Küçük İskender kitaplarından İskender’i Ben Öldürmedim kitap alıntıları sizlerle…
İskender’i Ben Öldürmedim Kitap Alıntıları
ilerliyor tezgahtan yeni çıkmış ada vapurlarının
habis mi habis yaz akşamlarında kanatmaktan usanmadığı
utanmaktan, sıkılmaktan bıkmadığı şaibeli aşklarda üç beş adam, üç beş kadın, üç beş bir şey işte
kiminin sahipsiz bırakılmış dumanları var avantadan kiminin ayarı bozuk bir hayatı, anlatsalar uzay çöker kimi işkencede dost edinmiş köpüren kanının şelalesini kimi köpüren kanının şelalesinde bir
değil, bin sevgilinin belalısı
Şehre inmez bunlar, bunların topunun atı topal,
cigaralarının zıvanası gazete kağıdından
polis kimlik sorsa gözlerini gösterirler
gözlerinin aksanı arızalı, bakışları tedbirsiz
tarifi imkânsız büyülerle cebelleşmekteler
üç beş adam, üç beş kadın, üç beş bir şey işte
kah içip beni okurlar, edip okurlar, nâzım severler
kâh içip cümle şaire cümbür cemaat küfür ederler
Öyle kuşatılmışlar ki aynaların lisanıyla
öfkelendiler mi kendilerinden başka kelime de bilmezler
İyiye kötü, kötüye iyi olmak gibi bir hususiyetleri vardır üstlerine gitmeyin, anlatsalar yunuslar da ölür, mana biter
ama Nedense heyecanlandırıcıdır teni, bütün
Ülkelerde herkesi ayağa kaldırmaya kararlı
son kadehe kadar anlatılacak bütün yaşananlar
sokaklarda, çıkmaz caddelerde, çıkmaz fikirlerde
alınmış, yakılıp yıkılmış bir başkent
gibi uyuyorsun, uyu, uyku iyi.
Zaten uyansan bütün renklerin adı karışır
bütün renklerin kimlik bilgileri karışır
saten mi, atlas mı kimse saklanmaz ki
gibi duyuyorsun beni, duy, duygu iyi.
Zaten öfkelensen bütün kuşlar da küt ölür
küt gece olur, içimiz sil baştan sıkılır
içeriz konuşuruz, içeriz konuşuruz
içimizden bıkılır
ağlaşsak kıpırdansak küt sessizlik olur
sessizlik bir tek yorumsuz rüyalarınla bölünür
gibi uygunsuzsun, suçla beni, suç iyi.
Zaten, aşk bir ihtimal; intihar da ihtimal iki.
Ruh, sebepsiz hatıralarla yavaşlıyordu!
bir koleksiyonun parçasıydım”
Ormanın ruh durumu bozuk uzun zamandır.
Akşam oluyor,
Buzlu bir kadeh rakıya benziyor
şubat gecesi Van Gölü..
Ruh, sebepsiz hatıralarla yavaşlıyordu!
mayıs 2005
Tasvirinde zorlandığım sabır,
Kabuklarımla bir meyve miyim, yara mı
Belirsizliği hedefleyen şantaj mı yoksa ..
Aklımın kölesi sayılırım dev hafızada,
İtin götü yere geliyorsa da, içimdeki
Tümörlerle yana yakıla, sanma ki
Tek anlamı olan bir kelimeyim
Tanrının lügatinde;
Seyir halindeyim ismimi sakladığım zamanda
Zamanı küçük düşürdüğüm aşklar yaşıyorsam
Aşklar küçük çaplı bir iskender’se deyim yerindeyse Zulümsem, kedersem, kısmetsem
Çetrefilli belada,
Ters takla atamayan bir cehalet biriktiriyorum demektir Eski boktan imparatorluklarla avunan
Bir şehrin sokaklarında!
edilen ani orgazm ritüellerinde,
the beatles tek kişilik bir gruptu, o benim!
O benim beslediğim kalp krizindeki ayaklanmaydı
yerine acıdan arta kalan bilinci oturturdu.
Yoksa dünya zaten yoktu.
Nedense heyecanlandırıcıdır teni, bütün
Ülkelerde herkesi ayağa kaldırmaya kararlı
Ses diye bile anmadılar beni hayatta.
orda yok olmak,
orda yok sayılmaktan iyidir.
Mart 2005
oncasız ve öncesiz ödülleriyle teslimiyeti reddeden
siyah ve meşgul his.
öfkelendiler mi kendilerinden başka kelime de bilmezler
Öldürdüğün düşmanları eski bir ihanete sakla
Sonra, savrulmanın hukuku ile soyun intiharı dansla akla!
Dişlerimi ısırırken danset sevgilim
Susadıysan iç beni
Hep hiç diye iç beni
Sessizliğimde köpüren kanla,
kanımdaki o telaşsız farkla!
Adımı, soyadın yerine kullan sevgilim, itinayla!
bir büyücünün yangın ormanlarıyla
özetleniyor sevdalı katillerin
biriktirdikleri eski nesnelerde.
oysa şimdi nerede gizli dudakları
ıslatan topraklarda yetişen
mühürlü kelimeler. Sahi,
nerdeler teklifsiz önermelerle sefilleşen
fütursuz özneler
hangi hırsız çalarken bu kadar bonkör
hangi büyük sıradanlığın gerisinde anakentler var
hangi ıstırap bu manada kalender;
artık üzülme, suskunluk hastalığıyla cebelleşen cengaver onlar uç’u ne kadar ıskaladılarsa da
bir parça da senin kanlı kılıcının ahlakıyla parelendiler.
terk edilen cansız aşklarla hesaplaşan o yabani sesler
geleceksiz ve köksüz saldırıyla birleşen ölüm yolculuğuna
uzun sinirler yerleştirip, yarayı, çıkarttıkları gözlerle diktiler.
bu bulduğum müptezel hainler başka bir yerin de emrindeler/ çaresiz uzaklaşmalarla unutulmaya mahkum ettikleri kaderlerini /korkunun açılan deliklerinden içeri gizlice sokar gibi teker teker
yükselen kibirlerinde nüksedecek olan hastalıklı aciz kof hislerini
bomboş şiirlere atıp, kendi zavallılıklarının önünde dize getirdiler.
kuyuda, masumiyetle birdenbire karşılaşan
bilimin, saadeti büyü sanan şeytanlarla
aynı karanlık ormanda aynı bataklığı içip
susuzluklarını gidermeleri;
Aslında cahil ve saldırganlar
Meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi .
batmak için
son bir yolcu mu
bekler..
Ses diye bile anmadılar beni hayatta.
Oysa şimdi nerede gizli dudakları ıslatan topraklarda yetişen mühürlü kelimeler.
Gövdemi çözdüm kurtardım, ardımdaki matemin dayattığı şahane yalvarışların hoyrat belirsizliğinden…
Örneğin bu gece, hep ezeli ziyaretlerden ötürü
yalnızlığımdan emin değilim..
Kendime gelmişim
yalnızım
Meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi
öyle kolay gömülemezdi hiçbir ölü.
terk edildik,
Ses diye bile anmadılar beni hayatta.
Yoksa şımarıyor kötülüğün bereketinde
her iyilikte devrilebilir
kiminin ayarı bozuk bir hayatı, anlatsalar uzay çöker
Ruh, sebepsiz hatıralarla yavaşlıyordu!
bir koleksiyonun parçasıydım
Kendime gelmişim
erdeme dair; anlıyoruz: terk edildik,
Rüzgarın kimsesi yok tabiattan başka
batıp çıkıyorum bilinçaltımın tersine
tanrı misafiriyim tanrının
döşek niyetine bir uğursuz gezegen serilmekte cinnetime
Donarken
Kim bilir, beni hatırlar düşünürsün
Biraz olsun sıcacık bir kanyak akar kalbine
Kımıldar içindeki taş dahi.
gibi duruyor hayatımızda
oncasız ve öncesiz ödülleriyle
teslimiyeti reddeden siyah ve meşgul his.
O, biyopsi için tanrıdan alınan bir parça.
kelimeleri çalıntı peygamberlerle yolculuğa çıkmak;
sessizlik bir tek yorumsuz rüyalarınla bölünür
gibi uygunsuzsun, suçla beni, suç iyi.
unutulmuş seri cinayetlerden hatırlıyorum
aortu yeryüzünün derinliklerine gidiyordu
magma, bu gezegenin yüreğidir ve terkedilmiş iblis fısıldıyordu:
Sürüngenler görüyor!
Sürüngenler görüyor!
eski bir aşk kahramanının likörlü çikolatası.
boşluk, hezeyanı sebeplenmez. şükür,
ona yalnızca bir tanrı borcum var.
özüm evlâ üveyden.
elbette üvey bir kalibrem de var
örneğin sahici ama sahipsiz teşkilim
ve orospuluğu temsil hakkı saklı
bir ideolojinin idolüyüm
kim bana bir memleket teklif edebilir
edilgen ve küskün,
bir hüznü inkâr disiplini olacak ölüm.
her yöne doğru.
ben senin rehberliğinde kötülüğe mahremim.
hangi sıradan ölü tenezzül edecek bu çağrıya