Saadettin Acar kitaplarından İnsan Makamı kitap alıntıları sizlerle…
İnsan Makamı Kitap Alıntıları
Bizler; Müslümanlar, yeryüzünü darü’l-İslam kılmakla yani sulh, sükûn ve selamet yurdu yapmakla mükellefiz.
İnsan, okuma çabasıyla yaralarına merhem arar.
Her karşılaşma bir vedadır aslında.
Tasavvuf, insanı mahlukatın tasallutundan koruma değil, onu ötekine zarar vermeyecek bir hâle eriştirme yoludur.
İnsanların derdi iyi olmak değil iyi görünmek. Hâlbuki tüm yatırımını vitrine yapanların bir taşlık canları olur, der büyüklerimiz.
Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır.
Oysa bu dinin mutlak sahibi Allah’ tır ve hepimiz O’ nun rahmetine muhtacız. Kimin kurtulduğunu ve kimin kaybettiğini burada asla anlayamayız.
İslam’dan başka umudu kalmadı insanlığın.
Zira bizler, hiçbir tedbirin takdiri engelleyemeyeceğine ama beşer olarak her türlü tedbiri almanın da dinî bir vecibe olduğuna iman ediyoruz.
Müslüman, farkını ve etkisini Müslümanca yaşayarak gösterir ancak.
İnsan içine dönmeli; fıtratına, aslına, safiyetine rücu etmelidir. İçindeki günahlarla, isyanlarla yüzleşmelidir. Kalbi arındırmanın, tasfiye etmenin, ruhu terbiye etmenin imkânlarına bu yüzleşmeyle ulaşılabilir ancak.
Bu dünyada olup bitenlerin
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun?
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun?
| Sezai Karakoç
İnsanların üzerine mikroskop tutmayı çok seviyoruz. Oysa mikroskop tuttuğunuz her yerde mikrop görürsünüz.
Doğruyu alkışlamakta cimri, hatayı abartmakta cömertiz..
Israiloğulları’nın alimlerinden söz ederken müthiş bir benzetme yapar Rabbimiz: Kitaplar yüklü merkepler gibidir onlar.’ Öyleyse okumak, son tahlilde hayatı hedeflemeli, eyleme ve amele dönüşmeli. Öteki türlü sadece mesuliyetimizi arttırır.
Bazen fazla bilgi insanın sırtında yük olur.
Zira herkesin ayrı bir acısı var.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Neticede Cibril-i Emin, Efendimiz’e (s.a.v) Oku! derken, bildiğimiz okuma anlamlarının dışında bir okumaya işaret etmişti, değil mi?
Pandemi bitecek elbette. Bitmeyecek olan imtihanımızdır. Bugün virüs, yarın başka bir şey
‘Sana yakin (ölüm) gelene kadar Rabbine ibadet et!’ (Kur’an)
Zira bizler, hiçbir tedbirin takdiri engelleyemeyeceğine ama beşer olarak her türlü tedbiri almanın da dinî bir vecibe olduğuna iman ediyoruz.
Yani her karşılaşma bir vedadır aslında. Emanetçiyiz. Hiçbir şeyin sahibi ve hâkimi değiliz.
Öleceğiz ya Hû, öleceğiz işte.
Çok şükür, bin şükür!
Öleceğiz ya Hû, öleceğiz işte.
Çok şükür, bin şükür!
Bilmek ve inanmak başka şeyler çünkü
Mülk Sûresi’ nin başlarında, içinde ölümü ve hayatı yaratan ifadeleri geçen ayet ne kadar düşündürücü. Ölümün hayattan önce zikredilmesi ne kadar ince. Yani bu dünyada hayat yok, asıl hayat ölümden sonra başlıyor. Burası yurdumuz değil.
Oysa biliyoruz ki ölümün en büyük habercisi hayattır ve olmazsa olmaz şartı da doğmaktır. Doğduysak ve yaşıyorsak, kaçış yok, öleceğiz!
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Akıllı, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışan kimsedir. Âciz kişi ise arzularına uyup üstüne üstlük Allah’tan bağışlanma dileyendir.
Hadis-i Şerif
Insanın ehlileştirilip terbiye edilmesi lazım, hayvanların değil. Çünkü dünyada insandan daha vahşi ve zalim bir mahluk yok. Gördüğümüz ve duyduğumuz şudur: bazı haksızlıkları, zulümleri ancak insan yapabilir..
İnsanın bu dünyadaki yegâne savunucusu ve koruyucusu, yolun zorluklarına karşı biricik destekçisi din yani İslam’dır.
Güvenmek samimiyetle ilgili bir durumdur. Bundan dolayıdır ki güvendiğimiz insanların hata ve günahları değil, samimiyetsizlikleri bizi daha çok üzer, hayal kırıklığına uğratır.
Bir şey daha var; iyileri sayabiliyoruz. Sayamamalıydık, iyilerden bir iyi diyip geçmeliydik.
Insanı tanımak ne zor. İyi bildiğimiz bazı insanların, aslında kötülük yapacak imkanı bulunmadığından öyle olduklarını görmek ne kadar acı. Başka seçeneği olmadığı ya da imkan bulamadığı için iyi olmak
Ve biliyoruz ki bize yazılan bizi bulur muhakkak..
Halbuki mevcut an; kazası ve tekrarı mümkün olmayan andır
Bir Bilge’ye, çok hızlı araç yapmışlar. Böylelikle beş saatlik mesafeyi bir saatte alacağız. demişler. O da, peki arta kalan zamanda ne yapacağız? diye sormuş. Bütün mesele, hızlandığımızda o hızın bizi ulaştıracağı yerde umduğumuzun ne olduğu ve bize kazandırdığı arta kalan sürede ne yapacağımız ile ilgilidir
Ve insan, insanı keşfetmeli. Onda bütün insanı duyarlığını diriltmeli. İnsansızlaşan bu çağda insana dönmeli.
İnsanın yaratıcısını hatırlaması, kendi hakikatini, varoluşunun anlamını idrak etmeye başlamasını da beraberinde getirir. Çünkü Yaradan’ını unutarak insan, o büyük davayı; varlığının anlamını da ıskalamış olur. Bir boşluğa, hiçliğe düşer peşi sıra… Allah’ı anmak ise ona, bir tarafıyla da ne olduğunu, nereye gittiğini tefekkür etmenin kapılarını aralar…
İmtihan dünyası burası, burada düzlük yok. Aştığımız her tepeden sonra yeni tepeler, yeni tepeler bekliyor bizi. Son nefesi vermeden de bitmeyecek bu savaş.
Hayâ etmiyorsan istediğin şeyi yap !
Hâdis- i Şerif
Hâdis- i Şerif
Alışveriş poşetlerinizin içindeki gözükmesin, hak doğar diye uyarırdı eskiler. Hayatımızın bu tür inceliklere ihtiyacı var .
Allah’a ve ahiret gününe iman eden, komşusuna iyilikte ve ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, misafirine iyilikte ve ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman eden, faydalı söz söylesin veya sussun!
Hadis- i Şerif
Eğer her günah içki gibi sarhoş etseydi, hiçbir insan evladı ayık dolaşamazdı .
Birilerine cehennemi yakıştıranlar, cenneti mı garantilemişler acaba ?
Kalbimiz dilimizden, dilimiz kalbimizden habersizse, ürettiğimiz her şey anlamsız ..
Allah dünyayı bize emanet etmiş ama biz insanlar onun yaşanmaz hâle getirmek için adeta yarışıyoruz..
Yaşamak için güven vermemiz ve güven duymamız şart..
İnsan Allah’ ı arıyor.. Fıtrat Allah’ a doğrudur..
Çünkü İslam’ dan başka umudu kalmadı insanlığın..
İşte o zaman, bütün imkanlarını tükettiği o gün, insanın ve insanlığın imdadına yine İslâm yetişecek.. !
Yamuk bir cismin nasıl düz olur gölgesi..?
İmam Gazali
Günahladır savaşmışız, günahkârla değil.
Rûz- ı mahşerde kafirler, Allah’ ım sana inandıklarını iddia edenler, senin dinini bana sevdirmediler, deyip bizleri şikayet etse, verecek cevabımız var mı acaba ?
Allah ‘ın dinini yeniden ve yeniden tanımlamaktan bir vazgeçebilsek keşke, teslim olsak, sussak uzun uzun ve Müslüman olsak
Bu dünyada olup bitenlerin
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun ?
Olup bitmemiş olması için
Ne yapıyorsun ?
Sezai Karakoç
Herkes cağından sorumludur..
Yarınlara bir şeyler bırakmalı insan. Bu dünyadan geçtiğine dair bir iz, bir işaret kalmalı arkasından Hiç olmazsa bir ağaç, gölgesinde dinlenilen..
İnsan hesaba çekilmeden önce kendi kendini hesaba çekmeli: ne yapıyorum, nereye gidiyorum?
İnsanı savunmak yeryüzünde adaleti, hakkaniyeti, merhameti, ahlakı, vicdanı, kısacası insani (yani İslami) olan tüm değerleri savunmaktır haddizatında. Çünkü ancak insan makamına çıkabilenler yeryüzünü ve tüm varlığı emanet bilir.
Birilerinin insana, gittiği yolun yol olmadığını hatırlatması gerekir ..
Doğruyu alkışlamakta cimri, hatayı abartmakta cömertiz.
Yani her karşılaşma bir vedadır aslında. Emanetçiyiz. Hiçbir şeyin sahibi ve hâkimi değiliz.
Öleceğiz ya Hû, öleceğiz işte.
Çok şükür, bin şükür!
Öleceğiz ya Hû, öleceğiz işte.
Çok şükür, bin şükür!
Şunu aklımızda tutalım: Ölüm ceza değil, hayat da mükâfat değildir. Hatta bazen insan, hayatla cezalandırılıp ölümle ödüllendirilebilir. İkisi de bir yüce takdir meselesidir. Hayrı ve şerri biz bilemeyiz, ancak Allah bilir.
Bizlere her fırsatta ölümü ve ölümden sonrasını hatırlatacak dostlar lazım. Dünyanın geçiciliğini bize fısıldayacak hakiki arkadaşlar.
Yükselmek için ağırlıklarımızdan kurtulmalıyız.
Ezcümle; bir gösteri çağındayız. Hız ve hazzın esiri olmuşuz. Yavaşlamalıyız. Neyi kaçırıyoruz, neyden kaçıyoruz, nereye kaçıyoruz? Ve en önemlisi de nereye yetişmeye çalışıyoruz? Durup bunları düşünmeliyiz. Bunun için de tasavvufun bize açtığı o muazzam imkâna sarılmalıyız.
Merhamet dolu şu uyarıyı aklımızdan çıkarmayalım: Başınıza her ne musibet gelirse kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.
☆☆☆Hayatlarında bir iltifatı çok gördüğümüz insanlara vefatlarından sonra methiyeler ve mersiyeler dizmek, ayıbımız için bir kefaret teşebbüsü değilse eğer bunun vicdanımızı tatmin etmekten öte bir anlamı olmayacaktır.☆☆☆
Müslüman, farkını ve etkisini Müslümanca yaşayarak gösterir ancak.
İnsan neden fıtratından bu kadar uzaklaştı? İçinde yaşadığımız dünyayı cehenneme çevirdiğimizin farkında değil miyiz? Bir akıl ve vicdan tutulması mı yaşıyoruz? Bu zor ve hayati soruların da izini sürmenin, bir Müslüman olarak mesuliyetlerimizin arasında olduğunu unutmamamız lazım.
İçimize bakmak; bir yönüyle fıtratımızla yüzleşme, özümüze, aslımıza, evimize, kalbimize ve şarkımıza dönme , yitirdiğimizi hatırlama yani tezekkür ve zikir, başka bir yönüyle de içimizi kirleten, özümüzle, ruhumuzla aramıza giren günahlarla, hatalarla yüzleşme ve onları arındırmanın yollarını arama yani tefekkür ve fikir çağrısıdır.
İlahi!
Sevdin, Habibini kâinata sevdirdin.
Sevdin de hil’ at- i risaleti giydirdin.
Makam- ı Ibrahim’ den Makam- ı Mahmud’ a erdirdin.
Server- i asfiya kıldın, Hatem-i enbiya kıldın, Muhammed Mustafa kıldın.
Salat u selam, tahiyyat u ikram, her türlü ihtiram O’ na, O’ nun âl u eshab u etba’ ına ya Rab!
Elmalı Hamdi Yazır
Sevdin, Habibini kâinata sevdirdin.
Sevdin de hil’ at- i risaleti giydirdin.
Makam- ı Ibrahim’ den Makam- ı Mahmud’ a erdirdin.
Server- i asfiya kıldın, Hatem-i enbiya kıldın, Muhammed Mustafa kıldın.
Salat u selam, tahiyyat u ikram, her türlü ihtiram O’ na, O’ nun âl u eshab u etba’ ına ya Rab!
Elmalı Hamdi Yazır
Rûz-ı mahşerde kâfirler, Allah’ım Sana inandıklarını idda edenler, Senin dinini bana sevdirmediler, deyip bizi şikayet etse, verecek cevabımız var mı?
Çünkü İslam’dan başka umudu kalmadı insanlığın.
Günahladır savaşımız,günahkârla değil.
İmtihan dünyası burası, burada düzlük yok. Aştığımız her tepeden sonra yeni tepeler, yeni tepeler bekliyor bizi. Son nefesi vermeden de bitmeyecek bu savaş.