İçeriğe geç

İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları Kitap Alıntıları – Oscar Wilde

Oscar Wilde kitaplarından İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları kitap alıntıları sizlerle…

İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları Kitap Alıntıları

En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur.
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir.
En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur.
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi.
Seçkinlerin en küçük sıkıntıları için bir bardak suda fırtına koparılmasına, acılarının en tumturaklı sözlerle bir faciaya dönüştürülmesine karşın, yoksulların çektikleri tümden göz ardı edilir.
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir.
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi
“oysa pek çok insan kendilerine destek olacak ya da yardım eli uzatacak bir dosttan, dahası kışın soğuğundan korunacak bir barınaktan bile yoksun yaşayıp gider.”
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir,
Hayalleri küçük görmezdi, yalnızca nefret ederdi onlardan.
Öğrenci, “Sana kırmızı bir gül getirirsem benimle dans edeceğini söylemiştin ya, dedi coşkuyla. “İşte sana dünyanın en kırmızı gülü. Bu gece yüreğinin kıyısına takarsın; biz dans ederken o da sana seni ne kadar çok sevdiğimi anlatır.”
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi..
“Endamına söz yok,”diye aklından geçirdi,”Peki,duygudan nasibini almış mı?Sanırım zerre kadar almamış.
zavallı koca domuzun hiç şansı kalmadı.
Şüphesiz hepsi çok zekice; ama aslında baştan aşağı saçma,
Ah, mutluluk ne kadar küçük şeylere bağlı!
“Fazla eşyası olmayanlar ellerindekilere sımsıkı yapışırlar. Hayatı bu kadar iç karartıcı kılan gerçeklerden biridir bu.”
Sık sık gözlerim dolu dolu olur , zaman zaman yüreğimde kasırgalar kopardı sanki. Daha sonra ne olacağı pek umrumda değildi. Bir gün tekrar onunla konuşup konuşmayacağımı da, konuşursam perişan hayranlığımı ona nasıl anlatacağımı bilemiyordum.
Gerçek sevgili diye buna derim, Benim dem çektiğim şeyin o acısını çekiyor, benim gönlümü hoş eden onun yüreğini yakıyor. Şu Aşk dedikleri ne kadar olağanüstü bir şey. Zümrütten daha değerli, özenle işlenmiş opaller onun yanında sönük kalır. İnciler ve narlar onu satın alamaz, pazarda arasan bulunmaz. Tacirden satın alınmaz, terazide altınla ölçülmez.
Sevecendi,kalbi sevgi doluydu ama hiç sevilmedi.
Bana sorarsan, bi adam başı darda bi adama el uzatıyosa, önüne gelene ana avrat düz gitmiyosa, kimseye kötülük etmiyosa, başkasının işine burnunu sok­muyosa, Tanrı’nın adını küçük t’yle yazmıyosa, başına bişii gelmez.
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi..
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi..
“İlle de kırmızı bir gül istiyorsan, onu ay ışığında ezgilerden yaratmalı, yüreğinin kanıyla boyamalısın. Göğsünü bir dikene dayayıp bana şarkı söylemelisin. Bütün gece bana şarkı söylemelisin ve diken yüreğini delmeli ki kanın damarlarıma aksın, benim kanım olsun.”
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir.
“Sahi bazen böyle sessiz sakin akşamlarda yüreğim ağzıma gelir.”
Ona kırmızı güller götürürsem benimle dans edeceğini söyledi, oysa koca bahçemde tek bir kırmızı gül bile yok.’
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi.
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil yapılan eylemlerle değişir.
Ölüm, bütün gerçeklerden daha gerçektir ve ben gerçeklere bayılırım.
“Şu Aşk denen şey ne kadar büyük bir salaklıkmış,” …“Mantık’ın yarısı kadar yararı yok, çünkü kanıtladığı hiçbir şey yok, üstelik insana hep olmayacak şeyler anlatıyor ve gerçek olmayan şeylere inandırıyor.”
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi.
“Ah, mutluluk ne kadar küçük şeylere bağlı!”
“Sahi, bazen böyle sessiz sakin akşamlarda yüreğim ağzıma gelir..
“Benim dem çektiğim şeyin o acısını çekiyor, benim gönlümü hoş eden onun yüreğini yakıyor.”
Beni sonsuza kadar bu yürekler acısı belirsizliğin içinde bırakma!
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi.
~Ölüm, bütün gerçeklerden daha gerçektir ve ben gerçeklere bayılırım
Şu Aşk denen şey ne kadar büyük
bir salaklıkmış. Mantık’ın yarısı kadar yararı yok.
Düşünme yetisi çoktan silinip gitmişti; yalnızca hissedebiliyor, hissetmek de azap veriyordu.
“… o siyah peçe hala alnından başlayarak bütün yüzünü örtüyor, gittikçe zorlaşıp zayıflayan nefesiyle hafifçe kıpırdıyordu. Bu tül parçası hayatı boyunca kendisiyle dünya arasına perde çekmişti: Onu keyifli arkadaşlıklardan ve kadın sevgisinden yoksun kılmış, zindanların en kasvetlisine, kendi yüreğine hapsetmişti; üstelik, iç karartıcı odasını daha da boğucu kılarcasına ve sonsuzluğun gün ışığını ondan esirgercesine hala yüzünde asılı duruyordu.”
Kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi..
En yaygın, ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur.
Her gün cehennem hayatı yaşarlar da, kahırlarını hiç yakınmadan içlerine atarlar.
Karanlığa dalıp gitmişken, kendimi boşunalıkta sürüklenen ve alaya alınan bir yaratık gibi hissettim; keder ve öfkeden gözlerim yanıyordu.
“Ah, bu sizin gömülü hazineniz mi? Yürekteki ışık.”
İnsan zamanla açıklanamaz birçok şeyi bilebiliyor.
Kendi yalnızlığı karşısında dehşete kapılmıştı.
“Benim dem çektiğim şeyin o acısını çekiyor, benim gönlümü hoş eden onun yüreğini yakıyor.”
… sevecendi, kalbi sevgi doluydu, ama hiç sevilmedi…
Beni sonsuza kadar bu yürekler acısı belirsizliğin içinde bırakma!
Şu Aşk dedikleri ne kadar olağanüstü bir şey. Zümrütten daha değerli, özenle işlenmiş opaller onun yanında sönük kalır. İnciler ve narlar onu satın alamaz, pazarda arasan bulunmaz. Tacirden satın alınmaz, terazide altınla ölçülmez.
Seçkinlerin en küçük sıkıntıları için bir bardak suda fırtına koparılmasına, acılarının en tumturaklı sözlerle bir faciaya dönüştürülmesine karşın, yoksulların çektikleri tümden göz ardı edilir; oysa alt tabakalardan insanların bazılarının bir günde yaşadığı güçlükler, soyluların tüm yaşamları boyunca çektikleri acılardan daha fazladır.
Fazla eşyası olmayanlar ellerindekilere sımsıkı yapışırlar. Hayatı bu kadar iç karartıcı kılan gerçeklerden biridir bu.
Üstelik görevi, bulmaktan korktuğu şeyi bulmaktı.
Seçkinlerin en küçük sıkıntıları için bir bardak suda fırtına koparılmasına, acılarının en tumturaklı sözlerle bir faciaya dönüştürülmesine karşın, yoksulların çektikleri tümden göz ardı edilir; oysa alt tabakalardan insanların bazılarının bir günde yaşadığı güçlükler, soyluların tüm yaşamları boyunca çektikleri acılardan daha fazladır.
Fazla eşyası olmayanlar ellerindekilere sımsıkı yapışırlar. Hayatı bu kadar iç karartıcı kılan gerçeklerden biridir bu.
Bu dünya lafla, suçlamalarda bulunarak ya da övgüler düzerek değil, yapılan eylemle değişir,
Yaralı asker, kurşunların geldiği yöne hiç bakmadan, bayırdan yukarıya doğru tabanları kaldırdı; öteki er de aynı hızla ardından fırladı, ama koşarken tam üç kez dönüp kaygıyla arkasına baktı. Çoğu zaman, vurulanla vurulmayanı ayıran budur.
İster devlet başkanı olun, ister ipsiz sapsızın teki, arabacının gözünde bir müşteriden başka bir şey değilsinizdir,
, denizciler kuru fırtına derler, ne yağmur yağar, ne şimşek çakar ama yine de gözle görülmez, elle tutulmaz rüzgârlar gemiyi batırır, sonra da herkes bunu kim yaptı diye sorar – işte, bir temeli olsun olmasın bazı söylentiler de böyledir.
En yaygın ama aynı zamanda en doğru gözlemlerden biri de, dünyanın yarısının öbür yarısının nasıl yaşadığından habersiz olduğudur.
“kalplerimiz birleşti; aklın ve erdemin gözünde biriz artık. onurlu ruhlarımızı birbirine bağlamak için o iğrenç geleneklere ne gerek var?”
Görmek isteyen için her zaman çiçekler vardır.
Yiyorlar, içiyorlar ve yatıp uyuyorlardı; kendilerine bakacak köleleri vardı ve geçim sıkıntısı çekmiyorlardı; oysa pek çok insan kendilerine destek olacak ya da yardım eli uzatacak bir dosttan, dahası kışın soğuğundan korunacak bir barınaktan bile yoksun yaşayıp gider.
“Sahi, bazen böyle sessiz sakin akşamlarda yüreğim ağzıma gelir ”
Sık sık gözlerim dolu dolu olur (nedendir bilmem), zaman zaman yüreğimde kasırgalar kopardı sanki. Daha sonra ne olacağı pek umrumda değildi. Bir gün tekrar onunla konuşup konuşmayacağımı da, konuşursam perişan hayranlığımı ona nasıl anlatacağımı bilemiyordum.
Kapının önünde göründü mü, kalbim duracak gibi olurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir