İçeriğe geç

İlk Dönem Eserleri Kitap Alıntıları – Bediüzzaman Said Nursî

Bediüzzaman Said Nursî kitaplarından İlk Dönem Eserleri kitap alıntıları sizlerle…

İlk Dönem Eserleri Kitap Alıntıları

Arzu-yu masiyet, vicdandaki imanın sadâsını susturmakla inkişaf edebilir.
Demek vicdanını ve maneviyatını sarsmadan, istihfaf etmeden, tam ihtiyarıyla şerri işlemez.
Tahrif sebebiyle şimdiki Hristiyanlık esbab ve vesaiti müessir bilir, mânâ-yı ismî nazarıyla bakar. Akide-i velediyet ve fikr-i ruhbaniyet öyle ister, öyle sevk eder. Onların azizleri, mânâ-yı ismiyle birer menba-ı feyz ve güneşin ziyasından -bir fikre göre- istihale etmiş lâmbanın nuru gibi birer maden-i nur nazarıyla bakıyorlar.
Biz ise evliyaya mânâ-yı harfiyle, yani âyine güneşin ziyasını neşrettiği gibi, birer ma’kes-i tecellî nazarıyla bakıyoruz.
Eğer îcaddaki vasıta hakikî olsaydı ve hakikî tesir verilseydi; hem bir şuur-u küllî verilmek lâzım idi, hem bizzarûre eser-i ittikan, kemâl-i san’at muhtelif olacaktı. Halbuki en âdiden en âlîye, en küçükten en büyüğe ittikan; derece-i kemâlde, mahiyetin kameti nisbetindedir. Demek Müessir-i Hakikî’den bazı karîb, bazı baîd, kısmen vasıtasız, kısmen vasıta ile, kısmen vesait ile değildir. İnsanın ihtiyarî eserindeki adem-i kemâl; cebri nefy, ihtiyarı isbat eder.
Hadîs ile âyet müvazene edilse, görünür ki; beşerin en beliği dahi, âyetin belâğatına yetişemez ve ona benzemez.
Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakâik-i imaniyenin kemâlâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.
Zekiler galiben mektebe gittiler. Zenginler, medresenin maişetine tenezzül etmediler. Medrese de -intizam ve tefeyyüz ve mahreç bulunmadığından- zamana göre ülemayı yetiştiremedi. Sakın ülemaya buğzetmek, büyük bir hatardır.
Benim mezhebim: Muhabbete muhabbet etmektir, husumete husumettir. Yani dünyada en sevdiğim şey, muhabbet ve en darıldığım şey de husumet ve adavettir.
Umumun malûmu olsun ki: İki elimde iki hayatımı tutmuşum, iki hasım için iki meydan-ı mübarezede iki harb ile meşgulüm. Tek hayatlı olan adam meydanıma çıkmasın.
S- Bir büyük adama, bir veliye, bir şeyhe, bir büyük âlime karşı nasıl hür olacağız? Onlar meziyetleri için bize tahakküm etmek haklarıdır. Biz onların ve faziletlerinin esiriyiz.

C- Velâyet, şeyhlik, büyüklüğün şe’ni; tevazu ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.

Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakâik-i imaniyenin kemâlâtını ef’alimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki Küre-i Arz’ın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyet’e dehalet edecekler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir