İçeriğe geç

Kabuğunu Kıran İnci Kitap Alıntıları – Nadia Hashimi

Nadia Hashimi kitaplarından Kabuğunu Kıran İnci kitap alıntıları sizlerle…

Kabuğunu Kıran İnci Kitap Alıntıları

Beni korkutan hikayeler ve asla iyileşmeyecek yaralar vardı
Bütün cevaplar Kuran’dadır.
Biz Afganlar hayatı ve ölümü kırkar günlük periyotlarla işaretilemiştik, sanki ikisini de gerçekten vuku bulduğuna inanmak için süreye ihtiyaç varmış gibi
Sözlerden hançerlerimiz var..
İnsan ruhu, ne derler bilir misin, insan ruhu için? taştan sert, çiçek yaprağından narindir.
Okula gittiği o birkaç ayda bile sınıf arkadaşları yürüyüşüyle alay etmişler, öğretmen de onun bir şey öğrenemeyeceğiniz düşünmüştü sanki yürümekle öğrenmek birbiriyle alakalı şeylermiş gibi ona iyi davranmayacak vardı bunu biliyorduk ona çok üzülüyor duk
Sözlerden hançerlerimiz var.
“Kızların kaderi bu. Kız evlatlar ailelerine ait değildir. Başkalarına aittir.”
SHEKİBA
‘Adın hediye demek, kızım. Sen bana Allah’ın bir hediyesisin.’
Shekiba’nın adı gibi biri,yani elden ele geçen bir hediye olacağını kim bilebilirdi?
Bana verileni kabullenmek değil, kendi kaderimi yazmak istiyordum.
Bir şeyleri kendi başına bulamayanları kandırmak kolaydır.
Kızlar ailelerine aittir ve hep öyle kalırlar.
Nasip etmişmiş! Bir şeyi halledemeyince hemem nasip dersiniz!
Bir şeyleri kendi başına bulamayanları kandırmak kolaydır
Herkesin bir kaçış yoluna ihtiyacı vardır
Ölüme yakın yaşayanların kaybedeceği şey yok gibidir. Başkalarının düşünmeyeceği şeyleri düşünür, söyler ve yaparlar
“Ancak bazen sıranın dışına çıkmak gerekir. Bazen bir şeyi çok istiyorsan tehlikeyi göze alman gerekir.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Deniz suyu yalvarır inciye, kabuğunu kırsın diye
“Bu da onun kaçışıydı işte. Bedeninin onu götüremediği yerlere aklıyla gidiyordu.”
Bir kadın kaç acıya daha kucak açar..
Shekiba hediye demek. Sen bana bir hediyesin, kızım! Allah’ın bana çok güzel bir hediyesi.
~Afganistan gibi bir coğrafyada bunu söyleyebilen bir erkekti Shekiba’nın saygı değer babası.
Çünkü o Shekiba’ydı, kabul edildiği gibi kolayca verilebilen bir hediye.
Bacha Posh geleneği : Afganistan ve Pakistan’da uzun yıllardır süren bir gelenek. Erkek çocuğu olmayan aileler, kız çocuklarından birine erkekmiş gibi davranarak ona erkek çocuklarının yaptıkları işleri yaptırırlar. Kimileri de bu geleneğin, aileye katılacak bir sonraki çocuğun erkek olmasını sağlayacağına inanır.
~Nadia Hashımi Afganistan kültürünü tüm gerçeklikleri ile yansıtmış.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“İnsan ruhu taştan sert, çiçek yaprağından narindir.”
Khala Shaima,sence insan kaderini değiştirebilir mi?
Kaşını kaldırdı.
Söyle bakayım,sen kaderi nerden biliyorsun?
Bir cevabım yoktu.
Bilmiyorum.Madar-jan,Abdul Khaliq’le evlenmemin kaderim olduğunu söylemişti.Shala’nın Abdul Sharif’le,Parwin’in de Abdul Haidar’la evlenmesinin.
Peki,bu sabah? Kahvaltıda ne yedin?
Biraz ekmek yedim,çay içtim.
Ekmeği sana biri mi getirdi?
Hayır. Birinin bana ekmek getireceği düşüncesiyle neredeyse gülecektim. Getirmedi elbette! Kendim aldım.
Belki de bu sabah kaderinde kahvaltı etmek yoktu.Peki, ne oldu? Kaderimi değiştirdin mi?
Belki.Belki de çayla ekmek yemek kaderinde vardı.Belki kaderin oradadır,seni bekliyordur.
Peki ,herkes bunun dine hakaret olduğunu söylemez mi?
Allah’ın bize yazdığı kaderi değiştirmek?
Rahima,Allah’ı ne kadar derinden sevdiğimi bilirsin.Günde beş vakit tüm kalible namaz kılardım.Söyle bana,öyle şeyler diyenlerin hangisi Allah’la konuşmuş da gerçek kader hangisidir biliyormuş?
-Bir gün nasıl hiçbir şey göremez oldunuz?
-Kim demiş hiçbir şey göremiyorum diye?
-Su Kyi Sizin kör olduğunuzu söyledi.
-Ben mi? Kör mü? Gözlerimin görme yeteneğini yıllar önce kaybettiğim doğru, ama kör değilim.
-Peki sen? Sen kör müsün?
-Karanlıkla aydınlığı ayırt edebiliyorum o kadar.
-Burnun koku alıyor mu?
-Elbette.
-Ellerin hissediyor mu?
-Hissediyor tabii.
-Kulakların işitiyor mu?
-Daha ne istiyorsun ki? Hiçbir şeyin asıl özünü gözlerle göremezsin. Duyu organlarımız bizi yoldan çıkarmaya bayılır. En kandırıkçı olan da gözlerimizdir Onlara fazla bel bağlarız. Etrafımızdaki dünyayı gördügümüzü sanırız, ama algıladığımız
ancak yüzeydir. Nesnelerin gerçek tabiatlarını, özlerini tanımayı öğrenmemiz gerekir, ama gözler bu konuda bize
yardım etmekten çok bizi engeller Dikkatimizi dağıtırlar. Gözlerimizin kamaşmasına bayılırız.Gözlerine fazla güvenen kişi, diğer duyularını ihmal eder.
Gece pencereyi açar, ayı davet ederim
Yüzünü yüzümü yaslar, canıma can katar
Ölüme yakın yaşayanların kaybedeceği şey yok gibidir. Başkalarının düşünmeyeceği şeyleri düşünür, söyler ve yaparlar.
“Boş ver onları! Elmanın kıymetini bilmeyen elma bahçesini de hak etmez ”
Kitaplarda okuduğum yerlerin hepsini görmek isterdim
Sadece yok etmenin öğretildiği bir adamın bir şeyler yaratması çok zordu.
Ölüme yakın yaşayanların kaybedeceği şey yok gibidir. Başkalarının düşünmeyeceği şeyleri düşünür, söyler ve yaparlar.
İyileşmenin kötü yanı, bedeninin artık acıyı hissedecek enerjiyi bulmuş olmasıydı.
Deniz suyu yalvarır inciye,
Kabuğunu kırsın diye.
Ölüme yakın yaşayanların kaybedeceği şey yok gibidir.Başkalarının düşünmeyeceği şeyleri düşünür, söyler ve yaparlar.
Hayatlarımızın hiçbir anında dürüstlük yoktu.
sadece yok etmenin öğretildiği bir adamın bir şeyler yaratması çok zordu.
İki ülke de kurbanını sevdiğini iddia eden bir sapkın gibi, işgal ettikleri sınırları koruma vaadinde bulunuyordu.
Sözlerden hançerlerimiz var..
Kitaplarda okuduğum yerlerin hepsini görmek isterdim.
Deniz suyu yalvarır inciye,
kabuğunu kırsın diye.

Mevlana Celaleddin Rumi

İnsan ruhu, ne derler bilir misin, insan ruhu için? Taştan sert, çiçek yaprağından narindir.
Bak bana. Okumayı bildiğim için ne kadar şanslıyım. Karanlıkta bir mum gibi. Bilemediğim şeyi kendim öğrenebiliyorum. Bir şeyleri kendi başına bulamayanları kandırmak kolaydır.
Senin olmayan eşeğe binmeye kalkma .
Elmanın kıymetini bilmeyen elma bahçesini de hak etmez.
İnsan ruhu, ne derler bilir misin, insan ruhu için? Taştan sert, çiçek yaprağından narindir.
Kimse yeni bir şey öğrenme derdinde değil. Daha önce hiç yapmamış da olsalar, ne yaptıklarını bildiklerini sanıyorlar.
Doğuştan bilirkişi hepsi!
Hepimiz kendi köşemizde, duvarlarla çevrili bir halde yapayalnızdık.
Bilyeyi nereye göndermek istediğine dikkat et, demişti Abdullah.Sen sadece önündeki bilyeye bakıyorsun.Hedefe bakman gerek.
Karınca sürüsü için bir damla bile sel demektir.
“Karınca sürüsü için bir damla bile sel demektir.”
“İnsan ruhu, ne derler bilir misin insan ruhu için? Taştan sert, çiçek yaprağından narindir.”
Ona (kral) erkek evlat veren dokuz kadın, diğerlerinden daha üstün tutuluyordu. Bu dokuz kadına en güzel işlemeli elbiseler, en taze meyveler verilirdi. Onlar etrafta diğer kadınlardan daha gururlu dolaşırlardı. O becerikli döl yatakları sayesinde yerlerini sağlamlaştırmışlardı.
“Buradan başka her yerde olmak istiyordum.”
-Shaima! Ne yapayım? Demek ki Allah onlara bunu nasip etmiş.
-Nasip etmişmiş. Bir şeyi halledemeyince hemen nasip dersiniz.!
Ne kadar ağır olursa olsun, bir şeylerle meşgul olunca güneşin daha çabuk battığını fark etti.
Ben ilk bacha posh değildim.

Bacha posh; Afganistan’da ve Pakistan’da uzun yıllardır süren bir gelenek. Erkek çocuğu olmayan aileler, kız çocuklarından birine erkek çocuklarının yaptıkları işleri yaptırırlar. Kimileri de bu geleneğin, aileye katılacak bir sonra ki çocuğun erkek olmasını sağlayacağına inanır.

Başına bir iki kez kötü şeyler gelen biri mutlaka yeni acılar çekerdi çünkü kaderin yeni ağlar sürmesi zor olmazdı.
Bilyeyi nereye göndermek istediğine dikkat et, demişti Abdullah.Sen sadece önündeki bilyeye bakıyorsun.Hedefe bakman gerek.
Kitaplarda okuduğum yerlerin hepsini görmek isterdim.Bu da onun kaçışıydı işte.Bedeninin onu götüremediği yerlere aklıyla gidiyordu
Herkesin bir kaçış yoluna ihtiyacı vardır.
Küçük bir kızdım, sonra değildim.
Bacha posh’tum, sonra değildim.
Kız evlattım, sonra değildim.
Anneydim, sonra değildim.
Karınca sürüsü için bir damla bile sel demektir.
Ancak bazen sıranın dışına çıkmak gerekir. Bazen bir şeyi çok istiyorsan tehlikeyi göze alman gerekir.
Kimse yeni bir şey öğrenme derdinde değil. Daha önce hiç yapmamış da olsalar, ne yaptıklarını bildiklerini sanıyorlar.
Doğuştan bilirkişi hepsi!
İnsan ruhu, ne derler bilir misin, insan ruhu için? Taştan sert, çiçek yaprağından narindir.
ne derler bilir misin, insan ruhu için? Taştan sert, çiçek yaprağından narindir.
Hayatımızım hiçbir anında dürüstlük yoktu.
Elmanın kıymetini bilmeyen elma bahçesini de hak etmez.
Elmanın kıymetini bilmeyen elma bahçesini de hak etmez.
Senin olmayan eşeğe binmeye kalkma
Bak bana. Okumayı bildiğim için ne kadar şanslıyım. Karanlıkta bir mum gibi. Bilemediğim şeyi kendim öğrenebiliyorum. Bir şeyleri kendi başına bulamayanları kandırmak kolaydır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir