İçeriğe geç

Kadının Adı Yok Kitap Alıntıları – Duygu Asena

Duygu Asena kitaplarından Kadının Adı Yok kitap alıntıları sizlerle…

Kadının Adı Yok Kitap Alıntıları

…mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Yalnızca aşk yetmiyor. Karar vermeyi ve vazgeçmeyi bilmek gerek …
İnsan yaşamında eksik olanı, her şey sanıyor…
İstemediğim bir şeyi, başka şeyler uğruna, başkaları için yapmayacağım. Kendim istersem ancak.
Tüm erkekler mi böyle duygusuz? Yoksa o mu, yalnızca o mu?
Sevgi, aşk sınırlanacak, yönlendirilecek şeyler değil. Oluveriyor işte…
Evlilik mi bir evin yuva olmasını sağlayan şey? Dört duvar arasına tıkılmış, birbirine yabancılaşmış, konuşulacak konusu kalmamış iki insanın birlikteliği mi yuva?
Bir cam kavanozda yaşamışlığımla, beynimin içindeki tüm güzel hayallerle, o hayallerin yıkılışındaki şaşkınlığımla… Kendi kendimle çok güzel eğlendim…
Sevmek mi insanı bağımlı kılan? Acımak mı insanı sinirlendiren? Kısıtlanmak mı insanı sevgisizliğe iten?
Bir gün bunları dışımdan söyleyebileceğim bir yere gelmeliyim ben… çünkü içimden söylediklerim çok doğru, çok tatlı , dışımın böylesine sahtekar olmasına dayanamıyorum.
“Bilmiyorum ama erkeklerle böyle şeyler yapanlara oros­pu diyorlar.” Durmadan üsteliyor Günseli, Fügen çok kızgın.
“Ben size bir şey söyleyeyim mi, ister yatın ister yatmayın, hepiniz için söylenebilir bu söz, yolda yürüdüğünüz için söy­lenebilir, mektuplaştığınız için söylenebilir, âşık olduğunuz için söylenebilir, arabalarına bindiğiniz için ”
İnsanın özgür olabilmesi için bağlı olduğu ya da ona bağlı olan bir kedi bile olmamalı mı yaşamında? Sevmek mi insanı bağımlı kılan? Acımak mı insanı sinirlendiren? Kısıtlanmak mı insanı sevgisizliğe iten?
Özgür ve bağımsız olmak için bir canlı, bir tek canlı bile olmamalı mı insanın yaşamında?
Özgürlüğün bedeli bu mu? Bu, yalnızlık mı?
Sevgili çizgilerim benim, sevgili kırışıklıklarım, sizi ne kadar seviyorum Siz bana çok şey öğrettiniz Siz benim mutluluğum, savaşım, mutsuzluğum, acılarım özgürlüğümsünüz Siz benim kararlılığım, siz benim gücümsünüz. Sizi oluşturana kadar neler yaşadım neler çektim nasıl savaştım ben ve size böyle anlayışla mutlulukla bakabilmek için ne çok uğraştım.
Güçlü olmalısınız, kendi gücünüze inanmalı ama gercekten güçlü olmak için çabalamalısınız.
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim Şu reçeteyi: Mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Sevgi, aşk; sınırlanacak, yönlendirilecek şeyler değil.
Oluveriyor işte
mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Masallar… Romanlar… Filmler… Dört duvar arasında mutluluk simgesi kadınlar, donuk bakışlı, gülümsemesiz anneler…

Aynada yüzümü gördüm bembeyazdı… Gözlerimse koskocaman… Hep uyanış, hep uyanışla mı geçecek ömrüm?

Devam et, ara, senliğini, mutluluğunu, özgürlüğünü ara. İnsanları tanıyorsun, tanıdıkça yıkılma, ezilme Aksine doğrul kalk. Sen o beğenmediklerinin önünde ezilme, onlar gibi olma. Onların kötülüğünü içinde taşıma Nilay. Güçlü olduğuna inan.
İnsan yaşamında eksik olanı, her şey sanıyor
İnsanın özgür olabilmesi için, bağlı olduğu ya da ona bağlı olan bir kedi bile olmamalı mı yaşamında Sevmek mi insanı bağımlı kılan? Acımak mı insanı sinirlendiren? Kısıtlanmak mı insanı sevgisizliğe iten?
Özgür ve bağımsız olmak için, bir canlı, bir tek canlı bile olmamalı mı insanın yaşamında?
Özgürlüğün bedeli bu mu? Bu, yalnızlık mı?
“Bilmiyorum ama erkeklerle böyle şeyler yapanlara orospu diyorlar.”…
“Ben size bir şey söyleyeyim mi, ister yatın ister yatmayın, hepiniz için söylenebilir bu söz, yolda yürüdüğünüz için söylenebilir, mektuplaştığınız için söylenebilir, aşık olduğunuz için söylenebilir, arabalarını bindiğiniz için…”
Gül Figenin sinirini yatıştırmak isteyerek sözünü kesiyor:
“Neden Atıf’a orospu denmiyor da Fügen’e denecekmiş?”
Ben aşkı da, dostluğu da, seksi de, heyecanı da birlikte istiyorum. Ve bulacağım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu insanlar böyle, hem yaşayamazlar hem yaşatmazlar.
Hiç olmazsa ben dürüstüm, sinsi değilim.
İnsan kararlı olunca dağları devirebilirmiş meğer.
Hem ağızlarının suyu akıyor hem de beni kınıyorlar.
“Bana bak bunları kimseye anlatma sakın, sonra senin için orospu derler” diyor.
“Kızım orospu yatıp kalktıktan sonra erkeklerden para alana derler, biz para alıyor muyuz?”
“Bilmiyorum ama erkeklerle böyle şeyler yapanlara orospu diyorlar.” Durmadan üsteliyor Günseli, Fügen çok kızgın.
“Ben size bir şey söyleyeyim mi, ister yatın ister yatmayın, hepiniz için söylenebilir bu söz, yolda yürüdüğünüz için söylenebilir, mektuplaştığınız için söylenebilir, aşık olduğunuz için söylenebilir, arabalarına bindiğiniz için
Gül, Fügen’in sinirini yatıştırmak için sözünü kesiyor:
Neden Atıf’a orospu denmiyor da, Fügen’e denecekmiş?
Kızların da güçlü olmaları gerek. Ve ben artık güçlüyüm.
Artık bana karşı daha saygılı daha düşünceli olacaklarından şüphem yok. Bundan sonra böyle: göze göz dişe diş.
Kötü kötüdür, bazıları için iyi olan, bazıları için kötü olabilir mi?
Kızların da güçlü olmaları gerek
Gözlerimin tam ola­rak ne renk olduğunu ilk kez söyleyen insan Benim habe­rim bile yoktu gözlerimin içinde yeşiller, morlar, dağlar, tepe­ler olduğundan
Evi ev edən evlilikdirmi? Dörd divar arasında sıxışan, bir -birindən uzaq düşmüş və danışmağa mövzusu olmayan iki adamın evi varmı? Bura ev deyil, yataqxanadır.
Ne yaptın şimdiye dek kendin için. Umutların hani? Var mıydı ki?
Seninle var olmadım ben, seninle de var olmayacağım Başarılı genel müdür Gürkan bilmem nenin karısı olarak anılmayacağım Başarılı olacağım, kendim olacağım.
Ayıpsa neden kanıyoruz. Kanamak kadın olmaksa neden ayıp? Pipimiz yok diye mi bütün bunlar? Bir pipimiz olsaydı biz de mi tören yapacaktık?
Eğlendim gerçekten.
Bir cam kavanozda yaşamışlığımla, beynimin içindeki tüm güzel hayallerle, o hayallerin yıkılışındaki şaşkınlığımla Kendi kendimle çok güzel eğlendim.
Anlamıyor musunuz siz, kendim olmak istiyorum, kendi adımla anılmak istiyorum ve erkeklerden, evlilikten yalnızca dostluk bekliyorum. Dostluk da, saygı da eşitlikle olur, anlamıyor musunuz, eşitliğin olmadığı yerde ikisi de yok.
Güzel evimde oturmuş, aynada kendimi seyrediyorum Parmaklarım yüzümde dolaşıyor Her bir çizginin, kırışığın üzerinde bir süre duruyor Gülümsüyorum Kendi kendime Her bir ince çizgiyi tek tek okşuyorum.
Sevgili çizgilerim benim, sevgili kırışıklıklarım, sizi ne kadar seviyorum Siz bana ne çok şey öğrettiniz . Siz beni ne kadar çok seviyorsunuz.. Siz benim mutluluğim, siz benim savaşımım, siz benim mutsuzluğum, siz benim acılarım, siz benim özgürlüğümsünüz Sevgili, ince, küçük, zarif çizgilerim Dostlarım. Siz olmasanız ben ne yapardım? Siz benim kararlılığım, siz benim gücümsünüz. Sizi oluşturana dek neler yaşadım Neler çektim Nasıl savaştım ben.. Ve size böyle anlayışla, mutlulukla bakabilmek için Ne çok uğraştım.
Güçlü olmalısınız. Bu tümce sık sık kullanılınca anlamını yitiriyor. Güçlü olmalısınız, kendi gücünüze inanmalı ama gerçekten güçlü olmak için çabalamalısınız. İnsanların içinde, kendinden güçsüz gördüğü birini ezmek, ona buyurmak, onu kendine hizmet ettirmek dürtüleri var, insanların tümünde bu var ve ne yazık ki bu güçsüzler ordusu, kendini güçsüz görenler kadınlar. O zaman neden onlara emirler yağdırmasınlar, neden buyurmasınlar, neden kendilerine hizmet ettirmesinler, neden birçok hakkı yalnız kendilerine ait görmesinler? Biz izin vermemeliyiz buna. Eğer siz ilk buyurmada, ilk kısıtlamada, ilk tokatta hayır diyemezseniz, bunlar sürer gider. Ama kararlı bir hayır pek çok şeyin çözümü olacaktır. Beni seviyorsan, istiyorsan bana buyurma, beni kendinden küçük görme, biz eşitiz, böyle görmüyorsan giderim. O zaman benimseyeceklerdir sizi ve kurallarınızı; inanın. Saygı göstereceklerdir ilkelerinize. Ama ilkeleriniz olmalı.


İçimden söylediklerim çok doğru, çok tatlı, dışımın böylesine sahtekar olmasına dayanamıyorum..
Direnemem, istemediğim, mutsuz olduğum bir şey için direnemem. İstemediğim bir şeyi, başka şeyler uğruna, başkaları için yapmayacağım. Kendim istersem ancak.
Özgür ve bağımsız olmak için bir canlı, bir tek canlı bile olmamalı mı insanın yaşamında?
Özgürlüğün bedeli bu mu? Bu, yalnızlık mı?
Üzülme demiş bana, bu insanlar böyle, yargılamasını çok iyi bilirler ama düşünmesini hiç, üzülme, üzülme demiş. Bana bir uyku ilacı vermiş, uyutmuş, çorba pişirmiş, içirmiş Hep üzülme demiş Bu insanlar böyle, hem yaşayamazlar hem yaşatmazlar Ezmek öldürmek isterler, kadınız biz, ezik olmalıyız, güçsüz olmalıyız, onlara uymalıyız, uymazsak kırarlar, döverler, biçerler, üzülme, her şey düzelecek demiş
Kadın, kadına niçin düşman?
Nereye gidebilirmişim? Beni koruma altına almaya çalışıyor, kadın olduğum için kadın olarak doğduğum için sanki bir zavallıyım ben ve bana birçok şey bağışlanıyor Göz yumuluyor, hoş görülüyor Ya da suçlanıyorum, hoş görülmüyorum, bağışlanmıyorum. Ya hoş görüp bağışlayacaklar, ya da aşağılayıp suçlayacaklar Kadın olduğum için yalnızca kadın olduğum için.
“Sevmek mi insanı bağımlı kılan?”
Yarın başka bir gün olacak.
“Bu insanlar böyle, hem yaşayamazlar hem yaşatmazlar
“Sevgi, aşk, sınırlanacak, yönlendirilecek şeyler değil. Oluveriyor işte ”
Ben Tek başına Kaç kişiyle savaşacağım böyle?
Anlamıyor musunuz siz, kendim olmak istiyorum,
Kendi adımla anılmak istiyorum
Ve erkeklerden, evlilikten yalnızca dostluk bekliyorum.
Dostluk da saygıda eşitlikle olur,
Anlamıyor musunuz,
Eşitliğin olmadığı yerde ikisi de yok.
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim Şu reçeteyi: mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
“Hepimiz esir değil miyiz, sen esir değil misin? Böyle gelmiş böyle gidecek ”
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim Şu reçeteyi: mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
“Kimseye muhtaç olmadan, kimseye sığınmadan arabama atlayıp tek başıma eve dönebiliyorum, özgürce ”
İnsan, yaşamında eksik olanı herşey sanıyor
Bu insanlar böyle hem yaşayamazlar hemde yaşatmazlar .
Seninle var olmadım ben, seninle de var olmayacağım
Biliyor musun, ben artık o çocuğu, yıllar önce, o arzu ettiğim gündekinden çok daha fazla ciddiye alıyorum.
Balayı odalarının çarşafları naylonla kaplı.. Kanımız şilteye akmasın diye.. Balayı odalarında naylonların üzerinde, bacaklarımızın arası kan ve acı içinde, şaşkın, okuduğumuz romanları düşünerek, kocalarımızın kollarında, naylonların üzerinde, kan revan içinse uykuya dalıyoruz.. Balayı.. bal..
Bir cam kavanozda yaşamışlığımla, beynimin içindeki tüm güzel hayallerle, o hayallerin yıkılışındaki şaşkınlığımla Kendi kendimle çok güzel eğlendim.
Bırak seni güçsüz sansınlar, ağla seni üzgün sansınlar, söyle eksikliklerini versinler, iste, istemesini öğren, yoksa hiç geçmeyecek gerginliklerin, bırak kendini, demek ki mutluluk yalnızca iş, ev, araba, sevgili değil. Bunları sürdürmek zor olan
Durmadan özveride bulunmak mutluluk sağlamıyor, ne bulunan için ne de bulunulan için.
İnsan yaşamında eksik olanı, her şey sanıyor
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim Şu reçeteyi: Mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendine yet.
İçimden ağlamak geliyor, ağlamıyorum.Ağlamak kötü bir şey. Arkadaşlarımın babaları oğullarına sürekli “Erkekler ağlamaz” diyorlar ; bunu dediklerine göre ağlamak doğru değil. Peki ama ağlamak iyi bir şey değilse neden kızlara yasak değil? Acaba kızların kötü şey yapmaları doğru da erkeklerinki mi değil? Ya da kızlar için erkekler için ayrı kötü şeyler mi var? Ama bu olamaz, kötü kötüdür, bazıları için iyi olan bazıları için kötü olabilir mi?
Hepimizinki gibi benim de yaşamımın, mutluluğumun anlamı aşk, hepsi gibi onun yaşamının anlamı güç. Ve eksiklikler yaşamımda artacak, artacak. Çoğalıp duran acabalar, iç sıkıntıları, yürek çarpıntıları. Ve geçip giden yıllar ve yokluklar, arayışlar, eksikler arttığı halde çekip gidememek. Bırakamamak hiçbir şeyi. Belki bir çocuk. Belki, o büyüsün de öyle giderim. Donuk bakışlarla, mutluyum sanarak, hep bir eksikle o büyüsün de, öyle diye geçip giden yıllar.
Bunca yıllık yaşamımda bir tek şunu öğrendim Şu reçeteyi: mutlu olmadığın ortamdan kaç git. Bunun için de güçlü ol, kendi kendine yet.
Arkadaşlarımın babaları oğullarına sürekli Erkekler ağlamaz diyorlar; bunu dediklerine göre ağlamak doğru değil. Peki ama ağlamak iyi bir şey değilse neden kızlara yasak değil? Acaba kızların kötü şey yapmaları doğru da erkeklerinki mi değil? Ya da kızlar için ayrı erkekler için ayrı kötü şeyler mi var? Ama bu olamaz, kötü kötüdür, bazıları için iyi olan, bazıları için kötü olabilir mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir