İçeriğe geç

Isabelle Kitap Alıntıları – André Gide

André Gide kitaplarından Isabelle kitap alıntıları sizlerle…

Isabelle Kitap Alıntıları

Benim için nedenine girmedikçe olay bir hiçtir.
Araştırma ve eleştirel merak zihniyeti, isyan zihniyetinin larvasıdır.
aşık olmaktan mutlu mu mutlu, hoşgörüyle kendimi dinliyordum.
Zarafetinin altında neredeyse bütün karakter silinmişti; ama saf çekicilik öyle bir şeydi ki, insan onu unutamıyordu.
Önemli olan tasvir etmek değil, görünenin altındaki gerçeği keşfetmektir.
Yüzüne bakmaya cesaret edemiyordum ama bakışının beni kuşattığını hissediyordum. Konuşmalarımızın ikiyüzlü sıradanlığından tiksiniyorum, bu yüzden onları aktarırken kahroluyorum
Burada boğuluyorum; önümde açılan ufukları düşlüyorum
Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.
Bağışlamak ile göz yummak arasında sadece bir adım vardır.
Dudaklarım dudaklarının yanında yalnızca öpücükler bulacak. Çabuk ol, ben hâlâ konuşabiliyorken beni dinle.
Kendinden başka hiçbir şey için -tek kelimeyle olsun- üzüntü duymuyordu! Bu nasıl şey diyordum içimden, onun sevmesi bu kadar mıydı?…
Düşünceler çiçeklere benzer, bozulmadan en çok dayananlar sabah toplananlardır.
Kendinden başka hiçbir şey için üzüntü duymuyordu! Bu nasıl bir şey, diyordum içimden, onun sevmesi bu kadar mıydı?
Kendinden başka hiçbir şey için –tek kelimeyle olsun– üzüntü duymuyordu! Bu nasıl şey diyordum içimden, onun sevmesi bu kadar mıydı?..
Konuşmalarımızın ikiyüzlü sıradanlığından tiksiniyorum, bu yüzden onları aktarırken kahroluyorum
Ey ilkbahar! Hey açıklardaki rüzgârlar, iç gıcıklayıcı kokular, hava kadar hafif ezgiler, buraya asla gelemeyeceksiniz diyordum kendi kendime
Hayır, uyku değildi, ölümdü; ölümün ev sahiplerimin içini donduran uyuşturucu karanlığını şimdiden hissediyordum; bense bir iç sıkıntısıyla, bir dehşet duygusuyla boğuşuyordum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
araştırma ve eleştirel merak zihniyeti, isyan zihniyetinin larvasıdır.
Benim, bana bağlı olan herkesten, beni buraya bağlayan herkesten dehşet duyduğumu anlamamışsın.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
ben hâlâ konuşabiliyorken beni dinle.
Sadece bakarsınız, artık heyecan duymazsınız; ve ruhu yalıtan o perdeyi yırtmak için gösterilen nafile çaba insanı her türlü suça, cinayete ya da intihara, deliliğe sürükleyebilir
Her zaman kapıldığım bu dayanılmaz kederi ifade etmekte ‘sıkıntı’ kelimesi elbette çok zayıf kalıyor; o keder birdenbire çöker üstümüze; içinde bulunduğumuz âna bağlıdır; bir an her şey yüzünüze gülerken, siz her şeye gülerken birden ruhun derinliğinden kapkara bir duman yükselir ve arzuyla ölüm arasına girer; soluk kurşuni bir lerde oluşturur, bizi dünyanın geri kalanından ayırır, artık o dünyanın sıcaklığı, aşkı, rengi, ahengi bize ancak soyut bir aktarım halinde kırılarak ulaşır: Sadece bakarsınız, artık heyecan duymazsınız; ve ruhu yalıtan o perdeyi yırtmak için gösterilen nafile çaba insanı her türlü suça, cinayete ya da intihara, deliliğe sürükleyebilir
Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun
Beni alıp götürsün! Burada boğuluyorum
Çabuk ol, ben hâlâ konuşabiliyorken beni dinle.
“Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun
Beni alıp götürsün! Burada boğuluyorum ”
“Ve bir yüzü, hiçbir şeyin, iyilik maskesi kadar nüfuz edilemez hale getiremediğini düşünüyordum.”
“Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.”
Bağışlamak ile göz yummak arasında sadece bir adım vardır.
Fırtına bekleyen siz ey tekneler! Bu liman ne kadar da sakin!
Hata yapmanın mevsimi olmaz
Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.
¶¶ şu dünyada şiirin ve sevginin haksız çıkmasına yanıyordu. ¶¶
Asla yalnız yapamadı;her zaman birine ihtiyaç duydu.
¶¶ Bir tren bulmalıydım! Günün ya da gecenin hangi saatinde olursa olsun Yeter ki beni alıp götürsün buradan! ¶¶
Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun
Beni alıp götürsün! Burada boğuluyorum
artık hiçbir şeye şaşırmamaya kararlıydım.
Dikkat! Tekim ama benden hiçbir şey kaçmaz.
Karşılarında önce, kusursuz sanat eserlerinin ya da doğa harikalarının karşısında bizi bir an aptallaştıran, irdelemekten alıkoyan o huzursuz hayranlığa benzer bir şey hissettim.
Araştırma ve eleştirel merak zihniyeti, isyan zihniyetinin larvasıdır.
Bağışlamak ile göz yummak arasında sadece bir adım vardır.
”Olayların, bize ibret olması gereken kısmından fazlasını bilmek zorunda değiliz. ”
”Ama verdikleri ibret dersi, ne kadarını bildiğimize bağlı olarak farklılık gösterir. ”
Her zaman kapıldığım bu dayanılmaz kederi ifade etmekte sıkıntı kelimesi elbette çok zayıf kalıyor, o keder birdenbire çöker üstümüze; içinde bulunduğunuz âna bağlıdır; bir an her şey yüzünüze gülerken, siz her şeye gülerken birden ruhun derinliğinden kapkara bir duman yükselir ve arzuyla ölüm arasına girer; soluk kurşuni bir perde oluşturur, bizi dünyanın geri kalanından ayırır, artık o dünyanın sıcaklığı, aşkı, rengi, ahengi, bize ancak soyut bir aktarım halinde kırılarak ulaşır: Sadece bakarsınız, artık heyecan duymazsınız: ve ruhu yalıtan o perdeyi yırtmak ,çin gösterilen nafile çaba insanı her türlü suç, cinayete ya da intihara, deliliğe sürükleyebilir
İnsan, bir ayağı çukurda olunca onu bir nebze olsun yaşatmayı vaat eden her şeye gülümsüyor.
Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.
Ve bir yüzü, hiçbir şeyin, iyilik maskesi kadar nüfuz edilemez hale getiremediğini düşünüyordum.
Önemli olan tasvir etmek değil, görünenin altındaki gerçeği keşfetmektir
İnsan, bir ayağı çukurda olunca onu bir nebze olsun yaşatmayı vaat eden her şeye gülümsüyor.
Siz her şeye gülerken birden ruhun derinliğinden kapkara bir duman yükselir ve arzuyla ölüm arasına girer, soluk kurşuni bir perde oluşturur, bizi dünyanın geri kalanından ayırır. Artık o dünyanın sıcaklığı, ahengi soyut bir aktarım halinde kırılarak ulaşır. Sadece bakarsınız, artık heyecan duymazsınız.
“Ancak günahsız biri bir başkasının günahına karşı hoşgörülü olabilir.”
“Bağışlamak ile göz yummak arasında sadece bir adım vardır.”
“İnsan , bir ayağı çukurda olunca onu bir nebze olsun yaşatmayı vaat eden her şeye gülümsüyor.”
“Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.”
Tanrı bize babaların cezasını çoğu zaman evlatların çektiğini öğretir.
Olaylar hakkındaki yüzeysel bilgilerin daha sonra edinebileceğimiz derinlemesine bilgilerle her zaman, hatta çoğu zaman çakışmadığını, bu yüzden çıkartılacak dersin aynı olmadığını; bir yargıya varmadan önce incelemenin doğru olacağını
“Bağışlamak ile göz yummak arasında sadece bir adım vardır.”
Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun Beni alıp götürsün!. Burada boğuluyorum
Ah! Onun günün birinde buraya geleceğini bir bilsem, şu duvarları aşk itiraflarımla ateşe verirdim
Bir tren arıyordum. Gece gündüz, saat kaçta olursa olsun, beni alıp götürecek bir tren.Burada boğuluyordum
Hiçbir şey insanoğlunun yüzünü iyilik maskesi kadar anlaşılmaz duruma sokamaz.
Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun..Beni alıp götürsün! Burada boğuluyorum..
Kendinden başka hiçbir şey için – tek kelimeyle olsun- üzüntü duymuyordu! Bu nasıl şey, diyordum içimden, onun sevmesi bu kadar mıydı?
Çabuk ol, ben hala konuşabiliyorken beni dinle.
Bir tren! Gece ya da gündüz, hangi saatte olursa olsun
Beni alıp götürsün! Burada boğuluyorum
Fikirler çiçekler gibidir, sabah toplananlar en uzun süre taze kalanlardır.
Bir tren arıyordum.Gece gündüz saat kaçta olursa olsun,beni alıp götürecek bir tren.Burada boğuluyordum.
Yirmi beş yaşındaydım ve ne biliyorsam neredeyse hepsini kitaplardan öğrenmiştim; herhalde kendimi bu yüzden romancı sanıyordum; çünkü olayların bize daha ilginç görünebilecek yanlarının gözümüzden nasıl bir hınzırlıkla kaçtığını ve zorlamasını bilmeyene tutunacak ne kadar az şey sunduğunu henüz bilmiyordum
O günlerde beni hayata atılmaya iten sabırsızlığı bugün anlatmakta neredeyse zorlanıyorum.
İsabelle. Nasıl bir mezardan kaçmayı başarmıştınız!
Peki hangi hayata doğru ?
Orada, lambanın dingin ışığında sizi getiriyorum gözümün önüne , narin parmaklarınızı solgun alnınıza dayamışşınız; bir tutam siyah saç bileğinize değiyor, bileğinizi okşuyor.
Bakışlarınız ne kadar da uzağa dalmış!
Onların duymadıkları bu iç çekiş, bu şikayet , teninizin ve ruhunuzun hangi isimsiz sıkıntısını anlatıyor ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir