İçeriğe geç

İslam İman İbadet Kitap Alıntıları – Osman Nuri Topbaş

Osman Nuri Topbaş kitaplarından İslam İman İbadet kitap alıntıları sizlerle…

İslam İman İbadet Kitap Alıntıları

Rivâyet olunur ki, Hz. Peygamber (sav)’in ahlâkı ile hâllenmemiş olan bir kimse bir gün rüyasında Âlemlerin Efendisi’ni gördü. O sirâc-ı münîr, kendisine hiç iltifat etmiyor, alâka göstermiyordu. Mahzun bir şekilde sordu:

-Ya Rasûlallâh! Bana kırgın mısınız?

-Hayır!

-O hâlde niçin bana alâkasız davranıyorsunuz?

-Seni tanımıyorum ki!

-Nasıl olur yâ Rasûlallâh? Ben ümmetinden biriyim. Âlimler, ümmet-i Muhammed’den birini, ananın evlâdını teşhisinden daha iyi teşhis ettiğinizi söylüyorlar

-Doğru! Ancak ben senin üzerinde güzel ahlâkımdan bir şey görmüyorum. Ayrıca bana senden hiç salât ü selâm gelmedi. Bilesin ki ben, ümmetimden herhangi birini benim ahlâkıma büründüğü ölçüde tanırım.

Uykudan büyük bir hüzünle uyanan o mü’min kişi, eski hâline tevbe etti ve Hz. Peygamber’in ahlâk-ı hamîdesine büründü. Bol bol salât-ü selâmla meşgul oldu. Bir müddet sonra rü’yâsında yine Âlemlerin Efendisi’ni gördü. Bu defa Hz. Peygamber (sav) kendisine:

-Şimdi seni tanıyorum ve senin için şefâat edeceğim buyurdu.

Ne müteâl hakîkat;yerler gökler direksiz,
Biz zerre yok koskoca kâinatta ölçeksiz!
Dünyayı dinden üstün tutmadıkça 《لا إله إلا الله》denilince, Allah’ın gazabı gider. Dünyayı dinden üstün tutan bir kişi 《لا اله الا لله》dedikce Allah Teala: 《Sen davanda samimi değilsin》der. (Fezail-i A’mal,481)
Vicdan, Allah -celle celaluhu- ‘nun insana diğer mahlûkattan farklı olarak ihsan ettiği bir hassadır ki, vecede /bulmak fiilinden gelmesi hasebiyle kısaca manası, insanın kendisini kendinde bulması demektir. Ayrıca, insanlık şeref ve haysiyetini koruyabilme, zerafet, nezaket ve yüksek ahlak ile meleklerden üstün bir seviyeye yükselerek Rabbi tanıyıp bilmeyi de ihtiva eder.
Sen ne zâlim imişsin ki ey merhamet, düşmanımı bana sevdiriyorsun!
Bu hakikat ışığında Hazret-i Mevlâna da şöyle buyurur:
《Iman nedir?》diye aklıma sordum. Kalbimin kulağına eğilip:《Iman edepten ibârettir 》diye fısıldadı. O hâlde edebi olmayan kimse,Allah ‘ın lutfundan mahrûm kalır.
Haya ve iman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider! (Suyûti, el-Camius Sağîr,1,53 )
Dünya həyatı bir röyadan ibarətdir. Dünyada sərvət sahibi olmaq yuxuda dəfinə tapmağa bənzəyir.
Pakistan’ın mânevî bânîsi İkbal, şöyle feryâd eder:

Yazıklar olsun! Artık aşkın vecd ve heyecanı kalmadı.
Artık Müslümanların damarlarındaki kan dahî kurudu.
Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalbde huzur yok!
İçten gelen o ilâhî cezbe kaybolmuş!

Ey aşk! Ey gönlümüzün derûnî mânâsı!
Ey ektiğimiz tohum!
Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hâle bir bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler.
Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi!

islâm,insan fıtratına ait ilâhi ve mutlak bir bilginin ışığında kâideler koyduğundan onun hükümlerinin eskiyip değerini kaybetmesi düşünülemez.
beşeri yüceltecek olan kulluk hasûsiyetinin en güzel tezâhürü teslimiyet ile mümkündür.
Ömer bin Abdülaziz: Namaz, seni yolun ortasına kadar götürür. Oruç, Padişahın kapısını açar. Sadaka da, Padişahın huzuruna sokar.
Duâ, Rabbin bize bir müsaadesi, nimeti ve hatta emridir. Lâkin onun muhtevasını ferdi akıl ve hislerimizle doldursak da, bu muhtevanın mutlaka hayır olduğu hususunda inâd etmemeli ve Allah’tan: Yâ Rabb! Hayırlı ise lutfeyle! diye niyazda bulunmayı ihmal etmemelidir.
Hz Mevlana: Padişahların kıblesi tac ile kemer, dünya-perest olanların kıblesi gümüş ve altındır. Suret meftunu olanların kıblesi su ve çamurdan ibaret bulunan cisim; mânâ-şinas olanların kıblesi de ruh ile kalbdir. Zahidlerin kıblesi mihrab-ı kabûl; gafillerin kıblesi fuzûlî işlerdir. Tembellerin kıblesi uyumak ve yemek; insanların kıblesi de, ilim ve irfan ile beslenmektir
Kelime-i Tevhid, kalbin nûrudur. Insanın yüzünün nurudur.
İslâm, fikri, kavli ve fiili bakımdan insanı en güzel şekilde yoğurup kemâle erdiren ve karanlıklardan nûra çıkaran seâdet fecridir.

Bir toprak gibidir ki, kendisine teslîm olan nice çürük dal ve budak parçalarından, hatta teressübattan dahî gözleri ve gönüllüleri okşayan nâdîde güller, menekşeler, laleler ve zambaklar yetiştirir.

Hazreti Peygamber-sallallahu aleyhi vesellem-:
★Bir saatlik tefekkür, altmış senelik ibadetten efdaldir.★
“ Pakistan’ın mânevî bânîsi İkbal, şöyle feryâd eder:

‘Yazıklar olsun! Artık aşkın vecd ve heyecanı kalmadı Artık Müslümanların damarlarındaki kan dahî kurudu. Namazlara bakın; saflar eğri, secdeler ruhsuz, kalbde huzur yok! İçten gelen o ilâhî cezbe kaybolmuş!..’

‘Ey aşk! Ey gönlümüzün derûnî mânâsı! Ey ektiğimiz tohum! Ey biçtiğimiz mahsul! Şu hâle bir bak; tıyneti toprak olan insanlar artık eskidiler.. Bizim çamurumuzdan şimdi bambaşka ve bize yabancı bir insan meydana geldi!..’”

İslâm, fikri, kavli ve fiili bakımdan insanı en güzel şekilde yoğurup kemâle erdiren ve karanlıklardan nûra çıkaran seâdet fecridir.

Bir toprak gibidir ki, kendisine teslîm olan nice çürük dal ve budak parçalarından, hatta teressübattan dahî gözleri ve gönüllüleri okşayan nâdîde güller, menekşeler, laleler ve zambaklar yetiştirir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir