İçeriğe geç

İyiler Kaybetmez, Kaybedilir Kitap Alıntıları – Seda Eroğlu

Seda Eroğlu kitaplarından İyiler Kaybetmez, Kaybedilir kitap alıntıları sizlerle…

İyiler Kaybetmez, Kaybedilir Kitap Alıntıları

Alışmakla unutmak aynı şeyler değil. İnsan her şeye alışıyor da öyle kolay unutamıyor. Çünkü mesafeler hatıraları öldürmüyor.
Yaşanmaya değer her ne varsa ona dair bir şeyler mırıldan ve unutma;
Her kaybediş, yeniden kazanmak İçin bir fırsattır aslında.
İnsan, en güvendiğinden hiç beklemediği bir anda yaralar alınca affedemediği yine kendisi oluyormuş, böylelikle öğrendim.
Hangi ceza hatırlanmamaktan daha ağır olabilirdi ki?
“Alışmak” denen eylemi bu kadar çabuk benimseyebiliyorsa insan, bu süreç kesinlikle ben de yanlış çalışıyordu. Alışamamıştım henüz hiçbir şeye alışamamıştım.
Bir pencere demek, bir çocuk için umut demek, pencere önüne dizilen gemilere umut yüklemek demek ve köşe başından usulca belirecek gölgeyi beklemek demek işte…
Öyle garip bir dünya,
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Düşmem dersin düşersin.
Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
Öldüm der durur, yine de yaşarsın…
Yağmur yağdığında kulun ne kadar ağladığı belli olmaz. Belki de bu yüzden en büyük acılar hep en yağmurlu günleri bulur.
İyileşmek için
birine
ihtiyaç
duyduğun
sürece
yarım
kalacaksın.
Diyorum ki içinde çiçekler açtırıp sonra o çiçekleri acımasızca yok eden birini sevmek gibi bir hataya düştün mü hiç?
İnsan,en güvendiğinden hiç beklemediği bir anda yara alınca affedemediği yine kendisi oluyormuş,böylelikle öğrendim.
Birinin varlığını kalbinde hissetmediğinde biterdi.Uzatmak gereksizdi.Belki de gereksiz den öte, işkenceydi.
İnsan yara aldığında biri kanayan yerini temizlesin, sevsin, sarsın, yarasına merhem olsun istiyor.
Ama bilmiyor ki insanın en iyi ilacı yine kendisidir.
Kimse kimsenin yarasına kendisi kadar
merhametli davranamaz.
Güçlü insan
acılarında sığınacak
liman aramaz.
İnsanın en güvenli
limanı kendisidir.
Ömrümün de bir eylülü olacağını düşünmezdim önceleri. Şimdi yaprak dökmeye başladığımdan mı dersin bu sonbahar hallerim? Yoksa sonbahara aşkımdan mı?
İnsanlara, duygulara, olaylara Yani kısaca hayata inanmayı ve güvenmeyi seçmek; daha en baştan kaybetme ihtimalini göze alma cesareti göstermek demektir aslında.

Ben de gösterdim.

Gidebilme, vazgeçebilme ihtimali hep cebinde olmalıymış insanın. Benim yoktu. Çıktığım yolun dönüşü yokmuş gibi çabalayıp durdum hep.

İnsan bazı acılara alışıyor mu yoksa alışmaktan başka çaresi olmadığını bildiğinden mi hissizleşiyor, emin değilim. Ama bir gerçek var ki canını acıtan şey her ne ise bir kez daha yaşanmaması için örebileceği en sağlam duvar örüyor.
Bazen bazı kitaplara dokunamam. Sanki sayfalarda yazarın kırıklarına dokunacakmışım gibi gelir. Bir zamanlar sızlayan bir yarasına dokunup kaçacakmışım ve hep o vicdan azabıyla yaşayacakmışım gibi
Garip
Bugün defalarca dokunup bir iki cümle okuyup bıraktığım kitabı bitirdim ve anladım aslında neden o yaralara dokunamadığımı. Çünkü insan bazı kitaplarda acısını bulur. Dokunsa yarası deşilecek sanır. Canının yanacağını bilirsin ve kaçmak, o en güvenli limana sığınmak gibi gelir. Öyle bir his işte
Her kaybediş, yeniden kazanmak için bir fırsattır.
Bazı acılar ne kadar çabuk kabullenilirse o kadar erken kalkıyordun düştüğün yerden.
Yaşadığım her acıyı, yaşayacağımız güzel günlere olan inancım karşılayacak ve sonunda her şeyin üstesinden gelmeyi başaracaktım.
İnsan, en güvendiğinden hiç beklemediği bir anda yara alınca affedemediği yine kendisi oluyormuş, böylelikle öğrendim.
Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır
Bir kadının susmasından daha kötü ne olabilirdi ki?
Bir kadın umudu kalmadığında susardı, artık hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini kabullendiğinde susardı, kısacası yenildiğinde susardı.
Hayat bazen, bir çocuğun babasının paçalarına asıla asıla aldırdığı pamuk şekeri gibi tatlı, bazen kabarıp kıyıdaki çakıl taşlarını yutan dalgalar gibi hırçın, bazen de usul usul saçlarımı dalgalandırıp ruhumu okşayan rüzgâr gibi narindi bana karşı.
İnsan bazı kitaplarda acısını bulur. Dokunsa yarası deşilecek sanır. Canının yanacağını bilirsin ve kaçmak o en güvenli limana sığınmak gibi gelir. Öyle bir his işte…
Allah der ki;
Kimi benden çok seversen onu senden alınım.
Ve ekler;
Onsuz yaşayamam deme,
seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur,
Sabir taşar,
Canından saydığın yar bile bir gün el olur.
Aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür.
Düşman kalkar dostun olur.
Öyle garip bir dünya,
Olmaz dediğin ne varsa olur.
Düşmem dersin düşersin.
Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
Öldüm der durur, yine de yaşarsın

Mevlana

“Karanlık, içimizdekileri gizlemesi için bize sunulan bir lütuftur.”
“Ne canım yanıyor, ne ruhum firar…
Öyle hiç olmadığı kadar yerli yerinde hissizliğim.
Kaybediyorum…”
“İnsanlara, duygulara, olaylara…
Yani kısaca hayata inanmayı ve güvenmeyi seçmek;
Daha en baştan kaybetme ihtimalini göze alma cesareti göstermek denektir aslında.”
Unutma; insan her şeye zamanla alışır aslında. Zamanla büyür, zamanla sever, zamanla inanır, zamanla güvenir, zamanla başarır ama bir anda kırılır, bir anda kaybeder.
Bu koca evde bir kaç hafta öldürdüm.
Birkaç yalnız hafta…
Sonra bir kaç kitap…
Yetmedi birkaç hatıra…
Yine yetmedi .en sonunda bu şehri öldürdüm.
Ve bitti.
Susuyorum.öyle sessizce, ama bağıra bağıra…
Belkide ölüyorum, bilmiyorum..
Söyleyecek çok şey vardır, ama susarsın. Çünkü susmak en güvenli sığınağıdır insanın, bilirsin.
Konuştuğunda boğazında ki düğüm yer değiştirecek ve canın yanacak diye korkarsın, sessizleşirsin..
Şimdi sorsan bana kanatlarım kalbime batıyor, o kadar.
Tek dileğim,
Melekler kulağına Mutluluk fısıldasın…♥︎
Bir gün daha bitti, ben yine seni bekledim Sen yine gelmedin
Ölümüne yalnızlığa terk edilenler gibiydik.
Kimsenin gelmesine ve elimden tutup beni kurtarmasına ihtiyaç duymuyorum çünkü biliyorum;
Ben kendi başıma bir bireyim , gücünü henüz yeni fark edebilmiş bir kadınım ve yok saymaya çalışanlara inat varım
Şimdi aramızda ölenlerin cenazesini hangimiz kaldıracaktı?
insan yaşadığı acılar için hiçbir zaman yeterince büyümüş değildir.
Karanlık,
İçimizdekileri gizlemesi için bize sunulan bir lütufdur.
İnsanlar şehirlerden taşınabilir,
birbirlerinden taşınabilir , ama anılardan taşınamaz.
Mesafeler hatıraları öldürebilir mi hiç?
Ne de olsa umut , hayatın bize armağan ettiği en güzel kelime değil miydi ?
Önce olmaz dediklerin olur,
Sonra gitmez dediklerin gider.
En son da ölmeye korktukların ölür..
Sanki her acın bir öncekine nispet eder.
Her biri omuzlarındaki yerini aldığında
Ne zaman pes edeceğini merak eden düşmandan farksızdırlar.
Bu; hayatın, gücünü sınama şeklidir.
Zaman varken sevdiklerinin kıymetini bilmeli insan.
Çelişkili sorular türetmekten vazgeçiyorum. Susuyorum. Öyle sessizce,ama bağıra bağıra
Belki de ölüyorum, bilmiyorum
İyiler kaybetmez,kaybedilir.
Biz de hiç kaybetmedik,hep kaybedildik..
İnsan yaşadığı acılar için hiçbir zaman yeterince büyümüş değildir.
Şimdi sorsan bana,kanatlarım kalbime batıyor,o kadar
İnsanın içindeki kahraman ölünce hiçbir masal onu avutamazmış, anladım.
Unuttuklarin,hatırlanacak güzel şeyler için bir adımdır.
Eskiyi unutmadan yeniye yer açamazsın.
Güçlü insan acılarından sığınacak liman aramaz.
İnsanın en güvenli limanı kendisidir.
Iyleşmek için birine ihtiyaç duyduğun sürece
yarım kalacaksın.
İyiler kaybetmez, kaybedilir.
Ay ışığı yetti cümlelerin isyanını saklamaya.
hayata inanmayı ve güvenmeyi seçmek;
Daha en başta kaybetme ihtimalini göze alma cesareti göstermek demektir aslında.
Çünkü insan bazı kitaplarda acısını bulur.
Hayatımız, kapıları hiç kapanmayan bir han gibiydi. Geldiler, kaldılar, ve gittiler
Onlar gitti ve biz hep kaybettiğimizi sandık.
Yeniden yeşerdik, filizlendik, çiçek açtık. Bir daha sonbahar yaşamamayı umut ettik.
Oysa çocuklar kağıttan gemiler yapar, içine umutlarını doldururdu.
İnsan acılarında yalnızdır.
Affetmek ve unutmak iyi insanların intikamıdır.
çok sev, ama insanın her zaman değişebileceğini göz ardı etme.
Herkesten her şeyi bekle.
Olmaz deme, olur.
Gitmez deme, gider.
İhtimal bırak, sonra hayal kırıklığına uğrama.
bugün ayaklarım yere sağlam basıyorsa o düşmelerin acısına alıştığım içindi.
yalnızlaştıkça, gereksiz kalabalıktan uzaklaştıkça keşfettiklerine inanamıyor insan.
bazen tüm seslerin susması ve içinde biriktirdiklerinin dile gelmesi gerektiğini yeni yeni kabulleniyorum.
Hayatımız kapıları hiç kapanmayan bir han gibiydi geldiler, kaldılar ve gittiler
Onlar gitti ve biz hep kaybettiğimizi sandık
Ne de olsa birileri iznimiz dışında hayatımızdan gidiyorsa bundan daha büyük bir yenilgi yoktu .
Oysa gidenlerin ardında bıraktığı yıkıntıdan çıkmayı başarabilenler şunu çok iyi bilirler:
İyiler kaybetmez, kaybedilir.
Umut etmek, insanı hayatta tutan en büyük eylemdir.
İyileşmek için birine ihtiyaç duyduğun sürece yarım kalacaksın.
Her kaybediş, yeniden kazanmak için bir fırsattır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir