İçeriğe geç

İletişimde Ustalaşmak Kitap Alıntıları – Saim Koç

Saim Koç kitaplarından İletişimde Ustalaşmak kitap alıntıları sizlerle…

İletişimde Ustalaşmak Kitap Alıntıları

Sorumluluğun olmadığı yerde sorun vardır Ve sorumluluk suçlamanın bittiği yerde başlar.
İnsanlar değişime değil, değiştirilmeye karşıdır. Başkalarını değiştirmeye değil, onlarla olan ilişkimizi değiştirmeye odaklanmaliyiz.
Birilerini değiştirmeye kalkışmak, imkansızdır. Değiştirmeye çalıştığımız insana dolaylı yoldan “yeterli ve değerli değilsin” duygusu yaratırız.
Empatinin olmadığı ilişkiler yüzeyseldir. Bu tür ilişkiler insana doyum vermez. En derin sohbetler geyik muhabbetinin ötesine geçemez.
Başkalarını değiştirmeye çalışmak gibi imkansız bir düş için harcayacağımız enerjinin yarısı kadar enerjiyi kendimizi değiştirmek için harcasak, hayatımızda köklü değişikler yapma gücünü ve becerisini de kazanırdık.
Etkisel insan kendisinden başka kimseyi değiştiremeyeceğini bilir.
Etkisel insan gününü planladığı gibi geçirebilir.İlişkilerinde güven verir. Manipülasyonlara kapalı olduğu için kendisi de manipülasyon yapma gereği duymaz. Kendisi dahil kimseyi suçlamaz. Hatalarından ders alır. Aynı hataları tekrarlamaz. Kendine hata yapma şansı tanır.
Ne yazık ki sevdiklerimize karşı başkalarına gösterdiğimiz kadar anlayış göstermiyoruz; aksine sevdiklerimize daha özensiz davranıyoruz. Özen, kaybetme riskiyle doğru orantılıdır.
Hiçbir olay yoktur ki bi taraf yüzde yüz, diğer taraf yüzde sıfır hatalı olsun. Olaydaki payımız yüzde bir bile olsa, o yüzde bire odaklanabilmeliyiz. Eğer o yüzde bir olmasaydı olay da çıkmazdı.
Affedemedigimiz insanlarla yaşamı paylaşmak zorunda kaldığımızda sadece onlara değil kendimize de dünyayı zindan ediyoruz
Saygı yoksa sevgi de yoktur; biz sevdiğimizi sansak da bu böyledir.
Hayat cehaleti affetmez; bize hatalarımızın faturasını gönderir.
Gelişim objektif gözlem gerektirir.
En büyük engelimiz risk alma korkumuzdur.
Sorumluluk kimdeyse güç ondadır.
Düşünce, duygu ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenemeyen bir kişi yaşamını ve içinde bulunduğu koşulları değiştirebilme gücünden de yoksundur.
Özgüven her şeyini bir anda yitirsen bile geride kalan gerçek güvendir.
Kişi, daha fazla incinmemek için duygularını kapatmayı seçer.
İnsan kurallara sığmaz!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Trafikte hızlı gitmek herkesin kolaylıkla yapabildiği bir şeydir, asıl zor olan yavaş gitmektir. Sen herkesten farklı ol, zor olanı başar.
Gördüğünüz binalar, parklar, yaşam alanları Hepsi önce zihinlerde canlandırıldı. Planlandı sonra yapılandırıldı. Çünkü insan, dünyasını önce içeride tasarlar, sonra dışına yansıtır.
Bir insanın zenginliği hisse senetlerinde değil,
hissi senetlerindedir
Şans kapıyı çalmıyorsa, belkide bir kapı yoktur. Bir kapı inşa edin.
Olgunluk arttıkça kızgınlık nedenleri azalır.
Bazen bize çok basit gelen bir söz hayatımızı değiştirebilir.
” İnsanlar değişime değil, değiştirilmeye karşıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bize nasıl davranacağını çocuğumuza biz öğretiriz
Ne yapıyor olursak olalım yaptığımız şeyi o an bize en doğru geldiği için yapıyoruz. Bir an sonra yanlış bir seçim yaptığımızı fark edebiliriz. O zaman da bize en doğru gözüken ne ise onu yaparız. Tüm yaşamımız yaptığımız seçimlerin ürünüdür.
” Beğenelim ya da beğenmeyelim yaşamımız kendi doğru ve yanlış seçimlerimizin sonucudur. ”
” Suçlama bittiğinde sorumluluk başlar ”
” Sorumluluk Kimdeyse Güç Ondadır. ”
İletişim okyanusundan son damlasına kadar yararlanıyoruz; gün boyu cep telefonlarıyla konuşuyor, mesajlar yoluyor, bilgisayar aracılığıyla saatlerce hiç tanımadığımız insanlarla çetleşiyoruz ama bütün bu kalabalığın arasında yine de kendimizi okyanusun ortasında ceviz kabuğundan teknemizde yapayanlız buluyor ve yapayalnız hissediyoruz
İnsanların, kendi özgüvenlerini yükseltecek, kendilerini rahat, önemli ve değerli hissettirecek insanlarla birlikte olmayı seçeceklerini daima hatırlayın.
Yetişkinler için özgürlüğe giden yol sorumluluktan geçerken, çocuklar için özgürlük sorumsuzluk demektir.
Doğduğumuz andan itibaren kişiliğimiz adım adım çevremiz tarafından belirlenir.
Bizi değerli kılan, ne kadar bilgili olduğumuz değil, bilgimizi nasıl değerlendirdiğimizdir.
Suçlayıcı, kişiyi hedef alır; akış iletişimindeki kişiyse davranışı hedef alır.
Farklı düşüncelere karşı tavrımız bizim gelişmişlik düzeyimizi gösterir. Tahammül edemiyorsak bilelim ki bu kendi yetersizliğimizdendir. Kendisine güveni olan kişi fikirlerini kabul ettirmek için baskı yapmaz.
Bir taraftan düşünce özgürlüğünü savunuyor, diğer taraftan düşünceyi hapsediyoruz. Çünkü düşünce özgürlüğü sadece kendi düşüncelerimizi kapsıyor.
Aslında haklı olduğumuzu düşünmekle haklı olduğumuzu kabul ettirmeye kalkışmak arasında ciddi bir fark vardır.
Bizim gibi düşünmelerini, bizim gibi hissetmelerini sağlamak, gücümüzü ve isteklerimizi kabul ettirmek için onları kendi nesnemiz haline getirmeye çalışırız. Bu anlayışla kendimizi de bir nesne haline getirdiğimizi fark etmeyiz bile.
Değişim, kendi eksiklerimizi görme ve bunları giderme ihtiyacından kaynaklanır.
Bakış açısını değiştirmediği sürece sorunun kendisinde olduğunu görmesi mümkün değildir.
Kızgınlığımızı, öfkemizi nasıl ifade edeceğimiz çok önemlidir; yıkıcı da olabiliriz, yapıcı da, seçim bizim.
Çünkü ifade edemesek de acı içimizdedir; boşaltamadığımız sürece de bize acı vermeye devam eder.
Sadece size dayatılan hayatı yaşamakla kalmıyor, insanlığınızdan da uzaklaşıyorsunuz.
Sadece yalan söylemiyor, yalan yaşıyoruz.
Sevmediği halde sevdiğini söyleyen, hoşlanmadığı halde hoşlanıyormuş gibi davranan, sevdiği insanlara özen göstermeyen, inanmadığı değerleri savunuyormuş gibi yapan, inandığı değerleri savunamayan, kendisini olduğundan fazla gösteren ikiyüzlü bir hayat sürüyoruz.
Adamın yaşadığı tüm sorunların kaynağında her şeyi görmesi yatmaktadır. Bu yüzden körler ülkesindeki yaşama ayak uydurmakta zorlanmaktadır.
Doğum sancılıdır diye kadınlar nasıl doğurmaktan vazgeçmiyorsa ve bu hayatın yadsıyamayacağımız bir gerçeğiyse, yaşamın zorlukları karşısında da dönüşümden vazgeçilemez.
Çünkü kendi zihnimizde yarattığımız engelleri aşmak yaşamın karşımıza çıkardığı engelleri aşmaktan daha zordur.
Başkalarını değiştirmeye çalışmak gibi imkansız bir düş için harcayacağımız enerjinin yarısı kadar enerjiyi kendimizi değiştirmek için harcasak, hayatımızda köklü değişiklikler yapma gücünü ve becerisini de kazanırdık.
Etkisel insan kendisinden başka kimseyi değiştiremeyeceğini bilir. Bu nedenle insanları değiştirmeye çalışmaz. Sadece kendi gelişimine odaklanır. Çünkü bilir ki kendisi değişirse başkalarıyla ilişkisi de değişikliğe uğrayacaktır.
Tepkisel insandan etkisel insan olmaya geçiş, koyunluktan birey olmaya geçiştir.
Soruna takılıp kalmak bizi dibe çekerken çözüme odaklanmak bizi geliştirir.
Her şey ancak zıddıyla var olabilir. Zıddı yoksa kendisi de yoktur. Çözüm yoksa sorun da yoktur. Sorun varsa çözümü de vardır.
Düşüncelerimiz bize nereden geldi? Okuyarak, araştırarak, sorgulayarak ve bize doğru geldikleri için mi benimsedik bunları, yoksa ilişkiler içinde her gün yeniden üretildikleri ve toplumda kabul gördükleri için mi?
Şikayet edeceğimize harekete geçmek daha bilinçli bir seçim değil mi? Beğenmediğimiz şey ne ise onu değiştirmek için üzerimize düşeni yapmak daha akıllıca değil mi?
Sorumluluğun olmadığı yerde sorun vardır ve sorumluluk suçlamanın bittiği yerde başlar.
Düşünce, duygu ve davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyen bir kişi yaşamını ve içinde bulunduğu koşulları değiştirebilme gücünden de yoksundur.
Dürüstçe söylemek gerekirse, başımıza gelen her musibetten sorumlu tutacak birilerini buluruz. Kimseyi bulamazsak koşulları suçlarız.
Evet, öğrenmek zorundayız; daha verimli, daha mutlu, daha gerçek bireyler olmak için sağlıklı iletişim kurmayı öğrenmek ve öğrendiklerimizi hayata geçirmek zorundayız.
Yaşamımızda olumlu değişiklikler yapmamızın yolu bilgiyi içselleştirmekten geçer.
Kendi sınırlı düşüncelerimizi değiştirme gücümüz, kendimizi sevebilme ve değerli bulmamız ile doğru orantılıdır.
Kendimizi anladığımız ölçüde başkalarını anlayabiliriz ve kendimizi net bir biçimde anlatabiliriz.
Bazen bize çok basit gelen bir söz hayatımızı değiştirebilir.
Kendimizle iletişim kuramamak bizi kendimize yabancılaştırıyor; duygularımızı tanıyamaz hale getiriyor.
İşin daha da üzücü yanı iletişim kurmayı bilmediğimizi bilmiyoruz.
Karşımızdaki insanlara bize nasıl davranmalarını biz öğretiyoruz..
Kaçakların çocukluklarında aldıkları mesaj:
Aman boş ver, dünyayı bu kadar ciddiye alma.
Bu mesajın altında yatan ise:
Ben yetersizim. Sorunlardan kaçarak, onları yok sayarak yetersizliğim ile yüzleşmekten de kaçabilirim.
Bilgisayarların çocukluklarında aldıkları mesaj:
Mantıklı ol! Duygularınla hareket edersen istismar edilirsin.
Bu mesajın altında yatan ise:
Duygularımdan korkuyorum. Duygular tehlikelidir ve zayıflığın göstegesidir.
Suçlayıcıların çocukluklarında aldıkları mesaj:
Korkak olma! Kimsenin seni aşağılamasına izin verme!
Bu mesajın altında yatan ise:
Ben yalnızım ve başarısızım
Yumoşların çocukluklarında aldıkları mesaj;
İnsanlara yük olma, Kendin için bir şey istemek bencilliktir
Bu mesajın altında yatan ise:
Ben acizim, hiçbir şeyim, değersizim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir