Euripides kitaplarından İphigenia Tauris’te kitap alıntıları sizlerle…
İphigenia Tauris’te Kitap Alıntıları
Nasıl ateş tiksinmeyle gelirse suya karşı,
Direnirse savaşta coşup düşmana karşı,
Yok etmek için onu, şimdi yüreğimde öfke
Öylece şahlanıyor bu sözlerine karşı.
IPHIGENIE
Ah, bırak acıma duygun ısısın saçlarımda,
Kurban alevlerinin kutsal ışığı gibi,
Sevinçlerle, şükürle, tanrıya övgülerle.
THOAS
Kaç kere yumuşattı bu ses incelikle beni!
IPHIGENIE
Ah barış olsun artık, uzat bana elini.
THOAS
Kısa zaman içinde istediğin çok senin.
IPHIGENIE
Gereksizdir düşünmek iyilik yapmak için.
THOAS
Aksine! Çünkü iyiliği kötülük kovar bazı.
IPHIGENIE
Kuşkudur iyiliği kötü yapan her zaman.
Düşünme, yap öylece nasıl duyumsuyorsan.
Rahibe değil! Yalnızca Agememnon’un kızı
Alkışlardın sözümü bir yabancıyken sana,
Baskı yapmak mı dileğin çabucak han kızına?
Hayır. Ben başeğmeyi küçücükten öğrendim
Önce ana, babama, sonra tanrıya karşı,
Her zaman başeğmede duyardı özgürlüğü
Ruhum benim en fazla yalnız katı sözlere,
Kaba konuşmasına bir erkeğin başeğmeyi
Öğrenmedim ne orda, ne de burada asla.
THOAS
Ben değilim, bir eski yasa buyuran sana.
IPHIGENIE
İsteklerimiz için silah olursa eğer
Hırsla sarılırız biz bir yasaya her zaman.
Bir başka, daha eski yasa bana buyuran
Sana karşı gelmeyi, bir buyruk ki onun için
Kutsaldır her yabancı.
(Yalnız.)
Dönüyor, kuduruyor yüreğimde hırsla öfke
Önce ona, o kadar kutsal saydığım kıza
Sonra kendime karşı ve ben kendi elimle
Bir hain yaptım onu yumuşaklığım, iyiliğimle.
Çabuk alışır insan tutsaklığa, elinden
Özgürlüğü tümüyle alınırsa kolayca
Alışır başeğmeye. Evet o atalarımın
Düşmüş olsaydı eğer o kaba ellerine,
Uzak kalsaydı kutsal öfkelerinden eğer
Sevinç duyardı yalnız kendini kurtarınca
Kabul edip rızayla şükrederdi yazısına
Ve dökerdi yabancı kanı mihrap önünde
Ödev, görev derdi zorluğa, zorunluğa.
Oysaki iyiliğim şimdi yüreğinde onun
Uyarıyor bir küstah ve çekinmesiz isteği.
Boşuna umdum onu kendime bağlamayı.
Kurduğu, düşündüğü kendi yazgısı onun
Almıştı yüreğimi yaltaklık, ikiyüzlülükle,
Karşı durursam eğer isteklerine şimdi
Arayacak yolunu hile ile, yalanla
Ve benim iyiliğim kendi öz malı sanki.
Korkma hiç!
iki ayrılmaz dosttur korkuyla tehlike
Sıkı bir antlaşmayla bağlıdır birbirine
IPHIGENIE
Yüce bulurum beni, ikinci babam olan
Kralı aldatarak hıyanetle soymaktan
Alıkoyan o soylu endişeyi elbette.
PYLADES
Kaçışın, kardeşini öldürmek isteyenden.
IPHIGENIE
Fakat aynı adamdı bana iyilik eden.
PYLADES
iyilik bilmemek olmaz, gerekliyse yaptığın.
IPHIGENIE
iyilik bilmezliktir o, gereksinme özürdür yalnız.
PYLADES
Tanrılar ve insanlar bağışlarlar seni.
IPHIGENIE
Yalnız vicdanım tatmaz rahatlık denen şeyi.
PYLADES
Bu aşırı dirence gizli gururdur neden.
IPHIGENIE
Araştırmıyorum ben, yalnız duyumsuyorum.
PYLADES
Haklıysan kendince, saygı göster öz isteğine.
IPHIGENIE
Bir yürek erince varır ancak hiç lekesizce.
PYLADES
Tapınakta günahtan korumuşsun özünü,
Yaşamın öğrettiği az sert olmaktır ele
Ve kendimize karşı, öğreneceksin sen de.
Öyle şaşırtıcı bir yapı ki insan soyu,
O kadar düğüm düğüm, öyle karışık doku
Ki hiç kimse ne ele, ne de kendine karşı
Temiz, açık yürekli sayamaz hiç kendini.
Ve yargı veremeyiz kendimiz için biz.
Yaşamda önce gelen ilk ödevi insanın
Yürümek ve görmektir gittiği yolu: Çünkü
O yaptığının pek az bilir tam değerini,
Yaptığı işlerin de veremez hiç hakkını.
IPHIGENIE
Kandıracak sözlerin beni hemen nerdeyse.
PYLADES
Gerek mi var kanmaya bir yol seçmek yasakken?
Kendini ver bir dostu kurtarmak için, yalnız
Bir yol var ve sorun şu, biz ondan gider miyiz?
IPHIGENIE
Ah, duraksamaya bırak beni! Çünkü kendin de
Yapamazdın böyle bir haksızlığı kayıtsız
İyiliklerine teşekkür borçlandığın kimseye.
(Yalnız.)
Uygunsuz bir zamanda sözleri bu adamın
Duyuyorum, ruhumu alt üst etti bir anda,
Sarsıldım birdenbire. Korkuyla titriyorum!
Çünkü akan sellerle suların, kabararak
Kıyının kumundaki kayaları gittikçe
Örtmesi, yıkaması gibi bir sevinç seli
Örtmüştü yüreğimi, kaplamıştı içimi.
Kollarımda tuttuğum olanaksız olan şeydi.
Sanki bir bulut sardı, okşayıcı, yumuşak
Çevremi yavaş yavaş ve topraktan alarak
Göğe yüceltti beni, yorgun şakaklarıma
Tanrıçanın koyduğu ve bir düşe dalarak
Beni uyutmak için sallayıp kollarında,
Kurtarıcı eliyle tuttu tanrıça beni.
Bir dilek kavramıştı kardeşimin yüreğini.
Dostunun öğüdünü duydu yalnız kulağım,
Onları kurtarmaktı ruhumda tek amacım
Ve bir ıssız adada gemiciler istekle
Nasıl yüz çevirirse taşlara, kayalara
Öyle yüz çevirmiştim ben de Tauris Eli’ne.
Anımsatıyor şimdi bu sadık erin sesi
Bana burda insanlar bırakıp gittiğimi.
Yalan, hile iki kat nefret veriyor bana.
Ah, dingin ol ruhum sen, çalış dingin olmaya!
Başlıyor musun yine duraksamaya, kuşkuya?
Fakat zorunlusun artık bırakıp gitmeye
•O sağlam toprağını yalnızlığının! Yine
Binince gemiye sen unutursun korkuyla
Kendini ve dünyayı, salındıkça dalgalar.
Bu yalnız rahibeye bırakılmış bir ödev.
ARKAS
Bilmelidir kral da böyle ender bir şeyi.
IPHIGENIE
Değiştirmez bir şeyi onun sözü, buyruğu.
ARKAS
Görenektir, sorulur düşüncesi kralın.
IPHIGENIE
Zorlama beni hayır diyeceğim bir şeye.
ARKAS
Hayır deme hayırlı, yararlı olan şeye.
IPHIGENIE
Razı olurum eğer gecikmeden gelirsen.
ARKAS
Koşarım bu haberle hemen ordugaha ben
Ve alıp yanıtını dönerim çabuk yine.
Ah, şimdi bizi üzen, şaşırtan her bir şeyi
Çözecek müjdeyi de götürebilsem ona.
IPHIGENIE
Sevinerek yaptım ben her elimden geleni.
ARKAS
Değiştirirsin belki tam vaktinde düşünceni.
IPHIGENIE
Bizim gücümüzün üstünde bu bir kere.
ARKAS
Sen olanaksız diyorsun seni yoran şeylere.
IPHIGENIE
Olabilir diyorsun, çünkü aldatan istek seni.
ARKAS
Cüret edecek misin kayıtsızca her şeye?
IPHIGENIE
Ben tanrılar eline bıraktım işlerimi.
ARKAS
Onlar korur, kurtarır insanı insan gibi.
IPHIGENIE
Yazgımız parmağının ucundadır onların.
isterse göktekiler
Yerde bir ölümünün
Alt üst etmek kafasını,
Gene dilerse onlar
Acıdan sevinçlere,
Sevinçlerden acıya
Atıp sarmak ruhunu
Bağışlarlar ona
Bir kentin yakınında
Ya da uzak bir kıyıda
Gereksindiği zaman
Yardıma hazır olan
Bir dingin, iyi dostu.
Kutsayın tanrılar, Pylades’i siz,
Kolaylaştırın onun bütün işini!
O savaşan koludur gencin savaşta,
Ve kocanın ışıklı gözü kurulda:
Çünkü dingindir ruhu, gizler içinde
Sessizliğin tanrısal, bitmez bilgeliğini,
Uzatır ülke ülke sürülene o,
Derin varlığından yardım elini.
Beni kardeşimden kopardı, aldı
Şaştıo kaldım ona kaç kez ben,
Onu kollarımdan bırakamadım,
Benimseyemedim bu mutluluğu,
Göremedim yaklaşan tehlikeleri.
Şimdi gitti onlar denize doğru
Kurdukları şeyi başarmak için.
Bir gemi ve yoldaşlar saklanmış orda, koyda
İşaret bekliyorlar, akıl verdiler bana
Diyeceğim sözleri öğrendim teker teker.
Kurbanları isterse adam gönderip eğer
Krala vereceğim yanıt da hazır artık.
Ah, anladım ne derse onlar, bir çocuk gibi
Yapmam gerek. Hile ne, pusu nedir bilmedim,
Bir kimseyi arkadan vurmayı öğrenmedim.
Ah, yalan, yazık sana! Kurtarmaz yürekleri o,
Yürekten konuşulan doğru söz gibi bize
Erinç, avuntu vermez ve korkutur, yüreğinde
Gizli yalan kuranı, tanrı eliyle dönen,
Hedefinden çevrilen bir ok gibi şaşmadan
Döner, gelir ve bulur bu oku fırlatanı.
Tasa tasa üstüne yığılıyor içimde,
Şimdi yakalıyorlar kardeşimi belki de
Yine öfkeyle, kinle öç perileri.
Tanrıca bu uğursuz, mutlanmamış kıyıda,
Düşecekler mi ele? Yaklaşıyor galiba
Silahlılar yavaşça, öyle geliyor bana
– Buraya gel! – Koşuyor bir haberci kraldan
Yüreğim kopacak sanki, ruhum da kararmada,
Yalanla karşılamak zorundayım ben çünkü
Şu yaklaşan adamı, işte geldi, karşımda.
(îphigenie’ye.)
Özgür bırak da beni açık yürekle ilk kez
Saf katıksız sevinci tadayım kollarında!
Ey ulu tanrılar, ki alev saçan bir güçle
Bulut yığınlarını tüketip gezersiniz,
Ve uzun zaman gökten beklenen acımayı
Borayla, fırtınayla, inildeyen rüzgârla,
Taşıp akan sellerle toprağa dökersiniz,
Fakat yine insanın ürkülü bekleyişi
Bir sevinçli bakışa, haykıran şükre döner,
Ah, bırakın beni de, güneş yansımalarla
Islanan yapraklara ışığını serince
iris son bulutları saran tülleri bir bir
Okşayan elleriyle ayırıp renk verince
Koşayım kardeşimin açılan kollarına,
Dostumun kucağına ve en büyük şükranla
Tadıp iyiliğinizi, koruyayım yüreğimde.
Ve ilençli çözülmede, yüreğim söylüyor bunu.
Tartarus’a göçüyor öç alma perileri,
Sesleri bu duyduğum ve vurup kapıyorlar
Büyük gürültülerle demirden kapıları.
Tütüyor tazeleyen canlı bir koku yerden
Ve çağırıyor bizi geniş uzaklıklara,
Yaşama sevincine, büyük işler peşine.
Ah, dinle! Ah, gör beni, yüreğim nasıl yıllarca
Sabırdan sonra şimdi açılıyor sevince,
Ve en sevdiği yüreğe, dünyanın benim için
Taşıdığı her şeye, öpmek için başını
Ve yalnız rüzgârları saran kollarım şimdi
Açılıyor sarmaya, kucaklamaya seni!
Ah, bırak beni! Bırak! Parnas’ın aydın, temiz
Sonsuz kaynakları köpüklenmez, kabarmaz
Ve kayadan kayaya altın koyağa akmaz
Sevincin yüreğimden taşıp aktığı gibi.
Bu beni kucaklayan ak yazının denizi gibi.
Orestes! Orestes! Kardeşim!
ORESTES
Güzel nimfa, inanmam
Sana ve okşayıcı, ikiyüzlü sözlerine.
Esirgeme bilmez kullardır Dian’m istediği
Ve öçsüz bırakmaz o, kurbansız tapınağını.
Dolanan kollarını çöz boynumdan, sarmasın.
Ve eğer sen bir genci kurtarıp sonra sevmek
Ve güzel talihi ona sunup vermek dilersen
Dostuma dön ruhunla, gönlün o gönle aksın,
O yiğit değer buna. Ve şimdi dağ yolunda
Başıboş gezmede o, git, arayıp bul onu
Koru yüreğimi benim ve ona aç ruhunu.
Bırak beni, çekil! Git!
Öğüdüm bu ki sakın dokunma saçlarıma!
Yanıyor Kreusas’ın gelin giysisi gibi
Söndürülmez bir ateş bende, taşıyor benden.
Bırak beni, alçağı! Öleyim Herkül gibi
Utandıran ölümle, sinip kendi içime.
IPHIGENIE
Ölmeyeceksin sen, ah! Ne olur dudağından
Bir ferah, yatışmış söz duyup sevinebilsem
Ah, çöz kuşkularımı, yıllarca yalvardığını
Bu yazgıdan, mutluluktan emin olayım ben de.
Bir çark dönmede bende, derininde ruhumun
Acıdan ve sevinçten. Ve nefret uzak tutar
Bir yabancıdan beni, fakat içi yüreğimin
Sürükler, alır, gider, götürür kardeşime.
Ne mutlu bize ki o bir kadın! Çünkü erkek
Alıştırır kafasını, en iyisi de olsa,
Zorbalığa, sonunda tiksindiği şeylerden
Bir yasa kor ortaya, alışır gider ona,
Katılaşır yüreği, tanınmaz olur artık.
Düşüncesi değişmeyen yalnızca kadındır.
İyide ve kötüde daha çok güven ona.
Alayın yeri değil.
Çıkmak için Olympus’un doruğuna, herkesin
Kendi kahramanını kendi seçmesi gerek.
Şu itirafı dinle: Bence önlemle hile
Utandırmaz kendini yiğitçe ve yürek
isteyen işlere veren insanı hiçbir zaman.
Yaşamak ve iş görmek bana düşmüşse eğer
Bir tanrı alsın benim ağırlaşan alnımdan
Bu azabı, acıyı ve bir ana kanıyla
Islanmış, çamurlanmış ölüm semtine giden
Yoldan kurtarsın beni. Kurutsun esirgeyip
Beni sonsuza kadar lekeleyen, kirleten
Ana yaralarından fışkıran bir kaynağı.
Atalar günahının öcünü oğullardan;
îyi yahut da kötü, herkes yaptıklarının
Karşılığını alır, gider birlikte burdan.
Sınırsızdır bir ruhun iş başarma isteği,
İsteriz ki yapılan her iş vakit geçmeden
Ün alsın, büyük olsun daha ortaya çıkarken,
Yüceltip kuşaklarca, yıllarca, ülke ülke
Şairler hep bu işi dolaşın dillerine.
Bir delikanlı, akşam, bürünüp gölgelere
Destanları içerken sesinde çalgısının
Ne hoş gelir kulağa yaptığı ataların.
Verdiğimiz emekçe onlara benzese de
Başardığımız işler bizim hep eksik gene!
Bizler her zaman böyle kaçanın ardındayız,
Yürüdüğümüz yolun farkında,da olmayız,
Görmeyiz ataların yerde, yanımızdaki
Ne ayak izlerini, ne yaşam izlerini,
Onların ıraklarda, bulutlarla taçlanan
Ulu dağbaşlarında mutlu tanrılara eş
Gölgeleri peşinde koşmadayız durmadan.
Ben saymam ulusunun ilerde hakkındaki
Sağlayacağı ünü hesaplayan kimseyi.
Ansın o günü, gece, cehennem perileri!
Biz büyük işler için, düşünerek her zaman
Taze bir güç alalım o güzel anılardan
Öyle olsun! Burada, mihrap önünde ölmek
Daha mutludur bence, akraba katillerin
Boğuştukları uğursuz yerde can vermekten.
Rahat bırakın beni o zamana kadar, siz!
Yeraltı tanrıları! Yürüdüğüm yollarda
Salgın köpekler gibi beni izleyensiniz!
Damla, damla dökülen kanun sizin için iz!
Bırakın beni! Irak değil size inişim
Gün ışığı ne sizi, ne beni görsün artık!
Yeşil ipek giyinmiş alanı yeryüzünün
Oyun alanı değil mezar kurtlan için!
Arar bulurum sizi orda, yer altında ben:
O donuk, o sonu yok gecede birdir herkes.
Sakin ol, öyle taşkın bir isteyiş, bir tutku
Değil sürüyen onu, kral bunlardan ırak.
O ne bir delikanlı, ne bir toy, bu kesin, bak.
Benim korkum bir kötü karara varır diye,
Ve verdiği karan yapar başarır diye,
Çünkü çelinmez ruhu onun, dur, aman bilmez,
Yalındır bir zağlı kılmç gibi, ele gelmez,
Onun’çin ricam senden güven göster ona,
Başka şey veremezsen, dost elini ver ona,
Yatıştır yüreğini saygılı minnetinle.
IPHIGENIE
Ah, söyle bildiğini, başka ne varsa söyle.
ARKAS
Üstünü ondan öğren, işte göründü kral.
Sen ağırlarsın onu her zaman, yücelterek
Ve kendi yüreğin sana yol açacak şimdi de,
Buyuracak bir dosta dostluk göstermeyi de,
Soylu bir kandan gelen erkeği, ırak, yakın,
Her yere alır gider tatlı bir sözle kadın.
Hızlandırmam mı gerek gözdağını elimle?
ARKAS
Gözdağı mı demeli evlenme isteğine?
IPHIGENIE
Bu dediğin benim’çin en korkunç şey yaşamda.
ARKAS
iyi karşıla onun bu isteğini, güven ona.
IPHIGENIE
Eğer kurtarırsa önce korkumdan beni.
ARKAS
Niçin sakladın ondan hep atanı, dedeni?
IPHIGENIE
Çünkü gizemli bir yüz yaraşır rahibeye.
ARKAS
Kral için hiçbir şey olmamalı giz diye.
Duyumsar o bunları sana hiç sormasa da,
Ve duyar ta içinde, duyar büyük ruhunda
Gözlerinden dikkatle kaçıp gizlendiğini.
IPHIGENIE
Yoksa kral küskün mü sakın, bana kırgın mı?
ARKAS
Görünüş öyle gibi, gizliyor amacını.
Gerçi hep sessizce geçiştirir adım,
Buna karşın bir sözcük, söylenmiş şöylece,
Birkaç söz yetti bana, bu düğümü çözmeye,
Anladım gönül vermiş kral sana çoktandır.
Brakma, yalvarırım, onu kendi haline,
Ve karanlık görerek yeryüzünde her şeyi,
Kurmasın senin için ölümden beter şeyi.
inan ki son pişmanlık yarar vermez o zaman.
Özgürce soluk almak mıdır yaşamak yalnız!
Ne acıklı bir yazı, ki bu kutsal tapmakta
Görmeye gelmiş bir gölge gibi kendisinini
Yalnızca yas tutup dolaşmak düştü bana?
Ve ben nasıl bilinçli, mutlu bir ömür derim
Ona, ki her günü bir başka yasla dolmada
Ve bizi alıp sessiz sürüklemede burdan,
Lethe’nin kıyısında, bir ağıt gibi gamlı,
Sayısız ölülerin yaslı alaylarına?
Vakitsiz bir ölümdür boş geçen ömrün adı.
Ve bana düşen de bu acı kadın yazısı.
Ah! Sen kutsal rahibe! Bu yere onur veren.
Sayılan, saygılarla ağırlanan erden!
Uğur sayardık bunu bil ki kendimiz için.
Daha aydın, sevinçli ışısaydı gözlerin.
Henüz kalbin acının gizemiyle örtülü,
Çözülmez gizle dolu, karanlığa gömülü,
Ve bizler kaç yıllardır bekleriz hiç durmadan
Bir söz söylesen diye içini bize açan.
Fakat ilk tanıdığım günden beri seni ben
Hep o gizemli bakış, titrediğim, ürküten.
Demirlerle bağlanmış sanki ruhun göğsüne.
IPHIGENIE
Yaraşan budur bize, yurttan atılanlara.
ARKAS
Kendini atılmış mı sanıyorsun burada?
IPHIGENIE
Yurdu sayılır mı hiç insanın gurbet eller?
ARKAS
Gurbet el oldu demek kendi yurdun, bu yerler.
IPHIGENIE
Bu nedenden umuyor burda kanayan kalbim.
Daha küçücükken ben, Hellas’ta, evimizde,
Yürek bağım pek zayıfken henüz sevdiklerimle,
Ana, baba, kardeşi bilir bilmezken henüz,
Ve biz çocuklar evde, körpe fidanlar gibi
Atalar yurdu denen bu yüzyıllık ağacın
Koeamış gövdesinden fışkıran dallar gibi,
Göklere boy atmaya çabalarken, ansızın
Bir yabanın ilenci tutup bileklerimden
Kopardı, aldı ben,i bütün sevdiklerimden, ‘
Demir ellerle kırdı o kutsal, güzel bağı,
O zaman bitti hepsi, gençliğin çiçeklenen
Sevinci, şen günleri, o mevsim baştan başa.
Kurtulan benim yalnız, ben kaldım bir başıma,
Üzünçlü bir gölge gibi, ve artık açmayacak
Yaşamın taze sevinç çiçekleri içimde.
ARKAS
Karayazılıyım der, bu adı verirsen sen kendine
Hâk kazanırım sana iyilik bilmez demeye ben de.
Fakat kadınlar yalnız acınır halde olan.
Egemen olan erkek savaşlarda ve evde.
Çare bulur derdine uzak, gurbet ellerde.
Sahiplik zevki onun, utkunun tacı onun.
Ölüm bile son ünü ve son kıvancı onun.
Ne küçük buna karşı, ah, kadının yazısı!
Hoyrat bir ere bile başeğmek tek muradı,
Ödevi, avuntusu. Ve düşünün bir kere
Ne yoksulluk, bir kadın düşerse yaban ellere!
Kaç yıldır bu toprağa beni bağlı tutmada,
Garibim buna karşın daha dün gelmiş gibi.
Ah, ırak tutan deniz, sevdiklerimden beni –
Ve Elenler yurdunu ruhumla aranarak
Günler boyu kıyıda bekliyorum engini;
Yalnız o boğuk sesler, bir köpüren gürleme
Atılan dalgaların yanıtı iniltime.
başka eğlencelere kapılarak yollarından çıkmaz.
daha mutsuz olanlara zerre acımazmış.
onlara kolay dayanır.
karşı hep sevecen, hep merhametliydin.
başka eğlencelere kapılarak yollarından çıkmaz.
bile geri adım atmayacağım.
Çekip gidin hayalimden.
şerefle gelsin!
geceden beri kapkara yazılmış
yazgım.
kurtulamazsın.
korkaklar hiçbir işte başarılı olamaz.
korkaklar hiçbir işte başarılı olamaz.
Daha mutsuz olanlara zerre acımazmış.
daha mutsuz olanlara zerre acımazmış.