İçeriğe geç

Kabala Kitap Alıntıları – A. Ekrem Ülkü

A. Ekrem Ülkü kitaplarından Kabala kitap alıntıları sizlerle…

Kabala Kitap Alıntıları

&“&”

Tanrı Musa’ya, Harun’un Yom Kipur dualarını yönetmesi gerektiğini söyler. Tanrı’ya Israiloğulları için yalvarmak, onların dualarını göklere taşımak, günahları için af dilemek Harun’un göreviydi. Duanın içindeki ana olay iki keçi için kura çekmekti. Keçilerden biri kurban edilir ve kanı Çardağın en içteki en kutsal yerine serpilirdi, Kutsalların Kutsalına. Diğer keçi ‘günah keçisi’ olurdu. Harun ellerini üstüne koyar ve ulusun günahlarını itiraf ederdi, sonra Günah keçisi uçurumdan aşağı fırlatılırdı, simgesel olarak baş ında insanların suçunu taş ıdığına inanılırdı.
Kübit: (Dirsek) Antik çağlarda bir erkeğin dirseğinden parmak ucuna kadar olan uzunluğu simgelemekteydi. Piramidin ölçüsü olarak kullanılan kübit, eski Mısırlıların kullandığı bir ölçü birimidir. Bir kübit’in uzunluğu bir metreye çok yakın olmakla birlikte, metreden daha hassas bir birimdir Çünkü bu ölçü dünya çevresine göre değişen herhangi bir meridyen uzunluğuna göre değil, kutup ekseninin uzunluğuna göre hesaplanmıştır.
Tevrata göre yaratılış İsanın doğuşundan ya da Miladi takvim başlangıcından 3761 yıl önce başladı, Buna göre bu gün Yaratılışın 5768’inci yılındayız.
Theodor (Binyamin Ze’ev) Herzl: (1860-1904) Siyonizm hareketinin kurucusu, yazar, oyun yazarı ve gazeteciydi. Gerek yazılarıyla ve gerekse bitmez tükenmez politik ilişkileriyle tüm yaşamını Siyonizm hareketine adamıştı. Yaşarken Siyonizm’in gerçekleştiğini göremedi ama ektiği tohumlar ve harekete katkılarından dolayı, Yahudilerin en önemli Ulusal Kahramanlarından bir oldu.
Büyük İskender: M.Ö. 336-323 yılları arasında Makedonya kralı, ünlü düşünür Aristo’nun öğrencisiydi.
Aslan Yürekli Richard (1157 -1199) Eyyûbîler üzerine Papa III. Clemens’in teşvikiyle düzenlenen Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) Fransa, İngiltere kralları ile Almanya imparatorunun kumandasında yapıldı. Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard, deniz yoluyla Filistin’e sâhilden gelip, Sur’da karaya çıktılar. İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard, Eyyûbîlere esir düştü. Selâhaddîn Eyyûbî, Hıristiyanlara karş ı büyük bir âlicenaplık gösterdi. Arslan Yürekli Richard’ı serbest bıraktı. Hıristiyanların kutsal yerleri ziyâretine izin verdi. Hıristiyan âlemin bütün olanakları ile hazırladığı Üçüncü Haçlı Seferi, dördüncü yılın sonunda, yenilgi ile sonuçlanmıştır.
İlk Kabalistler, Sefer Yezirah’da, şu önermeyi yaparlar; Tanrıyı sezebilmek için “kalbinizi hiçbirşey düşünmeden, ağzınızı da konuşmadan kapalı tutun ve eğer kalbiniz çarparsa oraya geri dönün”
1492 Yılında İspanya Kralı Ferdinand’ın Yahudileri İspanyadan kovma emri üzerine, Yahudiler bir kez daha geleneksel kaderleri olan sürgün ve göç ile karş ı karş ıya kalmı şlardı.
“Musanın doğasını bilgeliğin, ışığında keşfetmeliyiz.
Bu gün dünyada 5 milyon ABD ve 6 milyon İsrail’de ve diğer ülkelerde yerleşmiş, yaklaş ık 13-14 milyon Yahudi yaşamaktadır. Yaklaş ık 2 milyon Avrupada diğerleri de Latin Amerika, Kanada başta olmak üzere, Afrika, Avusralya ve Asya’ya yayılmı şlardır.
İngiltere’nin Filistin topraklarında kurulacak bir İsrail devletini destekleyeceği sözü üzerine, Yahudiler ülkeye göç etmeyi sürdürdü.
Bundan sonraki durgunluk döneminin ardından patlayan 1. Dünya savaş ı sonunda dünya haritası değişti. Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde kalan bütün Ortadoğu iki büyük parçaya bölündü. Bir yarısı Fransa’nın (Fransız Mandası), diğer yarısı da İngiltere’nin (Britanya Mandası) kontrolü altına girdi. Fransız Mandası kuzey kısmını, Britanya Mandası ise güney ve doğu kısımlarını kapsıyordu. Bu bölgelerde, merkeze bağlı, organize olmamı ş kavimsel cemaatler halinde, Osmanlı İmparatorluğu’nun tebaaları olan Araplar yaş ıyorlardı. Britanya Mandası Şeria Nehri’nin batı kıyısından Akdeniz’e kadar olan kısım ile Şeria Nehri’nin doğu kıyısında Mevera-ı Ürdün olarak bilinen bölgeyi kapsıyordu. Britanyalılar bu alana “Filistin” adını verdiler.
1942 yılı başlarken, Avrupa ve Sovyetler Birliği’nde yaşayan toplam Yahudi sayısı 11 milyondu. Bunlardan yaklaş ık 9 milyona yakını Almanların kontrolunda yaş ıyordu. Tahminlere göre 1938 ile 1945 yılları arasında yaklaş ık 6.000.000 Yahudi’nin katledildiği hesaplanmaktadır. Bu rakam Avrupa’daki tüm Yahudi nüfusunun neredeyse yarısını oluşturuyordu. Batı Avrupa Yahudiliği hemen hemen tamamıyla ortadan kaldırılmı ştı. Ancak bu büyük kıyım Doğu Avrupa Yahudi cemaatinin sonunu getirdiyse de, dolaylı olarak 2.000 yıldan sonra ilk Yahudi devleti olan İsrail Devleti’nin yeniden doğuşuna da neden olmuştur.
19. yüzyıl sonlarında, Avrupanın değişik ülkelerinde yaşayan ve eskiye oranla toplum tarafından daha fazla kabul gören Yahudi ırkının şansı, gördükleri dı şlanma, zulüm ve hatta kıyımlara karş ın artık düzelme dönemine girmişken bu kez de başlayan l. Dünya savaş ı ile yeniden tersine döndü. Yerleştikleri ülkelerin ordularında Yahudi Yahudi’ye karş ı savaştı ve savaş sonunda 140.000 Yahudi öldü. Avusturya ordusunda, Alman ordusunda, Rus ordusunda, Fransız ordusunda olmak üzere toplam 1.5 milyon Yahudinin I. Dünya Savaş ı’nda savaştığı bilinmektedir. I. Dünya Savaş ı Yahudiler için felaket niteliğinde olan bir tepki zincirini de tetikledi. Bu tepki zincirinin iki önemli halkası Rus Devrimi ve Almanya’da Nazi Partisi’nin yükselişi oldu.
1881 ile 1914 yılları arasında, her yıl ortalama 50.000 kadar ve toplamda da 2.5 milyon Yahudi Doğu Avrupa’yı terk etti ve bunların çoğu Amerika’ya gitti.
Türkler, ilişkide oldukları her dönemde Yahudilere karş ı geleneksel olarak iyi davranmı şlardır. Osmanlı İmparatorluğu giderek büyür ve genişlerken, Türkler İsrail’e geldi ve “Muhteşem Süleyman” olarak bilinen Osmanlı sultanlarının en büyüğü Kanûnî Sultan Süleyman, Kudüs’ün bugün bile ayakta duran şehir duvarlarını yeniden inşa ettirdi. İlginç olan şudur ki Süleyman, Salomon’un Türkçe’sidir ve günümüzdeki Eski Kudüs Şehri’ni belirleyen duvarlar onun tarafından yaptırılmı ştır. Bu dönemde çok sayıda Yahudi, İsrail toprağına, özellikle de Tsfat (Safed) şehrine geri dönmeye başladı. 100 yıldan kısa bir sürede Tsfat’ın nüfusu 300 aileden 10.000 kişiye çıktı. Bu dönem zarfında Tsfat, Yahudi bilginliğine şaş ırtıcı katkılarda bulundu.
Bunun üzerine Yahudilerin binlercesi, tarihî olarak Yahudilere her zaman çok iyi davranmı ş olan Osmanlı İmparatorluğu’na göç ettiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun Sultânı II. Bayezid onlara kapılarını açarken şöyle dediği söylenir: “İspanya Kralı Ferdinand’ın akıllı bir adam olduğunu söylüyorlar ama aslında aptal. Hazinesini bana gönderiyor.”
İberya Yarımadası’ndaki son Müslüman kalesi olan Granada’nın düştüğü 1492 yılında, İspanya’daki yaklaş ık 800 yıl süren Müslüman hâkimiyeti sona erdi ve İspanya, tamamıyla Hıristiyan bir ülke oldu. Kısa zaman sonra İspanya kıralı Ferdinand, Yahudileri İspanya’dan kovmaya karar verdi. Bu kez kararnameleri, Hıristiyanlığı seçen Yahudileri değil, hiçbir zaman din değiştirmeyenleri hedef alıyordu.
11. ile 13. yüzyıllar arasında toplam on Haçlı Seferi yapıldı: Birinci Haçlı Seferi, (1095-1099) sırasında Kudüs Müslümanlardan alındı, şehirdeki Müslüman ve Yahudi halk kılıçtan geçirildi ve Haçlı yönetimi altındaki Kudüs Lâtin Krallığı kuruldu. İkinci Haçlı Seferi, 1147-1149 tarihleri arasında, Hıristiyanlar Türklerin eline geçen topraklarını geri almak için örgütlendi ama başarısızlıkla sonuçlandı. Üçüncü Haçlı Seferi, 1189-1192 yılları arasında, Mısır Sultanı Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü yeniden ele geçirdikten sonra örgütlendi. Kral Aslan Yürekli Richard’ın katıldığı bu sefer de başarısızlıkla sonuçlandı. Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204) sırasında Romalı Papa’nın hakîmiyetini kabul etmeyen, Yunanca konuşan Doğu Ortodoks Hıristiyanların yaşadığı Konstantinopolis fethedildi.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Haçlı seferlerinin ilkini, Papa II. Urban, 1095 yılında, kısmen Müslümanlar tarafından kuşatılmı ş olan Konstantinopolis’teki Hıristiyanların yardım çağrısına cevaben başlattı. Amacı “kâfirleri” (Hıristiyanların diğer tektanrılıları adlandırdığı gibi) püskürtmek ve Kutsal Toprakları geri almaktı.
En iyi fırsatlardan biri de, 711 yılındaki Müslüman fethinden itibaren İspanya oldu. Gerçekten de orada koşullar Yahudiler için o kadar iyiydi ki günümüzde Yahudi aleminin yarısı Sefarad, yani “İspanyol” olarak bilinir. (Diğer yarısı daha sonra Aşkenaz, yani “Alman” olarak bilinecektir.)
Liderlik yeteneği çok güçlü olan Bar Kohba bütün Yahudi halkını etrafında birleştirmeyi başardı. Romalıları yendi ve İsrail toprağından kovdu, bağımsızlık ilan etti, hattâ para bastırdı. Böyle bir olay Roma İmparatorluğu tarihinde ilk kez yer alıyordu.
25 yıl süren savaşta her iki taraf da büyük kayıplar verirler ve sonuçta, savaş ı Yahudiler kazanır ve Yunanlılar da evlerine dönerler. Antiohos’un yasaklarına ve vahşetine dayanamayan Yahudilerin isyanı, dünyadaki ilk ideolojik/dînî savaştır. Yunanlılar 25 yıl süren bu özgürlük savaş ından ancak M.Ö. 142 yılında Selevki hükümdarı Demitrius zamanında bıkarlar ve Matatya’nın beş oğlundan tek hayatta kalanı Şimon’la barı ş anlaşması imzalarlar.
Yunanlı Büyük İskender, M.Ö. 333 yılında Pers İmparatorluğu’nu fethettiğinde, doğal olarak Pers hakimiyetinde bir eyalet sayılan İsrail’i de işgal eder. Bu sırada Yahudi tarihindeki ilk Tevrat çevirisi de yapılır ve Tevrat kısa zamanda Yunanca’ya çevrilir (M.Ö. 3. yy). Bu Tevrat çevirisi, çeviriyi yapan 70 rabi’den esinlenerek “Septagent” diye adlandırılmı ştır. Yahudiler, Yunan yönetiminde, 165 yıl boyunca ayrı ve özel bir toplum olarak gelişmeye devam ettiler.
MÖ 535 yılında Kudüs’e dönen 42,000 Yahudi, hemen Kudüs’ü yeniden inşa etmeye başladılar.Tapınağın (Bet-Amikdaş’ın) yeniden inşaası, Ester’in oğlu olma olasılığı oldukça kuvvetli olan Pers Kralı II. Darius’un kutsanmasından sonra yeniden başladı. Çalı şmalar M.Ö. 515 yılında tamamlandı ve Bet-Amikdaş yeniden Tanrıya adandı.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Babilliler, İsrail’den geri kalan bölgeleri kendilerine bağlı eyaletler haline getirmek amacı ile İsrail’e doğru yürüyüşe geçtiler. Bu sırada ölen Yehoyakim’in yerine, oğlu Yehoyakin kıral oldu ama kırallığının 3. ayında, Nebukadnetsar Kudüs’e girdi, Tapınağı yıktı, şehri yağmaladı, seçme yahudi sanatkârları, bilge kişileri, en zeki ve parlak, toplam 10.000 kişiyi Babile sürgüne yolladı. Dünyadaki en eski Diaspora toplumu Babil cemaatidir.
En sonunda, Asur imparatoru Sargan II, Kuzeydeki İsrail Krallığını zapteder. Ülkenin kuzeyinin tümü artık Asur imparatorluğunun kontrolu altındadır. Kuzeydeki Yahudi kabileleri Asur imparatorluğunun tümüne dağıldılar. Bu 10 kabileye ne olmuştu? Dünyanın birçok yerinde, özellikle uzakdoğu’da bu kayıp 10 kabileden geldiklerini iddia eden birçok insan bulunmaktadır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Süleymanın ölümünden sonra, oğlu Rehoboam, Şekem’e gelerek krallık tahtına oturdu. Bunun üzerine kuzeydeki 10 kabile Rehoboam’ın kırallığını tanımadığını bildirdi ve “İsrail” adı ile yeni bir krallık kurdular. Rehoboam’ın kırallığı, sadece güneydeki Yahuda ve Benyamin kabileleri tarafından benimsendi ve onların ülkesinin adı da “Yahuda” oldu. Bundan sonra Yeroboam’ın ve ailesinin baş ına gelmeyen kalmadı, Tanrı lanetlerinin ardı arkası kesilmedi ve Kral Yeroboam 22 yıl krallık ettikten sonra öldü
Her çıkışın bir inişi vardır. Süleyman da kendisini ve Yahudi ulusunu zirveye taşımış ama insanî zayıflıkları nedeni ile orada tutamamıştır. Üstelik Tanrıya verdiği sözde de sebat edemediği için Tanrıyı da kızdırmıştır. Tanrı da “başka ilahların ardınca gitme” diye emrettiği halde buna uymayan Süleymandan kırallığı çekip alacağını, ama bunu, Davud’un hatırı için oğlunun kırallığı zamanında yapacağını bildirir. [1. Krallar/1. Kings/1 Melahim 11:9]. Süleymanın emri altına aldığı kabileler isyan etmeye başlarlar, İsrailin 12 kabilesinden kuzeyde yerleşik olan 10 kabile kırallıktan çekilir güneydeki 2 kabile ile gerginlikler yaşanır. İşler kötüye giderken, kıral Süleyman 40 yıllık kırallıktan sonra 52 yaşında ölür.
srail krallığı, dünyanın en büyük krallığı olmuştur. “Ve kıral Süleyman zenginlikçe ve hikmetçe dünyanın bütün kıallarından daha büyüktü” [1. Krallar/1. Kings/1 Melahim 10:26]
Kral Süleyman, altın, gümüş ve ziynete doymuş ancak güzel kadınlara doymamıştır.
Süleyman, babası Davudun Tanrı adına bir Mâbet yapmak istediğini, hatta bunun Tanrı emri olduğunu biliyordu, şimdi sıra ona gelmişti. Başlarında Adoniram’ın bulunduğu binlerce kâhya (Kalfa) ve yüzbinlerce işçi ile, Kral Süleyman’ın krallığının dördüncü yılında, İsrailoğullarının Mısır diyarından çıkı şlarının 480. yılında, Mabedin yapımına başlandı. Tevrat, mâbedin yapım aşamalarını, kullanılan malzemelerden, en ince ölçülerine kadar bütün ayrıntıları ile anlatır. Mabedin inşası yedi yıl sürer. Ortaya muhteşem bir yapı çıkar. Mâbet tamamlandıktan sonra, Ahit sandığı onun için ayrılan yere konur ve Süleyman uzun bir söylev ile Mabedi Tanrı’ya adar.
Kral Davud Yahudi tarihinin en önemli kişilerinden biridir. 40 yıl boyunca İsrail kralı olarak hükmetmiş, 70 yaşında ölmüştür. Davud Kudüs’ü başkent yapar yapmaz şehrin kuzey sınırındaki küçük bir tepeyi, o toprakların sahibi olan Yebusi Aravna’dan satın alır. [ll. Samuel 24:18-25]. Bu tepe Moriah Dağı’dır. RABBİN, toplantı çadırında olan gezici tapınak yerine artık, kendisine kalıcı bir tapınak yapması emrini hatırlayan Davud [II.Samuel 7:11-13], bu emri yerine getirmek için buraya büyük bir tapınak yaptırmayı planlamaktadır ancak bu tapınağın inşaasını, Kral Davud yerine oğlu Süleyman tamamlayacaktır. Burası, Tevratta yazıldığına göre, Abram’ın İshak’ı kurban etmeye gittiği yerdir.
(5)Babana ve anana hürmet et, ta ki Allahın RABBiN sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun.

(6)Katletmeyeceksin.

(7)Zina etmeyeceksin.
(8)Çalmayacaksın.
(9)Komşuna karşı yalan şehadet etmeyeceksin.
(10)Komşunun evine tamah etmeyeceksin; komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşşğine, yahut komşunun hiç birşeyine tamah etmeyeceksin.”

Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Buraya yakla ş ma: çar ı klar ı n ı ayaklar ı ndan ç ı kar, çünkü üzerinde durdu ğ un yer mukaddes toprakt ı r. Ve dedi: Ben baban ı n Allah ı , İ brahimin Allah ı , İ shak ı n Allah ı , ve Yakubun Allah ı y ı m. Ve Musa yüzünü örttü; çünkü Allaha bakma ğ a korkuyordu ve RAB dedi: Gerçekten M ı s ı rda olan kavm ı m ı n s ı k ı nt ı s ı n ı gördüm… ve onlar ı M ı s ı rl ı lar ı n elinden kurtarmak için, ve onlar ı o diyardan iyi ve geni ş bir diyara, süt ve bal akan diyara… ç ı karmak için indim … Ve ş imdi gel, ve benim kavm ı m ı , İ srail o ğ ullar ı n ı , M ı s ı rdan ç ı karmak için seni Firavuna göndereyim..
60 yaş ına gelen İshak’ın eşi Rebeka’dan Yakub ve Esav adları verilen ikiz oğulları olur. Çocuklar ergenlik dönemine geldiklerinde, Yakub Esav’dan sonra doğduğu halde, annesi Rebeka’nın da yönlendirmesi ile artık gözleri görmeyen babası İshak’ı kandırarak ondan ilk erkek çocuğa verilen ve veliahtlık anlamına gelen Behorluk duasını alır. Ağabeyi Esav’ın kendisini öldürmesinden korkan Yakub hemen Haran’a kaçar. Yakub Haran’da 4 kez evlenir ve 12 oğlu ile bir kızı olur.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
60 yaş ına gelen İshak’ın eşi Rebeka’dan Yakub ve Esav adları verilen ikiz oğulları olur. Çocuklar ergenlik dönemine geldiklerinde, Yakub Esav’dan sonra doğduğu halde, annesi Rebeka’nın da yönlendirmesi ile artık gözleri görmeyen babası İshak’ı kandırarak ondan ilk erkek çocuğa verilen ve veliahtlık anlamına gelen Behorluk duasını alır. Ağabeyi Esav’ın kendisini öldürmesinden korkan Yakub hemen Haran’a kaçar. Yakub Haran’da 4 kez evlenir ve 12 oğlu ile bir kızı olur.
Tanrı’nın söz verdiği gibi Sara gebe kalır ve bir oğul doğurur. 100 yaş ına gelmiş olan İbrahim, doğan çocuğun adını İshak koyar. Bir oğul doğurduğu için statüsü güçlenen Sara’nın isteği üzerine, İbrahim ona bir oğul doğurmuş olan cariye Hacar’ı ve oğlu İsmaili, İshak’ın sütten kesildiği gün düzenlenen bir şenlik sonrası, kabileden uzaklaştırarak çöle gönderir.
“Ve Allah İ brahime dedi: Ve sen ise, sen ve senden sonra zürriyetin, nesillerince, ahdimi tutacaks ı n ı z. Sizinle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda tutaca ğı n ı z ahdim budur; aran ı zda her erkek sünnet olunacaktır
Tanrı o zaman 99 yaş ında olan Abram’a 90 yaş ındaki Sara’nın hamile kalacağını söyler. İshak işte böyle doğmuştur. Sara hamile kalmadan önce Tanrı Abram’a şöyle der: “Ve Allah dedi; Gerçek senin kar ı n Sara sana bir o ğ ul do ğ uracak; ve onun ad ı n ı İ shak koyacaks ı n; ve onunla ve ondan sonra zürriyetiyle ahdimi ebedi olarak sabit k ı laca ğı m. Ve İ smaile gelince, seni i ş ittim; i ş te onu mubarek k ı ld ı m, ve onu semereli edece ğ im, ve onu ziyadesiyle ço ğ altaca ğı m; on iki beyin babas ı olacak, ve onu büyük millet edece ğ im …… Ancak antla ş mam ı gelecek y ı l bu zaman Sar’n ı n do ğ uraca ğı İ shak’la sürdürece ğ im” [Tekvin-Genesis-Bereşit 17:19-21] Yani İshak, Abram’ın yani Yahudilerin misyonunu sürdürecek olan kişidir.
Ancak, Abram’ın hiç çocuğu yoktu, kendisinin ve eşi Saray’ın yaş ı da çocuk sahibi olmak için çok geçmişti, bu duruma çözüm olarak, Sara’nın istegi üzerine Abram ikinci eş olarak Hacar’ı alır; ilişkilerinden İsmail (Yişmael) adında bir çocukları olur. Birazdan göreceğimiz gibi, daha sonraİsmail, aileden ayrılacak ve kendi soyunu kuracaktır. Yahudi ve Arap geleneğine göre Arapların İsmail’in soyundan geldigi kabul edilmektedir.
Yahudi tarihi, (Bkz.10) Bereşit Kitabının 12. bölümünde yazılan, Tanrı’nın Abram’a ilk konuşması ile başlar “Ve RAB Abram’a görünüp dedi; Bu memleketi senin zürriyetine vereceğim; ve kendisine görünmüş olan RABBE orada bir mezbah yaptı” [Başlangıç-Genesis-Tekvin-Bereşit 12:7
Abram Mezopotamya’da (bugünkü Irak) Ur Kasdim’de doğduktan sonra babasıyla göç ettiği Haran’da (bugünkü kuzey Irak/Mezopotamya) Tanrı’dan ileride İsrail toprağı olacak olan Kenaan’a, Vaad Edilmiş toprağa gitme talimatı almı ştı. Tanrı Abram’a “Toprağından… sana göstereceğim toprağa git.” demişti [Başlangıç-Genesis-Tekvin-Bereşit 12:1]
İbrahim’in dini ve kökeni konusunda farklı bir görüş B. Ömer Büyüka tarafından ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre; “Bilginlerin çoğuna göre İbrahim ya Kalde’li veya İran’lıdır… İbrahim dini Abhazcanın yansıttığı inancın tıpkısıdır. İbrahimin vatanı olan Harran, Kokazik bir ortamın ortasında ve adı da çevresindekiler gibi Abhazca olup Har-yurdu demektir… İbrahimin soyunu zamanımızda alı ş ılmı ş bir isimle belirtirsek Hurri, Subar, Asuva, Tabal adlarından birini kullanacağız ki hepsi de aynı yola çıkar ve Kokaziktir. Zaten İbrahimin sarı ş ın olduğunu yazanlar da var ki ayrıca buna göre de onun Kokazikliği belirmektedir. Sonsuz güzelliği ile ünlü bulunan karısı Sara’nın bu adı da Kafkas ulus adlarındandır ve bu kadının aslını gösterir”.
Yahudi Tarihi, tarihin babası olarak bilinen Halikarnaslı (Bodrum) Herodot’tan yaklaş ık 1.300 yıl önce M.Ö. 18. yüzyılda ya da bugünden yaklaş ık 3.700 yıl önce yaşadığı varsayılan Abram’ın (İbrahim’in) öyküsü ile başlar. Abram Bereşit’te (Tevrat’ın I. bölümü) ortaya çıktığında 75 yaş ındadır ve sadece Yahudi tarihinin değil, diğer Ortadoğu dinleri olan Hrıstiyanlık ve Müslümanlığın da, en önemli kişiliklerinden biridir.
Ama giysiye bakmak yerine, giysinin altındaki bedene bakanlar daha çok bilirler
Bazı ahmaklar güzel görünüşlü bazı giysileri gördüğünde Daha dikkatle bakarlar. Ama giysinin özü beden; Bedenin özü ise ruh’tur.
“kim Tevrat’ın birçok öykü ve sıradan sözcüklerden ibaret olduğunu söylemişse o insanoğluna yazık! Eğer öyle olsaydı, biz şimdide sıradan sözcüklerle onların hepsinden daha iyi bir Tevrat oluşturabilirdik.
Bazı Kabalistler, Kabala’nın ilk insana, ilk günahından sonra, yaratılı ştaki soyluluğuna ve mutluluğuna yeniden kavuşmasına yardımcı olması için melekler aracılığıyla cennetten indirildiğini kabul ederler. Diğer ibrani yasa koyucuları ise, gizli Kabala bilgilerinin, 40 gün boyunca Sina dağında kalan Musa’ya, doğrudan dogruya, Tanrı tarafından verildiğini öne sürerler. Bu kurama göre; Musa da kutsal ruhun bu ödülünü, paylaşmak üzere 70 yaşlı bilgeye iletir. Onlar da kelime kelime ve ağızdan kulağa kendilerinden sonrakilere geçirirler. Peygamber Ezra’ya kadar böyle gelen gelenek, Ezra başkanlığında, yasa (Tevrat) ile birlikte yazıya geçirilir.
Geleneğe göre, Kabala İ.Ö. 1800’lerde Kudüs’de, Abram (Hz. İbrahim)’in “Doğruluk Kralı” olarak bilinen Salem (Kudüs) Kralı Melkisedek tarafından kutsanması (inisiye edilmesi) ile başlamı ştır. [Tekvin14.18]. Bu durumda mistisizmin, anılan tarihten çok daha önceleri, M.Ö. 12. yy.da Sina dağında Tevrat’ın verilmesinden de önce başlamış olduğu anlaşılıyor.
Horeb dağında, tükenmeden yanan çalı ateşinin ortasından kendisine seslenen ve ona görevini bildiren Rab’ba (Tanrı), Musa “Senin adını sorarlarsa onlara ne söyleyeceğim?” diye sorduğunda Allah Musaya; “BEN, BEN OLANIM; İsrail oğullarına böyle diyeceksin; Beni size BEN’im gönderdi.”
Bazı ahmaklar güzel görünüşlü bazı giysileri gördüğünde daha dikkatle bakarlar. Ama giysinin özü beden; bedenin özü ise ruhtur."
Ama melekler dünyaya indiğinde, bu dünyanın giysilerini giydiler. Onlar bu dünyaya uygun giysileri giymediklerinde, bu dünyaya dayanamazlardı ve dünya da onlara dayanamazdı. Bu nedenle bu Tevrat öyküsü (de)Tevrat’ın giysisidir."
O ki ruhları , melekleri yapar. [Mezmurlar 104:4]"
Tanrı bize, birçok derin yollarla bazı kavrama güçleri vermiştir. O’nun dünyayı yaratma sürecinde hem O’ndan ayrı bir parça olmamızı hem de O’nunla ortak olmamızı ister."
Eski büyük Kabala bilgeleri, cahil, ham ve tutarsız insanların önüne bilgelik incilerini sermediler, temiz olmayanları, temizlenmeye niyetli olmayanları bilgelik mabedine sokup, kirletmediler."
Kabala öğretisinde, bir çok kez mantığın kabul edemeyeceği veya batıl inanç olarak yadsınacak görüşler, savlar ve açıklamalar da sunulur. Oysa başlangıçta kabul edilemeyen bu görüşler, yaşamın ileri evrelerinde, değişen ve gelişen anlayışla pek güzel benimsenebilir ve uygulanabilir. İşte bu görüşler, sadece kişisel gelişme ve evrimle elde edilebildiğinden, gerektiğinde öğreti dışından olanlara da anlatılabilir ama ne yazık ki gerekli alt yapıya sahip olmayanlar tarafından anlaşılamazlar."
Talmud’da yazılan öykülerden birine göre, Merkava uygulamasına kalkışan dört kişi arasından biri ölmüş, diğeri delirmiş, öteki dinden çıkmış ve yalnızca Rabbi Akiba ben Joseph gerçek bir düşsel deneyimi sonuçlandırabilmiştir."
Tanrı, Musa’nın beklediği gibi kendisini tanıtacak ama aynı zamanda da sınırlayacak belirli bir ad vermemiş, her türlü belirlemeyi aşan ancak buna karşın kendisinden başka hiçbir şeyi belirlemeyen ve anlatmayan dolayısı ile kendisi ile karşılaştıracak hiç bir şeye de yer vermeyen, benzersizliğini ve sonsuzluğunu anlatmıştır."
sinagoglarda bilginler ve öğretmenler tarafından yapılan Akademik eğitimde işlenen konuların ve bu konular hakkında bilginlerin görüşlerini toplayan kitaptır. Bütün rabbinik tartışmaları temel alan ve Dîni yasalara uygun konular, Tannaim de işlenmiş ve Mishna’da toplanmıştır.
Prenses aşığının hergün sürekli kapısında dolaştığını bilmektedir. Prenses ne yapmalıdır? saklı sarayının penceresini azıcık açarak, yüzünü aşığına gösteririr ve hızla yeniden kapanır. (Bunu) Aşığının yakınlarındaki hiç kimse göremez, sadece aşığına yansır ve o görür. Ve aşığın kalbi, ruhu ve herşeyi sevgilisine doğru akar. Ve sevgilisinin de ona aşkını açıkladığını anlar. Prenses kendini sadece bir an için açık ederek, aşığının ona olan aşkını uyandırmıştır. Tevrat sözcüğü de böyledir: O başkasına değil sadece aşığına kendini açar. Tevrat, hergün kapısında dolaşanın kalbinin hikmetini bilir.
Rabbi Hiya,
“O eşek sürücüsü buradamı?
bazan boş budalalıklarda, altın çanlar keşfedilir!”
[Bir güvercin şahinden kaçıp bir kaya yarığına sığınmak istedi. Orada bir yılan yuvası vardı. girmeyi denedi ama giremedi, çünkü yılan oradaydı. O geri dönebilirmi? Dönemez, çünkü şahin saldırmaya hazırdı. Ne yaptı o zaman? Ağlamaya başladı ve kanatlarını çırptı bu yüzden güvercinliğin sahibi onu duydu ve gelip kurtardı.] Bu yüzden, İsrail deniz kenarına çekildi. Dua edip yalvardı
Yahudiler, kendilerine vaat edilen topraklara girmek ve yerleşmek için birbirinden çetin bir çok kanlı savaşlar yaparlar. Zaptettikleri yerlerde, tüm halkı hatta hayvanlarını bile kılıçtan geçirirler. Birçok zorluklarla karşılaşmış olmalarına karşın, İsrailoğulları, Vaadedilmiş topraklara yerleşirler fakat bundan sonra da yaşamları sakin geçmez, özellikle de Yeşua öldükten sonra… Tevrat, bu durumun suçlusunun sadece Yahudilerin kendileri olduğunu açıklar: “Ve İsrail oğulları RABBİN gözünde kötü olanı yaptılar, ve Baallara kulluk ettiler; ve kendilerini Mısır diyarından çıkaran atalarının Allahı RABBİ bıraktılar, ve etraflarında olan milletlerin ilahlarından olan başka ilahların ardınca yürüdüler, ve onlara eğildiler; ve RABBİ öfkelendirdiler Ve RABBİ bırakıp Baala ve Astartilere kulluk ettiler. Ve RABBİN öfkesi İsraile karşı alevlendi, ve onları yağmacıların eline verdi, ve onları yağma ettiler; ve onları etraftaki düşmanlarına sattı, ve artık düşmanlarının önünde duramadılar.” [Hakimler 2:11-14]
“Ve Allah bütün bu sözleri söyleyip dedi:
(1)Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Allahın Yehova ben’im. Karşımda başka ilahların olmayacaktır. (2)Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin; ve onlara ibadet etmeyeceksin; çünkü ben senin Allahın RAB, benden nefret edenlerden, babalar günahını çocuklar üzerinde, üçüncü nesil üzerinde, ve dördüncü nesil üzerinde arayan, ve beni seven ve emirlerimi tutanların binlercesine inayet eden, kıskanç bir Allahım. (3)Allahın RABBİN ismini boş yere ağıza almayacaksın; çünkü RAB kendi ismini boş yere ağza alanı suçsuz tutmayacaktır.
(4)Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tut. Altı gün işleyeceksin, ve bütün işini yapacaksın; fakat yedinci gün Allahın RABBE Sebttir; sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin, hiç bir iş yapmayacaksın; çünkü RAB gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı, ve yedinci günde istirahat etti; bunun için RAB Sebt gününü mubarek kıldı, ve onutakdis etti.
(5)Babana ve anana hürmet et, ta ki Allahın RABBİN sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun. (6)Katletmeyeceksin.
(7)Zina etmeyeceksin. (8)Çalmayacaksın
(9)Komşuna karşı yalan şehadet etmeyeceksin.
(10)Komşunun evine tamah etmeyeceksin; komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiç bir şeyine tamah etmeyeceksin.” [Çıkış-Exodus-Şemot 20:1-17]
Allah ona çalının ortasından çağırıp dedi: Musa, Musa! ve o: işte ben, dedi. Ve dedi: Buraya yaklaşma: çarıklarını ayaklarından çıkar, çünkü üzerinde durduğun yer mukaddes topraktır.
Yusuf zamanında Mısır’a 70 kişilik bir grup olarak gelen Yahudi ulusu 3 milyon kişi olmuştu. Yahudiler’in hızla çoğalması Mısırlılar’ı tedirgin etmişti. “Yahudiler çok fazla çoğaldılar, gelecekte bizlere karşı ayaklanacaklar” diye düşünmeye başlamışlardı. Bunun üzerine firavun da Yahudilerin daha fazla çoğalmamaları için bir karar alır: Bundan böyle dogan tüm yahudi erkek çocukları öldürülecektir. Bu sırada Levi evinde bir erkek çocuk, (Musa) doğar.
Bütün kutsal yazılar insanın, hayatının sonuna kadar yaşaması umulan duyguları
anlatmaktadır ve mesaj daima aynıdır: maddi dünyaların cazibeleri yerine maneviyatı
tercih etmek ve Yaratan’ı övmektir.
Başka bir deyişle acı, tatminin yokluğudur. Ama, arzunun peşinden koşmak herhangi
bir iyilik getirmeyecektir. Hazzı aldığımız an ona olan ilgimizi kaybeder ve bir başka
şeye atlarız.Haz onu aldığımız anda kaybolur. Dünyamızda acının haz ile doldurulması imkansızdır.
Hazzı sadece, ilk hissedildiği zaman, acı ile haz sınırında hissederiz. Tatmin arayışı git
gide hazzı matlaştırır, soldurur.Memnun olmanın bu metodu yanlış ve bencilcedir. Sonsuz hazzı almamız için birisine
nasıl vermemiz gerektiğini öğrenmeliyiz.
Kabala insana bağımsız, bireysel, gerçekten özgür bir
şahsiyet olmasında ve bu nitelikte bir kişiliği geliştirmesine yardımcı olan tek gerçek
bilimdir.
Özgürlük – her bir adımın gerekçesini ortaya koyarak ve ıslah sürecine maruz kalmak
için en hızlı sürati seçerek ve Yaratan’a bağlanarak – yol boyunca meydana gelenlerle
uyumlu olmak anlamına gelir
İnsan
doğduğunda, zaten bu dünyada olan bir ruhu alır. Ruh, belli ıslah aşamalarını tecrübe
etmiş ve deneyim kazanmıştır.
Her birimiz bir ve aynı Malkut’un (ruhun) bir parçasıyız ve bize belli özellikler ve bu dünyada oynamamız gereken belli
bir rol bahşedilmiştir.
“Eğer dünyamıza maneviyat isteği ve tutkusunu sokarsak, ki bu, üst dünya için anahtardır.
Her bir kişi kendi ıslah seviyesine göre Yaratıcı’yı hisseder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir