İçeriğe geç

Kaçık Kitap Alıntıları – Halil Cibran

Halil Cibran kitaplarından Kaçık kitap alıntıları sizlerle…

Kaçık Kitap Alıntıları

Gülümserken kaba olamazsınız.
Çalışmak, oynamak, şarkı söylemek, dans etmek ve sonra saati geldiğinde huzur içinde yatıp uyumak.
Kırışmış, ama hiçbir anlam taşımayan bir yüz ile üstünde her şeyin apaçık göründüğü yalın ve yapmacıksız bir yüz gördüm.
Ardındaki çirkinliği saklayamayan bir yüz ile ne kadar güzel olduğunu keşfetmek için maskesini kaldırmam gereken bir yüz gördüm
Binlerce ifadesi olan bir yüz ile sanki kalıptan çıkmış gibi tek bir ifadesi olan bir yüz gördüm.
Gözlerinde, okudum
Taç giymenin kölelik olduğunu,
Ve anlaşılmanın alçalmak olduğunu,
Sahip olmanın, bütünlüğe ulaşmak
Ve olgun bir meyve gibi, düşmek ve tüketilmek olduğunu, okudum gözlerinde
Bir tilki, gün doğarken gölgesine baktı ve şöyle dedi: Bugün öğle yemeğinde bir deve yiyeceğim. Ve bütün sabah deve arayıp durdu. Ama öğle güneşi yükseldiğinde gölgesini gördü yeniden ve seslendi kendi kendine: Bir fare de işimi görür.
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu.
Ey gece! Senin gibiydi ben, sessiz ve derin.
Daha ne olduğumuzu bile bilmiyorken ne olacağımızı tartışmanın bir anlamı var mı?
Ben senin dününüm, sen de benim yarınımsın. Ben senin topraktaki kökünüm, sen de benim gökyüzündeki çiçeğimsin ve birlikte güneşin altında büyürüz seninle.
Arzu doyurulmadiğinda ,tutku amaçsız kaldığında hangi huzurdan söz edilebilir ki ?
Yenilgi, yenilgim, ölümsüz cesaretim, Ben ve sen fırtınayla beraber güleceğiz, İçimizde ölenlerin tümüne mezar kazacağız birlikte,
İstençle duracağız güneşin altında,
Ve tehlikeli olacağız.
Ey kayıp ruhların Tanrısı, tanrılar arasında kaybolan Tanrı, neden buradayım ben?
Ama yine de, huzurumdan dolayı boş bir gurur duygusuna kapılmayacağım. Hapishanede bir hırsız, başka bir hırsızın güvencesi altındadır.
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Ne var ki, hatıra, rüzgârda bir an fısıldaşan ve sonra sesi hiç duyulmayan bir güz yaprağından başka nedir ki!
Bu kusursuz bir dünya, tam üstünlük dünyası, büyük mucizenin dünyası, Tanrı’nın bahçesindeki en olgun meyve, evrenin usta işi düşüncesi. Ama benim burada olma sebebim nedir? Ey Tanrı!
Istırabı ölen insan uykuda şu an.
Daha ne olduğumuzu bile bilmezken, ne olacağımızı tartışmanın ne anlamı var
Ne var ki, hatıra, rüzgârda bir an fısıldaşan ve sonra sesi hiç duyulmayan bir güz yaprağından başka nedir ki!
“Gerçekten, biz ikiz kardeşiz, ey Gece! Çünkü sen ifşa ediyorsun evreni, ben de ruhumu!”
Benim yolum senin yolun olmasa da, birlikte yürürürz, el ele.
Dost, içimdeki “ben” sessizliğin evinde yaşar, orada da sonsuza dek ulaşılmaz, yanına yaklaşılmaz olarak kalacaktır.
Ne söylediğime inanmanı, ne de yaptığıma güvenmeni isteyeceğim senden; çünkü sözlerim senin öz düşüncelerinin yankısından başka bir şey olmadığı gibi, eylemlerim de senin eylem arzunun yankısından başka bir şey değildir.
Hem dudağımdan dökülenlere hem de davranışlarıma inanmanı istemem; çünkü sözlerim senin kendi aklında algıladıklarındır ve işlerim gerçekleştirilen kendi arzularından başka bir anlam ifade etmez.
Ne var ki, hatıra, rüzgârda bir an fısıldaşan ve sonra sesi hiç duyulmayan bir güz yaprağından başka nedir ki!
Yenilgi, Yenilgim, yalnızlığım ve kimsesizliğim;
Binlerce zaferden değerlisin benim için.
Eğer sağ gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme atılmasından iyidir. Eğer sağ elin günah işlemene neden olursa, onu kes at. Çünkü vücudunun bir üyesinin yok olması, bütün vücudunun cehenneme gitmesinden iyidir.
Daha ne olduğumuzu bile bilmezken, ne olacağımızı tartışmanın ne âlemi var?
Sen benim derin düşüncelerimi anlayamazsın, ben de onları anlamanı istemem. Ben denizle baş başa olmak isterim.
Bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Şükranlarımı sunuyorum size haydutlar! Beni maskelerimden kurtardınız.
Güzellik, aynada kendini seyreden sonsuzluktur.
Gerçekten biz ikiz kardeşiz, ey Gece! Çünkü sen ifşa ediyorsun evreni, bende ruhumu.
Gerçekten, biz ikiz kardeşiz, ey Gece! Çünkü sen ifşa ediyorsun evreni, ben de ruhumu!
Sonra sevincim yalnızlıktan öldü.
Ne olduğumuzu bile bilmezken ne olacağımızı neden tartışıyoruz ki.
Ve içimizde ölen her şey için mezarlar kazacağız
Köpekse bunu duyduğunda kahkahalara boğuldu ve arkasını dönmüş giderken içinden dedi ki, “Kör ve ahmak kediler! Yazılı değil midir, hem ben hem de benden önceki atalarım bilmez miyiz ki duaya, inanca ve yalvarmalara karşı gökten yağan şey fare değil, yalnızca kemiktir.”
“Dostum, oğlumun elbisesi parçalandı; o tapınağa gitmeden önce onu tamir etmek zorundayım. Bana bir iğne veremez
misin?
Adam, kadına bir iğne vermek yerine, oğlu tapınağa gitmeden önce ona anlatması için verme ve alma üzerine ezberlenmiş uzunca bir nutuk attı.
Hem özgürlüğü hem de emniyeti keşfettim deliliğimde;
Yalnızlığın özgürlüğü ve anlaşılmış olmamanın verdiği emniyet hissi, çünkü biz delileri idrak edenler içimizdeki birtakım şeyleri de kendilerine esir ederler.
Deliliğimde hürriyetimi ve güvenimi buldum; tek başınalığın özgürlüğünü ve anlaşılmazlığın güvenliğini, çünkü bizi anlayanlar bizden bir şeyleri de tutsak edenlerdir.
Fakat benim en büyük acım bedensel değil.
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Daha ne olduğumuzu bile bilmezken, ne olacağımızı tartışmanın ne âlemi var?”
Özgürlüğü ve huzuru buldum meczupluğumda; yalnızlığın özgürlüğünü ve anlaşılmamış olmanın huzurunu. Çünkü bizi anlayanlar içimizdeki bir şeye de egemen olurlar.
Daha ne olduğumuzu bile bilmezken ,ne olacağımızı tartışmanın ne alemi var?
Bir narın özünde yaşadığım sırada, bir nar tanesinin
Bir gün bir ağaca dönüşeceğim ve rüzgar dallarımda şarkı söyleyecek, güneş yapraklarımın üzerinde dans edecek, böylece her mevsim güzel ve güçlü olacağım dediğini duydum.
Sonra başka bir nar tanesi konuştu:
‘Bende senin gibi genç olduğum zamanlar böyle düşünüyordum, fakat şimdi, tüm olanları ölçüp biçtikten sonra, umutlarımın beyhude olduğunu görüyorum.
Ama neden burada olmalıyım , Ey Tanrım? Ne doğunun ne batının peşinden koşan öfkeli bir fırtına, yerine getirilmesi imkansız bir arzunun yeni filizlenmiş tohumu, yanıp kavrulmuş bir gezegenin şaşkına dönmüş bir parçasıyım ben. Ey kayıp ruhların Tanrısı, tanrılar arasında kaybolan Tanrı, neden buradayım ben?
Daha ne olduğumuzu bile bilmezken ne olacağımızı tartışmanın ne âlemi var?
Sen benim derin düşüncelerimi anlayamazsın, ben de onları anlamanı istemem. Ben denizle baş başa olmak isterim.
Çalışmak, oynamak, şarkı söylemek, dans etmek ve sonra saati geldiğinde huzur içinde yatıp uyumak.
Kusursuz bir soyun bağrında yaşıyorum
Ne var ki, hatıra, rüzgarda bir an fısıldaşan ve sonra sesi hiç duyulmayan bir güz yaprağından başka nedir ki!
yalnızlıktan öldü.
benim kalbimden başka hiçbir kalp onun güzelliğini görmedi
hiç kimsenin umrunda değildik.
boşuna arıyorum onu.
Üçümüz kendi yalnızlığımızın içindeyiz, bizi birbirimize bağlayan aşk da derin, güçlü ve gariptir.
Senin gibiyim, ey Gece! Sessiz ve derin
Senin gibiyim, ey Gece! Karanlık ve çıplak
mezarlar kazacağız içimizde ölenler için
Sende, buldum kimsesizliği
Yenilgim, yalnızlığım, ve kimsesizliğim
Ne olursak olalım, var olmaya devam edeceğiz.
Hayatımızın daha güzel bir gelecek gibi bir hedefi olmasaydı, çok çekilmez olurdu.
İçimizde çok parlak bir gelecek vaat eden bir şey göremiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir