İçeriğe geç

Kaçak Kitap Alıntıları – Orhan Kemal

Orhan Kemal kitaplarından Kaçak kitap alıntıları sizlerle…

Kaçak Kitap Alıntıları

Bana sorarsan, insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
Düşünmek istemiyordu. Her zaman böyle, ne zaman düşünmek istemese, düşünmek istemediği şey kafasında ısrarla canlanır, rahatsız ederdi.
Yüz, insanın aynasıdır
Bu dünya tuhaf bir dünyaydı. Hiç umulmadık taşlar baş yarıyordu.
Ne derdi Muhsin Usta? Ölmek kolay, yaşamak zor oğlum, insan zor olanın üstesinden gelmeli. Ölmek, evet sırasında ama yaşamak için Yoksa ölmek, çileden nefsi nefisini kurtarmak için ölmek, düpedüz bencillik, hatta alçaklık, alçaklığın da dik âlâsıdır!
Anlıyordu. Muhsin Usta haklıydı. Adam öldürmek, çiftlik yakmakla önüne geçilemeyecekti bu işlerin. Ne haksızlık tükenecek, ne de malın mülkün sahipleri. Birini çekip vursan, ardından beşi, onu çıkıyordu. Şu halde?
Adam:
—Bir gün beni kaybedersen
—Ölürüm.
—Marifet ölmemek, yaşamakta!
—Biliyorum ama bana ölürüm gibi geliyor!
—Gelmesin, ölmek kolay, yaşamak zor. İnsanoğlu zora sarılmalı. Yılmamalı kolay kolay.
Yıl 1948. Memlekette bayrak bayrak dalgalanan, haksızlıklara, keyfi idareye, Artık yeter! diyen afişlerle çalkalanan demokrasi modası. Demokrat Parti iktidara gelince, sanki Sûru İsrafil ötecek, binler, milyonlarca yıllık ölüler mezarlarından ayağa kalkacak, mizan kurulacak, münkir nekir sorular soracak, herkesin defteri âmâl i açılacak, cezalılar cezalarını görecek, dünya pirü pâk olup, haksızlık ortadan kalkacak.
Gökyüzünde geniş kanatlarıyla bir alıcı kuş, sanki uçmuyor, akıyormuşcasına mavi gökten geçiyordu.
Zordur alışmamış insana başkasının kapısına gitmek, başkalarına avuç açmak..
“Düşünmek, sadece düşünmek neye yarardı?”
“Bana sorarsan, insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta. Ne için olursa olsun, öldürmek, yani Cenabı Allah’ın binasını yıkmak, büyük günah.
“Ne var ki ufacık oğluyla tek başına bu çekilmez yaşamı göğüslemeye çalışan kadına arka olmaktan çekiniyor, itle çuvala girmekten sakınıyorlardı.”
“Bu dünya tuhaf bir dünyaydı. Hiç umulmadık taşlar baş yarıyordu.”
Kişi, içinde bulunduğu mutluluğu ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu.
Bana sorarsan, insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
Ölmek kolay yaşamak zor oğlum. İnsan zor olanın üstesinden gelmeli.
Neden böyleydi bu dünya? Niçin insanın istediğince yaşamasına engel olunuyordu?
Bu dünya tuhaf bir dünyaydı. Hiç umulmadık taşlar baş yarıyordu.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Göz yaşlarını içine akıttı ama neredeydi?
Zordur alışmamış insana başkasının kapısına gitmek, başkalarına avuç açmak.
Yediği çanağa pislemek insanlık değildi, uzatılan dost elini ısırmak gibi hayvanlık.
insanı öldürmek kolay yaşatmak zor.Marifet yaşatmakta.
—CHP zamanında böyle miydi?
—Bırak yahu şunları
— Bırak ki bırak!
—İbadethaneleri depo yaptıydılar tekmil
—Bir de Meclis’te dan dun ediyorlar
—Etsinler yahu. Bu milletin gözü açıldı artık. Bu millet bir daha onları işbaşına getirmez!
—Millet aklını peynir ekmekle yemedi

Ölmek kolay, yaşamak zor. İnsan zora sarılmalı, yılmamalı kolay kolay
Düşünmek, sadece düşünmek neye yarar?
İnsanı öldürmek kolay, yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
Ne zaman düşünmek istemese, düşünmek istemediği şey kafasında ısrarla canlanır, rahatsız ederdi.
Yüz, insanın aynasıdır.
Bu dünya tuhaf bir dünyaydı
Neden böyleydi bu dünya? Niçin insanın istediğince yaşamasına engel olunuyordu?

Neden, niçin bırakılmıyordu insanlar dilediklerince yaşamaya!

On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Ölmek kolay, yaşamak zor oğlum, insan zor olanın üstesinden gelmeli. Ölmek, evet sırasında ama yaşamak için.. Yoksa ölmek, çileden nefsi kurtarmak için ölmek, düpedüz bencillik, hatta alçaklık, alçaklığın da dik alasıdır!
Ben nereye gidersem benimle birlikte gelir misin?
Kadın düşünmeden: Gelirim, dedi.
Ölüme?
Ölüme de!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Bıktım usandım, dedi. İnsanlarda hiç mi Allah korkusu kalmamış?Eri bırakıp yıllardır savuşmuş,yarı dul bir kadınım.Babalı yetimimle geçinebilmek için sabahlara kadar çamaşır yıkıyorum.Kimseye bir zararım yok.Başkalarının bana ne diye zararı dokunur bilmem ki?
El kapısı nedir bilir misiniz?Bilmezsiniz.Allah kimseyi el kapılarına düşürüp,el adamına avuç açtırmasın.El adamı gâvurdan beterdir.
-Anlıyorum bacı.Demek sen de benim gibi düşman sahabısın?
-Hem de nasıl!
-İyi ya,tabanca kalsın sende.Bana da senden zarar gelmez,rahat ol.Namluda tek bir kurşun kaldı.Gerekirse..
-Yok kardaşım yok.Elimi kana bulamak niyetinde değilim.Amma dedim ya,dünya azmış,belli olmaz!
Komşu çocukların her akşam evlerine dönen babaları vardı.Akşamları yollarını gözlerlerdi babalarının.Sonra koşarlar: Baba,babacığım! Ellerindekilerini alır,babalarıyla yan yana,evlerinin yollarını tutarlardı.Yalnız Hüseyin.O,geç vakitlere kadar yapayalnız kalır.Böyle yapayalnız kaldığı zamanlar arkasında elleri,sırtı duvara dayalı içinden ağlamak gelirdi.Onun da neden bir babası olmadığını düşünürdü..
Kişi, içinde bulunduğu mutluluğu ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu.
Neden böyleydi bu dünya? Niçin insanın istediğince yaşamasına engel olunuyordu?
Sevsen dersin. Seven erkek bülbül kesilir.
Bana sorarsan insanı öldürmek kolay, yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
Bu dünya tuhaf bir dünyaydı. Hiç umulmadık taşlar baş yarıyordu.
Demek ölümünde namuslusu namussuzu vardı.
Kişi içinde bulunduğu mutluluğu ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu.
Hayalleri güneş görmüş kar gibi eriyivermişti.
Çocuklar büyüyünce babalarına benzerler.
Gönül kimi sevdi güzel o çavuşum
Kafasında sanki anıların musluğu açılmıştı da, yaşayıp geçtiği eski yaşamı akıyordu.
Zordur alışmamış insana başkasının kapısına gitmek, başkalarına avuç açmak.
Bereketli, yemyeşil toprakları yukarıdan keskinlemesine vuran güneşi ile zengin Çukurova toprakları.
Bana sorarsan, insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
Yüz insanın aynasıdır
Bu dünya tuhaf bir dünyaydı hiç ummadık taşlar baş yarıyordu
Birden ağlayacak kadar hırslandı. Sahipsizlik Ah sahipsizlik diye iç geçirdi.
Düşünmek istemiyordu. Her zaman böyle, ne zaman düşünmek istemese, düşünmek istemediği şey kafasında ısrarla canlanır, rahatsız ederdi.
Kişi, içinde bulunduğu mutluluğu, ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu..
Düşünmek, sadece düşünmek neye yarardı?
İnsanoğlu zora sarılmalı. Yılmamalı kolay kolay.
Baba?
Babam?
Haşim Ağalar kadar paramız olsa
Olmaz ki
Olsa diyelim.
Oldu farzet.
O zaman?
Ne olur o zaman?
Dolu et alırdık!
insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.
nedir çektiğim ağzı karalardan?
“Demek ölümün de namuslusu, namussuzu vardı?”
“Kişi, içinde bulunduğu mutluluğu, ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu.”
“Ne haksızlık tükenecek, ne de malın, mülkün sahipleri. Şu halde?”
“İnsanoğlu zora sarılmalı. Yılmamalı kolay kolay.”
“Hâlâ iri yıldızların silinip parlatılmışlığı içindeki şıkır şıkır gökyüzüne baktı. Gecenin büyüsü bozulmuşçasına belli belirsiz bir grilik düşmüştü koyu karanlıklara.”
“Utanacak ne vardı? Bir erkeğe de bunca utangaçlık yakışmıyordu doğrucası!”
“Bana sorarsan, insanı öldürmek kolay yaşatmak zor. Marifet yaşatmakta.”
“Yukardaki içini biliyordu. Kulu bilmezse bilmesindi.”
Kişi, içinde bulunduğu mutluluğu, ancak onu yitirdikten sonra anlayabiliyordu.
Bir anlık bir çılgınlık: Bumm. Sonra artık ne yaşama hırsı, ne vicdan azabı, ne de çeşitli korkular Tabancayı şakağına yaklaştırdı. Parmağı kendiliğinden gitmişti tetiğe. Bir an, küçük küçücük bir an, sonra her şey dümdüz
Neden, niçin bırakılmıyordu insanlar dilediklerince yaşamaya!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir