İçeriğe geç

Kaderci Jacques ve Efendisi Kitap Alıntıları – Denis Diderot

Denis Diderot kitaplarından Kaderci Jacques ve Efendisi kitap alıntıları sizlerle…

Kaderci Jacques ve Efendisi Kitap Alıntıları

&“&”

Ümitsizlikten kendimi korkunç bir hovardalığa kaptırdım…
O iğrenç yalnızlık içinizi karartmış…
Onlar onurlu ve sıradan bir hayatı, şerefsiz bir refaha tercih ettiler..
Herkes gibi her şeye bakıp, hiçbir şey görmeden dolaşmaya başladılar…
–Ne korkunç bir kadın zekăsı.! Tanrı beni böylesinin eline düşmekten korusun..
Parlayan her şey altın değildir..
Gittikçe derin bir melankoliye gömülüyor…
Söylediklerim için bana minnet duyuyorsanız, söylemediklerim için daha da minnettar olmalısınız.
Ne zamandır eski neşemin kalmadığını fark etmiyor musunuz..?
Bakın mösyö, sevmesini yalnız kadınlar bilir. Erkekler sevgiden hiçbir şey anlamazlar…
En zorlu anlarda kaya gibi olduğum halde ufak bir şey beni altüst eder..
Her şeyle alay etmeyi. Ah bir yapabilseydim bunu..!
İnsan şu dünyada neye sevineceğini ve neye üzüleceğini bilemiyor. İyilik kötülük, kötülük de İyilik getiriyor…
Çocukluğumuzdan beri avutulmaya alışmışız..!
Beni bu sıkıntıdan kurtar, yalvarırım sana..
Acılarını zamanın çektiği sınırın ötesine çekme..
Kötü bir adam gibi görünmektense yufkayürekli görünmek daha iyidir…
Ona dokunan veya yaklaşan her şey kaderdi…
Zayıf insanlar güçlü insanların köpeğidir…
Yalnız konuşanlar için tehlike vardır, halbuki ben susuyorum…
İnsan hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir.
Siz hiç çekinmeden öldürmek, çalmak, ihanet etmek kelimelerini açık açık söylersiniz de sevişmeyi ancak dişlerinizin arasında mırıldanırsınız!
Sizi çekeceğiniz acıdan korumayı, teselli etmeye tercih ederim.
Karanlık insanın cesaretini kırmazsa onu daha atılgan kılar.
İnsan hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir
Can sıkıcı bir sebepten vasat bir netice ortaya çıkar ve nihayet sebep ortadan kalkarsa sonuçlar da yok olur
birini göklere çıkarırken ne kadar ölçüsüzseniz, kötülemekte de o kadar insafsızsınız
En saygın, en eğlenceli toplantılarımız, bunlara katılanların sıklıkla aşklarının fermanını omuzlarımda değilse de gönüllerinde taşıdıkları birer küçük harp oyunundan başka bir şey değildir
Bence daha az acı vermesi için keder serbestçe açığa vurulmalı ve acının çabuk sona ermesi için bu keder daha yoğun olmalıdır
Efendisine acı kelimesini ifade eden bit düşünce olmadığını ve acının ancak evvelce hissettiğimiz bit duyumu hafızamızda canlandırdığımız ölçüde bir anlamı olduğunu anlatmak istiyordu
Okurlarım, görüyorsunuz ki doğru yoldayım ve Jacques ile efendisinin yollarını ayırıp, her birinin başına dilediğimce rastlantısal olay getirip sizi Jacques’ın aşk hikayeleri için bir yıl, iki yıl, üç yıl bekletmek yalnızca bana kalmış. Efendiyi evlendirip boynuzları taktırmaktan kim alıkoyabilir ki beni? Ya da Jacques’ı bir gemiye bindirip adalara yollamaktan? Efendisini de yanına göndermekten ve ikisini birlikte aynı gemide Fransa’ya geri getirmekten?.. Masallar uydurmak ne de kolay! Ancak onları geçirecekleri kötü bir geceden, sizi de böyle bir gecikmeden sakınmak adına tüm bunlardan yırttılar.

Şafak söktü; işte bakın; atlarına binip yola koyulmuşlar: Peki nereye gidiyorlardı?

Bu soruyu bana ikinci soruşunuz, ben de ikinci kez cevaplıyorum: Ne yapacaksınız nereye gittiklerini?

Bazen böyle olur. Ama şeytanın işine bakın ki bu uzun sürmez; en zorlu anlarda kaya gibi olduğum halde ufak bir şey, bir hiç beni altüst eder. Böyle zamanlarda kendime o kadar kızarım ki kafamı yumruklayacağım gelir. Ama bundan vazgeçerim; olduğum gibi kalmaya karar veririm. Bunun üzerine düşünürken: Ne olursa olsun, ne önemi var? der gibi olduğumu farkederim. Bu da saha kolay ve rahat bir boyun eğiştir.
Canınız nasıl isterse öyle düşünün.
Karanlık insanın cesaretini kırmazsa onu daha atılgan kılar.
kalabalığa ka­rıştılar herkes gibi her şeye bakıp, hiçbir şey görme­den dolaşmaya başladılar.
bir sözü tekrar eden­ler, dinleyenleri ahmak yerine koyan ahmaklardır, derdi.
İnsan hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçirir..
Ortaya bir sebep koyun, bunu bir sonuç takip edecektir. Zayıf bir sebebin sonucu da zayıf olur; geçici sebebin neticesi de bir anlık olur!
Sürekliliği olmayan bir sebepten yine öyle bir sonuç doğar. Can sıkıcı bir sebepten vasat bir netice çıkar ve nihayet sebepler ortadan kalkarsa sonuçlar da yok olur.
İşte hayat böyledir zaten. Biri kayalar arasında hiçbir yerini zedelemeden gezinir; diğeri istediği kadar adımını attığı yere baksın; en düzgün yolda bile mutlaka ayağını bir taşa çarpar ve yuvasına derisi soyulmuş bir halde döner.
Beni oluşturan unsurlar ne olursa olsun, ben bir bütünüm. Oysa bir nedenin ancak bir tek sonucu olabilir. Ben her zaman tek bir neden oldum, o halde ancak bir tek sonucum olabilir. Ömrüm, bazı zorunlu sonuçların peş peşe sıralanacağı bir zaman diliminden
başka bir şey değildir."
Birini göklere çıkarırken ne kadar ölçüsüzseniz, kötülemekte de o kadar insafsızsınız..
Parasızlığın en büyük zararlarından biri de insanı çekingenleştirmesi. Yoksullar, insanları tedirgin etmekten korkarlar..
Sadece bizi beraber olduğumuz zaman ayıran,
ama bir araya gelmemiz mümkün olmadığında yaklaştıran
kadere lanet ederim …
İnsanın nereye gittiğini bilmemesi berbat bir şey..
Eski zamanlardan beri delilerin arasında bilge kişilerin konumu tehlikelidir..
Dinlemeden konuşmak alnına yazılmış..!
Bence, daha az acı vermesi için keder serbestçe açığa vurulmalı..
Zaten insanlar en çok sefalete düştükleri zaman çocuk yaparlar..
İnsan hayatının dörtte üçünü yapmayacağı şeyleri istemekle geçirir.
Bir şey varsa, var olmasını gerektiren bir sebep olmalı.
Bir insanın doğumundan, son nefesini verdiği ana kadar hayatını dolduran nedenler ve sonuçlar zincirini bilseydik; bunların yapılması gerekli şeylerden ibaret olduğunu anlardık.
Zayıf insanlar güçlü insanların kopeğidir.
Ben de kötü konuşan birini dinlemeyi, hiçbir şey dinlememeye tercih ederim.
İnsan daima olduğu gibi kalmaz.
İnsan şu dünyada neye sevineceğini ve neye üzüleceğini bilemiyor. İyilik kötülük, kötülük de iyilik getiriyor.
Eski zamanlardan beri delilerin arasında Bilge kişilerin konumu tehlikelidir.
İnsan, bir şeyi karakterine, menfaatine, zevkine, ihtiraslarına göre abartır ya da küçümser, öyle değil mi?
Söylediklerim için bana minnet duyuyorsanız, söylemediklerim için daha da minnettar olmalısınız.
En kötü babalar kimlerdir bilir misin? Gençliklerinde yaptıklarını unutanlar.
Bizim filozoflar, ne söylerlerse söylesinler, din iyi bir şeydir. – Özellikle bahtsızlar için.
Bir insanın doğumundan son nefesini verdiği ana kadar hayatını dolduran nedenler ve sonuçlar zincirini bilseydik; bunların yapılması gerekli şeylerden ibaret olduğunu anlardık.
İncil benim yüreğimde kalbimin kınının içindedir, başkasını tanımam.
Doğa beni dünyanın en katıyürekli ve en merhametli adamı olarak yaratmış.
Acı kelimesini ifade eden bir düşünce olmadığını ve acının ancak evvelce hissettiğimiz bir duyumu hafızamızda canlandırdığımız ölçüde bir anlamı olduğunu anlatmak istiyordu.
Ah! Düşünebildiklerimi söyleyebilseydim. Ama ne yaparsınız aklımdan bir şeyler geçtiği halde, bunları anlatacak kelimeleri bulamamak alnıma yazılmış.
Jacques efendisinin peşinden gidiyordu. Tıpkı sizin de kendi efendinizin peşinden gidiyor olmanız gibi. Efendisi de Jaques’ın kendi peşinden geldiği gibi kendi efendisinin peşinden gidiyordu. Ama Jaques’ın efendisi kimdi?" diyeceksiniz.
– Onun da tıpkı sizin gibi, belki yüz tane efendisi vardı. Ama muhtemelen Jaques’ın efendisinin şu yüz efendisi içinde bir tanesi bile iyi değildi, çünkü her gün bir efendi değiştiriyordu.
Jacques: Bir gün bir çocuk, bir çamaşırcı dükkânının
tezgâhına oturmuş avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Sesinden
rahatsız olan dükkâncı kadın: “Yavrum niye bağırıyorsun? diye sordu.
Bana A dedirtmek istiyorlar da ondan.
Peki neden A demek istemiyorsun?
– Çünkü A der demez, B dedirtmeye kalkacaklar.
“Yani ufak tefek adamın adını söyler söylemez, bana
hikâyenin geri kalanını anlattırmak isteyeceksiniz.
Başkentte uşaklık etmek uğruna köylerinden ayrılmışlardır; sokakta dilenmeyi, açlıktan ölmeyi, dünyadaki mesleklerin en şereflisi ve en faydalısı olan çiftçiliğe dönmeye tercih ederler.
Ben kendimi bir krizalide benzetiyorum. Bir gün gelecek, kelebek yahut ruhum kozasını delerek Tanrı’nın adaletine doğru uçacak diye düşünmek içimi rahatlatıyor.
Üstelik bu kızın içinden geçenleri kim bilebilir? Bize en sakin göründüğü zamanlarda bile kalbini büyük bir kederin kemirip kemirmediğini nereden bilebiliriz?
– Gece gündüz çalışırlar! Yoksul bir ailenin çocuğunun buna katlanması güç değil. İnsanların çoğu böyle yaşıyor. Ama büyük bir zenginlikten böyle sıkıntı içine düşüp halinden memnun olabilmeyi, hatta bunu bir saadet saymayı anlamıyorum doğrusu. İşte dinin büyük kuvveti. Bizim filozoflar ne söylerse söylesinler, din iyi şeydir.
– Özellikle bahtsızlar için.
Siz yardımınızla yaptığınız iyilikten çok, küfürlerinizle kötülük ediyorsunuz. Param olsaydı, suratınıza fırlatırdım, fakat yok.
Herkes onun haline acıyor, herkesin ağzından “zavallı kadın” sözleri dökülüyordu. Ama kimse elini cebine atmıyordu.
Yalnız konuşanlar için tehlike vardır, halbuki ben susuyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir