İçeriğe geç

Kağıt Helva Kitap Alıntıları – Elif Şafak

Elif Şafak kitaplarından Kağıt Helva kitap alıntıları sizlerle…

Kağıt Helva Kitap Alıntıları

Her hakiki aşk hikayesi umulmadık dönüşümlere yol açar.
Aşk bir milat demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir, ama tüm dönemeçler yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.
Dizlerinin üstüne çöküp, kimim ben? diye fısıldadı.
Tanımadığım daha kaç kişi var içimde yaşayan?
Devamlı geçmişi konuşup maziyi sıla bekleyenler ömür boyu gurbette yaşamaya mahkumdur. Acıtır geçmiş, boş yere yaralanır insan.
Şu hayatta ne yaparsan yap, sakın ola anneni değiştirmeye kalkma. Annenle kurduğun yahut kuramadığın ilişkiyi sorgulama, hüsranla sonuçlanır. Olgunlaşmanın birinci şartı anneni olduğu gibi kabulenebilmektir.
Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir, ama tüm dönemeçler yolcuya aittir
Kadınlar berbat bir evlilik ya da ilişkiden sonra genelde uzunca bir süre yeni bir sevdadan kaçıyorlar. Erkekler içinse tam aksi geçerli; bir felaketi atlatır atlatmaz derhal yenisini aramaya başlıyorlar. Erkekler yalnız yaşayamıyor.
Bu dünyada herkes bir şeyler olmaya çalışırken sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, HİÇlik bilincidir.
Bir şeyler hep yarımdı hep iğreti hep eksik
Tanrım, uzun zamandır kapını çalmadım, biliyorum. Açıkçası beni hâlâ dinler misin, emin değilim. Ama halimi görüyorsun. Bunalıyorum, yalnızım. Bana ya hakiki bir aşk ver – ver ki kurtulayım bu sıkıntıdan, sıkılmışlıktan – ya da beni öyle duyarsız ve katı yap ki, hayatımda aşk olmayışını umursamayayım.
Unutma ki dünyanın bir ucundaki tek bir insanın
kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin
saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.
Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude
bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı
düşünmekle yükümlüsün.Gerisi zaten kendiliğinden
gelir.
Her şey eski haline dönüyordu. Demek ki her şey geçmişe dönebiliyor, eski zannettiklerimiz bir türlü
eskimiyordu.
Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.
Kılavuzun daima yüreğin olsun..!
”Hatırlamak acıdan başka bir şeye yaramaz. ”
Her
kışın bir baharı, her baharın bir sonu vardır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Her ayna anahtarını kaybetmiş bir kapıdır. Açılır diyar-ı esrara. Olur da fazla bakarsan aynaya, aralanıverir kapı, kaybolursun sonsuzlukta.
Kendine gülebilir misin? Ama öyle vakur bir tebessüm lütfedercesine değil, içinde bir yerde sana seni yansıtan bir ayna, sana seni aktaran bir soytarı varmışçasına çekinmeden gülebilir misin, hem de herkesin ortasında? Dalga geçebilir misin kendinle, ciddiye alınmayı deli gibi arzuladığın halde?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Görmeden bilebilir, gitmeden varabilir, dokunmadan hissedebilirsin eğer hayal etmeyi biliyorsan
Kendine gülebilir misin? Ama öyle vakur bir tebessüm lütfedercesine değil, içinde bir yerde sana seni yansıtan bir ayna, sana seni aktaran bir soytarı varmışçasına çekinmeden gülebilir misin, hem de herkesin ortasında? Dalga geçebilir misin kendinle, ciddiye alınmayı deli gibi arzuladığın halde?
Birbirimize yasak olmasak, gene de bu kadar sever miydin sevgimi?
Aşk sonradan gelmez hiçbir zaman. Varsa vardır, o kadar.
En sadık âşıklar da, affımı mazur görün, kuş beyinlidir.
Eğer seneler sonra hâlâ kocasına körkütük âşık bir kadın görürsen, bil ki belleği tıpkı bir kuşun belleği gibi çalışıyor.
Çünkü kuşlar kin tutmaz, içinde kırgınlık, küskünlük biriktirmez.
Her bahar yeniden yuva yapar, her göç zamanı taze umutla kanat çırpar.
Seneler boyu aynı insana âşık olmayı sürdürmek için kul hafızasına sahip olmak gerekir.
Bir başkasına sırılsıklam âşık olabiliriz, ama bize sırılsıklam âşık olan birini içten içe küçümser, öteleriz.
Âşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret.
Yarı palavra, yarı safsata.
Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir. Kendini kaybettiğinde ve ego kuleni yıktığında, karşılığında sevilmişsin sevilmemişsin ne fark eder?
Bir insana âşık olmak onu kalabalığın içinden çekip çıkarmak, çokluğun içinde tek kılmak ve sonra aynı teklik içindeki çokluğu keşfetmektir.
Aşk bir milat demektir.
Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
Hepimizin acı çektiğini söyleyerek herkesi avutmaya alışmışsın. Oysa bu beni avutmaz. Beni ancak benden başkasının benim kadar acı çekmediğini bilmek avutabilir.
Kadın inci gibidir . Bazen senelerce, bazen de bir ömür boyu bir istiridyenin içinde saklar kendini. Fakat bir kez gün ışığı gördü mü çabucak unutur geçmişini. Geçmişte ne kadar saklanmışsa o kadar seyredebilmek ister; ne kadar kapalı kalmışsa o kadar açığa çıkmak ister. İşte o an çıkıp geldiğinde, artık ona kimse mani olamaz. Kendi bile.
Aşk sonradan gelmez hiçbir zaman. Varsa vardır, o kadar.
Belki de her kitapta kendimi arıyorum.
Her kitapta kendimden bir parça daha uzaklaştığımı bile bile
Yazı yazmak yolculuk etmek demek. Devamlı yollarda olmak. Başka yüzyıllara, başka kıtalara, başka hayatlara uzanan bir seyrüsefer.
İnsan bir kabahat işlemişse, buna şahit olanlarla aynı yerde barınamaz artık. Göz göze gelemez şahitler ile kabahatliler. Kendileri unutmak istese bile olanları, birbirlerinin gözlerinde tazelenir hafızaları.
Derviş dedi ki: Kimi insan böyledir. Kendi korkularını, önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur. Zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler.
Zira aşk iktidar sever. Bu sebeptendir ki, bir başkasına sırılsıklam aşık olabiliriz, ama bize sırılsıklam aşık olan birini içten içe küçümser, öteleriz.
Ona neden ve nasıl aşık olduğunu sorarlar, cevap veremezsin. Sebebini bulamazsın. Zaten aşk dedikleri, solup kurumaya mahkumdur, bir sebebi olduğu andan itibaren.
Sevdiğin birini yıtirince bir yanın onunla beraber
kaybolur.Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir
yalnızlığa esir olur, eksik kalırsın. İçinde bir sır gibi,
giden sevgilinin yokluğunu taşırsın. Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin caınını
yakar. Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar. Bir
daha gülemiyeceğini hafifleyemeyeceğini sanarsın.
Karanlıkra el yordamıyla ilerler gibi akar hayat.
Önünü göremeden, yönünü bilemeden, sadece şu anı
kurtararak Gönlünün kandili sönmüş, zifiri gecede
kalmışsındır. Ama işte ancak böyle durumlarda, yani
iki göz birden karanlıkta kalınca, bir üçüncü göz açı
lır insanda. Kapanmayan bir göz Ve ancak o zaman
anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek. Hazandan sonra başka mevsimler gelecek, bu çölden geçince nice vadiler ve bu ayrılığın ardından bir ebedi
vuslat
Belki aşk ; sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir
Belki de her kitapta kendimi arıyorum.
Her kitapta kendimden bir parça daha uzaklaştığımı bile bile..
Kadınlar birbirlerine karşı nasıl da acımasız olabiliyor.
İstanbul’da bir sevdiğin varsa, üstüne üstlük bir de İstanbul’u seviyorsan, ne kadar uzağa kaçarsan kaç gene de kurtulamazsın bu şehirle cebelleşmekten rüyalarında.
İnsan bazen bir haritaya ihtiyaç duyar. Hiç gitmediği ya da hep gittiği bir yerin haritasına değil; bir daha asla gidemeyeceği bir yerin haritasına. Geçmişi bir rüya olmaktan çıkartıp oranın hep var olduğuna ve geleceği ümitsizlikten kurtarıp oranın hep öyle kalacağına inandıracak bir haritaya.
Her insan açık bir kitaptır özünde. Okunmayı bekler. Her birimiz yürüyen, nefes alan kitabız aslında, yeter ki özümüzü bilelim.
Unutma ki dünyanın bir ucundaki tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.
Her insanın ait olduğu bir fotoğraf karesi vardır dedi Be-Ce. İnsan alıştığı resim karesinde güçlü veya zayıf, çirkin veya güzel, biricik veya sıradandır. Ama ait olmadığı bir resmin içine konursa tüm sıfatlarını kaybediverir. Bir de bakarsın ki, güçlü sandığın o kadar güçlü değilmiş ya da zayıf sandığın o kadar zayıf. Hadi sen de dene. İnsanları en son ait olabilecekleri fotoğraf karelerine yerleştir zihninde ve bir de öyle bak onlara. Bak her şey nasıl farklı görünecek!
Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.
İnsan ilk defa gördüğü birine ilk defa görüyormuş gibi bakmalı. Daha evvel gördüklerine bakar gibi değil. Yani her yeni insan bir muamma demek; bilinmeyen bir şeyler var orada. Yeni yürümeye başlayan çocuklar bunu bilir. Böyle bakarlar işte her şeye, hayretle.
Ayçiçeği güneşe âşık olunca gülmekten kırılmış bütün bitkiler. Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. Kudretli ve ulaşılmazdır. Sen kim o kim? Vazgeç bu sevdadan demişler hep bir ağızdan.
Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış.
Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış, ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşırsa yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını.
Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha simsiyah duman tüterken üzerinde, insanlar akın etmişler olay mahalline. Yaşasın! demiş içlerinden biri. Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı.
Aynı gece televizyon karşısında acıklı bir aşk filmine gözyaşı dökerken, çitlemişler ayçiçeklerini.
Görmeden bilebilir, gitmeden varabilir, dokunmadan hissedebilirsin eğer hayal etmeyi biliyorsan.
Şu hayatta ne yaparsan yap, sakın ola anneni değiştirmeye kalkma. Annenle kurduğun yahut ilişkiyi kuramadım ilişkiyi sorgulama, hüsranla sonuçlanır. Olgunlaşmanın birinci şartı anneni olduğu gibi kabullenmektir.
Ve aşk;
bir saç teli kadar inceydi.
üstünde yürüyebilmek için.
cambaz olmak değil,
yürekli olmak gerekiyordu.
Aşk bir milat demektir. Şayet aşktan önce ve aşktan sonra aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
Sorulması gereken Niçin tarih boyunca daha çok sayıda kadın şair ya da yazar çıkmadı? değil. Esas soru, Nasıl oldu da o bir avuç kadın şair ve yazar bu şartlara rağmen gene de çıkabildi?
Siyah Süt
Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir, ama tüm dönemeçler yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.
Akılcı kararlar alıp planlar yaparak hayatımızın akışını denetleyebileceğimizi zannediyoruz. Halbuki balık yüzdüğü okyanusu denetleyebilir mi? Bu sadece sahte beklentiler ve hüsranlar yaratır.
Aşk
Yazdım çünkü yalnız ve kıyısızdım,buruk ve huzursuz.
Görmeden bilebilir,gitmeden varabilir,dokunmadan hissedebilirsin,eğer hayal etmeyi biliyorsan
Bir esriklik olarak yazı,başlangıçla müsemmadır;geçmişin kuytularında salınır.
Sanılanın aksine her zaman yaratmak değildir yazı,yıkmaktır bazen.
AŞK’ın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.
Ne varsa harap bir kalpte var!
Kader yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir,Güzergah bellidir,ama tüm dönemeçler yolcuya aittir,Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin..
Bir de bakardım ki, saçılmışım oraya buraya. Eğilip tek tek toplardım parçalarımı, ama her zaman dağılanlar topladıklarımdan fazla çıkardı. Ne kadar dikkat edersem edeyim, daima bir şeyler kalırdı geride. Bir şeyler hep yarımdı, hep iğreti, hep eksik..
Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir.
Akıl çıkarcıdır, kolay kolay yıkılmaz.
Aşk ise ha bire kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki
hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur her
zaman. Ne varsa harap bir kalpte var!
Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen, seni hırpalayarak değil, seninle beraber aksın. ‘Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir’ diye endişe etme. Nereden biliyorsun altının üstünden daha iyi olmayacağını?
Ve hayat şaşırtmaya bayılırdı.
Konuşacak bir şey yoktu. Konuşmadık biz de. Başımı çevirmedim. Ondan yana bakmadım. Gidişini görmeyi kaldırmadı yüreğim.
Önemli olan seni tamamlayacak ruhu bulmandır. Her peygamberin verdiği öğüt aynıdır: Sana ayna olacak insanı bul!
En sahici dostluklar ortak varlıklar üzerine değil, ortak yoksunluklar üzerine kurulanlardır. Aynı şekilde zengin, benzer biçimde mesut olanların yakınlıkları sabun köpüğü gibidir, uçar. Ortak hüzünler, ortak arızalardır esas yakınlaştıran, yaklaştıran.
Sen kendini sevdiğin halde biri sana diken yolladı mı, sevin. Yakında gül yollayacaklar demektir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir