İçeriğe geç

İklimler Kitap Alıntıları – Tuba Arık

Tuba Arık kitaplarından İklimler kitap alıntıları sizlerle…

İklimler Kitap Alıntıları

“Sınırsız, sonu olmayan bir acı. Ama anlamsız acılar yığını. Dünya üzerinde asırlar süren yaşantım bana cennetin de cehennemin de bu dünyada olduğunu, Tanrı’nın ziyadesiyle disiplinli, mükemmeliyetçi ve müsamahasız bir öğretmen olarak insanlara ders verirken hiç ama hiç merhamet etmediğini gösterdi. Cehennem nedir biliyor musun Fegel? Cehennem insanın kalbine hükmeden yoksulluktur. Hiçbir şeyle yetinememe. Ruhunu ateşe veren bir çile raksı. O halde Tanrı’nın kıyamet için bahsettiği cehennem ateşi büyük bir mesel örneği teşkil eden büyüleyici, aynı zamanda da günahtan caydırıcı alegorilerden ibaret olmalıdır. Öyle olmasa bile hiçbir ateş, ruhunda çıkan yangın kadar acı verici ve yakıcı olamaz. Hiçbir ıstırap ruhunu saran alevler kadar boğamaz insanı. Kendi içine düşüp çırpındığın vakit nasıl ölümün kaçınılmazsa dünya üzerindeki cehennemi de görmen kaçınılmazdır. Kendi cehennemini Fegel. Kendi cehennemini gören her insan eninde sonunda Araf’a ulaşacaktır.”
Cehennem nedir biliyor musun Fegel? Cehennem insanın kalbine hükmeden yoksulluktur. Hiçbir şeyle yetinememe. Ruhunu ateşe veren bir çile raksı.
“Seyrine daldığın bir kadın var karşında.
Seyrinde kaldığın bir kadın.
Nasıl ötesine varabilirsin?
Ayakların gider mi kalbin yürürken,
Ve durabilir misin ruhun ona doğru koşarken?”
“Duramam,” dedi. “Başlarsam duramam.”
“İlk başta bir canavardın benim için, bir yaratık, ölüm
makinesi, korkunç bir varlık. Sonra seni tanıdım, seni tanıdıkça
ne kadar zavallı olduğumu anladım. Dedim ki, ben olsam
olsam bu adamın ayağına yapışan pis bir sakızım. Sonra
sensizlikle sınandım. Baktım ki sensizken hiçlik makamında
bir hiçten ibaretim; onsuzken nasıl bir ‘şey’ olur da
tamamlanırım? Sonra anladım. Senin olduğumda, dağılmış
parçalarımı bir bir toparladım. Şimdi, asıl şimdi tamamım.
Seninleyken, gölgemken, beni severken, gözlerime aşkla
bakarken, bedenimle birlikte ruhumu da kucaklarken tamamım.
Ben seninle varım Gavino Petrarca, ben yalnızca seninle
tamamım. Ben kim miyim? Ben senden ibaret bir suretim.”
“Her şey yok olup yalnız o kalsa, benim varlığım gene
devam ederdi; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa,
evren bana büsbütün yabancı olurdu. Ben onun bir parçası
olamazdım.”
Anladım ki hakiki güzellik yüzde değildi; erdemle, asaletle, yüce gönüllülükle, merhametle çevrelenmiş ucu bucağı olmayan ruhtaydı.
Kitaplar böyleydi. Yalnız kaldığına inandığın anda tutup kaldırıyordu seni.
İnsanın kendi devrinde anlaşılamıyor olması can yakıcı.
Cehennemde çiçek açmaz Fegel, sen benim
cehennemimi çiçek bahçesine çevirdin
Evrendeki görünür karmaşanın ardında görünmez bir düzen yatar.
Sarıl bana, dedim. Sadece sarıl, ihtiyacım olan tek şey bu. İşte o zaman sırtıma bıçak da saplansa canım yanmayacak.
Birdenbire klasik Feg tabiatıyla muzip ruh hali içinde olduğum yerde yuvarlandım. Tanrım, şaka gibiydim, bir on dakika kadar önce karalara bürünüp matemin kucağında kıvranıyordum, şimdiyse aklıma üşüşen bin bir türlü fırlamalıkla ne denli akıl dengesi bozuk bir kız olduğumu kanıtlıyordum. Kendimden korkmuştum.
Bütün renklerini gördüğün insandan korkma
Her sayfa bir kokuydu. Anne kokusu, baba kokusu, bir kardeş, arkadaş, dost, evlat, en önemlisi de eş. Sahip olduğum ne varsa hepsi. Kitaplar böyleydi. Yalnız kaldığına inandığın anda tutup kaldırıyordu seni. Düşmene izin vermiyordu. Düştüğün denizde boğulmana, en önemlisi de ölmene
Herakletios der ki ; Tanrı gece ve gündüz , yaz ve kış , savaş ve barış , tokluk ve açlıktır. Ancak o ateşin yaktığı bir tütsüden yayılan ve herkesin kendine ad verdiği koku gibi başkalaşır.
“Bilir misin, ne çok acı verdin. Ve veriyorsun hala bana ”
“Ne olur, sana muhtaç bu adamı sevmekten hiç vazgeçme.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Evrendeki görünür karmaşanın ardında görünmez bir düzen yatar.”
Kitap kokusu da huzur vermezse başka ne verebilirdi ki bana?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Her sayfa bir kokuydu. Anne kokusu, baba kokusu, bir kardeş, arkadaş, dost, evlat, en önemlisi de eş. Sahip olduğum ne varsa hepsi. Kitaplar böyleydi. Yalnız kaldığına inandığın anda tutup kaldırıyordu seni. Düşmene izin vermiyordu. Düştüğün denizde boğulmana, en önemlisi de ölmene.
Acım beni terk ediyor, terk ettiği hızla da anında geri dönüyordu.
“Bazen sevmek için neden aramazsın, sadece seversin. O kadar!”
Kalbinde durmadan örülen bir duvar var ve kendini gittikçe oraya hapsediyorsun.
Çünkü onu sevmek yanmak demekti. Onu sevmek dünyanın en muhteşem hissiydi.
“Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi.
Kaç kişi güzelliğini sevdi.
Belki gerçek aşkla belki değil;
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.”
Duvarlarımı sen kırdın. Sen yıktın sarsılmaz irademi. Artık bir viraneyim kapında. O viraneyi ister toplar ister dağınık bırakırsın. Yönümü nereye çevirirsen oraya giderim ben, sensizken gideceğim yeri asla bilemem. Ne verirsen ver yetmez .. Ne kadar seversen sev yetmez.
“Onu seviyorum, onu bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum ve bu çocukluk değil. Geçici bir histe değil. Gittikçe artan, büyüyen, devleşen bir ruh çarpıntısı.”
Tanrım, neden yapıyordu bunu? Neden onu sevdiğime bütün kalbiyle inanmıyordu. Neden şüphe ediyordu, neden?
Söylediğim her şeyde sen varsın, öfkemi kaldırıp baksalar seni görecekler, kalbimi açıp baksalar yine sen, dünya üzerinde yaşadığım her saniyenin sebebi sensin. Bu hayatta senden başkası için ne umabilirim? Her şeyim seninle doluyken bir başkası bana ne verebilir?
‘Bunları çok kişi için değil, senin için yazıyorum. Çünkü ikimiz, birbirimiz için, koskoca bir dinleyici kitlesi gibiyiz.’
Hayatın bir çocuktan ibaret olmadığını görün. Eğer bir çocuğa sahip olamadıysanız bu Tanrı’nın kararıdır ve bunun altında hiçbirimizin göremediği çok asilce bir gerçek vardır.
Senin sevip sevmemenin hiçbir önemi yoktu; çünkü kör bir aşktı bendeki. Sen sevme istedim, sen hiçbir şey hissetme hatta, hepsini ben hissedeyim. Acıyı ben çekeyim, ben yanayım bu aşkla. O kadar çok sevdim ki, beni sevmeni bile istemedim.

“Kör bir aşkla,”
Hiçbir şey beni kendimden memnun edemezdi şu durumda. Etrafımda kim var kim yoksa bir çöp poşetine doldurup onun da ağzını sıkıca bağlayarak dünyanın en uzak noktasına fırlatmak istiyordum.
“İnsan acıya alışıyor.
Anladım ki hakiki güzellik yüzde değildi; erdemle, asaletle, yüce gönüllülükle, merhametle çevrelenmiş ucu bucağı olmayan ruhtaydı.
Bir kadın, özellikle de seven bir kadın, neden sevdiği adamı bir başka kadına kendi elleriyle versin ki?
“Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır.”

Dante Alighieri

“Benim hiçbir sebebim yok Fegel, bazen sevmek için neden aramazsın, sadece seversin. O kadar!”
Seyrine daldığın bir kadın var karşında.
Seyrinde kaldığın bir kadın.
Nasıl ötesine varabilirsin?
Ayakların gider mi kalbin yürürken,
Ve durabilir misin ruhun ona koşarken?
Duramam dedi. Başlarsam duraram.
Yaşamak neden böyle içler acısı, neden bir uçurumun yanı başından geçen daracık bir yol gibi?
Kim bilir kaç kişi senin zarif hallerini sevdi.
Kaç kişi güzelliğini sevdi.
Belki gerçek aşkla, belki değil;
Ama bir tek kişi seni sevdi.
Bir tek kişi değişen yüzündeki hüznü sevdi.
Her şey yok olup yalnız o kalsa, benim varlığım gene devam ederdi; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa, evren bana büsbütün yabancı olurdu. Ben onun bir parçası olamazdım
Sırrı olmayan birşeyin çekiciliği de yoktur.
Bizim iklimimizde tek bir rüzgar esecek ve yönlerimizi hep birbirimize çevirecek.
Geçmişin küllerine basarak geldim sana.
Her geçen gün, her bakımdan gittikçe daha da iyileşiyorum.
Evrendeki görünür karmaşanın ardında görünmez bir düzen yatar.
Hiçbir acı boş yere değildir. Tıpkı hiçbir öfkenin boş yere olmadığı gibi.
Bunları çok kişi için değil,senin için yazıyorum. Çünkü ikimiz birbirimiz için koskoca bir dinleyici kitlesi gibiyiz.
Seyrine daldığım bir kadın var karşımda.
Seyrinde kaldığım bir kadın.
Nasıl ötesine varabilirsin?
Ayakların gider mi kalbin yürürken ,
Ve durabilir misin ruhun ona doğru koşarken?
Duramam, dedi. Başlarsam duramam.

BAŞLANGIÇ

Her şey birbiriyle ilişkilidir, gök ve yer, hava ve su.
Her şey ancak bir şeydir; ne iki ne üç, ançak bir.
Birlikte olmadıkları yerde yanlızca tamamlanmamış bir eser vardır.
Her şey yok olup yanlız o kalsa, benim varlığım gene devam ederdi; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa, evren bana büsbütün yabancı olurdu. Ben onun bir parçası olamazdım.
Tıpkı Morgan’ın sözleri gibi: Evrendeki her şeyin bir amacı vardır. Uyumsuz hiç kimse, tuhaf hiçbir şey yoktur, rastlantılar yoktur.
Sadece anlamadığımız şeyler vardır.
Sevgi kuşkuya, aldatılmaya katlandığından daha iyi katlanır ayrılığa, ölüme.
Romanlardaki gibi bir sevgi sahiden var mı acaba, bundan vazgeçmek mı gerek yoksa diye sordum kendi kendime. İnsanı yenilgiden ançak ölüm kurtarıyor, onu mahkûm eden de bu.
İşte kölen gibi karşındayım, her şeye de hazırım; kendim için bir şey istemiyorum çünkü, senin için istiyorum.
Anladım ki hakiki güzellik yüzde değildi; erdemle, asaletle, yüce gönüllükle, merhametle çevrelenmiş ucu bucağı olmayan ruhtaydı.
Ya uyusan? Ve uyurken bir rüya görsen? Ve rüyanda cennete gidip hiç bilmediğin bir çiçek koparsan? Ya uyandığında çiçeği hâlâ elinde tutsan? Ne olurdu o zaman?
Her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır.

Dante alighieri

Seyrine daldığın bir kadın var karşında.
Seyrinde kaldığın bir kadın.
Nasıl ötesine varabilirsin?
Ayakların gider mi kalbin yürürken ,
Ve durabilir misin ruhun ona doğru koşarken?
Duramam , dedi . Başlarsam duramam.
Kitaplar böyleydi. Yalnız kaldığına inandığın anda tutup kaldırıyordu seni. Düşmene izin vermiyordu.
Unutma! Okuyarak öğreneceksin ; ama severek anlayacaksın.
Der ki ; işsiz adamların işidir aşk.
Her şey yok olup yalnız kalsa , benim varlığım gene devam ederdi ; her şey yerinde kalıp da o ortadan kaybolsa , evren bana büsbütün yabancı olurdu.
Asıl neyi bilmemek zor biliyor musun ? Bana olan sevginin bitip bitmeyeceğini. Geride güçlü bir aşk bırakıp tamamen benimle dolar mı kalbin? Onun yerini silkeleyip yerini tamamen bana bırakır mı?
Senin zehrin olsa olsa insanı diriltir Fegel , öldürmez.
Başımı çevirip şöyle diyordum ona : ” Sana bakmadan beş dakika durabilecek miyim bakalım . ” Hiçbir zaman otuz saniyeden fazla dayanamazdım. Söylediği her şeyde olağanüstü bir şiir vardı.
” Beni bulmak için acele et , ama önce kendini bulmak için. ”
Koşarak çıktı mancınığa, kahkahalar atarak oturdu. “Tamam, dedi, Ben hazırım.
“Üçe kadar saymamı ister misin? diye sordu Petra.
Şey, evet, olabilir.
Peki, dedi. Ne yapacağını anlamıştım ama oralı olmadım. Bunu o da tatmalıydı.
Bekliyorum baba, saymaya başlayabilirsin.
Üç.
Ah, hayır.. Üç demiştin, bu haksızlık, hayır
“Gittikçe artan bir dalga gibi çarptı ruhuma.
Çarpıp darmadağın etti.
Her bir parçasını toplamak şartıyla beni devirmeye durmadan, dinlenmeden, nefes almadan devam etti.”
“Anladım ki hakiki güzellik yüzde değildi; erdemle, asaletle, yüce gönüllülükle, merhametle çevrelenmiş ucu bucağı olmayan ruhtaydı ”
“Sonra anladım. Senin olduğumda, dağılmış parçalarımı bir bir topladım. Şimdi, asıl şimdi tamamım. Seninleyken gölgemken, beni severken, gözlerime aşkla bakarken, bedenimle birlikte ruhumu da kucaklarken tamamım. Ben seninle varım Gavino Petrarca, ben yalnızca seninle tamamım. Ben kim miyim? Ben, senden ibaret bir suretim.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir