Erich Fromm kitaplarından İtaatsizlik Üzerine kitap alıntıları sizlerle…
İtaatsizlik Üzerine Kitap Alıntıları
İnsanlar, dünyadaki herhangi bir şeyden yıkımdan, hatta ölümden bile korktuklarından daha çok düşünceden korkarlar.
Yüzyıllar boyunca krallar, rahipler, derebeyleri, sanayici patronlar ve ebeveynler, itaatin bir erdem, itaatsizliğin ise bir ahlâksızlık olduğunuda ısrar etmişlerdir. Yeni bir bakış açısı getirmek için, bu görüşe karşı şu açıklamayı öne sürelim: insanın tarihi, bir itaatsizlik eylemiyle başlamıştır ve bir itaat eylemiyle sonlandırılması beklenmedik bir şey değildir.
Ben kimim?, Neye inanmaktayım?
însan aklını yitirmekte ve tümden yok oluş noktasında durmaktadır.
Yaşam, onun için bir anlam içermiyor
İnsan kendine karşı yabancılaşmış ve kendi elleriyle yaptığı bir iş önünde başını eğer olmuştur.
İnsanlığınızı hatırlayın, gerisini unutun. Bunu becerebilirseniz yeni bir cennetin yolu önünüze açılacaktır; beceremezseniz sizi bekleyen, evrensel ölümden başka şey olmayacaktır.
Ben, ölüm saatim geldiğinde, boşuna yaşadığım duygusuna kapılmayacağım.
Psikanaliz, her şeyden önce dinamik psikolojidir, insanın davranışını, hareketini, duygularını, ideallerini motive eden psişik
güçlerle ilintilidir.
güçlerle ilintilidir.
Akıl cesaret ister ve insan her şeyden kuşku duymalı.
İnsan, yalnızca, itaat ediyor
ya da başkaldırmıyorsa köledir, ama yalnızca başkaldırıyor ve itaat etmiyorsa da isyankârdır
ya da başkaldırmıyorsa köledir, ama yalnızca başkaldırıyor ve itaat etmiyorsa da isyankârdır
İnsanoğlunun tarihi itaatsizlikle başladı ve ne yazıkki itaatle sona erecektir.
Özel mülkiyet, bizi öylesine aptallaştırıp, güçsüzleştirdi ki, nesneler ancak onlara sahipsek, yani, eğer bizim sermayemiz olarak varlarsa, bizim mallarımızlarsa, yani bizim tarafımızdan kullanılıyorlarsa bizim oluyorlar. Tüm servetimize rağmen yoksuluz çünkü çok şeyimiz var ama biz küçüğüz.
Ekonomik sistemimiz insanı maddi yönden zenginleştirirken insani yönden yoksullaştırmıştır.
İstediği her şeyi yapabilir, çünkü yalnızca yapabileceği şeyi istiyor.
Özgürlük, sadece bir şeyden kurtulmak değil, aynı zamanda bir şeye erişmektir
Özgürlük, sadece bir şeyden kurtulmak değil, aynı zamanda bir şeye erişmektir.
Düşünce, cehennem kuyusuna bakar ama korkmaz. Sanki evrenin hiçbir şeyden etkilenmeyen efendisiymişçesine davranan insanı dipsiz bir sessizlikle çevrili güçsüz bir zerre olarak görür.
İnsanın tarihi, bir itaatsizlik eylemiyle başlamıştır ve bir itaat eylemiyle sonlandırılması beklenmedik bir şey değildir.
Goethe, çeşitli tarihsel dönemler arasındaki en temel farkın, inanç ve inançsızlık olduğunu söylemiştir ve inancın hâkim olduğu tüm çağlar parlak, mutlu ve verimli iken inançsızlığın hüküm sürdüğü çağların kaybolup gittiğini çünkü hiç kimsenin kendini yararsız bir şeye adamak istemediğini eklemiştir.
Goethe’nin sözünü ettiği inanç , yaşam sevincinin derinliğinden kaynaklanır.
Yaşamı sevdiren koşulları yaratan kültürler, aynı zamanda inanç kültürleridir; bu sevgiyi yaratamayanlar, inancı da yaratamazlar.
Böylece ailede ve okulda yetiştirilen ve büyük düzenin içinde eğitimini tamam layan düzen adamının , fikirleri vardır ama inançları yoktur; kendini avutur ama mutsuzdur; kişisel olmayan, isimsiz güçlere gönüllü olarak itaat ederek kendinin ve çocuklarının yaşamlarını feda etmeye bile isteklidir. Termonükleer savaş tartışmalarında çok rağbet gören ölüm hesaplamalarını kabullenir: bir ülke nüfusunun yarısı öldü ( gayet akla uygun ); üçte ikisi öldü ( belki de akla uygun değildir ).
İstediği her şeyi yapabilir, çünkü yalnızca yapabileceği şeyi istiyor.