İçeriğe geç

İslam Ahlakı Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından İslam Ahlakı kitap alıntıları sizlerle…

İslam Ahlakı Kitap Alıntıları

Azme mani iradesizliktir, iradeye mani ise inançsızlıktır.
Geçici nimetleri terk etmeden sonsuz nimetlere ulaşılmaz.
Kardeşinin gözündeki çöpü görür de kendi
gö­zündeki çöpü görmez.
Görüyorum ki, ölmeyecekmiş gibi dünyaya daldın
Resul-i Ekrem (S.A.V.) umumiyetle şöyle duâ ederlerdi: ”Allah’ım, beni ilimle zenginleştir, hilim ile süsle, takva ile ikram et, sıhhat ve afiyetle güzelleştir. ”
Hayat, bir serap gibi aldatıyor insanı.
Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın.

Lokman Suresi, 33.

Yâni kimseyi küçük görmeyiniz, o kimsenin Allah indinde sizden hayırlı olmadığını nereden biliyorsunuz?
Şimdi ahiret için hazırlık yapmazsan ne zaman hazırlanacaksın?
Kalplerde, hallerde değişiklik yapan Allah’tır.
Hangi amel halis olarak Allah rızası için yapılmazsa riyadır.
Bilmiş ol ki, bütün kötü huylar ilim ve amel ilacı ile tedavi edilir. Her illetin tedavisi sebebinin zıddı ile olur.
Halbuki kalbler, kaynamakta olan tencerenin hareketinden daha ziyade hareket halindedirler. Her an değişebilirler.
İnsanoğlu yarın, üç beş gün sonra öleceğini bilse belki o kadar cimrilik etmezdi.
«Ehli olsun olmasın, sen iyiliğini yap. Şayet ehlini buldunsa ne güzel, isabet ettirdin. Şayet bulamadınsa, sen iyiliğin ehli olursun.»
Tatlı söz sadakadır.
Sizin istemediğiniz sabırda, bilmediğiniz birçok hayır vardır.
Küçük günahlar ısrar etmekle büyür.
Kimseyi küçük görmeyiniz, o kimsenin Allah indinde sizden hayırlı olmadığını nereden biliyorsunuz.
Allah’ın Resulü ise şu şekilde anlatıyor: Ne mutlu o kişiye ki sözün fazlasını atar, malın fazlasını infak eder.
Kalbimi Allah’la başbaşa bırakacağım bir işi bana göster dedim. «Halkı nazarı itibara alma, onların yaptığını yapma. Zira onlara bakmak, zulmettir» dedi.
Enes bin Malik diyor ki:
Biz Resulullah’la birlikte iken bir gün şöyle dediğini işittik: iyi ahlak, hataları, güneşin buzu erittiği gibi eritir.
Resulullah buyurdu: kötü huy, sirkenin balı bozması gibi, amelleri bozar.
Çocukları küçük iken kollamak, metodlu bir şekilde yetiştirmek gerektir. Zira çocuk cevher olarak, yapısı iyiye ve kötüye kabiliyetli olarak yaratılmıştır. Ona yön veren anne ve babasıdır.
«Tamam olan her şeyde vardır mutlak bir noksan
Hayatın güzelliğine mağrurlanmamalıdır insan.»
Kalplerde, hallerde değişiklik yapan Allah’tır.
Herhangi bir husumete müsteniden kardeşinin uğradığı musibete sevinme, Allah onu kurtarır ve seni mübtelâ eder.
Resûlü Ekrem: Çekememezlik yapmayın, birbirinizden ayrılmayın, husumetleşmeyin, arka çevirmeyin, ey Allah’ın kulları kardeş olun, buyurmuştur.
Size kötülerinizi haber vereyim mi? Söz gezdirmekle insanlar arasında dolaşıp dostların arasını bozan ve kusursuzlara ayıp arayanınızdır.
Hatta arkadaşlarına bile başkasının kötülüklerini andıkları zaman Allah için kızmalıdır.
Geçmiş Peygamberlere inen kitapların birinde, «Ademoğlu, sen kızdığın zaman beni an ki ben de
gazab ettiğim zaman seni anayım da terk etmeyeyim» diye yazılıdır.
Adamın birine:
— Ey suratsız insan, diye hitap edince, adam:
— Yaratan güzel yaratmamış, benim ne suçum
var? der. Şayet kendisi kusursuz ise Allah’a hamdetsin ve kendini gıybet çirkefiyle kirletmesin. Zira insanları ayıplamak suretiyle ölü eti yemek, en bü­yük kusurlardandır. Hatta bu gibi kimseler biraz insaf ile düşünürse kendisini kusursuz bulmanın, kendi kendini bilmemesinden başka bir şey olmadığını anlar. Bu da en büyük kusurdur.
Zira kusur, nakışta değil, nakkaştadır.
Resulü Ekrem: Ateşin kuru odunu yakması, insanın sevaplarını mahvetmekte gıybetten daha süratli de­ğildir, buyurmuştur.
Kendisini üstün başkasını küçük göstermek için. «O cahildir, aklı ermez, sözü değersizdir» şeklinde konuşmaları da gıybettir.
Adamın duyduğu vakit canı sıkılacağı ve hoşlanmayacağı her sözü arkasında söylemek gıybettir.
Belki dünya hayatını tercih edersiniz. Halbuki
ahiret daha hayırlı ve bakidir. (87-A‘la: 16-17)

Hayır, hayır, ey insanlar! Sizler, çabuk elde
edeceğiniz dünya nimetlerini seversiniz. Ahireti bırakırsınız. (75-Kıyame: 20-21)

Kanaat, mal çokluğunda değil gönül toklu­ğundadır.
Yaradana sığınarak kimseye yüz kızartmadan akşama girenden daha huzur içinde kimse olamaz. Böyle yapmakla o hem şerefini korumaktadır, hem de alnı açıktır.
İslâm yabancı kültürlere bizatihi karşı durmaz. Sadece onu kendi potasında eritir.
Emevilerden birisi Ebu Hazim ’e yazdığı mektubunda:
—İhtiyacını bildir, gönderelim, dedi.
Ebu Hazim:
Ben ihtiyacımı Mevlama yazdım, gönderdiğini
kabul eder, göndermediğine kanaat ederim, diye cevap verdi.
Kendin için sevdiğini başkaları için de sev ki mü’min olursun.
Zenginlik, servet zenginliği değil, gö­nül zenginliğidir.
cimrilik vasfı da vermeye zorlamakla yok olur.
Âşık, maşuk yola çıkıp birbirinden uzaklaştıkları zaman, artık ister istemez ayrılık külfetine dayanır ve yavaş yavaş aşkı unutmaya başlarlar. Bunun gibi cimrilikten kurtulmak isteyen, önce zoraki servetinden uzaklaşmaya gayret etmeli ve yavaş yavaş bunu tabiat haline getirmelidir.
Her illetin ilâcı, sebebinin zıddı iledir. Şehvetleri sevmek, aza kanaat ve sabır ile, uzun kuruntuları azaltmak, ölümü çok anmakla emsallerin ölmesine bakmak, emsallerin ölmesine bakmak çocuğu düşünmemek ve rızkına Allahü Teâlâ’nın kefil olduğunu bilmekle, birçok çocukların anadan babadan bir şey bulmadıktan halde bulanlardan daha müreffeh bir hayat sürdüklerini bilmekle, aynı zamanda oğluna servet bırakmakla onu hayırlı evlâd
yapmayı düşünürsen, servetin çocuğu kötülüğe sevkettiğini hatırlamakla, çocuk salih ise Allahü Teâlâ’nın ona yardımcı olacağını, kötü ise bıraktığı servetinin kötülükte ona yardımcı olacağını düşünmekle, cimrilik hakkında varid olan haberleri fazla okutmak ve dinlemekle, cömertlikle alâkalı övgüleri okumak, cimrilerin uğrayacakları cezaları, düşünmekle, cimrilik tedavi edilebilir.
Cimrilerle karşılaşmak mü’minler için belâdır.
Asmai de şöyle anlatıyor: Bedevinin biri baş­ka biri için O, benim nazarımda küçülmüştür, çünkü o, dünyayı büyütüyor ve kapısına bir isteyici geldiği zaman onu âdeta Azrail gibi görüyor dedi.
Şa’bi «Cimri ile yalancılardan hangisinin cehennemin daha derin kapısına atılacağını bilemem» demiştir.
Yazıklar olsun sana, anlat şu günahını bakalım, dedi. Adam :
— Ben zengin bir insanım. Kapıma isteyici geldiği vakit, âdeta ateşle karşıma çıkar gibi olur da ona bir şey vermek istemem, dedi. Resûlü Ekrem:
— Yanımdan uzaklaş, senin ateşin beni de yakmasın. Hidayet ve kerametle beni gönderen Allah’a yemin ederim ki eğer Rükn ile Makam arasında iki milyon sene namaz kılsan, sonra da göz yaşları döksen, akan göz yaşlarından ırmaklar meydana gelse ve bu ıramaklar ağaçları sulasa da ölsen, yine alçak ve yine alçaksın, Allahü Teâlâ seni cehenneme atar.
Yazıklar olsun sana, sen cimriliğin ve küfrün yeri cehennem olduğunu bilmiyor musun?
Asr-ı saadette adamın biri şehid oldu. Bir kadın «Vah şehidim» diye onun için ağlıyordu. Resû­lü Ekrem:Onun şehid olduğunu nereden biliyorsun? Belki o hayatında boş sözler konuşur ve belki kendi nafakasını eksiltmeyecek şeylerden cimrilik ederdi, buyurdu.
Resûlü Ekrem duasında «Allah’ım ,cimrilikten sana sığınırım, korkaklıktan da sana sı­ğınırım, erzel-i ömre düşmekten de sana sığınırım»
buyurmuştur.
İki haslet vardır ki bunlar bir mü’minde toplanmaz. Cimrilik ve kötü huy.
Cimriler, aldatıcılar, hainler ve kötü huylu insanlar cennete giremezler. Bir rivayette zalimler diğer rivayette başa kakanlar da bu hükme dahildirler.
Dünya senden yüz çevirmeye başlarsa, daha
çok cömertlik et, yüz çevirdiği zaman hamdetmek
ona haleftir.
hayra delâlet eden, o hayrı yapmış gibidir.
Her iyilik bir sadakadır. Hayatta kişinin kendi nefsine ve etrafına infak ettiği de kendisi için sadaka olarak yazılır.
Ehli olsun olmasın, sen iyiliğini yap. Şayet ehlini buldunsa ne güzel, isabet ettirdin. Şayet bulamadınsa, sen iyiliğin ehli olursun.
Allah katında cömert bir cahil, cimri olan bir alimden daha sevimlidir.
Hz. Aişe’nin rivayetinde Resulü Ekrem şöyle buyurmuştur: Cennet cömerdlerin yeridir.
Enes’in rivayetinde Resûlü Ekrem’den İslâmiyet adına her ne istense verirdi. Bir defa adamın biri sadaka istedi Resûlü Ekrem de bir sürü koyun kendisine verdi. Adam köyüne gidince «Ey ahali, gelin Müslüman olun. Zira Muhammed, fakirlik korkusunu yok edecek kadar servet veriyor» diye bağırdı.
Devenin boynuna dayanmış bıçağın kesmesinden daha süratli olan, yemek yedirenin rızkının ayağına
gelmesidir. Allahü Teâla, yediren kimselerle meleklerine övünür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir