İçeriğe geç

İlmihal Yahut Arzuhal Kitap Alıntıları – Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu kitaplarından İlmihal Yahut Arzuhal kitap alıntıları sizlerle…

İlmihal Yahut Arzuhal Kitap Alıntıları

&“&”

Çirkinlik bir insanın uydurması. Öyle ki her devir ve düzende güçlü olanın dayattığı bir moda-yaşam tarzı ve ölçünün adı güzellik olmuş.
Karanlıklar,ışıklar, gölgeler sussun ki:Allah’ım
Bütün dünyayı inletsin benim secdem, benim âhım…
Elektriğin ulaşamadığı bir dağ başına çıksam diyorum. Orada bir sabah ezanı dinlesem. Kesret içinde kaybolan yaralı kalbim şifa bulur mu dersiniz?
Ezan bir feryattır, bir çığlık.
Özellikle uçuruma doğru gidenlere, uçurumun kenarında dolaşanlara, uçurumdan uçanlara.
Ey kalbi kırık olanlar, işleri yolunda gitmeyenler, elleri koynunda kalanlar, kan yutup kızılcık şerbeti içtim diyenler, tünelin ucunu göremeyenler; kimsesiz, çaresiz, boynu bükük kalanlar, unutmayın;
Allah bes, baki heves.
Göklere açılan eller ve gözyaşıyla yıkanan gönüller karşılıksız bırakılmaz. Bu yönelişin karşılığı ilahi rahmettir. Rahmet Cenabı Hakk’ın bize dönen yüzüdür.
İnsanlara teşekkür etmeyenler Allah’a da şükretmezler.
Bir şey yap güzel olsun… Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
Düşün!.. Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyiz vermiyor; terke mâni olan ne?
Düşünün; insanın sevdiğini söylemesi de zordur, sevmediğini söylemesi de.
Ancak ve ancak Allah’a kul olanlar, gerçekten hür ve serbest olabilirler. Tefekkür kalbin kandilidir, o giderse karanlıkta kalırsın.
Aşk Allah’ın bir lütfudur. Onun tohumunu kalbe düşüren Allah’tır. Kişi ancak nasibi kadar, derecesi kadar bu tohumu yeşertebilir.
Uyanıkken geçen ömrümüz hangi hâl üzeredir ki; uykuya vardığımızda bize rüya ile müjde ulaşsın.
Hangi kalp için ölü derler? Şu kalp için ölü derler ki; ibadetini yapamadığında üzülmez, hata ve günah işlediğinde pişman olmaz.
Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir.
Madem sen bir kulsun, kulluğunla zıtlaşan bütün insani vasıflardan çık. Çık ki Hakk’ın çağrısına icabet etmiş ve O’nun huzuruna yaklaşmış olasın.
Ne demiş Koca Yunus :
Bin hacdan hayırlıdır
Bir gönüle girmesi.
Hayra hizmet etmeyen zenginlik bir zulüm âletidir. Hem kendine, hem etrafına.
Kalp denilen şey göğüs boşluğundaki et parçası değildir.
Aşk yarayla yüzleşmektir.
Aşk usanmaz, şikâyet etmez, yorulmaz, tükenmez..
Ölen ölür yerinde bir boşluk kalır.
İnsanın içine, ruhuna, ahlakına bakan kalmadı.
Günümüzde sadece dış güzelliğe bağlanan bu zihniyet bir sanayi ürünü haline gelmiştir.
Allah’ım!…
Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Beni esirge, bana merhamet et, bana hidayet ver.
Kalplerimizi hayırla doldur, bizi selamet yollarına ilet, karanlıklardan kurtarıp nura kavuştur. Gizli-açık tüm hayasızlıktan bizi uzaklaştır.
Allah’ım!..
Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum. Beni affet.
Önceden yaptıklarımı, sonraya bıraktıklarımı, içimde gizlediklerimi, açığa vurduklarımı bağışla.
Dua, itiraf etmektir.
İlahi!.. Suçluyum, günahkarım ama pişmanım, beni affet" demektir.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Cenab-ı Hakk’ın yarattığı her şey güzeldir.
Çirkinlik bir insanın uydurması…
Tabiatla, insan fıtratı ile, âlemin âhengiyle zıtlaşan beton şehirler, naylon çiçekler, uyduruk şelaleler..
Güzellik ahlâk güzelliği, ruh inceliği, Cenab-ı Hakk’ın yarattığı her varlığa hayranlık ve hayretle bakabilme Sevgi yetisidir..
.
Ölüm soyut, yara somuttur.
Ölüm soğuk, yara sıcaktır.
Yara yangındır, fırtınadır, kasırgadır. Yara kan, yara irindir. Yaraya bakabiliriz. Yaraya bakmak zor ama mümkündür. Yara acıdır, iniltidir, feryattır. Yaralı kangren olmuş bir bacaktır, deşilmiş bir karın, kopmuş bir kol olur.
Ama yine de bir umuttur. Acıyla beslenen bir umut…
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Ölüm gelir. Engellenemez. Vakit-saat tamam olur. Can kuşu ten kafesinden uçar. Vücut soğur. Mezarlık ürkütür insanı. Son durak. Cenazenin defni ve atılan toprak. Topraktan geldik ve yine ona döndük. Bitti.
Ya içimizdeki meydan savaşı ne olacak?
Ya Rabbi bizi nimetine şükredenlerden, her nefeste Allah" diyenlerden eyle.
Şu sevdalı bulut nereye gidiyor?
Bir yangını başlatın kalbinizde.
Çelik yumuşasın, erisin ve yürünecek yol görünsün
Evet yıprandı sevgi sözcükleri, orta malı oldu, pörsüdü.
Unutmayın dostlar:
Kötülerin gölgesi olmaz…
Ey kırık kalbi olanlar, işleri yolunda gitmeyenler, elleri boynunda kalanlar, kan yutup kızılcık şerbeti içtim diyenler, tünelin ucunu görmeyenler; kimsesiz, çaresiz, boynu bükük kalanlar, unutmayın:
Allah bes, baki heves.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Kalbin aynasını saf ve temiz tutmaya bakalım ve Cenab-ı Hakk’a yalvaralım: Ya Rabbi niyetimizi halis eyle ki amelimiz makbul ola. Bizi bize bırakma. Rahmetini esirgeme üzerimizden.
.
Amiin
Niyeti oluşturan nedir?

Af buyurun insanlıktan çıkıp her birimiz birer robot olduk sanki.
Bir robotun niyeti olabilir mi, ameli de bununla rabıtalı sayılsın..
Cüneyd-i Bağdadi’ye sormuşlar, sabır nedir? diye. Yüzünü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmektir." demiş.
Sabır dünya hayatında nefisle olan imtihanımızın başlıca ölçüsüdür.
İnsanoğlu zayıf mahluk. Sıcak olur sıcaktan, soğuk olur soğuktan; az olur azdan, çok olur çoktan şikayet eder. Nefis dokuz canlıdır, gördüğünü ister…
… O zamanlar ruh alemi (alem-i ervah) denen bir yerde bulunuyordu. Oradan ayrılıp bu dünyaya geldikten sonra sürekli asli vatanının hasretini çekmektedir.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.

İçimden bir kristal vazo yuvarlandı, betona düşüp parçalandı…
… O sistemin kanlı dişlileri arasında öğütülüp duruyor bu güzelim tabiat, bu masum çocuklar, gökyüzü ve bulutlar.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Bu sistem nasıl ayakta duruyor ve kaç bacağı var?
Ben değil, siz beni yerimden-yurdumda ettiniz.
Kim bilir kaç Kızılderiliyi katlettiniz, kaç zencinin kara derisine şakladı kırbacınız.
…Ve çekerim kekik kokulu rüzgarı ciğerlerime. Egzoz dumanı ile zift kokusu size mübarek olsun.
Bu endişeler içinde şöyle diyorum: Ancak her nefeste Allah" diyenler gerçekten şükrediyorlar. Bu hesap ancak böyle görülür. Sonra başım acz içinde önüme düşüyor. Benim gibiler ancak Hakk’ın hesaba sığmayan rahmeti ile paçayı kurtarabilir.
Ne diyelim:Allah Kerim!..
Ne tuhaf! Ne acı! Olmamış, ham ervahın sefaleti. Keşke o şükür halini avucumda-içimde-aklımda-kalbimde sürekli tutabilsem.
Saymaya kudretim yetmeyecek her şey için binlerce şükür..
.
Bir müminde iyi-kötü her türlü huy bulunabilir; iki şey hariç: Emanete hıyanet ve yalan.
.
Bir umut" dedi içinden "bir umut"….
Alnımı toprağa koyunca sanki onun kokusu, serinliği bana aslımı hatırlatacak, ilk ceddini yaratıldığı güne döneceğim.
Ancak ve ancak Allah’a kul olanlar, gerçekten hür ve serbest olabilirler. Tefekkür kalbin kandilidir, o giderse karanlıkta kalırsın.
Ey yolcu!.
Hayret vadisinde bazen şuna şahit olabilirsin: Bir kimse ki ihsan ve lütuf yolunun nezaketi ile Allah’a yönelmez, bakarsın o kişi mihnet ve imtihan zincirleri ile O’na doğru çekilir.
Bazen durup düşünürsün; Allah katında benim yerim ve kıymetim nedir acaba diye kendi kendine sorarsın. O zaman etrafa değil kendine bak. Nerede duruyorsun?
Hangi işi işliyorsun? Hangi halde bulunuyorsun?
Şunu bil ki; senin O’ndan istediğin şeylerin en hayırlısı, O’nun senden istediğidir.
Nefsin ordusu karanlık; kalbin askeri nur’dur.
Madem sen bir kulsun, kulluğunla zıtlaşan bütün insani vasıflardan çık.
Çık ki, Hakk’ın çağrısına icabet etmiş ve O’nun huzuruna yaklaşmış olasın.
Hangi kalp için ölü derler? Şu kalp için ölü derler ki; ibadetini yapamadığında üzülmez, hata ve günah işlediğinde pişman olmaz.
– Bir şey yap barış olsun. İnsanlar kin ve nefretten uzaklaşsın. Bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin.
– Ohooo, bana neredeyse dünyayı düzelt diyorsun…
– Öyle… Hadi bir şey yap..
– Bize hep, İyilik yapma, sakın ha kemlik bulursun" diyorlar.
– Olsun sen bir iyilik yap at denize, balık bilmez ise Halık bilir…
Bir şey yap iyi olsun.. Hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın; garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun.
Sözüm sanadır, gidenler zaten gitmiş. Sen kanaatı gözet, mütevazı ol..
Bir şey yap doğru olsun.. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgara ve akıntıya kapılmasın; kırılsın lakin eğilip bükülmesin.
Bir şey yap güzel olsun… Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.
Gayret atına bin, himmet dile ve ümid et.
Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır.
Gönül eri garib olmaz.
Dünya nimeti için zaaf haline düşersin. Ona doğru koşma, şükür ipi elinde ya.
Her meseleye cevap veren, her gördüğünü kucaklayan, her bildiğini anlatan bir kimse gördün; derhal ondan uzaklaş.
Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit. Unutma ihtiyaç mütemadidir.
Tefekkür kalbin kandilidir, o giderse karanlıkta kalırsın.
Kader teneffüs ettiğin her nefeste seninle.
Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün..!
Dünya suretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar? Huzura girmeden önce tevbe sularında yıkan.
Hicret ve niyetin kimin için?
Bir gece yarısı uyandığında yatağından kalk, şöyle yıldızlara bir bak. Düşün!..
Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyiz vermiyor; terke mani olan ne?
Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren. Bir dolap beygirine benziyorsun. Öyle ahmak, öyle hüzün verici…
Kader teneffüs ettiğin her nefeste seninle..
Aşk onunla alevlenir, ruh onunla kanatlanır. Yoksa yeni doğan çocuğun kulağına niçin ezan okunsun? Ebedi bir kıvılcım bırakmak için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir