Erin Watt kitaplarından Kağıt Prenses kitap alıntıları sizlerle…
Kağıt Prenses Kitap Alıntıları
Kimse mahvedilmek istemez. Hepimiz kurtarılmak isteriz.
Şu anda hissettiklerim beni tüketiyordu. Ateşli, acı verici ve güçlüydü. Bu his her yerdeydi. Kalbimi doldurup damarlarımda çağlıyordu.
Evet, utanmaz olduğumu itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum, diye karşılık verdim. Utanç ve prensipler, günde bir dolara karnımı nasıl doyurabilirim diye ya da annemin hastane masraflarını mı ödeyeyim yoksa acısız bir saat geçirebilsin diye biraz ot mu alayım gibi ufak şeyler hakkında düşünmek zorunda olmayan insanlar içindir. Utanç bir lükstür.
Burası asla benim evim olmayacaktı. Ben bu ihtişama değil sefalete aittim. Bildiğim oydu. Kendimi rahat hissettiğim oydu çünkü sefalet dediğimiz şey yalandan uzaktı. Cici bir pakete sarılmamıştı. Neyse oydu.
Müzik için dans ederim, izleyenler için değil.
Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir.
Güçlü gibi davranmaktan hoşlanıyordum ve evet, kısmen de öyleydim.
Belki hep ağlıyordum da kulağa kahkaha gibi geliyordu.
Bazen evren mutlu olmamam gerektiğine karar vermiş gibi geliyordu.
Hayatım bana aitti. Onu yaşayan ve kontrol eden bendim.
Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir.
Eğer amigo takımlarından birine girmeye hak kazanırsan, takımlardan biri için tezahürat yapabilirsin.
Bana amigo kız olmamam için ne kadar büyük bir sebep verdiğinin farkında değil miydi merak ettim. Dingil Royal için etrafta hoplayıp zıplayıp kollarımı sallayacak değildim.
Bana amigo kız olmamam için ne kadar büyük bir sebep verdiğinin farkında değil miydi merak ettim. Dingil Royal için etrafta hoplayıp zıplayıp kollarımı sallayacak değildim.
Sinir bozucusun, diye homurdandı.
Evet ama yine de benden hoşlanıyorsun.
Sessizleşti. Sanırım böyle kalmaya devam edecekti ama sonra alçak sesle küfrettikten sonra konuştu. Evet, belki de hoşlanıyorum.
Evet ama yine de benden hoşlanıyorsun.
Sessizleşti. Sanırım böyle kalmaya devam edecekti ama sonra alçak sesle küfrettikten sonra konuştu. Evet, belki de hoşlanıyorum.
Bazen evren mutlu olmamam gerektiğine karar vermiş gibi geliyordu.
Hayatım bana aitti. Onu yaşayan ve kontrol eden bendim.
Neden buraya gelmek zorundaydın ki?
Sorusu karşısında kafam karışmıştı. Ben neden olduğunu biliyorsun. Baban
Neden şimdi demek istiyorum. Hüsranını yansıtan kelimeleri tenimi yaktı. Belki başka bir zamanda, buradan çok uzak bir yerde seninle farklı bir hikâyemiz olabilirdi.
Sorusu karşısında kafam karışmıştı. Ben neden olduğunu biliyorsun. Baban
Neden şimdi demek istiyorum. Hüsranını yansıtan kelimeleri tenimi yaktı. Belki başka bir zamanda, buradan çok uzak bir yerde seninle farklı bir hikâyemiz olabilirdi.
“Onlardan uzak durmalısın. Royallar seni mahvedecekler.” “Belki de mahvedilmek istiyorumdur,” dedim şaka yaparak. “Kimse mahvedilmek istemez. Hepimiz kurtarılmak isteriz.”
Şu anda hissettiklerim beni tüketiyordu. Ateşli, acı verici ve güçlüydü. Bu his her yerdeydi. Kalbimi doldurup damarlarımda çağlıyordu.
Saklanmak kötü bir şey değil. Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir. En azından bu benim teorim, diyerek omuz silktim.
İnsan beyni günde elli binden daha fazla düşünce üretmek zorunda olmasına rağmen piyasada niçin bu kadar aptal var?Çünkü beynin sana günde elli binden fazla düşünce üretmek zorundasın demiş ama aynı düşünceyi tekrar tekrar üretmek yasaktır dememiş!
Reed Royal beni mahvetmişti. Gökyüzünden düşmüştüm ve tekrar ayağa kalkabileceğimden de emin değildim. Bu sefer kalkamayacaktım.
“… Ben yok edici Reed’im. Bunu biliyor muydun?”
“Bu isimden hoşlanmadım.”
“Öyle mi? Peki sen bana ne derdin?”
Ağzımı açıp, “Benim,” dedim.
“Bu isimden hoşlanmadım.”
“Öyle mi? Peki sen bana ne derdin?”
Ağzımı açıp, “Benim,” dedim.
“Onlardan uzak durmalısın. Royallar seni mahvedecekler.”
“Belki de mahvedilmek istiyorumdur,” dedim şaka yaparak.
“Kimse mahvedilmek istemez. Hepimiz kurtarılmak isteriz.”
“Belki de mahvedilmek istiyorumdur,” dedim şaka yaparak.
“Kimse mahvedilmek istemez. Hepimiz kurtarılmak isteriz.”
Yeteneğim, eğer varsa, dans etmek değildi. Benim yeteneğim yarının daha iyi bir olacağına inanmamdı.
“Saklanmak kötü bir şey değil. Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir. En azından bu benim teorim”
Sometimes I think the universe has decided I’m not allowed to be happy.
Benim yeteneğim yarının daha iyi bir gün olacağına inanmamdı.
Bir odaya girdiğinde herkesin oraya ait olmadığını mırıldanmasına alış. Alış ama o fısıltıların seni alt etmesine izin verme.
Bir yere ait olmama hissinden nefret ediyordum.
Güzel şeylerin ardından genellikle kötü sürprizler gelirdi.
Güçlü gibi davranmaktan hoşlanıyordum ve evet , kısmen de öyleydim.
Çünkü söz konusu sen oldunca acizim.
Dudakları tekrar boynumu bularak derin bir iç çekti.
Neden buraya gelmek zorundaydın ki?
Sorusu karşısında kafam karışmıştı. Ben neden olduğunu biliyorsun. Baban
Neden şimdi demek istiyorum. Hüsranını yansıtan kelimeleri tenimi yaktı. Belki başka bir zamanda, buradan çok uzak bir yerde seninle farklı bir hikayemiz olabilirdi.
Neden buraya gelmek zorundaydın ki?
Sorusu karşısında kafam karışmıştı. Ben neden olduğunu biliyorsun. Baban
Neden şimdi demek istiyorum. Hüsranını yansıtan kelimeleri tenimi yaktı. Belki başka bir zamanda, buradan çok uzak bir yerde seninle farklı bir hikayemiz olabilirdi.
Onlardan uzak durmalısın. Royallar seni mahvedecekler.
Belki de mahvedilmek istiyorumdur.
Belki de mahvedilmek istiyorumdur.
Saklanmak kötü bir şey değil. Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir. En azından bu benim teorim,
Hayatım bana aitti. Onu yaşayan ve kontrol eden bendim.
“Dünyada bir sürü sapık var,”
“Yalan söylemek için de bir sürü bahaneleri.”
“Yalan söylemek için de bir sürü bahaneleri.”
“Sinir bozucusun,” diye homurdandı.
“Evet ama yine de benden hoşlanıyorsun.”
Sessizleşti. Sanırım böyle kalmaya devam edecekti ama sonra alçak sesle küfrettikten sonra konuştu. “Evet, belki de hoşlanıyorum.”
“Evet ama yine de benden hoşlanıyorsun.”
Sessizleşti. Sanırım böyle kalmaya devam edecekti ama sonra alçak sesle küfrettikten sonra konuştu. “Evet, belki de hoşlanıyorum.”
“Ben Yok Edici Reed’im.” Sesi üzgün çıkmıştı. “Bunu bilmiyor muydun?”
“Bu isimden hoşlanmadım.” Yanımda oturup havluyu yüzümde, boynumda ve omuzlarımda dolaştırdı. Mükemmel hissettiriyordu. “Öyle mi? Peki sen bana ne derdin?”
Ağzımı açıp, “Benim,” dedim.
“Bu isimden hoşlanmadım.” Yanımda oturup havluyu yüzümde, boynumda ve omuzlarımda dolaştırdı. Mükemmel hissettiriyordu. “Öyle mi? Peki sen bana ne derdin?”
Ağzımı açıp, “Benim,” dedim.
“O zaman utanmaz olduğunu itiraf ediyorsun,” diye tersledi.
“Evet, utanmaz olduğumu itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum,” diye karşılık verdim. “Utanç ve prensipler, günde bir dolara karnımı nasıl doyurabilirim diye ya da annemin hastane masraflarını mı ödeyeyim yoksa acısız bir saat geçirebilsin diye biraz ot mu alayım gibi ufak şeyler hakkında düşünmek zorunda olmayan insanlar içindir. Utanç bir lükstür.”
“Evet, utanmaz olduğumu itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum,” diye karşılık verdim. “Utanç ve prensipler, günde bir dolara karnımı nasıl doyurabilirim diye ya da annemin hastane masraflarını mı ödeyeyim yoksa acısız bir saat geçirebilsin diye biraz ot mu alayım gibi ufak şeyler hakkında düşünmek zorunda olmayan insanlar içindir. Utanç bir lükstür.”
“Reed Royal beni mahvetmişti. Gökyüzünden düşmüştüm ve tekrar ayağa kalkabileceğimden de emin değildim. Bu sefer kalkamayacaktım.”
Kader, zayıflar ve hayatlarını istedikleri şekle sokma gücü veya isteği olmayan insanlar içindi.
Bu dünyada hiçbir şey sonsuza kadar parıltılı kalmazdı.
Yaşadığım bu hayat için çok gençmişim gibi geliyordu. Bazen etrafıma baktığımda, Buraya ait değilim, diye düşünüyorum. Ama buradaydım.
“Reed!” Callum kapının olduğu yöne doğru bağırdı. “Hızlı ol! Ella, üstünü değiştir. Brooke’un sana aldığı güverte ayakkabılarını giy. Sana bunlardan almıştı değil mi?”
Hiçbir fikrim yoktu çünkü kelime dağarcığımda “güverte ayakkabıları” diye bir şey yoktu.
Hiçbir fikrim yoktu çünkü kelime dağarcığımda “güverte ayakkabıları” diye bir şey yoktu.
Tekrar kaçıyordum. Bu artık hayatımın hikayesi haline gelmişti. Annemle sürekli kaçış halindeydik. Erkek arkadaşlarından, sapık patronlarından, sosyal hizmetlerden ve fakirlikten kaçmıştık. Düşkünlerevi uzun süre kaldığımız tek yerdi çünkü annem ölüyordu. Bazen evren mutlu olmamam gerektiğine karar vermiş gibi geliyordu.
Anne ve babanın yerini alamayacağımı biliyorum ama onlara ihtiyacın olduğu zaman yanında olacağım. Aileni kaybetmiş olabilirsin ama artık yalnız değilsin, Ella. Sen artık bir Royal’sın.
Çok tehlikeli bir oyun oynuyorsun, dedi güçlükle. Ah bilmez miyim?! Yine de Reed’in ondan etkilendiğimi görmesine izin veremezdim. Elimi çekip parmaklarımı yumruk hâline getirdim. Başka nasıl oynayacağımı bilmiyorum. Bu ufak gerçek onu şaşırtmıştı. Bunu fırsat bilip yanından sıvıştım. Bu turu kazandığımı düşünmek istiyordum ama Reed ile her yüzleşmemde içimden ciddi bir şeyler alıp götürdüğünü hissediyordum.
Bazen etrafıma baktığımda, buraya ait değilim, diye düşünüyorum.
Güçlü gibi davranmaktan hoşlanıyordum ve evet, kısmen de öyleydim.
Ben hayat dersi değilim. Ne var biliyor musun? Gerçek hayat konusunda deneyimliyim ve berbat olduğunu söyleyebilirim. Senin yerinde olsam en sevdiğim insanları ‘gerçek hayata’ kurban etmezdim. Onları bundan korumaya çalışırdım.
Müzik için dans ederim, izleyenler için değil.
Belki hep ağlıyordum da kulağa kahkaha gibi geliyordu.
Bu dünyada hiçbir şey sonsuza kadar parıltılı kalmazdı.
Güzel şeyler her zaman güzel insanlar anlamına gelmezdi.
Müzik için dans ederim, izleyenler için değil.
Güneş,simsiyah bir perdeyi aralayıp en büyük ustaların bile ortaya çıkaramayacağı kadar güzel renkleri ortaya çıkarırmış.
Hayatımın bir noktasında bu kötü deneyimi, kötü günü atlatırsam yarının daha iyi, parlak ve yeni bir gün olacağına inanmaya başlamıştım. Hâlâ buna inanıyordum. Hâlâ beni iyi şeylerin beklediğine inanıyordum. Sadece zamanım gelene kadar yoluma devam etmeliydim çünkü elbette, elbette her zorluğun sonunda bir ödül olurdu.
Bu dünyada hiçbir şey sonsuza kadar parıltılı kalmazdı.
Burası asla benim evim olmayacaktı. Ben bu ihtişama değil, sefalete aittim. Bildiğim oydu. Kendimi rahat hissettiğim oydu çünkü sefalet dediğimiz şey yalandan uzaktı. Cici bir pakete sarılmamıştı. Neyse oydu.
Benim yeteneğim yarının daha iyi bir gün olacağına inanmamdı.
. güzel şeyler her zaman güzel insanlar anlamına gelmezdi.
Belki hep ağlıyordum da kulağa kahkaha gibi geliyordu.
Saklanmak kötü bir şey değil. Eğer kaçarsan, başka bir gün savaşmak için yaşayabilirsin demektir. En azından bu benim teorim, diyerek omuz silktim.
Kader, zayıflar ve hayatlarını istedikleri şekle sokma gücü veya isteği olmayan insanlar içindi.
Bazen etrafıma baktığımda, Buraya ait değilim, diye düşünüyorum. Ama buradaydım.
Güzel şeylerin ardından genellikle kötü sürprizler gelirdi.
Bu dünyada hiçbir şey sonsuza kadar parıltılı kalmazdı.
Bazen etrafıma baktığımda, buraya ait değilim, diye düşünüyorum.
Bu dünyadaki hiçbir şey sonsuza kadar parıltılı kalmazdı.
Bazen evren mutlu olmamam gerektiğine karar vermiş gibi geliyordu.
Dünyada bir sürü sapık var, yalan söylemek için de bir sürü bahaneleri.
Bazı çocuklar dünyayı gezmeyi hızlı arabalara ve büyük evlere sahip olmayı hayal ederdi. Ben mi? Kendi dairem, içi dolu bir buzdolabım ve tercihen sıkıcı olmayan, maaşı düzenli ödenen bir işim olsun istiyordum.
“Beni her gördüğünde Reed’ in vücudundan yayılan bu nefretten yorulmuştum. Onunla savaşmaktan yorulmuştum. Oyunlarından, gerginlikten ve bitmek bilmeyen düşmanlıktan bıkmıştım.”