İçeriğe geç

İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi Kitap Alıntıları – Mehmet Bayrakdar

Mehmet Bayrakdar kitaplarından İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi Kitap Alıntıları

&“&”

İntegral teoremlerinin Müslüman matematikçiler keşfettiler Hocendi iki küp toplamı asla bir küp olamaz gibi günümüzde kadar matematik bilimine en ilginç ve en zor teoremi ilk defa ortaya koydu
Pascal üçgeni diye bilinen bir üçgen ilk defa Müslüman matematikçilerden el Kerhi tarafından icat edilmiştir. Bu işten pascaldan en az 8 yüzyıl önce el kerhi tarafından icat edilmiştir hiç şüphe yok Pascal bunu Müslümanlardan almıştı
Sosyoloji politika ve ekonominin tam ilim olarak kabulü ilk defa ibn-i Haldun ile başlamıştır
Avrupa, karanlık çağdan 10.yüzyıldan itibaren Müslüman bilginlerin yazdıkları felsefe ve bilim eserlerini Latinceye, İbraniceye ve yerel dillere çevirmekle kurtulabilmişlerdir.
İslam medeniyeti, maddi ve manevi yönüyle insanlık tarihinde bir dönüm noktası teşkil eder. İnsanlık tarihinde bir devrim ve rönesanstır; bir manevi ve maddi aydınlanmadır.
Bîrûnî, İbn-Sina ya yönettiği 6. sorusunda gök cisimlerinin elips şeklinde hareket ettiklerini savunur. İbn-Sina ve Aristo’nun görüşlerini tenkit eder. Bilindiği gibi Aristo ile onu müteakiben İbn-Sina ve daha başkaları gök cisimlerinin dairevi hareketler yaptıklarını savunurlar; aksi takdirde gök cisimleri arasında boşluklarım olacağını söylerler…
Yine bilindiği gibi gök cisimlerinin elips şeklinde hareket ettiklerini batıda ilk defa Kepler ortaya atmıştır.
Bir hakikati tekrarlayan Galile’nin başına gelenleri herkes bilir: Kilisenin onu diri diri yakması. Gerçekte, dünyanın döndüğünü ilk defa Galileo söylememiştir. İlk defa büyük düşünür es-Siczî söylemiştir. Galileo sadece bu hakikatı tekrarlamıştır.

Bîrûnî, sadece dünyanın döndüğünü söylemiyor aynı zamanda yerçekimi varlığına da işaret ediyor.

Müslüman düşünürler ve matematikçiler, insan zekasına nasıl geliştirilebileceği konusu üzerinde çalışmışlardır. bunun en iyi metodlarından birinin matematiksel prensiplere dayanan oyunlar olduğunu düşünmüşler ve bazı oyunlar icat etmişlerdir. Böylelikledir ki, mesela dünyaca ünlü meşhur satranç oyunu, büyük bilgin el-Bîrûnî tarafından icat edilmiştir
İlk defa bir hiperbol ile parabolü birleştirerek 9 kenarlı poligonu icat eden Ebu’l-Leys adlı büyük Müslüman matematikçidir.

Genel uzay üçgeni için sinüs teoremini ilk defa Ebu’l-Vefa ispatlamıştır.

Sekantın bulucusu olarak herkes Koperniki bilir. Halbuki, Moritz Canton ve Carra de Vauxun dedikleri gibi, sekantın ilk bulucusu Ebu’l-Vefa’dır.

İbnü’l-Hüseyin, bugün modern matematikteki kinematik adıyla anılan metodun ilk kurucusudur.

el-Kâşî, cebirsel ondalık kesirleri keşfettiği ve pi(π) sayısının bugün kullandığımız en doğru değerini buldu.

Matematiğin her kolunda olduğu gibi, trigonometride de Müslümanlar çeşitli çözümleri özellikle trigonometrik fonksiyonları ortaya koymuşlardır. Avrupalılar modern trigonometrinin temelini teşkil eden sinüs, cosinüs, tanjant ve kotanjantın ne olduklarını Müslüman matematikçilerden öğrenmişlerdir. Örneğin; Latince olan sinüs, Arapça cayb kelimesinin tercümesinden başka birşey değildir.
Howard Evese göre, ilk defa müslümanlar Olmayana Ergi Metodunu geometrik olarak ifade etmişlerdir.
İntegral teoremlerini müslüman matematikçiler keşfettiler. Hocendi &”İki kübün toplamı asla bir küb olamaz&” gibi günümüze kadar matematik biliminin en ilginç ve en zor teoremini ilk defa ortaya koydu. Bilindiği gibi, bu teoremi Fransız fizikçi, P.Fermat kendine mal etmiştir ve bu teorem batıda onun adıyla bilinir. Diğer yandan Nasrü’d-din Tusi &”İki tek sayının kardeşi bir kare olmaz&” teoremini ilk defa ortaya koydu ve ispatladı.
Sabit İbn Kurra’dan sonraki matematikçilerden bir çoğu bu formülleri kullandılar ve astroloji ve astronomiye uyguladılar.
-sayıların özellikleri
-kesir sayıları
-ondalık sayılar
-kardeş sayılar
– el-Kerhi ve el-Kaşani’nin Tabii sayıları toplama formülleri
-sıfırın (0) icadı
-dört işlem
-karekök denklemleri
-lineer ve quadratik denklemler
-integraller
.
.
Araya çizgi koymak, (yani bugünkü yazılan şekliyle) Müslüman matematikçileri icadıdır. Aynı şekilde onluk kesir sistemi de Müslümanların icadıdır.

Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelmesiyle Osmanlı Türkleri arasında da ondalık kesir ve kesirli sayılarla ilgili uyanmıştır. Onlar vasıtasıyla ondalık sayı sistemi Avrupa’ya geçmiştir ve buna Avrupalılar Türk Sistemi" adını vermişlerdir.

Sayı, yüksek alemin basit bir örneğidir, sayının bilgisi, kişiyi diğer matematik bilimlerinin, fiziğin ve metafiziğin bilgisini öğrenmeye sürükler. Sayıların bilgisi, bilimlerin kökeni, hikmet’in yapısı, bilginin kaynağı ve manaların temelidir…
Doğru İslam dünyası bugün tüm Arap dünyasının, alfabe devriminden önce Türklerin ve bugün Arap alfabesi kullanan diğer İslam ülkelerinde kullanılan ٠ ١ ٢ ٣ ٤ ٥ ٦ ٧ ٨ ٩ şeklindeki rakamlar aslında Hint rakamlarıdır.
İslamiyetin doğuşundan önce Romalılar, bugün Roma rakamı dediğimiz; Arapların harflerle ifade edilen özel bir çeşit ve başka milletlerin kendilerine has sayı sistemleri ve rakamları vardı. Fakat, hiçbir sistem, bugün bütün dünyanın kullandığı ve Müslümanların malı olan sayı sistemi kadar kullanışlı değildir ve onun yerini tutamaz. Müslümanların sistemi, kendi işlem kolaylığının yanında, insana ayrıca zaman, iş, mekan ve zekadan tasarruf sağlar.
Roma Rakamıyla: MDCCCXLIII
Eski Arap Rakamlarıyla: خ ض م ج
Müslümanların sistemiyle: 1843 şeklinde yazılabilir.
Erken devir Müslüman matematikçiler, Batı-Latin dünyası matematiğinin doğmasına sebep olmuştur. Bugün her ülkede kullanılan cebir, trigonometri ve uzay geometrisi Müslüman matematikçilerin eseridir. Başta el-Havârizmî’nin kitapları olmak üzere, Müslümanların yazdığı birçok matematik kitabı daha IX. yüzyıl sonlarında latinceye çevrilmiş ve çeşitli baskıları yapılarak ilmî çevrelerde okunmuş ve okutulmuştur.
Ünlü filozof Kant’ın(1724-1804) doktora diplomasının üzerinde Arap harfleriyle yazılmış Besmele vardır. Aynı şekilde o dönemlerde basılmış bazı eserlerinin iç kapaklarında da Arap harfleri ile yazılı benzer ibareler yer almaktadır.
Rahman’ın yaratmasında hiçbir bozukluk göremezsin. Gözünü çevir de bir, bozukluk görüyor musun? Sonra tekrar gözünü çevir ve iki kere bak. Gözün sana yorgun halde dönecektir. Buradan da ancak duyu organlarının ve aklın yorgunluğu sonucu insanın nesnelerin hakikatine ve bilimine ulaşabileceği anlaşılmaktadır.
İslam medeniyeti, maddî ve manevî yönüyle insanlık tarihinde bir dönüm noktası teşkil eder. İnsanlık tarihinde bir devrim ve rönesanstır; bir manevî ve maddî aydınlanmadır. İslâm medeniyeti, sadece o ülküsel dönemlerinde Müslümanları aydınlatmamış, başta Yahudi ve Hristiyan toplumları olmak üzere bütün insanlığı aydınlatmıştır. İşte bunun için bazı Avrupalı bilginler, örneğin Adam Metz, İslâm medeniyeti hakkındaki 1926 yılında yayımlanan bir eserinde İslâm Rönesansı" ( Die Renaissance des İslâms) adını vererek, İslâm’ın insanlık tarihinin de bir rönesansı olduğunu vurgulamışlardır.
Allah, yer ve gökteki varlıklardan, onlar da meydana getirdiği olaylardan bahsettiği yüzlerce ayetin sonlarını, düşünmenin ve bilmenin çeşitli mertebelerine ve kategorilerine vurgu yaparak bitirir. Bunlar: bakmak-görmek, akdetmek, tezekkür etmek, tefekkür etmek, teemmül etmek ve tedebbür etmektir. Dolayısıyla Kur’an’ı Kerim, evren gibi, bir bütün olarak okunması ve hakkında düşünülmesi gereken bir evren veya evren-kitap gibi takdim edilmektedir.
İslâm, insanlığa vahyedilmiş ilâhî medeniyet projesidir.
İslam’dan önce musevilerin yaklaşık 2000 veya 2500, Hristiyanların ise 610 yıllık bir tarihi vardır. bu tarihlere baktığımızda bu dinlerin yetiştirmiş olduğun en önemli bir matematikçi, ne önemli bir astronomi bilgini, neden önemli bir Tıp bilgini vardır. İstifade edilebilecek ve felsefe ile uğraşmış 3-5’i geçmeyen kişi varsa bile, onlar da sonradan Hristiyan olmuş kişilerdir. Çünkü bu dinler, ilimden veya bilimden sadece kutsal metinlerinin yorumunu anlıyorlardı. Bu açıdan sadece teologlar yetiştiriyorlardı. Kur’an, her şeyden önce Müslüman bilginlere bilim zihniyeti ve anlayışı aşılamıştır.
Hindistan’da, Yunan ve Roma topraklarında Her şeyin bir kutu ve ilahi vardır, hatta hırsızlık ilahları bile. Durum bu olunca bu kültürlerin bilginleri, adeta her şey tabu gibi görme psikolojisine sahip oldukları için nesnelere sadece dışarıdan bakarak sadece zihinsel çıkasımalara bakarak düşünce üretmişlerdir. nesnelerin içine dokunmayı gerektiren, deney ve tecrübeye dayanan bilim üretemememişlerdir. Hatta bu eski kültürler içinde en iyisi Yunan kültürü olmasına rağmen Yunanlı filozofların metafizik düşüncelerinin mitolojik olduğunu iddia eder.(Bîrûnî)
Batıda insanlığın evrensel kültürünü hesaba katarak yazılan bilim tarihi eserleri 19. Yüzyılın sonlarına doğru başlar. Xx yüzyılın başlarında özellikle L.Thornalike’nin Le Systeme du of Magic and Experimental Science " P. Duhem’in "Le Systeme du Monde" ve G. Sarton’un "An İntroduction to the History of Science" adlı eserleri ile gerçek anlamıyla bilim tarihi çalışmalarının ilk önemli örnekleri verilir.
Özellikle G.Sarton’un eseri, planı, programı ve içeriği bakımından örnek alınacak olursa, bir bilim tarihi çalışmalarının ilk numunelerinin yüzyıllarca önce Müslüman yazarlar tarafından başlatıldığı ve verildiği görülür. Bu bakımdan ilk bilim tarihçisi olarak karşımıza İbnü’n-Nedîm çıkar.
Batılılar kendi bilim tarihini incelerken, ister istemez bu arada İslâm bilim tarihiyle ilgilenmek zorunda kalmışlardır; çünkü kendi bilimlerinin kökenlerinin Ortaçağda yapılan tercümeler sebebiyle Yunan ve Roma medeniyetlerinden ziyade büyük ölçüde İslâm medeniyetine dayandığını görmüşler ve anlamışlardır. Böylece, kendi bilim tarihleri yanında, İslâm bilim tarihini aydınlatmaya çalışanlar Batılılar olmuştur.
Kitabul Hayavan adlı eserinde el-Cahız, hayvanların yaşayışı ve gelişimlerinden söz eder, onların psikoloji ve sosyolojilerini inceler. Adı geçen eserinde el-Cahız, Lamarck ve Darwin gibi modern evrimcilerden tam 10 asır önce, onların tekamül nazariyelerinden daha mükemmel ve idealist bir görüş ortaya atmıştır.
Allah bazılarının ölümünden bazılarının hayatının sebebi kılar."
Câhız
Calinus (Galen)’den bu yana tüm bilim adamlarının gözün esas görme işini sağlayan ve ışığa duyarlı organı olarak lensi kabul ediyorlardı. Bu görüşün yanlışlığını İbn Rüşd fark ederek, Felix Platter (1536-1614) ve Kepler(1571-1630)’dan yaklaşık dört yüz yıl önce, görme işini esas gözün retina tabakasının yaptığını ve ışığa duyarlı organının bu tabaka olduğunu söylemiştir.
Batılıların Camera Obscura" dedikleri "Karanlık Oda" veya " Karanlık Kamera" ilk defa ünlü fizikçi ve optikçi İbnul Heysem tarafından icat edilmiştir.
Kiliseye girildiği zaman bir sürü insan sureti görürsünüz, resimde bir insanı görmek demek, görüşünüzün insanda ve insanla sınırlanması demektir. Camiye girdiğimiz zaman birçok arabeskler görürsünüz, bu arabesklerde motif ve şekillerin devamlılığını, sürekliliğini ve akıcılığını görürsünüz ki, bu sizi sonsuzluğa götürür ve görüşünüzü sınırlamaz.
Kur’an, insan fikrinin en yüksek kuramı ve görüşlerini beslemeye yetecek fikir ve duygulardan meydana gelen bir hazineyi ihtira etmektedir."

Arthur Pellegrin

İspanyollar’ın Oleh, Oleh" deyişi, Müslümanların "Allah, Allah" deyişinin bozulmuş şeklidir. Arapların pidesi, İtalya’da pizza olmuştur. Arapların gitarası İspanya’da gitar olmuştur. Türklerin köşkü, Avrupa’da kiyosk olmuştur. Türklerin " çubuğu" İngiltere’de "pipo" olmuştur…
Darwin sonrası darwincilerin üzerinde durduğu bu teoriyi el-Biruni sekiz yüzyıldan daha fazla bir zaman önce ortaya atmıştır.
Şemmasiye, İslam dünyasında kurulan ilk rasathanedir.
Satranç oyunu, büyük bilgin el-Biruni tarafından icat edilmiştir.
Başta el-Kındi ve el-Farabi matematiği müziğe uygulayan en önemli kimselerdir. Bilindiği gibi kanun dediğimiz aletin mucidi el-Farabi’dir.
el-Kaşi, cebirsel ondalık sayıları keşfetti ve Pi sayısının bugün kullandığımız en doğru değerini buldu.
Sekant’ın bulucusu olarak herkes Kopernik’i bilir. Halbuki Moritz Canton ve Carra de Veux’un dedikleri gibi, Sekant’ın ilk bulucusu Ebu’l-Vefa’dır.
İlk defa hiperbol ve parabol birleştirerek dokuz kenarlı poligonu icad eden Ebu’l-Leys adlı büyük Müslüman matematikçidir.
Trigonometri biliminin en büyük kurucularından biri el-Battani’dir. Batılılar O’nu Albatagneus olarak tanırlar. Kendisine bundan dolayı Bağdadlı Batlamyus" lakabı verilmiştir. Onun trigonımetrik çalışmaları şu noktada özetlenebilir.
1)Tanjant, Kotanjant fonksiyonlarını vermiş,ayrıca Sinüs, Tanjant ve Kotanjant’ın sıfırdan doksana kadar dereceye kadar tablolarını hazırlamıştır.
Kiliseye girdiğiniz zaman bir sürü insan sureti görürsünüz, resimde bir insanı görmek demek, görünüşünüzün insanda ve insanla sınırlanması demektir. Camiye girdiğiniz zaman birçok arabeskler görürsünüz, bu arabesklerde motif ve şekillerin devamlılığı, sürekliliği ve akıcılığını görürsünüz ki, bu sizi sonsuzluğa götürür ve görünüşünüzün sınırlamaz.
Dünyanın yuvarlak oluşunun başka bir ispat şekli de Ebû’l Fida tarafından ortaya konmuştur. Ona göre eğer bir adam yeryüzünün bir noktasına dikilirse ikinci ve üçüncü adamlar aynı anda biri Doğu’ya biri Batıya doğru dünya etrafında dolaşmaya başlasalar bunlar birinci adamda tekrar birleşirler. Ne varki onların yolculuklarının zamanı güneşin doğuş ve batışina göre hesaplanacak olursa Doğuya doğru giden adam Batıya giden adamdan bir gün önce ilk adama kavuşur. Bu hem dünyanın yuvarlaklığının hem de dünyanın güneş etrafında döndüğünü ispatlar. Bilindiği gibi aynı misal meşhur Fransız yazar Jules Verne tarafından 80 Günde Devri Alem " (1873) adlı kitabında verilmiştir. Belki de Jules Verne Ebû’l Fida dan etkilenmiş olabilir. Çünkü Ebul Fida nin "Takvim" i Reniaud tarafından 1848 de Fransızcaya çevrilmişti.
Dünyanın yuvarlak olduğunun bilimsel isbatı Müslüman bilimcilerin eseridir. Bazı kaynaklara göre. İslam kültüründe Dünyanın yuvarlak olduğu fikri ilk defa Ebû Hanife tarafından ortaya atıldı. Daha sonra İbn Hazm , el-Mesudi gibi bir çok düşünür bu görüşü savundular. Mesela İbn Hazm Dünya’nin yuva
emlak olduğunu şöyle ispatlar : …Eğer yer , bazılarının dediği gibi tepsi gibi düz olsaydı,, güneşin doğuşu her memlekette aynı zamanda görülmesi gerekecekti…"
Müslümanlar Hz. Peygamber’in ilim hadislerinde ilim kavramından eksik çıkarımlarda bulunmuşlardır. Örneğin ilk dönem hadisçiler, ilimden sadece hadis ilminin ; tefsirciler tefsir ilminin ve fıkıhçılar fıkıh ilminin kastedildiğini anlamışlardır. Oysa Hz. Peygamber’in hadislerinde dile getirdiği ilim kavramı genel anlamda ilimdir. Çünkü başka hadislerinde o söyle buyuruyor : Ilim iki ilimdir . Birincisi ruhların ilmi ikincisi bedenlerin ilmidir." Bu hadise göre ilmin maddi ve manevi , dini ve dünyevi bütün alanları kuşattığı açıktır.
İlim öğrenmek mukaddes cihattır."
"Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha hayırlıdır."
"İlim Çin’de de olsa gidip alınız."
"Bir âlimin ölümü bütün bir milletin ölümünden daha büyük bir kayıptır."
Hadisi şerifler
Sommaja (1803-1869) batılılara hitaben : Tarihten müslümanları silmiş olsaydınız, bilimsel rönesansınız yüzyıllarca geri kalmış olacaktı."
İlk bilim tarihçisi olarak, karşımıza İbnü’n-Nedim (ÖI-950) çıkar.
İlim kuvvettir.
Nasir üd-Din Tüsi
Sema’da insan da kainat ve atom gibi dönmekte, yani hareket etmekte ve tabi düzene uymaktadır..
“Bilim, sanıldığı gibi,iman ve itikadı zayıflatmaz,aksine kuvvetlendirir.”
…İtalyan asıllı Fransız matematikçi Guglielmo Libri Carucci dalla Sommaja (1803-2869) batılılara hitaben: &‘Tarihten Müslümanları silmiş olsaydınız, bilimsel rönesansınız yüzyıllarca geri kalmış olacaktı.’ demiştir."
Zira, İslam da ilim, sadece insanların maddi ihtiyaçlarını gidermede bir vasıta olmayıp, aynı zamanda kainatın sırrını ortaya çıkaracak tek yoldur. İlim sayesinde iman tahkik derecesine erişecek ve böylece de kul Allah’a daha yakın olacaktır.
“Bir atomu kesersen,içinde bir Günes ve Günes etrafînda dönen gezegenler bulursun.”
güneşin yarıçap uzunluğun 3.250 Arab mili olduğunu söyler ki, bu 641.000km.dir. Bugünkü kabul edilen değer 696.000km.dir..
Batılılar Batlamyus’un astronomisini terk ediyordu ve cesareti olanlar bu hakikati tekrar ediyorlardı fakat çoğu kilisenin kurbanı oluyordu. Söyledikleri tek şey, müslümanları tekrardan ibaretti; Dünya sabit değil, dönmektedir."

Biruni yalnız döndüğünü söylemiyor aynı zamanda yer çekimi varlığını da işaret ediyordu..

Bir hakikati tekrarlayan (dünya güneş ekseni etrafında döner) Galile’nin başına gelenleri herkes bilir: Kilisenin onu diri diri yakması..
Es-Siczi ise dünyanın döndüğünü ispatlamasıyla astronomide devrim yaratır.
Matematiksel oyunlarda kaybedenlerin şayet devam etselerdi kazanma şanslarını belirtebilmek için Pascal üçgeni diye bilinen üçgeni el-Kerhi icat etmiştir. Fakat ondan en az 8 yüzyıl sonra Fransız filozof ve matematikçi meşhur Pascal’a aftedildi..
İnsan zekasının gelişimi için matematiksel oyunların olması gerektiğini savunan müslüman bilginlerden; el-Biruni satranç oyununu icad etmiştir..
Bilhassa müzik, eskiden matematiğin bir kolu sayılır ve matematik Bilimleri içinde ele alınırdı.
Geometrik şekillerlerin süsleme sanatına uygulanması ve bilhassa cami, mescit ve medrese gibi halkın çok toplandığı binalarda kullanılması boşa değildi; maksat bir yandan insanların bu ilimlere ilgilerini çekmek, diğer yandan da eşyanın manevi yönünü algılamayı öğretmekti..
Bilimin en temel ilkesi, öğrenmektir. Öğrenmenin en temel ilkesi ise, okumak ve yazmaktır..
insanlık tarihinde bir devrim ve rönesanstır; bir manevi ve maddi aydınlanmadır.
İslam insanlığa vahyedilmiş ilahi medeniyet projesidir..
İslam’dan önce Musevilerin yaklaşık 2500, Hristiyanların ise 610 yıllık tarihi vardır. Bu arada bilginler çıkmamıştır Çünkü bu dinler, ilimden veya bilimden sadece kutsal metinlerin yorumunu anlıyorlardı.. Kuran, her şeyden önce Müslüman bilginlere bilim zihniyeti ve anlayışı aşılamıştır..
kainattaki varlıkların hepsi Allah’ın birer ayeti" ve "işareti" olduğu belirtilir. Gerçek bilim adamının Allah’ın varlığını sezebileceği, O’na yakın olabileceği belirtilmektedir. Kur’an’da: "Allah’tan en çok korkanlar alimlerdir" denmesi de bunun içindir.
Başta Türkiye’miz olmak üzere bütün İslam memleketlerinde başlayan Batıcılık hastalığı kendimizi unutturmuştur..
Ya ilim sahibi ol,ya ilim öğrenen,ya ilim öğrenene yardım eden ya da ilim dinleyen ol,sakın beşinci kişi olma."
Bu zamana kadar(19yy), düşünürler Felsefe yapmak için felsefe tarihini bilmek gerektiği halde, bilim yapmak için bilim tarihini bilmek gerekmez" tezini savunuyordu..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir