Hüseyin Rahmi Gürpınar kitaplarından Kaderin Cilvesi Başımıza Gelenler kitap alıntıları sizlerle…
Kaderin Cilvesi Başımıza Gelenler Kitap Alıntıları
&“&”
Aşk delileri işledikleri günahın cezasını her şeyden habersiz olarak dünyaya gelen masumlara çektiriyorlar.
Ben dünyaya küsmedim, dünya bana küstü.
Eğer işimizi ahirete uyduracaksak çabuk ölelim.
Çünkü insan evliya bile olsa bu zamanda yaşadıkça sevaptan ziyade günaha giriyor.
İnsanı dünyada refaha, ahirette cennete götürecek sanat kaldı mı?
Hayır Allah’ım, hayır… Cehennemine kütük olacak günahkarlar lazımsa bunları benden daha melun kullarından seç.
Öğrendiğimiz sanatı ustasız, kendi kendimize başarabilecek miyiz?
Bu matem ne kadar sürer bilmem.
Ne zorlu, neticesiz bir akıntıya kürek çekiyorum?
Ben kimden vefa bekliyorum?
Aşkın gazalini nerede görürsen, hemen silahını doğrult. Avla…
Dünya hayal.
Hayat fani…
İnsan kendi aleyhinde doğru bir hüküm verecek adil bir hakim olabilse, kendini nasıl biliyorsa aleme de öylece anlatma cesaretini gösterse, umumi hayattaki eğrilikler yarı yarıya düzelir.
Fakat iş büsbütün ters gidiyor.
İnsanın kendi nefsini aldatabilmesi, alemi aldatmaktan daha zormuş.
Fakat edepsizle başa çıkabilmek için, ondan daha edepsiz olmak lazımdı.
Sanatların en kötüsü yine boş oturmadan iyidir.
Ya hep fenayız, ya hep iyiyiz.
Birdenbire herkesin içi dışına dönmeye kabil olsaydı. İşte o zaman namussuzlar namuslulardan ürkerek kaçardı.
Gizli namussuzluk, aşikare namussuzluktan bin kat berbattır.
Cefa çekilmeden, sefa sürülmez…
Bazen iş zehir zemberek olur…
…az söyleyip, çok dinlemek lazım.
Beni düşünen yok…
Her hususta iyi niyetten ayrılmamalı.
Ne yapmalı?
…başa gelen çekilir.
Düşününüz; bana değil, kendinize itiraf ediniz. Siz de benim gibi değil misiniz?
Yürümek, yürümek istiyorum lakin nereye?
Evet, ey tabiat sen yerden göğe kadar haklısın; yaşamanın hareket demek olduğunu, bir kimsenin gebermedikçe durma devresine girmeyeceğini bende biliyorum.
Geriye dönmek kabil değildi, ileriye doğru adım atacak yer kalmamıştı.
…hayat dimdik bir yokuşa tırmanmaktı.
Düşmez, kalkmaz bir Allah.
Kopacak boraların nihayetinde olmadığımızı bize kim söyleyebilir?
Kendini ilmin, fennin, irfanın sanayinin son teçhizatıyla karşılayanların arasında sefalet giremez.
Ölüm en ziyade zayıflara, miskinlere sefillere arız olunur.
Fırsat düştükçe hakikatleri niçin gidip görmemeli?
Dert herkesin ağzından tufan oluğu gibi akıyor. Fakat aranılan devadan eser yok.
..derdini saklayan, derman bulamazmış.
Utanmaz olmak felaketlerin en büyüğüdür.
Allah utandırmasın.
Beyhudelik kabule şayan olmayan sözü çıkarandır.
Lakırdılarımızı tasarruf etmeyi bilerek, beyhudelerden kaçmalıyız.
Hayır ve şer, kaza ve kader Allah’tan gelir.
İşte ben sağ iken çürüyorum. Kangren dimağımdan, kalbimden başlıyor. Dün çürüdüğümü duyarak muzdarip oluyordum. Bugün hissiyatımda yavaşlama var. Az duyuyorum.
Biz hepimiz cife olmaya mahkum zavallılar değil miyiz?
Bu alem fenayı iyi yapan, iyiyi tekrar çürüten geniş bir laboratuvar.
Niçin ağaçların kökleri gübreden hoşlanıyor? Neden bir takım kokmuş maddeler ağaçların usarelerine karışıp lezzetli meyveler haline geliyor?
Her kafa için en büyük mektep muhittir.
Bir menfaati hakir görerek vicdanının emriyle kendini öldürmek, bu bir saffet midir? Tıynet midir? Seciye midir?
Vicdanının kirini kanı ile temizlemek bahadırlığı umumileşmiş olsaydı dünyayı bugün çok tenha bulurduk.
Bir cana, alelhusus kendi canına kıymak da bir cinayet sayılmaz mı? Ölüm böyle bir günaha kefaret olur mu?
Bazen namusa pek bağlı yaşamak isteyen insanlar vardır ki, kazara onu haleldar ettikleri anda günahlarını vücutları ile beraber ölümün siyah çukuruna gömmeye hazırlanırlar.
Üzerimize açılan felaketin siyah ağzına nihayet lokma olacak mıyız?
Bütün saldırışlarımızın beyhudeliğini düşünüyoruz.
Balçıktan kurtulamıyoruz.
Son gayretimizle debeleniyoruz.
…rezalet çirkefi içinde yüzüyoruz.
Bazı kimselerin vücutları ihtiyarlar ama gönülleri kocamaz.
Herkes iyiliği kendine çekip fenalığı öbürüne ittiği için böyle oluyor.
İyilik, fenalık da nisbidir.
Bu zamanda tam ayar haysiyetle yaşayan adamlar azaldı ve bunların arzın bilmem kaçıncı devrinde fil mamutu gibi gide gide nesilleri büsbütün yok olacak.
Her yaşa göre iş vardır.
Hayat gittikçe pahalılaşıyor.
…dünyadır bu, insanın başına her türlüsü geliyor.
Aklıma öyle şeyler geliyor ki.
Bu dünyada her işin bir tatili vardır…
Galiba derde artık ben tutuluyordum.
O halde mubah olan hangisidir?
İnsanlar hasta, deli oldukları gibi şehvet hırsı ile maluldürler.
İnsaniyet manen iğrenir göründüğü bu yerlere maddeten o kadar düşkündür.
Sessiz meyus kaldığı yerde mazi susmalı ve istikbali dinlemeli.
Aramızdaki farklara, ihtilaflara ne şaşmalıyız ne kızmalıyız.