İçeriğe geç

İzdiham – Sayı 32 Kitap Alıntıları – İzdiham Dergisi

İzdiham Dergisi kitaplarından İzdiham – Sayı 32 kitap alıntıları sizlerle…

İzdiham – Sayı 32 Kitap Alıntıları

Mezarlıktan korkanın,
Sevdiği ölmemiştir..
Mezarlıktan korkanın sevdiği ölmemiştir.
“Mezarlıktan korkanın, sevdiği ölmemiştir.
Şiir sendeki bir yaraya denk geliyorsa daha çok hırpalar.
Mezarlıktan korkanın sevdiği ölmemiştir
Mezarlıktan korkanın sevdiği ölmemiştir.

-Sevdiğin biri var mı?
+Evet.
-Seni seviyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Her seferinde, kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
-Hepsini okuyor mu?
+Elbette okuyor.
-Sordun mu ona?
+Önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
-O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Altını çizdiği cümlelerden.
Mezarlıktan korkanın bir sevdiği henüz ölmemiştir
Benim gençliğim, artık hayatı geceye tahsis edilmiş bir adamın son güneşli günüdür.
Siz de bilirsiniz ki gençlik, yanlızca kısa bir süreliğine nöbetini tuttuğumuz bir mahçubiyet bahçesidir.
Insanın içinin yerli bir olması görülmez de, çöküşünün sesi âlemi inletir.
Söyle, doğan bir günün bir çiğ tanesi kadar duru kılan şey nedir?
-O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Altını çizdiği cümlelerden.
-Sevdiğin biri var mı?
+Evet.
-Seni seviyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Her seferinde, kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
-Hepsini okuyor mu?
+Elbette okuyor.
-Sordun mu ona?
+Önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
-O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Altını çizdiği cümlelerden.
Batı, Haçlı Seferlerini düzenlerken Araplara Arap demiyordu, Türk diyordu. Çanakkale’de Kürtleri boğazlarken onlara Kürt demiyordu, Türk diyordu. Ne zaman ki onların çıkarı için yeni devletlere ihtiyaç duydu, Arap’a Arap demeye başladı. Seni ondan onu senden ayırdı. Bugün de Kürt’ü senden, seni Kürt’ten ayırmak için gece gündüz çalışıyor.
Bazılarının kalemi kılıç gibi, kelimeleri mermi. Necip Fazıl, o gür ve kararlı sesiyle elini masaya vuran bir adam. Birazdan konuşmaya başlayacak. Elinde sigara. Sigarayı içmiyor, adeta ülkenin tüm kederini içine çekip, ciğerinde yakıyor.

Bize kavgayı ve çileyi sevdiren adam.

İsmet Özel, kendi doğrusunu anlatmak için etrafın sisten ve dumandan arınmasını beklemiyor. Tam da ateşin yandığı yerden, alevler içinde, gözün başka bir gözü görmediği, kulağın başka bir kulağı duymadığı bir yerden konuşuyor. Her daim nabzı yüksek. Asla durulmuyor, tanımlanamıyor, bir yere sığmıyor veya ona bir yer tayin edilemiyor. Bu kavgada bir yumruk da ben atamam diye ödü kopuyor.
Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir.Bu bilimsel bir deney veya herhangi bir kuram içinde geçerlidir.Mesela bir proton normalde bize sadece yükü ve kütlesi hakkında bilgi verir.Ama herhangi bir hızlandırıcıda çarpıştırılıp parçalara ayrılan bir proton ,bize bu yükü veya kütleyi nasıl kazandığı hakkında daha detaylı bilgi verir.Yada nöroloji için konuşucak olursak sağlam bir insan beyni bize içindeki hangi kısmın ne işe yaradığı konusunda pek az bilgi verir.Ama nezaman ki bu beynin bir kısmı hasar görür ve bu hasar sonucu kişi bazı duyuşsal yeteneklerini kaybeder.İşte o zaman beynin yapısına dair daha detaylı bilgiye sahip oluruz.Yada biyoloji içinde durum farklı değildir.Mesela tasarımlarında belli hatalara sahip canlılar görmemiz onların varoluşlarını oluşturan mekanizmalar hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmamıza yararlar.Aynısı bilimsel kuramlar içinde geçerlidir.Mesela eski insanlar ısıyı,maddenin hareketi olarak değilde maddeden dışarı çıkan birşey olarak düşünüyorlardı.Ve sonra birgün kalayı ısıttıklarında yanan kalay, metal kirecine dönüşüyordu.Ama ilginç bir şekilde yanmadan önceki halinden daha ağır oluyordu.Ve o dönemin bilim insanları bu nasıl olabilir diye düşündüler.Eğer ısı maddenin yanınca dışarıya attığı bir fazlalıksa o zaman bu maddenin yanınca daha hafif olması lazım.Yani bu tarz deneysel bir çatlak o dönemin bilim insanlarına sahip oldukları ısı kuramının yanlışlığı hakkında daha detaylı bilgi verdi.Sosyoloji içinde durum pek farklı değildir.Mesela bir sistemin kendi içindeki çatlakları o sistemin işleyişi hakkında daha detaylı bilgi verir.Aynı bunun gibi insan ilişkilerinde de durum benzerdir.Mesela nezaman ki bir ilişki bozulur ozaman insanlar sahip oldukları gerçek kişilikler hakkında daha detaylı bilgi verirler.Yada konuya dair son bir örnek verecek olursak: Psikolojideki anormal insanlar olmasaydı bugün normal insanın psikolojisinin işleyişi hakkında bukadar detaylı bilgiye sahip olmazdık.Yani demem o ki örnekleri çoğaltmak mümkündür ama bu konunun ana fikrinin önemini arttırmayacaktır.Bu yüzden yazının başında dediğim şeyi tekrarlamakta fayda var:Kırılan herşey sağlamından daha çok şey öğretir!
Aslında hepimizin kalben bildiği ama dil ile ikrar edemediği o kesin bilgi. Her insanın büyük bir şairi vardır. Farkında olmadan onunla doğar, onunla büyür ve onunla ölür.
Alex’in sol ayağı şiir, sağ ayağı başka bir hikayedir.
Futbol, 22 futbolcunun prim, sefahat yahut gece hayatı peşinde koşması; taraftarların da buna göz yummasından müteşekkil bir doğaçlamadır.
Yazarın işi görünmekten ziyade görmek değil miydi? Görmek için biraz geriye çekilmek gerekmez miydi?
benim sana anlatacak masallarım ekşimiş, seni ağlatacak şiirlerim küflü.
Yürüdüm, değil geçmişimden geleceğime değil, belki geleceğimden geçmişime. Tövbe dedim, her köşe başında gördüğüm düşkün kendime.
Solucan mı yılan mı onlardan korkmam
Senden korkardım sevmemek ihtimalinden
Şimdi bir de benden
Siz de bilirsiniz ki gençlik, yalnızca kısa bir süreliğine nöbetini tuttuğumuz bir mahcubiyet bahçesidir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Severek, çok severek, inanarak seni mahvedecek şeyleri kendin belirlersin. İnsansın. Yaşıyor olmanın bedelini yara bere almadan ödeyemezsin.
Taşra için hâlâ ümitvar olabiliriz. Çünkü ülkede yüzde elli aile hâlâ yer sofrasında yemek yiyor.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
İnsanın içinin yerle bir olması görülmez de, çöküşünün sesi alemi inletir.
Gürültü çıkardıkça görünürlük kazanacaklarını düşünmeleri sizin de tuhafınıza gidiyor, değil mi?
Rüya görmek için uyuyan, rüyasını yaşamak için de uyanan bir kadın vardı.
Bir gün hiç uyanamayacaksın ama, dedim.
Gülümsedi ve uzaklara dalıp mırıldandı: O vakit rüyada yaşamayı öğrenmiş olacağım.
acınızın bana verdiği yetkiye dayanarak
bildiğim her şeyi şiire emanet ediyorum..
Seni benden koruyacağım daha ne olsun..
ben de anlamadım her gece kurşuna dizdiğim hayatımı
nasıl ve nerede kaybettiğimi
can sıkmasından ve kahretmesinden daha beter olanın
anlamsızlık olduğunu haykırdığımda duyan da bağıran da bendim..
*
-Sevdiğin biri var mı?
+Evet.
-Seni seviyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Her seferinde, kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor.
-Hepsini okuyor mu?
+Elbette okuyor.
-Sordun mu ona?
+Önemli yerlerin altını çizdiğini görebiliyorum.
-O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
+Evet.
-Nereden biliyorsun?
+Altını çizdiği cümlelerden.
*
Yaşamak, severken daha bir başka yaşamaya dönüşüyor..
Kalbinin yerini ezberden değil de, atışını hissede hissede bilmek güzel olduğu kadar zordur da..
Benim payıma düşen bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür..
Biz hep içine dolacağımız bir anlam arıyoruz akıp geçen kelimeler arasından..
Biliyorum, geçmişte yaşamak iyi bir şey değil. Ama bugünde, şimdide yaşamaya değecek pek bir şey bulamamak değil mi biraz da bunun sebebi?
Çocuk,savaşın ortaya çıkardığı eşitsizlikten en çok etkilenen varlıktır.Büyükler kayıp acılarını yaşarken,etrafta ne olup bittiğini tam olarak idrak edemediği için olaylardan çok etkilenmediği zannedilen çocuklar,şahit oldukları ve anlamlandıramadıkları görüntülerle hayatları boyunca izleri silinmeyecek bir travmanın içine düşerler.
İnsanın içinin yerle bir olması görülmez de,çöküşünün sesi alemi inletir.
Kendimizi bugünün içinde koyacak bir yer bulmakta giderek zorlanmasak,dünle bağımızı çözüp atmaktan kaçar mıydık ısrarla bu kadar zaman?
Mezarlıktan korkanın sevdiği ölmemiştir.
+Sevdiğin biri var mı? 
– Evet. 
+Seni seviyor mu? 
– Evet. 
+Söyledi mi peki? 
– Hayır. 
+Nereden biliyorsun? 
– Her seferinde kitaplarımı geri verirken içine çiçek koyuyor. 
+O da insanlığı kurtarmak istiyor mu?
– Evet. 
+ Nereden biliyorsun? 
-Altını çizdiği cümlelerden
İnsanın içinin yerle bir olması görülmez de,çöküşünün sesi alemi inletir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir