İçeriğe geç

İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi Kitap Alıntıları – Mehmet Bayrakdar

Mehmet Bayrakdar kitaplarından İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

İslam’da Bilim ve Teknoloji Tarihi Kitap Alıntıları

Eğer yer, bazılarının dediği gibi tepsi gibi düz olsaydı, güneşin doğuşu her memlekette aynı zamanda görülmesi gerekecekti
Kiliseye girildiği zaman bir sürü insan sureti görürsünüz, resimde bir insanı görmek demek, görüşünüzün insanda ve insanla sınırlanması demektir. Camiye girdiğimiz zaman birçok arabeskler görürsünüz, bu arabesklerde motif ve şekillerin devamlılığını, sürekliliğini ve akıcılığını görürsünüz ki, bu sizi sonsuzluğa götürür ve görüşünüzü sınırlamaz.
Kör olan gözler değil; göğüslerindeki kalplerdir.
Bilimin en temel ilkesi öğrenmektir. Öğrenmenin en temel ilkesi ise, okumak ve yazmaktır.
İslâm, insanlığa vahyedilmiş ilâhi medeniyet projesidir.
Âlim, ilminde daima insanlığa fayda gözetmelidir.
Her şeyi devri içinde değerlendirmek gerekir.
İntegral teoremlerinin Müslüman matematikçiler keşfettiler Hocendi iki küp toplamı asla bir küp olamaz gibi günümüzde kadar matematik bilimine en ilginç ve en zor teoremi ilk defa ortaya koydu
Pascal üçgeni diye bilinen bir üçgen ilk defa Müslüman matematikçilerden el Kerhi tarafından icat edilmiştir. Bu işten pascaldan en az 8 yüzyıl önce el kerhi tarafından icat edilmiştir hiç şüphe yok Pascal bunu Müslümanlardan almıştı
Sosyoloji politika ve ekonominin tam ilim olarak kabulü ilk defa ibn-i Haldun ile başlamıştır
Bîrûnî, İbn-Sina ya yönettiği 6. sorusunda gök cisimlerinin elips şeklinde hareket ettiklerini savunur. İbn-Sina ve Aristo’nun görüşlerini tenkit eder. Bilindiği gibi Aristo ile onu müteakiben İbn-Sina ve daha başkaları gök cisimlerinin dairevi hareketler yaptıklarını savunurlar; aksi takdirde gök cisimleri arasında boşluklarım olacağını söylerler
Yine bilindiği gibi gök cisimlerinin elips şeklinde hareket ettiklerini batıda ilk defa Kepler ortaya atmıştır.
Bir hakikati tekrarlayan Galile’nin başına gelenleri herkes bilir: Kilisenin onu diri diri yakması. Gerçekte, dünyanın döndüğünü ilk defa Galileo söylememiştir. İlk defa büyük düşünür es-Siczî söylemiştir. Galileo sadece bu hakikatı tekrarlamıştır.

Bîrûnî, sadece dünyanın döndüğünü söylemiyor aynı zamanda yerçekimi varlığına da işaret ediyor.

Müslüman düşünürler ve matematikçiler, insan zekasına nasıl geliştirilebileceği konusu üzerinde çalışmışlardır. bunun en iyi metodlarından birinin matematiksel prensiplere dayanan oyunlar olduğunu düşünmüşler ve bazı oyunlar icat etmişlerdir. Böylelikledir ki, mesela dünyaca ünlü meşhur satranç oyunu, büyük bilgin el-Bîrûnî tarafından icat edilmiştir
İlk defa bir hiperbol ile parabolü birleştirerek 9 kenarlı poligonu icat eden Ebu’l-Leys adlı büyük Müslüman matematikçidir.

Genel uzay üçgeni için sinüs teoremini ilk defa Ebu’l-Vefa ispatlamıştır.

Sekantın bulucusu olarak herkes Koperniki bilir. Halbuki, Moritz Canton ve Carra de Vauxun dedikleri gibi, sekantın ilk bulucusu Ebu’l-Vefa’dır.

İbnü’l-Hüseyin, bugün modern matematikteki kinematik adıyla anılan metodun ilk kurucusudur.

el-Kâşî, cebirsel ondalık kesirleri keşfettiği ve pi(π) sayısının bugün kullandığımız en doğru değerini buldu.

Matematiğin her kolunda olduğu gibi, trigonometride de Müslümanlar çeşitli çözümleri özellikle trigonometrik fonksiyonları ortaya koymuşlardır. Avrupalılar modern trigonometrinin temelini teşkil eden sinüs, cosinüs, tanjant ve kotanjantın ne olduklarını Müslüman matematikçilerden öğrenmişlerdir. Örneğin; Latince olan sinüs, Arapça cayb kelimesinin tercümesinden başka birşey değildir.
Ömer Hayyam kübik denklemlerin kuadratik denklemlere indirgenebileceğini ispatladı.
”Bir küp ve kareler, köklere eşittir ”.
Bugün ”Radikal Akis Teoremi ” diye adlandırılan geometrik teorem İbnü’l-Heysem’in eseridir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Howard Evese göre, ilk defa müslümanlar Olmayana Ergi Metodunu geometrik olarak ifade etmişlerdir.
Araya çizgi koymak, (yani bugünkü yazılan şekliyle) Müslüman matematikçileri icadıdır. Aynı şekilde onluk kesir sistemi de Müslümanların icadıdır.

Ali Kuşçu’nun İstanbul’a gelmesiyle Osmanlı Türkleri arasında da ondalık kesir ve kesirli sayılarla ilgili uyanmıştır. Onlar vasıtasıyla ondalık sayı sistemi Avrupa’ya geçmiştir ve buna Avrupalılar Türk Sistemi adını vermişlerdir.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sayı, yüksek alemin basit bir örneğidir, sayının bilgisi, kişiyi diğer matematik bilimlerinin, fiziğin ve metafiziğin bilgisini öğrenmeye sürükler. Sayıların bilgisi, bilimlerin kökeni, hikmet’in yapısı, bilginin kaynağı ve manaların temelidir
Doğru İslam dünyası bugün tüm Arap dünyasının, alfabe devriminden önce Türklerin ve bugün Arap alfabesi kullanan diğer İslam ülkelerinde kullanılan ٠ ١ ٢ ٣ ٤ ٥ ٦ ٧ ٨ ٩ şeklindeki rakamlar aslında Hint rakamlarıdır.
İslamiyetin doğuşundan önce Romalılar, bugün Roma rakamı dediğimiz; Arapların harflerle ifade edilen özel bir çeşit ve başka milletlerin kendilerine has sayı sistemleri ve rakamları vardı. Fakat, hiçbir sistem, bugün bütün dünyanın kullandığı ve Müslümanların malı olan sayı sistemi kadar kullanışlı değildir ve onun yerini tutamaz. Müslümanların sistemi, kendi işlem kolaylığının yanında, insana ayrıca zaman, iş, mekan ve zekadan tasarruf sağlar.
Roma Rakamıyla: MDCCCXLIII
Eski Arap Rakamlarıyla: خ ض م ج
Müslümanların sistemiyle: 1843 şeklinde yazılabilir.
Erken devir Müslüman matematikçiler, Batı-Latin dünyası matematiğinin doğmasına sebep olmuştur. Bugün her ülkede kullanılan cebir, trigonometri ve uzay geometrisi Müslüman matematikçilerin eseridir. Başta el-Havârizmî’nin kitapları olmak üzere, Müslümanların yazdığı birçok matematik kitabı daha IX. yüzyıl sonlarında latinceye çevrilmiş ve çeşitli baskıları yapılarak ilmî çevrelerde okunmuş ve okutulmuştur.
Batıda da Arap harfleri ile süs yapmak bir moda haline gelmişti. Bunların ilk örneği İlk İngiliz krallarından olan Offa Rex’in Arap dinarlarını taklit ederek bastırdığı parada görülür.
İspanya’nın fethi, Avrupalıların, başta felsefe ve bilim olmak üzere her konuda Müslümanları taklit etmeye başlamalarına neden olmuştur. Şimdi biz Batıyı nasıl taklit ediyorsak, o zamanlarda onlar bizi mutfaktan tekniğe her konuda taklit ediyorlardı. İspanyolların Oleh oleh deyişi, Müslümanların Allah Allah deyişinin bozulmuş şeklidir. Arapların pidesi, İtalya’da pizza olmuştur. Türklerin köşkü, Avrupa’da kiyosk olmuştur. Türklerin çubuğu İngiltere’de pipo olmuştur. Osmanlı’nın mehteri, Avrupa’da askeri bando olmuştur.
Ünlü filozof Kant’ın(1724-1804) doktora diplomasının üzerinde Arap harfleriyle yazılmış Besmele vardır. Aynı şekilde o dönemlerde basılmış bazı eserlerinin iç kapaklarında da Arap harfleri ile yazılı benzer ibareler yer almaktadır.
Allah, yer ve gökteki varlıklardan, onlar da meydana getirdiği olaylardan bahsettiği yüzlerce ayetin sonlarını, düşünmenin ve bilmenin çeşitli mertebelerine ve kategorilerine vurgu yaparak bitirir. Bunlar: bakmak-görmek, akdetmek, tezekkür etmek, tefekkür etmek, teemmül etmek ve tedebbür etmektir. Dolayısıyla Kur’an’ı Kerim, evren gibi, bir bütün olarak okunması ve hakkında düşünülmesi gereken bir evren veya evren-kitap gibi takdim edilmektedir.
İslâm, insanlığa vahyedilmiş ilâhî medeniyet projesidir.
İslam’dan önce musevilerin yaklaşık 2000 veya 2500, Hristiyanların ise 610 yıllık bir tarihi vardır. bu tarihlere baktığımızda bu dinlerin yetiştirmiş olduğun en önemli bir matematikçi, ne önemli bir astronomi bilgini, neden önemli bir Tıp bilgini vardır. İstifade edilebilecek ve felsefe ile uğraşmış 3-5’i geçmeyen kişi varsa bile, onlar da sonradan Hristiyan olmuş kişilerdir. Çünkü bu dinler, ilimden veya bilimden sadece kutsal metinlerinin yorumunu anlıyorlardı. Bu açıdan sadece teologlar yetiştiriyorlardı. Kur’an, her şeyden önce Müslüman bilginlere bilim zihniyeti ve anlayışı aşılamıştır.
Hindistan’da, Yunan ve Roma topraklarında Her şeyin bir kutu ve ilahi vardır, hatta hırsızlık ilahları bile. Durum bu olunca bu kültürlerin bilginleri, adeta her şey tabu gibi görme psikolojisine sahip oldukları için nesnelere sadece dışarıdan bakarak sadece zihinsel çıkasımalara bakarak düşünce üretmişlerdir. nesnelerin içine dokunmayı gerektiren, deney ve tecrübeye dayanan bilim üretemememişlerdir. Hatta bu eski kültürler içinde en iyisi Yunan kültürü olmasına rağmen Yunanlı filozofların metafizik düşüncelerinin mitolojik olduğunu iddia eder.(Bîrûnî)
Batıda insanlığın evrensel kültürünü hesaba katarak yazılan bilim tarihi eserleri 19. Yüzyılın sonlarına doğru başlar. Xx yüzyılın başlarında özellikle L.Thornalike’nin Le Systeme du of Magic and Experimental Science P. Duhem’in Le Systeme du Monde ve G. Sarton’un An İntroduction to the History of Science adlı eserleri ile gerçek anlamıyla bilim tarihi çalışmalarının ilk önemli örnekleri verilir.
Özellikle G.Sarton’un eseri, planı, programı ve içeriği bakımından örnek alınacak olursa, bir bilim tarihi çalışmalarının ilk numunelerinin yüzyıllarca önce Müslüman yazarlar tarafından başlatıldığı ve verildiği görülür. Bu bakımdan ilk bilim tarihçisi olarak karşımıza İbnü’n-Nedîm çıkar.
Bilindiği gibi, Aristocu bir bilim tarifi bütün Orta Çağa hakim olduğu için, tarih ve sosyal ilimler, ilim sayılmamıştır. Bu sebepten de ilimlerin sınıflandırılmasında bu ilimlere yer verilmemiştir. Gerçekte tarih ve diğer sosyal ilimler denen sosyoloji, politika ve ekonominin tam ilim olarak kabulü ilk defa İbn Haldûn ile başlamıştır.
Bilim ve onun tatbikatı olan teknoloji daima İslâm’da çok değer verilen ve teşvik edilen bir şeydir. Bunun böyle olduğunu anlatmak için, sadece, hiç bir müslüman bilim adamının bizzat bir keşf veya bilimsel teorisinden dolayı, Hristiyanlıkta veya başka dinlerde olduğu gibi, ateşe atılarak veya işkence ile öldürülmediğini hatırlatmak yeter.
Batılılar kendi bilim tarihini incelerken, ister istemez bu arada İslâm bilim tarihiyle ilgilenmek zorunda kalmışlardır; çünkü kendi bilimlerinin kökenlerinin Ortaçağda yapılan tercümeler sebebiyle Yunan ve Roma medeniyetlerinden ziyade büyük ölçüde İslâm medeniyetine dayandığını görmüşler ve anlamışlardır. Böylece, kendi bilim tarihleri yanında, İslâm bilim tarihini aydınlatmaya çalışanlar Batılılar olmuştur.
Calinus (Galen)’den bu yana tüm bilim adamlarının gözün esas görme işini sağlayan ve ışığa duyarlı organı olarak lensi kabul ediyorlardı. Bu görüşün yanlışlığını İbn Rüşd fark ederek, Felix Platter (1536-1614) ve Kepler(1571-1630)’dan yaklaşık dört yüz yıl önce, görme işini esas gözün retina tabakasının yaptığını ve ışığa duyarlı organının bu tabaka olduğunu söylemiştir.
Batılıların Camera Obscura dedikleri Karanlık Oda veya Karanlık Kamera ilk defa ünlü fizikçi ve optikçi İbnul Heysem tarafından icat edilmiştir.
Kiliseye girildiği zaman bir sürü insan sureti görürsünüz, resimde bir insanı görmek demek, görüşünüzün insanda ve insanla sınırlanması demektir. Camiye girdiğimiz zaman birçok arabeskler görürsünüz, bu arabesklerde motif ve şekillerin devamlılığını, sürekliliğini ve akıcılığını görürsünüz ki, bu sizi sonsuzluğa götürür ve görüşünüzü sınırlamaz.
Kur’an, insan fikrinin en yüksek kuramı ve görüşlerini beslemeye yetecek fikir ve duygulardan meydana gelen bir hazineyi ihtira etmektedir.

Arthur Pellegrin

İspanyollar’ın Oleh, Oleh deyişi, Müslümanların Allah, Allah deyişinin bozulmuş şeklidir. Arapların pidesi, İtalya’da pizza olmuştur. Arapların gitarası İspanya’da gitar olmuştur. Türklerin köşkü, Avrupa’da kiyosk olmuştur. Türklerin çubuğu İngiltere’de pipo olmuştur
Er-geç geleceğimizde İslam yatar.
Goethe
Bilim tarihi çalışmaları bize sadece eskilerin ne yaptığını anlatmaz. Aynı zamanda belki daha da önemlisi yeni bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ortaya çıkmasına basamak ve sıçrama noktası teşkil edebilir, yeni ufuklar açabilir. Bu eserde bir zamanlar İslam medeniyetindeki bilimsel gelişmelerin; hızını, zengin içeriğini ve daha önceki medeniyetlerin bilim tarihine kıyasla çok daha uzun bir geçmişe sahip olduğunu, ayrıca Batı’da bilimin gelişimine kaynaklık ettiğini okuyacaksınız. Şu bir gerçektir ki Müslüman bilim adamlarının ortaya attığı birçok görüş, teorem ve icadı bugün hâlâ geçerliliğini ve doğruluğunu korumaktadır. Bugün gençliğimize vereceğimiz en güzel hedilerden biri benliğimizin ve medeniyetimizin bir parçası olan bilim ve teknoloji sahasında geçmişteki büyüklüğümüzü hatırlatmaktır.
Darwin sonrası darwincilerin üzerinde durduğu bu teoriyi el-Biruni sekiz yüzyıldan daha fazla bir zaman önce ortaya atmıştır.
Başta el-Kındi ve el-Farabi matematiği müziğe uygulayan en önemli kimselerdir. Bilindiği gibi kanun dediğimiz aletin mucidi el-Farabi’dir.
el-Kaşi, cebirsel ondalık sayıları keşfetti ve Pi sayısının bugün kullandığımız en doğru değerini buldu.
Sekant’ın bulucusu olarak herkes Kopernik’i bilir. Halbuki Moritz Canton ve Carra de Veux’un dedikleri gibi, Sekant’ın ilk bulucusu Ebu’l-Vefa’dır.
İlk defa hiperbol ve parabol birleştirerek dokuz kenarlı poligonu icad eden Ebu’l-Leys adlı büyük Müslüman matematikçidir.
Trigonometri biliminin en büyük kurucularından biri el-Battani’dir. Batılılar O’nu Albatagneus olarak tanırlar. Kendisine bundan dolayı Bağdadlı Batlamyus lakabı verilmiştir. Onun trigonımetrik çalışmaları şu noktada özetlenebilir.
1)Tanjant, Kotanjant fonksiyonlarını vermiş,ayrıca Sinüs, Tanjant ve Kotanjant’ın sıfırdan doksana kadar dereceye kadar tablolarını hazırlamıştır.
Avrupalıların modern trigonometrinin temelini teşkil eden Sinüs , Kosinüs , Tanjant , Kotanjant’ın ne oldularını Müslüman matematikçilerden öğrenmişlerdir. Örneğin: Latince olan sinüs, Arapça cayb kelimesinin tercümesinden başka bir şey değildir.
Uzay geometrisinin ve trigonometrinin doğmasının en büyük amili Müslüman bilgilerin astronomik meselelere sayısal çözüm aramalarıdır.
Dünyanın yuvarlak olduğunun bilimsel isbatı Müslüman bilimcilerin eseridir. Bazı kaynaklara göre. İslam kültüründe Dünyanın yuvarlak olduğu fikri ilk defa Ebû Hanife tarafından ortaya atıldı. Daha sonra İbn Hazm , el-Mesudi gibi bir çok düşünür bu görüşü savundular. Mesela İbn Hazm Dünya’nin yuva
emlak olduğunu şöyle ispatlar : Eğer yer , bazılarının dediği gibi tepsi gibi düz olsaydı,, güneşin doğuşu her memlekette aynı zamanda görülmesi gerekecekti
Müslümanlar Hz. Peygamber’in ilim hadislerinde ilim kavramından eksik çıkarımlarda bulunmuşlardır. Örneğin ilk dönem hadisçiler, ilimden sadece hadis ilminin ; tefsirciler tefsir ilminin ve fıkıhçılar fıkıh ilminin kastedildiğini anlamışlardır. Oysa Hz. Peygamber’in hadislerinde dile getirdiği ilim kavramı genel anlamda ilimdir. Çünkü başka hadislerinde o söyle buyuruyor : Ilim iki ilimdir . Birincisi ruhların ilmi ikincisi bedenlerin ilmidir. Bu hadise göre ilmin maddi ve manevi , dini ve dünyevi bütün alanları kuşattığı açıktır.
İlim öğrenmek mukaddes cihattır.
Alimin uykusu cahilin ibadetinden daha hayırlıdır.
İlim Çin’de de olsa gidip alınız.
Bir âlimin ölümü bütün bir milletin ölümünden daha büyük bir kayıptır.
Hadisi şerifler
Sommaja (1803-1869) batılılara hitaben : Tarihten müslümanları silmiş olsaydınız, bilimsel rönesansınız yüzyıllarca geri kalmış olacaktı.
İlk bilim tarihçisi olarak, karşımıza İbnü’n-Nedim (ÖI-950) çıkar.
Allah insanları, hayvanları, bitkileri ve madenleri aynı zamanda yarattı. (öncül bir varlık içinde) Ne Adem’in yaratılışı çocuklarının yaratılışından öncedir, ne de annenin yaratılışı çocuklarınkinden önce..
Kör olan gözler değil ; göğüslerdeki kalplerdir.
İlim kuvvettir.
Nasir üd-Din Tüsi
İtalyan asıllı Fransız matematikçi Guglielmo Libri Carucci dalla Sommaja (1803-2869) batılılara hitaben: ‘Tarihten Müslümanları silmiş olsaydınız, bilimsel rönesansınız yüzyıllarca geri kalmış olacaktı.’ demiştir.
Zira, İslam da ilim, sadece insanların maddi ihtiyaçlarını gidermede bir vasıta olmayıp, aynı zamanda kainatın sırrını ortaya çıkaracak tek yoldur. İlim sayesinde iman tahkik derecesine erişecek ve böylece de kul Allah’a daha yakın olacaktır.
“Bir atomu kesersen,içinde bir Günes ve Günes etrafînda dönen gezegenler bulursun.”
İlim imanın kardeşidir.
Biruni, Türk ve İslam ile Yunan ve Roma, aynı şekilde Hint kültürünü yakından tanıyan bir bilgindir. O bu kültürleri, onlardaki dini ve felsefi düşünceleri karşılaştırmalı olarak inceliyor ve bütün bunlardan sonra şunları söylüyor: Hindistan’da, Yunan ve Roma topraklarında her şeyin bir putu ve ilahı vardır, hatta hırsızlık ilahları bile. Durum bu olunca bu kültürlerin bilginleri, adeta her şeyi tabu gibi görme psikolojisine sahip oldukları için nesnelere sadece dışarıdan bakarak sadece zihinsel çıkasımalara bakarak düşünce üretmişlerdir. Nesnelerin içine dokunmayı gerektiren, deney ve tecrübeye dayanan bilim üretmemişlerdir. Hatta bu eski kültürler içinde en iyisi Yunan kültürü olmasına rağmen Yunanlı filozofların metafizik düşüncelerinin mitolojik olduğunu iddia eder.
güneşin yarıçap uzunluğun 3.250 Arab mili olduğunu söyler ki, bu 641.000km.dir. Bugünkü kabul edilen değer 696.000km.dir..
Es-Siczi ise dünyanın döndüğünü ispatlamasıyla astronomide devrim yaratır.
Matematiksel oyunlarda kaybedenlerin şayet devam etselerdi kazanma şanslarını belirtebilmek için Pascal üçgeni diye bilinen üçgeni el-Kerhi icat etmiştir. Fakat ondan en az 8 yüzyıl sonra Fransız filozof ve matematikçi meşhur Pascal’a aftedildi..
İnsan zekasının gelişimi için matematiksel oyunların olması gerektiğini savunan müslüman bilginlerden; el-Biruni satranç oyununu icad etmiştir..
Bilhassa müzik, eskiden matematiğin bir kolu sayılır ve matematik Bilimleri içinde ele alınırdı.
Geometrik şekillerlerin süsleme sanatına uygulanması ve bilhassa cami, mescit ve medrese gibi halkın çok toplandığı binalarda kullanılması boşa değildi; maksat bir yandan insanların bu ilimlere ilgilerini çekmek, diğer yandan da eşyanın manevi yönünü algılamayı öğretmekti..
1843 sayısını yazacak olursak;
-Roma rakamlarıyla: MDCCCXLIII
-Eski Arap rakam sistemiyle:خ ض م ج
-Müslüman sistemiyle: 1843 şeklindedir..
..tüm ülkelerdeki kullanılan sayı sistemi Kuzey Afrikalı Müslümanların icadıdır. Osmanlıca rakamları ١،٢.. Hind rakamlarıdır. Hintlilerden X.yy da İslam dünyasına geçmiştir. Latin rakamları dediğimiz rakamlar ise müslümanlardan alınmıştır..?
17. yüzyılın sonlarına kadar da devam etmiştir. Örneğin ünlü filozof Kant’ın (1724-1804) doktora diplomasının üzerinde Arap harfleriyle yazılmış Besmele vardır.
Bilimin en temel ilkesi, öğrenmektir. Öğrenmenin en temel ilkesi ise, okumak ve yazmaktır..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir