İçeriğe geç

İlim Yolunda Kitap Alıntıları – Abdulfettah Ebu Gudde

Abdulfettah Ebu Gudde kitaplarından İlim Yolunda kitap alıntıları sizlerle…

İlim Yolunda Kitap Alıntıları

Abdulfettah Ebu Gudde kitaplarından İlim Yolunda kitap alıntıları sizlerle

İlim Yolunda Kitap Alıntıları

Bir eser ortaya koyduğunda asla geçmişi göz ardı etme. Benden öncekiler, benim yazdıklarımı yazmadı, sonrakiler de bu noktaya erişemez gibi laflar edip, ‘ben’ ‘ben’ deme. ‘Biz’ lafını asla dilinden eksik etme.
Zorluklar göze sürülen sürmedir. Nimette görmediğin şeyi onunla görürsün.
Benim palto giymeme mani olan bir problemim var. ” Onlar da, bir hastalığı var zannederlerdi. Halbuki fakirliğini kastederdi. Bunu, vakarından ve şerefinden açığa vurmazdı.
Sahban’ın fasahati, İbn Mukle’nin hattı,
Lokman’ın hikmeti ve Meryem’in iffeti,
Kimde olsa biri, yokluk çeker o kişi,
Bir de derler ona beş para etmez kişi!
Ölmek mukadder gurbette,
Kerhen gittiğim yerlerde,
Sırlarım saklı şu kalbimde,
Hicap ayeti indi üstüne.
Kaybettim sokaklarında kendimi,
Bir zındık evindeki mushaf gibi.
Şüphesiz ki, dünyadan az istifade etmek, ilmi akılda tutmayı ve tahsili pekiştirir.
-Allah yardımcın olsun -, seyyah talebeleri uzun sürede olgunlaştıran bu rihlelerin ortaya çıkardığı eğitim ile bugünkü üniversite öğrencilerimizin eğitimini sen kıyasla!
Yürümene bak bıraksa da seni yolda vasıta
Allah verir ecrini bil ki sen gidersen yolunda.
Gençlik çağını ilim için harcayan kimse yaşlılığında da ektiğini biçer. Yaptığı tasnif ve eserlerden zevk duyar. Kişi kendisini hedefe ulaştıracak öğrenme hazzının ve ulaştığı ilmi lezzetlerin yanında bedeni lezzetlerden kaybettiği hiçbir şeyi görmez. Kim bilir belki de ilim uğruna yapılanlar, işin sonunda elde edilenlerden daha hoştur.
Abdullah b. Mahmûd el-Bağavi der ki:

Ahmed b. Hanbel’i ‘Ben, ilmi kabre girinceye kadar öğreneceğim.’ derken işittim.

Rihle yapmayanın ilmine güvenilmez.

Yahya b. Main şöyle demiştir:
Dört kimse var ki, onlardan bir hayır ve fayda göremezsin, üçüncü saydı ve dördüncü olarak şunu dedi:
Hadise öğrenmek için rihle yapmayıp da beldesinde kalarak okuyup yazan kimse.

Ahmed b. Hanbel (ra) hasta olan talebesini ziyarete geldiğinde kendisine şunları söyledi:

“Ey Abdurrahman, Allah mükafatını versin. Sıhhatli günlerde hastalık yoktur(yani sıhhat günlerinde hastalık akla gelmez). Hasta iken de sıhhat yoktur(hastalıklarda da sıhhat akla gelmez).

İbn Cevzî şunu ifade etmektedir:
“İmam Ahmed, Müsned’i bir araya getirinceye kadar dünyayı iki kez dolaştı.”

Saydu’l-Hâtır

Şa’bi’ye denildi ki:
-Bütün bu ilmini nasıl elde ettin ? O da,
-Birine güvenmeyip,şehir şehir dolaşarak,eşek gibi sabrederek ve karga gibi en erken davranarak diye cevap verdi.
Ahmed b. Hanbel’e, ilim öğrenmek isteyen bir kişi, “Çok ilme sahip birine mi tutunup kakmalı yoksa ilim için yolculuk mu yapmalı?” diye sordu.
O da dedi ki: “Rihleye çıkmalı, değişik şehirlerin âlimlerinden yazı ile not tutmalı, farklı kişilerden yakînen tetkikte bulunmalı ve her birinden ilim öğrenmelisin.”
Hayat insanı her yönden kuşatmıştır.
Âlî isnâdın olduğu yerde karşılaşılan tüm zorluklar onlar için rahatlıktı. . Istediklerine ulaşamamlarının yanında rahatlık da onlar için sıkıntıydı. . Akılları sünnetin hazzı ile dolup taşmıştı gönülleri de her hallerine tam bir Rıza içindeydi .. sünneti öğrenmek onların mutluluğu, ilim meclisleri neşeleri , ehlisünnet bütünüyle kardeşleri , inkârcılar ve Ehli Bidat tamamı ile Düşmanlaraydı.
İlim için ne işittimse Sadrımda Muhafaza ettim we istediğim zaman öğrendiğimi hazır buluyordum.
İmam Ahmed , Müsned’i bir araya getirinceye kadar Dünyayı iki kez dolaştı ..
Bil ki kişiyi Edepsiz kılan Cehlidir.
Hem Işık görmeyen gözlere gizlidir .
kalma sakın yerinde kıymetin gizlenir Derinlerde İnci’nin kadrini Kim bilir ? ..
Sen ilme herşeyini vermedikçe o sana bir kısmını bile vermez.
Zaman, fırsatların yakalandığı bir hazinedir. Yapılacak şeyler çok, zaman ise çok kısıtlıdır.
Sen ilme her şeyini vermedikçe o sana bir kısmını bile vermez.
Kime büyük düşünmek nasip olmuşsa hedefinin büyüklüğü kadar acı duymuştur.
İlmin zekatı,bildiğini başkalarına ögretmektir.
Yapılacak şeyler çok, zaman ise çok kısıtlı
Duyduklarınızdan en güzelini yazınız.Yazdıklarınızdan en güzelini ezberleyiniz. Ezberlediklerinizden de en güzelini söyleyiniz.

Yahya b. Halid el-Bermeki

Yollarımız eşkiyalar tarafından kesildi. Eşkiyalar neyim varsa hepsini alıp götürdü. Peşlerine takıldım. Reisleri beni görünce ‘geri dön! Yoksa ölürsün ‘ dedi.
‘sadece size faydası olmayan şu heybemi, bana geri vermenizi istiyorum’ dedim. ‘Ne varmış o heybede?’ diye sordu. ‘Kitaplarım var. O kitapları dinleyip yazmak ve ilim öğrenebilmek için çok diyarlar dolaştım’ deyince güldü ve ‘nasıl ilim öğrendiğini iddia ediyorsun? Senden bunları aldığımızda ilmin kalmadı.’ dedi. Sonra birkaç adamına emretti, bana heybemi geri verdiler. Bu olay bende Allah’ın sevkiyle derin bir düşünce oluşturdu. Tus’a geldiğimde üç sene uğraştım ve yazdığım kitapları ezberledim. Şayet eşkiyalar yolumu kesip kitaplarımı alsa dahi bilgisiz kalmayacak bir vaziyete geldim..”
İlim yolunda sıcağın ve soğuğun kendisini engellediği kimseden hayır gelmez.
“İslam oğluyum ben yok başka bir babam, övünürsem bununla övünürüm başka sebep aramam..”
..yaşadığımızda ölmüştük.
Irk, sadece islam’dı. Vatan doğduğun yer değil, her yerdi
gözü toksa dünyaya insanın,
altın, taş birdir yanında onun .
her şey kolaylaşır,
senin sevgin eksiksiz olduktan sonra
Umduğuna ulaşamazsın çalışmadan..
“âlimin kitapları, kendileriyle yaşadığı sırdaşlarıdır ”
..başlangıcı yakıcı olanın, sonu aydınlatıcı olur.
..cesede göre ruh, bedene göre afiyet ne ise âlim için de kitap odur.
Söyle, umutla bekleyene yüksek payeleri
İlim beden rahatıyla elde edilmez.
Hâfız Râmehürmüzî önde gelen tâbiîn Şa’bî (Âmir b. Şerâhîl) el-Kûfî el-Hemdânî’den (d. 19/ö. 103)rivâyet ettiğine göre o; belki Nebî (s.a.v)’in ashabından birini bulurum diye kendisine zikredilen üç hadis için Kûfe’den Mekke’ye yolculuğa çıkmıştır.
İlmin anahtarı sabırda saklıdır.
Alimler, ilmi kendilerine yoldaş edinmişlerdir.
Alimin şerefi kitaplarındadır
..her şey, bir gün dönecektir toprağa.
..uykusuz kalarak ilim arayan her alim, ancak bu zahmetinin sonunda başarıya ulaşabilmiştir.
Hammad bin Zeyd, Ubeyd Bin Umeyr El Mekki’ye sorar:

-Geçmişe nazaran bugün ilim daha mı çok daha mı az?

-Bugün söz çok. Bundan önce ilim çoktu.

Her güzel şeyin bir kıymeti vardır.
İlme rahatlık içinde ulaşılmaz.

İmam Yahya b. Ebu Kesir

İlim; yüksek bir gaye, kıymetli bir sevgili, yüce bir şeref ve yolları zor ve çetin bir hedeftir.
İlim öğrenmek için yolculuğa çıkmak ve hocalarla görüşmek öğrenmeyi ziyadesiyle kemâle erdirir.
Hem ışık; görmeyen gözlere gizlidir.
İlim, sevinçli olduğumda o benim hazzım, üzüldüğüm zaman da tesellimdir
Bil ki, ilim ancak âmil olanın sevinci
İlim, sevinçli olduğumda o benim hazzım, üzüldüğüm zaman da tesellimdir
İslâm oğluyum ben yok başka bir babam,
Öğünürsem bununla öğünürüm başka sebep aramam.
Her Şey Kolaylaşır;
Senin Sevgin Eksiksiz Olduktan Sonra,
Yeryüzünde Gezinen Her Şey,
Elbet Dönecektir Toprağa..
Her güzel şeyin bir kıymeti vardır. Kalbin kıymeti de Allah’tan razı olmaktır..
Şair şöyle der:
Ey her şeyde yücelmeyi uman,
Umduğuna ulaşamazsın çalışmadan.
İnsan açlığını ilim yolunda unutmadıkça ilmin lezzetini gerçekten tattım diyemez.
– Bütün bu ilmi nasıl elde ettin?
– Birine bağlanıp kalmadan şehir şehir dolaşarak, merkep gibi sabrederek ve karga gibi en erken davranarak
Kalma sakın yerinde kıymetin gizlenir,
Derinlerde incinin kadrini kim bilir?
lim ogrenen geciktirmeden gençliğini ve vakitlerini ilim tahsiliyle geçirmeli, erteleme ve beklemenin tuzaklarına aldanmamalıdır. Çünkü herhangi bir karşılığı ve telâfisi olmayan her ånı ömründen geçip gitmektedir. Ayrıca gücü yettigince kendisini oyalayan meşguliyetler ve alakalardan, tam olarak öğrenmesine, çok çalışmasına ve tahsildeki ciddiyetine mânî olan şeylerden kendisini uzak tutmalıdır. Çünkü bütün bunlar âdeta ilim yolcusunun yolunu kesen eşkiyâ gibidir.
O, büyük bir nebi ve Allah’la konuşmuş bir elçi olduğu halde büyük ihtimalle bu yolda türlü meşakkatler ve şiddetli yorgunluklarla karşılaşmıştır. Ya bizim gibi diğer insanların hâli nasıldır? İlim ogrenmede ve tahsilde muhtemel meşakkatler kaçınılmazdır.
Bu örneklerde gördük ki dâru’l-İslâm, doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine dâru’l-ilim hâline gelmiştir. Tabii ki bu, ilim uğruna durup dinlenmek bilmeden yolculuk yapan ilim taliplileri sayesinde olmuştur. Nasıl bu günkü talebeler okulda, sınıflar arasında koşuşturuyorsa, onlar da memleketler arasında koşuşturuyordu. Bu yolda engel, mâni ve sınır tanımıyorlardı.
Irk sadece İslâm’dı. Vatan doğduğun yer değil, her yerdi.
Şayet selef uleması, kendilerinden sonrakilerin kaba bir şekilde görüşlerine muhalefet edeceklerini bilselerdi, kitaplarının, kendileriyle birlikte, kabirlerine defnedilmesini isterler ve sâdırlarındaki ilmi satırlara geçirmezlerdi.
Tabiînin büyüklerinden, Bilal b. Sa’d el-Eş’ârî (ö. 120), kendi asrındakilerle geçmiştekiler arasında şöyle bir kıyas yapıyor:

“Zahidleriniz dünyalık ister. Müctehidleriniz ihmalkâr ve gevşek. Âlimleriniz cahil. Cahilleriniz ise kibirli.

Hammad b. Zeyd’e,
Geçmişe nazaran bugün ilim daha mı çok daha mı az? diye soruldu.
O da cevaben,
Bugün söz çok. Bundan önce ilim çoktu. demiştir.
Alimler gitti, sadece âlimlik taslayanlar kaldı. Bugünün müctehid geçinenleri, geçmişin başıboşlarına denk.

(Ebû Hayseme, Târih-i Kebîr).

Bununla birlikte alimlik iddiasında bulunan, âlimlik taslayan ve geçmişlerimizi cehaletle itham eden bir grup insan türedi. Boş boğazlıkla, sapıklıkla ve haddi aşarak müçtehitlik iddiasında bulunuyorlar. Boş boğazlığı ve kara çalmayı, geçmiş âlimlerimize karşı bir üstünlük zannediyorlar.
.bizim içinde bulunduğumuz durumla eskiden ilim öğrenen talebeler arasında büyük bir fark var. Onlar, bir âlimle görüşmek veya bir hadis alabilmek için deve sırtında veya yürüyerek gece gündüz, sıcak soğuk demeden çölleri aşıyorlardı. Bu yaptıklarından da herhangi bir övgü beklemiyorlardı. Sadece mütevazı bir şekilde susuyorlardı. Bugün bazılarının yaptığı gibi isimlerinin önüne bir unvan eklemek gibi kaprisleri yoktu.
Allah’ın yardımı ve ihsanı sıkıntının zirvesinde ulaşır.
Bilindiği gibi, aydınlık da karanlık doruk noktaya ulaştıktan sonra gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir