İçeriğe geç

Kadın ve Marksizm Kitap Alıntıları – Karl Marx

Karl Marx kitaplarından Kadın ve Marksizm kitap alıntıları sizlerle…

Kadın ve Marksizm Kitap Alıntıları

Kadın ve işçinin ortak yönleri vardır;
İkisi de ezilmiştir.
“Kadının kölelik içinde tutulmasından hiç kimse erkekten daha çok suçlu değildir.”
Bir devrimin başarısı kadınların katılma derecesine bağlıdır.
Kadınlar için tam bir özgürlük elde edilmezse , ploreterya tam bir kurtuluşa eremeyecektir.
İffet, bekarlık, çileci ahlak, evliliğin bozulmazlığı gibi kadını köleleştiren bütün ilkeler insan tabiatına uymazlar.
Felaket dolu geçmişin hikayesini anlatırken daha iyi bir gelecek için tüm ümidini kaybetmişçesine hıçkırıyordu.
Burjuva yasaları, kadının haklarını azaltarak ve onun gururunu kırarak, onun zayıflığını sömürürler.
İffet,bekarlık, çileci ahlak, evliliğin bozulmazlığı gibi kadını köleleştiren bütün ilkeler insan tabiatına uymazlar.
Sefaletin, baskının ve savaşın emperyalist boyunduruğunu sarsmak isteyen yüz milyonlarca kadın ve erkek bulunmaktadır.
Herkes en soylu duygularını açığa vurabildiği zaman, cinsel aşk hayvanlıktan kurtulacaktır.
Bir devrimin başarısı kadınların katılma derecesine bağlıdır.
Kadınların ortak kullanımı sadece burjuva toplumuna ait olan ve bugün fuhuşla gerçekleşen bir olgudur. Fakat, fuhuş özel mülkiyete dayanır ve onunla birlikte kaybolur. Böylece, komünist rejim , kadınların ortak kullanımını getirmek söyle dursun , aksine ortadan kaldırır.
Kadın özgürlüğünün derecesi , tabiki genel özgürlüğü tayin eder .
Gençliğimizin geleceği beni çok
endişelendiriyor.
Cinsel hayatta aşırılıklar burjuva yozlaşmasının bir belirtisidir. Proletarya yükselen bir sınıftır. Sarhoş edilmeye, sağırlaştırmaya ve tahrik edilmeye ihtiyacı yoktur. Ne cinsel aşırılıklarla ne de içkiyle sarhoş olmak istemiyor. Kapitalizmin aşağılığın, çamurunu ve
zalimliğini unutmaya ne cesaret ediyor ne de bunu istiyor.
Muhakkak ki susuzluk giderilmelidir.Ama normal koşullar altında normal bir kişi bir kirli su birikintisinden su içmek için
sokakta yüz üstü yere yatacak mıdır?
Gençliğe keşişlerin çileciliğini ve burjuva ahlaksızlığının kutsallığını öğütlemekten daha yanlış şey olamaz.
Burjuva devletin evlilik ve aileyi soktuğu boyunduruk kötülüğü arttırıyor ve çatışmaları daha sivrileştiriyor. Bu her şeyin para ile elde edilebileceğini, aşağılığı, pisliği onaylayan
mülkiyetin, özel mülkiyetin dokunulmazlığın boyunduruğudur ki buna gerektiği gibi olan burjuva toplumun uzlaşmalarının yalanı eklenir.
Kadın kanunun erkek lehine yazdığı ayrıcalıklardan
kurtulmadıkça, işçi sermayenin boyunduruğundan kurtulmadıkça gerçek özgürlük , olamaz, yoktur ve olmayacaktır.
Burjuva demokrasisi şaşaalı cümleler, cafcaflı vaatler, boş özgürlük ve eşitlik sloganları demokrasisidir, ama gerçekte, kadının kölelik ve eşitsizliğini, emekçi ve sömürülenlerin kölelik
ve eşitsizliğini gizler
Burjuva demokrasisi lafta, eşitlik ve özgürlük vaadeder. Gerçekte hiçbir burjuva cumhuriyeti, en ilerisi bile ne insan
ırkının kadın olan yarısına erkekle tam bir hukuki eşitlik verdi ne
de kadını erkeğin baskısından ve vasiyetinden kurtardı.
Kapitalist toplumda kadın politik haklardan yoksundur, öyle ki politikaya katılma oranı erkeğe göre
aşağı yukarı hiçtir. Bu durumu değiştirmek için, emekçilerin iktidarının kurulması gerekir ve böylece başlıca politik görevler, emekçilerin yazgısını ilgilendiren her şeyi içinde toplayacaktır.
Toprağın özel mülkiyeti döneminde, insanların kendi aralarında eşit olmadıkları, sermayesini elde bulunduranın efendi ve evinde çalışanların ücretli köleler oldukları devirlerde doğmuş bu demokrasiyi ve bu Kurucu’yu önemsemiyoruz.
Burjuva yasaları, kadının haklarını azaltarak ve onun gururunu kırarak, onun zayıflığını sömürürler.
Emekçiler, toprak
ağaları ve kapitalistler tarafından sömürülme olanaklarının köklerini kazımayı, sermayenin egemenliğini yıkmayı kendine görev bildi.
Kapitalizmin var olduğu her yerde, toprak, işletme ve fabrikaların özel mülkiyetinin korunduğu her yerde, sermayenin iktidarının olduğu gibi tutulduğu her yerde erkeklerin ayrıcalıkları yürürlükte kalır.
Emekçi halkın kapitalistler tarafından bu boyunduruğa sokulması, aldatılması, soyulması, toprağın, imalathanelerin, fabrikaların özel mülkiyeti varoldukça kaçınılmazdı.
Zaten tümüyle biçimsel eşitlikle bile (adli eşitlik, iyi beslenen ile açın, bir şeyin sahibi ile sahibi olmayanın eşitliği ) kapitalizm tutarlı olamaz. Bu tutarsızlığın en belirgin kanıtı da kadın ile erkeğin eşitsizliğidir. Ne kadar ilerici, ne kadar cumhuriyetçi, ne
kadar demokratik olursa olsun hiçbir burjuva devleti erkeğin ve
kadının haklarında tam bir eşitliği sağlamadı.
Kadınlar için tam bir özgürlük elde edilemezse, proletarya tam bir kurtuluşa ulaşamayacaktır.
İşçi hareketi tarihinde ne kadar geriye gidersek, kadın emeğinin ve çocukların edepsizce sömürülmesinin farkına varırız.
Kapitalist efendilerin refah dönemlerinde el emeğine gereksinmeleri olduğu zaman, kadınlar, bunlar tarafından fabrikalara
çağrïldılar. Kriz, işsizlik dönemlerinde, kendilerine verilen düşük ücretlerle kadınlar emekçilere karşı kullanıldılar. Savaş dönemlerinde,
askere alınmaların yol açtığı kol eksikliğini doldurmak için büyük sayıda çağrıldılar.
Böyle anlarda, bunun kadının hoşuna gidip gitmediği, aileyi kırıp yıkmadığı, kapitalizm için asla sorun olmadı. Kapitalizm
için aslolan kazancını arttıran el emeğini sağlamaktır. Kar! İşte kapitalizmi kadın ve çocukları üretime çağırmaya iten şey.
Kapitalist düzenin kadınlar için çift sömürü olduğunu
görmek gerekir. Fabrika’da büroda, mağazada kapitalist sömürü
ve evdeki sömürü; çünkü kadın, günümüzdeki hala aşağılık,
sersemletici ve zor ev işlerinin görevlisi gibi görülmektedir.
Halka, Tanrı korkusu, baba korkusu, şeytan korkusu, Tanrı önünde, baba önünde ve bilhassa kapitalist efendiler önünde
boyun eğmek temelleri üzerine oturtulmuş bir aile görüşünü aşılamak istiyorlar .
Boşanma özgürlüğü tanımlandığı ölçüde, kadın ev içi köleliği nin hakların yokluğundan değil, kapitalizmden geldiğini görür. Devlet yapısı demokratlaştığı ölçüde, işçiler bütün fenalığın sebebinin hakların yokluğu değil, kapitalizm
olduğunu görürler.
Hertner, fuhuşun, sefaletin ve yoksulluğun
toplumsal sorunlarına, çocuk emeğinin sömürülmesine, çekilmez barınma koşullarına vb. değinmeyi deneyince, düşmanca
bağırmalarla kongre konuşmacıyı susmaya mecbur etti.
Kapitalist düzenin
kendisinden ayrılamaz, militarizmi
Şüphelilik varoluşunun özelliğidir. Kaderin darbeleri, karakterleri hırçınlaştırır ve her gün, her saat kadın ve çocuklar, kendilerini memnun edemeyen babadan gerekli olanın en azını istedikleri zaman, bu öncelikle ev hayatını etkiler. Kavgalar ve geçimsizlik patlak verir. Bütün bunlar evliliği ve aile hayatını yıkar. Veya erkek ve kadının ikisi de işe giderler. Böylece çocuklar, kendi başlarına terkedilir veya daha yaşlı hala bakım ve eğitime gereksinmeleri olan ağabey ve ablalarının bakımına bırakılırlar. Öğle yemeği denilen sefil yemek, o da, atelye ve ev arasındaki uzak mesafe ve paydosun kısalığı göz önünde tutulursa binlerce
örnekte olanaksız olmasına karşın, ebeveyn evlerine gelme zamanı bulabilirse, son hızla yutulur. Akşam, her ikisi de, yorgunluktan bitmiş eve dönerler. Hoş ve güleç yüzlü bir yuva yerine, dar, sıhhatsiz, hava, ışık ve çoğu en
gerekli şeylerden yoksun bir barınak bulurlar. Bundan doğan tüm sakıncalarla işçileri barındırmanın sefil şekli toplumumuzun en karanlık yönlerinden biridir ve birçok kötülüğe, birçok cinayete yol açmaktadır. Şehirlerde ve işçi mahallelerinde bu konuda
yapılan bütün denemelere karşın, durum yıldan yıla daha kötüye gitmektedir. Bu durum gittikçe daha geniş bir çevreyi kapsamaktadır; küçük sanayiciler, memurlar, öğretmenler, küçük tüccarlar, vb. gibi akşamleyin bitap halde eve dönen kadının orada da gırtlağına kadar işi vardır; acele ile en gerekli şeyleri yapmalidır.
Bağıran ve patırdı yapan çocuklar yatağa yatırılır; kadın oturur, gece geç vakte kadar diker ve yamar.
Kadının tabiatında ahlak ve yumuşaklık gibi ne varsa sefalet ve köleliğinin aracı olurlar.
1824 raporunda, kapitalistlerin ve ebeveynin vahşiliğinin, bencilliğinin, suçluluğunun, çocuk ve ergenlerin yok edilmesinin en
korkunç tablosunu çizmişti Neredeyse bu raporun eski bir çağın iğrençliklerini anlattığı sanılacak Bu iğrenç davranışlar her
zamankinden daha şiddetli olarak halen devam ediyorlar
En ilkel insanlık dahi kötülüğün öteki tarafını hasıraltı etmeye izin vermiyor. Bir dereceye varınca, bu kötülük, bu utanç duygusunun reddine, isyan ettirici bir erkek-kadın karışımına, insandan çok hayvana yakışan bir çıplaklık gösterisine yol açar. Böyle
etkilere boyun eğmek, devam ederse gittikçe derinleşen bir çürümedir. Bu melon havada büyümüş çocuklar için, bu bir namussuzlukta vaftizdir (baptizm into irfamy). Bu koşullarda
bulunan kişilerin başka alanlarda, fiziki ve ruhi sağlığın özünü oluşturduğu bu yüksek uygarlığa varma çabası sarfetmelerini beklemek en boş ümitlere kapılmaktır.
Felaket dolu geçmişin
hikayesini anlatırken daha iyi bir gelecek için tüm ümidini kaybetmişçesine hıçkırıyordu.
Efsanedeki fareli köyün kavalcısı gibi büyüleyicidir, demokratik bir imparatordur.
KAPİTALİZM İŞÇİYE AİLE HAYATINI
İMKANSIZ KILIYOR
Zaten fabrikadaki çalışmanın herhangi bir diğeri gibi ve bir di­ğerinden daha da fazla fabrikadaki patrona jur primae noctis verdiği anlaşılmaktadır. Bu açıdan da fabrikatör, kadın işçilerin vücutlarının ve cazibelerinin sahibidir. Yüz halden doksan dokuzunda değilse bile, onda dokuzunda kovulma, zaten iffete büyük
meyilleri olmyan kızların korkularını yenmek için kafi derecede şiddetli bir cezadır. Eğer patron yeteri kadar alçaksa -komisyon
raporu birçok örnekler veriyor- fabrikaları aynı zamanda kendi haremidir; bütün fabrikatörlerin haklarını kullanmamaları hiçbir şekilde genç kızların durumunu değiştirmez. Hemen hemen bütün
fabrikatörlerin eğitim görmemiş ve sosyal riyakarlığa saygıları olmayan sonradan görmüş kişiler olduğu manüfaktür sanayiinin
başlangıcında alınlarının teriyle kazandıkları bir hakkın uygulanmasında patronları hiçbir şey durduramamıştır
Fabrikalar, hakiki bir cehennem çukurudur, şehir fahişelerinin birçoğu bugünkü durumlarını fabrikalara borçludurlar.
İnsanlık tarihinde ezilenlerin hiçbir büyük hareketi, emekçi kadınların katılımı olmadan yürümemiştir. Ezilenlerin arasında en ezilenler olan emekçi kadınlar, özgürlük eyleminin büyük yolunun kenarında kalmadılar ve kalamazlardı.
Bizi öldürün! Sağ kaldığımız sürece bayrağımızı teslim etmeyiz
İşçi sınıfı ölmüyor, o büyüyor, daha da kuvvetli ve atılgan bir hale geliyor, birleşiyor, bilinçleniyor ve kavga içinde çelikleşiyor.
Savaşmayı öğrendik ve de çok çabuk öğ­
reniyoruz; babalarımızın en iyilerinin yaptıkları gibi, tecrit olmuş bir şekilde, bize tamamen yabancı olan burjuva palavracıları
tarafından atılmış sloganlarla değil, bizim sloganlarımızla, kendi sınıfımızın sloganlarıyla savaşmayı öğrendik. Biz, babalarımızdan daha iyi mücadele ediyoruz, çocuklarımız bu mücadelenin daha da iyisini verecekler ve galip gelecekler.
Küçükburjuva ölüme doğru gittiğini, hayatın her geçen gün daha zorlaştığını, varoluş kavgasının gitgide daha amansız bir şekle büründüğünü, ailesinin ve kendi mevkiinin gittikçe daha fazla çıkmaza girdiğini hissediyor. Bu reddi imkansız bir olaydır.
Ve küçükburjuva bunu protesto ediyor. Fakat ne şekilde protesto ediyor? Çaresiz ölüme sürüklenen, geleceğinden ümitsizliğe kapılan bir sınıfın, korkak ve mahvolmaya yüz tutmuş bir sınıfın temsilcisi gibi protesto ediyor.
Fonksiyon ve mesleklerin ihtisaslaşmasını ortadan kaldırma ve kol kuvvetinin yerine dikkat ve entelektüel ustalığı koyma eğilimini gösteren ve geliştiği ölçüde, sosyal çalışma içinde kadın ve
erkeği birleştiren ve pekiştiren üretim tekniği, vahşi ve barbar kavimlerde cinslerin ayrılığının devamını sağlayan şartların geri gelmesini önleyecektir. Ortak mülkiyet uygarlığın ekonomik çelişkisini ortadan kaldıracaktır
Kapitalizm, kadım özgür kılmak için değil, onu erkekten daha fazla sömürmek için onu aile yuvasından çekip çıkardı ve toplumsal üretime itti, bu sebepten kadını aileye hapsetmek için dikilen
ahlaki, politik, hukuki ve ekonomik engelleri devirmemeye çok
ldikkat edildi. Kapital tarafından sömürülen kadın, özgür emekçinin sefaletlerine tahammül eder ve üstelik geçmişin zincirlerini ta­şır.
Ahlak, anatomi, fizyoloji, istatistik ve tarih kadını ev köleliğine her zaman için
mıhladılar .
Kişilerin kendilerinin sahibi olmayı, şahıslarındaki en öz şeyi serbestçe kullanmayı başarmaları için bireyci ve mülkiyetçi ortamın yerini, kolektivist ve komünist ortama bırakması gerekir.
Yeteneklerinin serbestçe uygulanmasını ve tam olarak geliş­mesini erkeğe olduğu gibi kadına da sağlamak. Öte yandan cins ayrımı yapmaksızın bütün emekçilere emeklerinin tüm ürününü
sağlamak. İşte bütün çözüm burada ve yalnızca buradadır.
Kötülük, bir sanayi kolunda bile olsa kadının çalışmasında de­ğil, bugün kadın emeğinin erkek emeğinden daha fazla maruz bulunduğu kapitalist düzende önceden ayırıp kaldırmadadır. Kötü­lük, kadının sosyal faaliyetine engel olan kanunlarda olduğu kadar törelerin getirdiği engellerdedir.
Emekçi sınıfını ezen ve gittikçe sarsmak isteyen boyunduru­ğun sebebi, tamamen üretim araçlarının dolayısıyla ürünlerin toplumun bir kısmının elinde toplanmış -ki bu kısım böylece diğer bölümün hayatına hükmeder- olmasındadır. Ekonomik varlıkların
veya zenginliklerin bu tekelleşmesinin sonucu olarak, bir şey sahibi olmayan çoğunluk bunların sahibi ve karşı çıkılması imkansız azınlığın her çeşit kaprisine boyun eğmek zorundadır.
Hayır, erkeğin ne derece güçlü olduğu kabul edilirse edilsin, çalışması ne kadar çok para getirirse getirsin, kadını erkeğin bakımına mahkum etmek mümkün değildir.
Burjuva, karısını basit bir üretim aracı olarak görür. Burjuva üretim araçlarının ortaklaşa kullanılacağını duymakta ve tabiatıyla kadınların kendisinin de sosyalizasyonun ortak kaderini payla­şacağı sonucunu çıkarmaktadır.
(Büyük endüstri, proletaryanın bütün aile bağlarım yıktığı ve çocukları basit ticaret metası, basit iş fileti haline getirdiği sürece)
çocuğu ebeveynine bağlayan kutsal ilişkileri üzerindeki burjuva feryatları, iğrenç olmaktadır.
Ya sizin verdiğiniz eğitim, o da, toplum tarafından tespit edilmiyor mu? Çocuklarınızı, içinde yetiştirdiğiniz sosyal şartlar okul
sayesinde toplumun, dolaylı veya doğrudan doğruya müdahalesi tarafından tespit edilmiyor mu? Komünistler toplumun bu müdahalesini icat etmiyorlar; sadece karakterini değiştiriyor, eğitimi egemen sınıfın etkisinden koparıp alıyorlar.
Kadınların ortak kullanımı sadece burjuva toplumuna ait olan ve bugün fuhuşla gerçekleşen bir olgudur. Fakat, fuhuş özel mülkiyete dayanır ve onunla birlikte kaybolur. Böylece, komünist rejim, kadınların müşterek kullanılmasını getirmek şöyle dursun,
aksine onu ortadan kaldıracaktır.
Burjuva aileşinin bağları para ve sıkıntıdır. Çamurlu varlığına, resmi lafazanlık ve genel ikiyüzlülük içinde kutsal bir anlayış eş­lik eder.
Kadının ve işçinin durumu arasında benzerlik gösteren birçok noktalar varsa da, bununla beraber esaslı bir fark vardır: Kadın,
esarete maruz kalan ilk beşeri varlıktır. Köle, varolmadan önce kadın köleydi.
Bir çift ilişkisi altında yetişme tarzı ve adetler bakımından olduğu kadar, verilen özgürlük bakımından da kadın, işçiye nazaran daha aşağıdadır. Zaten uzun bir nesil dizisi boyunca devam eden şartlar, sonunda alışkanlık haline gelirler; irsiyet ve yetişme tarzi, her iki ilgili taraf da, bunları doğal olarak gösterirler. İşte bu şekildedir ki, kadın halen aşağı durumunu, kendiliğinden olağan bir
şey gibi kabul ediyor. Kadına mevkiinin kendisine layık olmadı­ğını ve toplumda erkekle aynı haklara sahip bir üye ve bütün iliş­kilerde onun eşiti olmaya gayret etmesi lazım geldiğini anlatmakta çok güçlük çekilir.
Kadın ve işçinin şu ortak yanları vardır: İkisi de ezilmişlerdir.
Hindistan’ın zenginliklerinin Meksika ve
Potosi’nin altın ve gümüş madenlerinin kendine çektiği genç
insana, saygıdeğer kişilerin lütufkarlığı ne ifade ederdi; ne ifade
ederdi nesilden nesile geçmiş şerefli korporatif öncelik.
Sevilen kişinin cinsiyeti bile onu çok az ilgilendiriyordu.
Para için kendini
vermek, ilkönce dini bir hareket idi; aşk ilahesinin tapınağında uygulanıyor ve para, başlangıçta tapınağın hazinesine gidiyordu.
Analık hukukunun devrilişi, dişi cinsiyetin büyük tarihf bozgunu oldu. Erkek evde de idareyi ele aldı, kadın alçaldı, köleleşti, erkeğin zevk unsuru ve basit bir çoğalma aracı oldu. Kadının bu al­çalmış durumu, kahramanlık dönemlerinde ve daha da fazla klasik dönemlerde, özellikle Yunanlılarda ortaya çıktığı gibi, tedricen kamufle edilmiş ve saklanmış ve bazı yerlerde de daha yumuşak
biçimlere bürünmüştü. Bu durum asla ortadan kaldırılmamıştı.
Öyleyse kabaca, insanlık gelişiminin, başlıca üç dönemine değgin üç temel evlilik türümüz vardır. Vahşi dönemde grup halinde evlilik, barbarlık döneminde syndiasmique ( iki başlı )
evlilik, uygarlık döneminde ise, eş aldatriıa ve fuhuşla tamamlanan tek eşlilik. Tek eşlilik ve iki başlı evlilik arasına, barbarlık
safhasında kadın kölelerin erkeklerin cariyeleri olmaları ve çok eşlilik girer. Tüm açıklamamızın doğruladığı gibi, bu kronolojik sırada
kendini gösteren ilerleme, grup halinde evliliğin seksüel özgürlü­ğü gittikçe kadından alması, fakat erkeğe dokunmaması özelliğine bağlıdır. Kadın için, kanuni ve sosyal kötü sonuçlar getiren bir suç, erkek için bir şeref ve daha fenası, hoşnutlukla taşınan hafif bir leke gibi görülüyor.
Bütün dünyanın ezilen ve sömürülenleri, tarih lokomotifinin ilerleyişini duyuyor. Genç özgürlük rüzgarında ürperiyor ve muazzam güçlerini son kavgaya ayırmaya hazırlanıyorlar.
Guney Kore’den İran’a, Endonezya ve Vietnam’dan
Afrika’ya kadar kadınlar, önüne geçilmez bir cesaretle, ölüm ve işkencelerden yılmadan, yabancı emperyalistler ve onların uşaklarına karşı ulusal bağımsızlık savaşları veriyorlar. Kadının kurtulu­şunun; çocukların mutluluğunun, emperyalizmin yenilgiye uğratıldığı, halkın kendi kaderini kendisinin tayin etiği yerlerde ger­çekleşebileceğini biliyorlar.
Ağızlarında ilerleme kelimesi olan yabancı fatihler, Ortaçağ köleliğinden bir hayli hoşlandılar. İşgal edilmiş ülkeleri daha iyi
sömürmek için antik feodalizmi ve kompradorluğu desteklediler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir