Francesc Miralles kitaplarından Ikigai – Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı kitap alıntıları sizlerle…
Ikigai – Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı Kitap Alıntıları
“Sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek için
Hoşlandığın her şeyden az az ye
Erken yat, erken kalk ve sonra çık yürüyüşe.
Her günü sükûnetle yaşa ve keyfini çıkar yolculuğunun.
İyi geçinelim arkadaşlarımızla,
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
Her mevsimin mutlulukla çıkartırız tadını.
Parmaklarımızın ne kadar yaşlandığına takılmamak işin sırrı
Onları çalıştırmaya devam ettirirsen, kutlarsın yüzüncü yılını.”
Hoşlandığın her şeyden az az ye
Erken yat, erken kalk ve sonra çık yürüyüşe.
Her günü sükûnetle yaşa ve keyfini çıkar yolculuğunun.
İyi geçinelim arkadaşlarımızla,
İlkbahar, yaz, sonbahar, kış
Her mevsimin mutlulukla çıkartırız tadını.
Parmaklarımızın ne kadar yaşlandığına takılmamak işin sırrı
Onları çalıştırmaya devam ettirirsen, kutlarsın yüzüncü yılını.”
Geçmişten pişmanlık duymayı ve gelecekten korkmayı bırakın. Sahip olduğunuz tek şey bugün. Tadını çıkarın. Hatırlamaya değer kılın.
Geçmiş ya da gelecekle ilgili endişelenmek yerine, şu anda olanı takdir etmeliyiz.
Mutluluk daima kalbin kararıdır.
Hayatımıza direnç kazandırmak için güçlüklerden korkmamalıyız çünkü her engel büyümek için bir fırsattır.
Kontrolümüzün ötesindeki şeyler için endişelenmek hiçbir şey kazandırmaz. Değiştirebileceğimiz ve değiştiremeyeceğimiz şeylerle ilgili net bir algımız olmalı. Böylece olumsuz duygulara teslim olmamak için direnebiliriz.
SONSÖZ
“Mutlululuk daima kalbin kararıdır”
“Devam et yolundan sapma “
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
Mutluluk daima kalbin kararıdır.
Yaşlanabilir ve fiziksel olarak titreyebilirsin, damarlarındaki bozulmaları dinlemek için gece uyanık kalabilir, tek aşkını özleyebilirsin, dünyanın kötücül deliler tarafından harap edildiğini görebilir ya da onurunuzun zihnin alt kanallarında boğulduğunu fark edebilirsin. Öyleyken bile tek bir şey geçerlidir; öğrenmek. Dünyanın neden sallandığını ya da onu neyin salladığını öğren. Zihnin asla yorulmadığı, uzaklaşmadığı, işkence edilemediği, korkmadığı ya da şüphe duymadığı ve pişman olmayı hiç hayal etmediği tek şey öğrenmektir.
Mutluluk sonuçta değil, süreçtedir.
Akış halini yakalamakta daha iyi olmak istiyorsak, akıllı telefonlarımız ve sürekli dikkatimizi çekmek için feryat eden bildirimlerimiz açısından meditasyon mükemmel bir panzehirdir.
Yedi kez düş, sekiz kez kalk.
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
“Neden bazı insanlar ne istediğini bilirken ve yaşam tutkuları varken diğerleri kafa karışıklığıyla güçsüzleşiyor?”
Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Sadece etrafınızda sizi seven insanlar olsun ve sevdiğiniz şeylerle meşgul olun.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
İşin sırrı, bazı şeyler üzerinde kontrolümüzün olmadığını, zamanın geçtiğini ve çevremizdemi dünyanın geçici doğasını kabul etmektir.
İnsanoğlu kısa ömürlü ve bozulabilen bir şeydir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Hayatıma huzurlu bir şekilde dönüp bakabiliyorum, çünkü hayatımın anlamla dolu olduğunu ve onu dolu bir şekilde yaşamak için çabaladığımı,( ) elimden gelenin en iyisini yaptığımı söyleyebilirim. Hayatım boşa geçmemiş!
İnsan karşılaştığı her türlü koşulda tavrını, kendi yolunu seçebilirdi. Bu özgürlük insandan alınmayacak tek özgürlüktü.
Merhaba yalnızlık. Bugün nasılsın? Gel de benimle otur, seninle ilgileneyim.
Çalışmak zorunda değilken bile meşgul olmak istiyorsanız, ufkunuzda bir ikigainiz, yaşamınız boyunca size rehberlik eden bir amacınız olmalı, toplum ve kendiniz için bir şeyleri güzel ve kullanışlı kılmak için kendinizi motive etmelisiniz.
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları:
Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
Merhaba yalnızlık.
Bugün nasılsın?
Gel ve benimle otur.
Seninle ilgileneceğim.
Bugün nasılsın?
Gel ve benimle otur.
Seninle ilgileneceğim.
Mutlu bir adam o andan o kadar memnundur ki geleceğe kafa yormaz.
Vabi-sabi çevrəmizdəki dünyanın qısa, dəyişkən və qüsurlu təbiətinin gözəlliyini göstərən bir yapon terminidir. Gözəlliyi mükəmməllikdə deyil qüsurlu və əksik şeylərdə axtarmalıyıq. Bu səbəbdən yaponlar qüsurlu və qırıq bir çay fincanına böyük dəyər verirlər. Qüsurlu, əksik və qısa ömürlü şeylər həqiqətən gözəl ola bilər. Çünki gerçək dünyaya bənzəyən sadəcə onlardır.
Tanrım, değiştiremeyeceğim şeyleri
Sükünetle kabul etme lütfunu bahşet, Değiştirmem gereken şeyleri
Değiştirmek için cesaret
Ve ikisi arasındaki ayrımı
Yapabilmek için bilgelik ver.
Sükünetle kabul etme lütfunu bahşet, Değiştirmem gereken şeyleri
Değiştirmek için cesaret
Ve ikisi arasındaki ayrımı
Yapabilmek için bilgelik ver.
Yedi kez düş, sekiz kez kalk.
Bir sürü küçük tabakta yemek servis etmek aşırı yemekten kaçınmayı kolaylaştırır.
Kalbinizi yüzünüzde hoş bir gülümsemeyle insanlara açın.
Yaşamak için nedeni olan herkes,her türlü nasıla katlanır
Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Sadece etrafınızda sizi seven insanlar olsun ve sevdiğiniz şeylerle meşgul olun.
Mutluluk daima kalbin kararıdır.
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: Yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey
En mutlu insanlar en çoğunu elde edenler değildir. Vaktini akışı yakalayarak geçirenlerdir.
İnsan doğaya karşı değildir, daha ziyade ikisinin bir birleşimidir.
Kontrol edebildiğimiz takdirde teknoloji harikadır. Eğer o bizi kontrol ediyorsa o kadar harika değildir.
Harita yerine somut hedef gösteren bir pusulaya sahip olmak çok daha önemlidir.
Sahip olduğumuz her şeyin ve sevdiğimiz herkesin bir gün yok olacağını asla unutmamalıyız. Bu hep aklımızda tutmamız ama karamsarlığa kapılmamız gereken bir şeydir. Bir şeylerin kalıcı olmadığının farkında olmak bizi üzmemeli, anı ve etrafımızdakileri sevmemize yardımcı olmalıdır.
Roma İmparatoru Marcus Aurelius sevdiğimiz şeylerin ağaçtaki yapraklara benzediğini söylemiştir.Ani bir rüzgarla her an düşebilirler. Çevremizdeki değişimlerin tesadüfi değil, aslında evrenin özünün bir parçası olduğunu söylemiştir. Bu daha çok bir Budist düşüncesidir.
Konu sana ne olduğu değil, buna nasıl tepki verdiğindir.
Erdemli insanın amacı sükûnet durumuna ulaşmaktır. Yani kaygı, korku, utanç, aşırı gurur ve öfke gibi olumsuz duyguların olmadığı, mutluluk, sevgi, şükran ve huzur gibi olumlu duyguların var olduğu duruma gelmektir.
İnsanoğlu kısa ömürlü ve bozulabilen bir şeydir.
Stoacılık, hayatın keyfini sürerken bu keyif veren şeylerin hayatınızın kontrolünü ele geçirmedikleri sürece hiçbir yanlış tarafının olmadığı fikrine dayanır. Bu hazların bir gün yok olacağına hazırlıklı olmalısınız
Konu sana ne olduğu değil, buna nasıl tepki verdiğindir.
Direnç sadece direnme yeteneği değildir. Bu acil olana değil, önemli olan şeylere yoğunlaşmak ve olumsuz duygularla sürüklenmekten kendimizi alıkoymak için geliştirebileceğimiz bi bakış açısıdır.
Genellikle işleri birleştirmenin bize zaman kazandırdığını zannetsek de bilimsel olarak tam tersi kanıtlanmıştır. Birden fazla işi yapmakta iyi olduğunu iddia edenler pek verimli değiller. Aslında en az verimli olanlar.
( ) son ısırığı alana kadar somonun ne kadar lezzetli olduğunu fark etmiyoruz.
“Giderek öngörülemeyen bir dünyada çok daha hızlı hareket ederken detaylı bir harita, gereksiz yere çokça bedel ödeterek sizi ormanın derinliklerine sürükleyebilir. Ama iyi bir pusula sizi her zaman gitmek istediğiniz yere götürür. Bu, nereye gideceğinizi bilmeden yola çıkmanız gerektiği anlamına gelmez. Bunun anlamı şudur; haritayla zar zor ilerlerken elinizde bir pusula varsa hedefinize giden yol düz olmasa bile yolculugunuzu daha hızlı ve daha verimli bir şekilde sonlandırırsınz.
Defalarca ne yapıyorsak oyuz.
“insanoğlu kısa ömürlü ve bozulabilen bir şeydir,” der Seneca.
Yaşlanabilir ve fiziksel olarak titreyebilirsin, damarlarındaki bozulmaları dinlemek için gece uyanık kalabilir, tek aşkını özleyebilirsin, dünyanın kötücül deliler tarafından harap edildiğini görebilir ya da onurunuzun zihnin alt kanallarında boğulduğunu fark edebilirsin. Öyleyken bile tek bir şey geçerlidir; öğrenmek. Dünyanın neden sallandığını ya da onu neyin salladığını öğren. Zihnin asla yorulmadığı, uzaklaşmadığı, işkence edilemediği, korkmadığı ya da şüphe duymadığı ve pişman olmayı hiç hayal etmediği tek şey öğrenmektir.
-T.H. White, The Once and Future King
-T.H. White, The Once and Future King
En mutlu insanlar en çoğunu elde edenler değildir. Vaktini akışı yakalayarak geçirenlerindir.
Yaşamdaki mutluluğun ana şartları: yapacak bir şey, sevecek biri ve umut edecek bir şey.
Hepimizin asil ya da korkunç şeyler yapma kapasitesi vardır. Denklemin hangi tarafında olacağımız hangi koşullarda olduğumuza değil, kararlarımıza bağlıdır
“Merhaba yalnızlık. Bugün nasılsın? Gel ve benimle otur. Seninle ilgileneceğim. ”
Hepimizin asil ya da korkunç şeyler yapma kapasitesi vardır. Denklemin hangi tarafında olacağımız hangi koşullarda olduğumuza değil, kararlarımıza bağlıdır.
insanlar istediklerini yapmak yerine onlara söyleneni ya da başkalarının yaptıklarını yaparlar.
“Yaşamak için nedeni olan herkes, her türlü nasıla katlanır.”
Nietzche
“İnsan karşılaştığı her türlü koşulda tavrını, kendi yolunu seçebilirdi. Bu özgürlük insandan alınmayacak tek özgürlüktü.”
Kişi için iyi olanla yapmak istediği arasında bir gerilim vardır. Çünkü herkes, özellikle de yaşlılar her zaman yaptıklarını yapmak ister. Ancak kökleşmiş alışkanlıklar geliştiren beynin artık daha fazla düşünmesine gerek kalmaz. Bir şeyler çok hızlı ve yeterli derecede otomatik pilotta, genelde de çok üstün bir şekilde halledilir. Bu da rutinlere yapışıp kalma eğilimi yaratır. Bunu kırmanın tek yolu beyni yeni bilgilerle uğraştırmaktır.
Neden bazı insanlar ne istediğini bilirken ve yaşam tutkuları varken diğerleri kafa karışıklığıyla güçsüzleşiyor?
Hayatımızın anlamını biz yaratmayız, onu keşfederiz der Sartre.
Neredeyse sonsuz yaşamın tam da İkinci Dünya Savaşının sonunda iki yüz bin masum hayatın kaybolduğu Okinawada kurrulmuş olmasına hiç şaşırmadık. Yine de Okinawalılar, dışardan gelenlere düşmanlık beslemek yerine “daha önce onlarla tanışmamış olsan bile herkese kardeşin gibi davran” anlamına gelen ichariba chode prensibine göre yaşıyorlar.
Kabaca hep meşgul kalarak mutlu olma olarak çevrilebilen bu Japonca kavram logoterapiye benzese de onun bir adım ötesindedir.
Ikigainizi takip edin. İçinizde bir tutku, günlerinize anlam katan eşsiz bir yetenek ve en iyi yönünüzü sonuna kadar paylaşmaya götüren bir şey var. Henüz ikigainizin ne olduğunu bilmiyorsanız Victor Frankl’ın söylediği gibi göreviniz onu keşfetmek olsun.
Anı yaşayın. Geçmişten pişmanlık duymayı ve gelecekten korkmayı bırakın. Sahip olduğunuz tek şey bugün. Tadını çıkarın. Hatırlamaya değer kılın.
Doğayla tekrar bağlantı kurun. Günümüzde insanların çoğu şehirlerde yaşasa da, insanoğlu doğal dünyanın bir parçası olarak yaratılmıştır. Şarj olmak için sık sık doğaya dönün.
Ağırdan alın. Aceleci olmak yaşam kalitesi ile ters orantılıdır. Eski bir deyişin belirttiği gibi, Yavaş yürüyün, çok ilerleyin. Telaşı arkanızda bıraktığınızda, yaşam ve zaman yeni bir anlam kazanır.
Ama Okinawalılardan öğrendiğimiz şey şudur: Ikigaimizi bulmak için çok da kaygılanmamalıyız. Hayat çözülmesi gereken bir sorun değildir. Sadece etrafınızda sizi seven insanlar olsun ve sevdiğiniz şeylerle meşgul olun.