İçeriğe geç

İstanbul’un Halleri Kitap Alıntıları – Aziz Nesin

Aziz Nesin kitaplarından İstanbul’un Halleri kitap alıntıları sizlerle…

İstanbul’un Halleri Kitap Alıntıları

Yok kardeşim, yok Medeniyetin mektebi yoktur. İnsanın kendisinde olmazsa ne yapsan boş
İşimiz zorbalar ve zorbalıkla savaş olduğundan bu kez kalemimizi yeni zorbalığa yönelttik
Siz,kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın.Kelimelere verdiğimiz anlam,bizim niyetimize göre değişir
Biz mağlup olduk efendim; çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Benim apartman sahibim eskiden apartman kapıcısıymış. Önce kapıya, sonra apartmana sahip olmuş.
Rahat bir evde oturmak, huzur içinde çalışmak, korkusuz yazmak, hiç, hiç nasip olmayacak mı? Felekten hiç kâm almayacak mıyım?
– Estağfurullah kardeşim, dedim, ben halden anlarım. Bağır bağır!.. Rahatla!.. Allahaşkına bağır, çağır. Biz de birbirimize bağırmazsak, kime bağıracağız kardeşim?
Kelimeler, insanların dilinde ayrı ayrı anlam alıyor. Kaç tane sözlük olursa olsun, bizim hemşeriler kelimelerin sözlükteki anlamlarına boş verirler. Açın sözlüğü bakın: dürzü , kerhut , pezevenk , deyyus , ne demektir, ne anlama gelir? Herhalde aferin , bravo , aşkolsun anlamına gelmez.
Siz,kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam,bizim niyetimize göre değişir.
Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa bayağılığa mağlup olduk.
Bilindiği ve bizzat Başbakan’ın da söylediği gibi, memleketimizde her türlü mal bol bol bulunuyor. Eskisi gibi hiçbir şeyin sıkıntısını da çekmiyoruz çok şükür. Üstelik, kimi malları ucuzluk olsun diye dışalımla getiriyoruz da (:
Medeniyetin mektebi yoktur. İnsanın kendisinde olmazsa ne yapsan boş
Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
Teşbihte hata olmaz, nasıl şeytan camiye girmezse, polis de kütüphaneye girmez düşüncesiyle, bütün günlerimi İstanbul kütüphanelerinde okumakla geçiriyordum.
Bre efendiler! Sözlüklerde ayıp diye bir kelime vardır, hiç mi gözünüze çarpmadı?
Yalnızlık bir hançer gibi göğsüme saplanmıştı
Mağlup olduk efendim ;çirkinliğe, kalabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
“Mağlup olduk efendim; çirkinliğe, kalabalığa, bayağılığa mağlup olduk.”
Mağlup olduk efendim; çirkinliğe, kalabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
SORU:
Ölü nasıl konuştu ?
CEVAP:
Yazar da buna bir kulp düşünüyor ama, uyduramadı.
🙂
Öyle gözüm korkmuş ki iyilikten, adama;
Kimseye bir fenalık yapmadım, neden herkes bana iyilik yapmak ister, bilmem ki dedim.
Bende kötü bir adam hali mi var? Çok teessüf ederim size. Benim gibi namuslu adamda beş bin lira ne gezer!..
“Ah sevgili Eşekarısı, eğer birazcık aklın varsa, sakın yaşamaktan bıkıp da, ölmeye kalkayım deme. Benim başıma gelenleri yazıyorum ki sana, yaşamanın tadını çıkarasın o güzelim dünyada. Senin, benim gibilere yaşamak zordur ama, yine de güzeldir. Selamlar, sevgiler ”
Dünya öküzün boynuzunda durur derler, vallahi yalan.
Sinema bilmezsin, tiyatro bilmezsin, plaja gitmezsin, gezmeye gitmezsin. Tatlıya, et yüzüne hasretsin. E peki, sen söyle bakalım, yani sen de adam mısın?
Eh işte biz de at kıçında sinek gibi yaşayıp gidiyoruz.
Kiracıya maşallah, bir ev bulur inşallah
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimeleri verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir. Sergilerde, resimden çok iyi anlayanların,

– Vay eşşoğlu eşşek, amma da yapmış!.. diye ressamları değerlendirdiklerini çok duymuşsunuzdur.

Bizim hemşerilerin çoğu ya temelli İstanbul’a yerleşmişlerdir, yada yılın çok aylarını İstanbul’da bir işte geçirir, sonra birkaç ay da memlekete giderler. Köyde geçen bu birkaç ay, memleketin nüfusunun artmasına, vatana evlat yetiştirmeye yeter, İstanbul’da temelli yerleşenler de, tek başlarına İstanbul’da kalırlar. Karıları köydedir. Oğlan çocuklar büyüyüp iş tutacak duruma geldiler mi, onlar da İstanbul’a gelirler. Kızlar evlenir, İstanbul’a iş tutmaya gelecek başka çocuklar yetiştirirler.

İstanbul’dakiler, iş yapamayacak kadar yaşlanınca, köye dönerler. Bu, memurların emekliye ayrılmalarına benzer. Hayatları boyunca geçinemedikleri topraklara gömülmek, en son arzularıdır. Hiçbiri gurbette ölmek istemez.

Sineğin akıllısı işkembeye konar da şehre göçer..
Allah belasını versin bu kitapların
Bizim hükümetlerimiz eksik olmasınlar, boşuna okuryazar sayısını yüzde otuzun üstüne çıkarmıyorlar Elin İngilizi, taaa nerden kalkıp gelmiş, okuduğu kitaplardan bize İstanbul’u öğretecek.
Yalan söylüyor hergele Vallahi yalan söylüyor. Bu zamanda herkes iyi olur muymuş?
Bu yeryüzünün üç güzel kenti varsa biri İstanbul; gözünü sevdiğimin İstanbul’u , gözümün bebeği , canım İstanbul.
Bre efendiler ! Sözlüklerde ayıp diye bir kelime vardır , hiç mi gözünüze çarpmadı ?
Bizim katın tavanları o kadar alçaktır ki, iki yıldır apartman sahibi mi daha alçak , yoksa tavanlar mı,bir türlü karar veremedim.
Gerçi nüfus kaydında insanız.
Eh, ne denir, onlar o payeyi verdikten sonra,
bize de artık susmak düşer
Yanlızlık bir hançer gibi göğsüme saplanmıştı ve gümüş işli sapından tutup yüreğimden çekip çıkamıyordum
Kelimelere verdiğiniz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Ulan sıpa, sen babandan akıllı mısın ki, İstanbul’a gidip soyulmayacaksın.
Apartman sahibimiz, ayın biri oldumu, aylık bir metronom düzeniyle damlar. Biz ayın biri olduğunu apartman sahibimizin gelişinden anlarız.
Şu adamcağızda hatırlatmasaydı, kendimi hala adam zannedecektim.
Sürücü, ipini koparıp İstanbul’a düşenlerden, insan biçimine girmiş bir itti.
İstanbuldakiler iş yapamayacak kadar yaşlanınca, köye dönerler. Bu, memurların emekliye ayrılmalarına benzer. Hayatları boyunca geçinemedikleri topraklara gömülmek, en son arzularıdır. Hiçbiri gurbette ölmek istemez.
Hırsız kovalamakta, hırsız yakalamakta ve yakaladıklarını kaçırmaktaki büyük değerini her zaman ve her yerde ispat etmiş olan polisimiz..
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Sergilerde, resimden çok iyi anlayanların,
– Vay eşşoğlu eşşek, amma da yapmış!.. diye ressamları değerlendirdiklerini çok duymuşsunuzdur.
Bişeycikler demem, gözün kör olsun felek! Kırk yılın başında, senden bir gece çalayım dedim, onu da fitil fitil burnumdan getirdin!
dünyanın öbür ucuna kaçsan adaletin pençesi yakandadir
Hayatları boyunca geçinemedikleri topraklara gömülmek, en son arzularıdır. Hiçbiri gurbette ölmek istemez.
Kendimi övmek gibi olmasın, bir iyi huyum vardır: Haksız olduğum zaman karşımdaki ne derse desin, hiç sesimi çıkarmam.
Emriye güleç bir kadın. Yüzü güler, gözü güler, gözlerinin içi güler, saçları güler, topuğu, elleri, parmaklarının uçları güler Emriye’nin.
Bu yeryüzünün üç güzel kenti varsa biri İstanbul; gözünü sevdiğim İstanbul’u, gözümün bebeği, canım İstanbul
Bizim katın tavanları o kadar alçaktır ki, iki yıldır apartman sahibi mi daha alçak, yoksa tavanlar mı, bitürlü karar veremedim.
Hanginizin tavuğuna kış dedim, bu kadar mı hıncınız vardı?
Bre efendiler! Sözlüklerde ayıp diye bir kelime vardır, hiç mi gözünüze çarpmadı?
Vaktiniz bol, paranız da olmadığı zaman siz de Kadıköy iskelesine gidip, telefon konuşmalarını dinleyin. Telefon odaları kurulmadıkça, İstanbul havasının kalleșliği sürüp gidecek.
Siz, kelimelerin sözlükteki anlamlarına bakmayın. Kelimelere verdiğimiz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Dünyada şu iki gerçeği, iki kere iki dört eder gibi ezberlemeli: Polisin gözünden hiçbir şey kaçmaz bir, bir de dünyanın öbür ucuna kaçsan adaletin pençesi yakandadır iki
Soru:
-Ölü nasıl konuştu?
Cevap:
-Yazar da buna bir kulp düşünüyor ama, uyduramadı.
Kelimelerin belli, belirli bir anlamı yoktur. Bu, söyleyiş biçimine, sesin sertliğine, yumuşaklığına, söyleyen adamın iyi, kötü niyetine göre değişir.
Allah belasını versin bu kitapların Bizim hükümetlerimiz eksik olmasınlar, boşuna okuryazar sayısını yüzde otuzun üzerine çıkarmıyorlar Elin İngilizi, taa nerden kalkıp gelmiş, okuduğu kitaplardan bize İstanbul’u öğretecek.
Sekiz nüfuslu ailemiz, yemedik içmedik, “İşten artmaz, dişten artar,” dedik
Yeryüzünde söylenmiş en güzel kıskançlık şiiri, Türk halk şiirindeki şu iki dizedir:

Yüzünde göz izi var,
Sana kim baktı yârim?

Ben o zamanlar çakı gibi teğmendim diye başlayacaktım, ama vazgeçtim. Çünkü teğmendim
ama çakı gibi değildim. Olsam olsam dolmakalem gibi bir teğmendim demem daha uygun bir benzetiş olur.
Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.
Kelimelere verdiğiniz anlam, bizim niyetimize göre değişir.
Bre efendiler! Sözlüklerde ayıp diye bir kelime vardır, hiç mi gözünüze çarpmadı?
“Biz mağlup olduk efendim, çirkinliğe, kabalığa, bayağılığa mağlup olduk.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir