali sana feyiz vermeyen ve sözü seni Allah’a yöneltmeyen kişiden uzak dur.
Bitmeyen bir şeref istiyorsan, şerefi ‘Baki Olan’da’ ara.
“Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en çok hoşuma giden, ona emrettiğim (farz kıldığım) şeyleri eda etmesidir.”
Ömrü dünya arzusunun peşinde koşmakla geçmiş,
Elinde yorgunluktan başka bir şey kalmayan biri olmaktan sakın..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir