İçeriğe geç

İkiden Az Birden Fazla Kitap Alıntıları – Şehrin Delikanlısı

Şehrin Delikanlısı kitaplarından İkiden Az Birden Fazla kitap alıntıları sizlerle…

İkiden Az Birden Fazla Kitap Alıntıları

Deniz kabarmıştı. Ne zaman böyle asi bir deniz görsem, dev dalgalar görsem, suskun yüreğimin iç gürültüsü sanırdım. Üstünde durmaya çalışan kayıkları ise sevdiklerim.
Zayıf yönlerimi iyi biliyorum , güzel oynuyorum.
Üzülmemiş,kırılmamış gibi görünebiliyorum.
Kimseye değer vermiyor gibi davranabiliyorum.
Hepsini içime,kalbimin olduğu yere atıyorum.
En çok da yalnız kalmaktan korkuyorum.
En çok da kalabalıkta kalmaktan korkuyorum.
Bırakın bazı şeyler biraz dağınık kalsın!
Ödüm kopardı sevdiğim biri benim yüzümden üzülecek diye. Şimdi ben üzüleceğim diye ödüm kopuyor.
Sevip de kavuşamamak mı daha zor yoksa sevilmemek mi?
Benim kendimden bile sıyrılıp yalnız kalmak istediğim zamanlar öyle çok ki
Yüreğim çocuksu,yüreğim bayram sabahı,gençliğime bağışlansın tüm sevdalarım.
Öfkem yalnızca kendime.
Bağırıyor içim,dışımla içim birbirine giriyor.
İçim ayrı çalıyor,dışım ayrı.
Sevgime karşılık ilgi görmek, sözde değil özde sevilmek, hesap kitap olmadan sevilmekmiş aradığım belki de
Olduğum gibi sevilmek, kabul görmek
Hayat bir bölü iki.
Ya oluyor isteklerimiz ya olmuyor.
İnsandır sevdiğini öldüren
Ölümdür insanı insana sevdiren
İmkansızlıktır belki de insanı insana muhtaç eden
Mutlu olmasam da, mutlu görünebilirim. Yalnız olsam da, yalnız değilmişim gibi davranabilirim. Bardağın dolu tarafı da benim, boş tarafı da benim. Kırık bardaktan da çok su içmişliğim var.
sende bir gün öğrenirsin.
üzülmeyi.
beklemeyi.
sabretmeyi.
dua etmeyi.
hepsinden de zor olanı.
kabul etmeyi.
Beni özgür sanıyordu ama insanın özlediği biri varsa, o insan özgür değildir
İnsan bu hayatta yaşadığı zorluklar kadardır.
En çok da kalabalıkta kalmaktan korkuyorum
Umut vermek, hem de dünyada en çok sevdiğin kişiye boş yere umut vermek yaralıyor beni.
Yeterince nefret etmiyorum sanırım kendimden, biraz daha nefret etmek için uğraşıyorum
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geceleri düşündüğüm hayalleri hiçbir zaman yaşantıma yansıtmayan ben
Nasıl bir insanım,
Bilmiyorum
Hiçbir yerde rahat olamadım,
Hiç kimseye ait olamadım,
Kimine çok geldim, Kimine az,
Kimseye tam olamadım
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hepimiz yolun yolcusuyduk, hepimiz düşmüştük ve düşmüşler olarak birbirimizi ezerek hayatta kalıyorduk.
Şu laf doğruydu belki de; insan sevmediğine sabır gösterir, sevdiğine ise razı olur.
Benim kendimden bile sıyrılıp yalnız kalmak istediğim zamanlar öyle çok ki
Sevmek benim haddime değil.
Bir şeye bağlanmak bana göre değil.
Hayat bir bölü iki.
Ya oluyor isteklerimiz ya olmuyor.
Hayat papatya falı gibi.Seviyor sevmiyor değil de oluyor olmuyor tarzı.
Bu zamana kadar yaptığım tüm seçimler şüphesiz saçmalık, şüphesiz aptallık ama iyi kötü beni buraya getirdi.

Bugüne kadar yaptığınız tüm seçimler sizi tam olarak şu ana getirdi ve bu cümleyi okumanızı sağladı.

Ben kötü bir adamım,
Düzenli herşeyin karşısında, düzene alerjisi olan.
Hiçbir şeye bağlı kalamayan.
Öleceğini bilen ve bunu kabul eden.
Allah’a inanan
İçinde tek bir kötülük barındırmayan.
Doğaçlama yaşayan.
Plan kurmayan.
Kimsenin ömrüne, pusu atmayan
Ben iyi bir adamım,
Merhametli ve kibar.
İnsanlara yalan sözler söyleyerek, umut vermem.
Asla çalmam.
Kul hakkından, cehennem kadar korkarım.
Yolda gördüğüm tekerlekli sandalyeli kızı unutamayacak kadar insanım,
Hayvanları koruyan, kollayan, onlara yemek, su dağıtan.
Fakiri, fukarayı, yetimi koruyup kollayan.
Haksızlığın olduğu yerde, bana ne diye takılmayan.
Ben zavallı bir adamım
Domuz eti yemiyorum diye cennete gidebileceğimi düşünen.
Zavallı bir adam
Yüksek sesle müzik dinlerken ezan okunuyor diye müziği kapatan.
Vurulmuştum,
Öldürülmüştüm,
Üstüme toprak atmışlardı,
Hortum ağzıma değil, kıçıma girmişti.
Toprak bile beni kabul etmemişti.

Baktım ölemiyorum,
Yaşayamıyorum da,
En azından bu hayatta ben de varım diyebilirdim

Ben!

Görmezden gelinen,
Herkesin havalı sandığı ama kimsenin zerre umurunda olmayan ben,
Herkesin simasını tanıdığı ama ismini çıkartamadığı ben

Yolun sonundaydım ama yinede yürüyordum.

Açlık Seviyesinin altında para kazanan, işsiz kaldığı her fırsatta yaptığı üç beş çocuğa devletin verdiği çocuk parasına sevinenler gibiyim o sıralar.
Dizilerdeki ünlü konuk oyuncular gibiyim, olsamda olur, olmasam da olur.
Maçın sonunda farkı bire indiren santrafor gibiydim. Kalenin içindeki topu kaleciden alıp artistlikle santra cizgisine koyanlar gibi. Maçın sadece skorunu değiştiren.
İlk kitabımı okuyan bloggerın, daha önce hiç kimsenin sevişme sahnesini okumamış gibi davranması gibi uyandım.
Bakmayın böyle estiğime gürlediğime yağdığıma. Acınacak olan bendim aslında
Vicdanımın sesini, gururum bastırıyor işte, hem de son desibeline kadar.
İnsan hiç kendinden nefret eder mi? Ediyor işte
Ben, derin bir okyanus değilim,
Karaya oturur gemiler bende,
Sığdır sularım,
Derin sanır insanlar,
Batar gemileri
Aysun’u dönülmez akşamın ufkuna çoktan yollamıştım ve artık her şey için vakit çok geçti.
O dakikaya kadar sesini çıkarmayan Aysun’nun yüzünde Mona Lisa tablosunu andıran gülmekle ağlamak arası garip bir ifade vardı. Gecenin en anlamlı cümlesini kurdu. “ Ben bakireyim!”
Genellikle -yalnız- tipler alt sınıflardaki kızlara çökerlerdi. Sevgili bulamayan tiplerin alt sınıflardaki kızlardan sevgili bulduğunu üniversiteye gidenlerimiz bilir. Bu değişmez kuraldır hatta üniversite anayasası gibidir.

Neden üst sınıflardaki kızlarla çıkamaz bu tipler, neden hep çömezlerinin peşine düşerler? Ya da okula gelmiş çömez kız, neden üst sınıflardaki erkeklerden birine demir atar? Erkek o kızı ayarlayana kadar bir sürü kıza teklif eder. Bir değil, iki değil, üç değil. Sonunda kabullenir; kendi dengi bir kıza kurşun atamıyor, peşine alt sınıflara yanlamaya başlar. Bu dava, bir kız bulana kadar basamak basamak böyle gider. Bulunca da, siyam ikizi gibi her yerde birlikte görürsünüz bu tipleri. Gerçekten sinir bozuculardır. Sonundaysa ayrılıp, nikah masasına başkaları ile otururlar. Bir kızla okulda, evde, havada, karada her yerde yanyana olmak; iğrenç bir şey. Hem de çok iğrenç. Ya da bir erkekle.
Kızların, üst sınıflardan birine kapağı atmasının sebebi; okulda ve hatta okuduğu bölümde rahat etme kaygısıdır. Üst sınıftaki bir çocuk onun geçtiği yollardan geçmiştir, hocaları tanır, sınavlarda çıkmış soruları bilir, tecrübelidir okulda. Ye kürküm ye şekli

Her zaman ki gibi dereyi görmeden paçalarımı sıvamaya başlamıştım çoktan.
Kendimi iç dünyamda ne kadar değersiz görsem de, bütün olanlar için kendimi suçlamaya devam etsem de, madalyonun diğer yüzünde hayatımı sürdürmeyi başarıyordum. İçimdeki öfkeyi, yangını söndürmüş değildim, ama bunu saklama konusunda son derece başarılıyım. Mutlu olmasam da, mutlu görünebilirim. Yalnız olsam da, yalnız değilmişim gibi davranabilirim. Bardağın dolu tarafı da benim, boş tarafı da benim. Kırık bardaktan da çok su içmişliğim var.
Yüreğime ektim seni.
Adım Emrah yerine Emrahkowski olsaydı ve Amerika da yaşasaydım. tanrım ateist olduğum için bağışla gibi cümleler ile abuk subuk din ile edebiyat işlerini birbirine karıştırsaydım
O zaman ettiğim küfürleri bu orospu çocukları aldırmazlar harika bir yazar diye yazarlardı köşe yazılarında.
Benim yazdığım tek bölümden , kendini yazar sananlar koca kitap çıkartıyor. Arkası yarınlarla yazılan kitaplar. Kitap yazıyorsun kitap dizi değil.
Bazı insanlar, istagramdaki gizli hesaplarındaki profil fotoları gibiler. Profil fotosu dışında para eden hiçbir şeyleri yok. O da ufak ya belki ondan iyi para ediyor. Gerçeği takip edince anlıyorsun.
Dostoyevski nin romanı Beyaz Geceler . Yaşlı zampara kendini acındıran ve zayıf gösteren bir bunak ile tazecik genç kızın hikayesi. Buna alkış tutar bir sürü lavuk. Çünkü Harika yazmıştır. Harikadır bu kitap. Efsanedir. Batıdan Kuzeyden yarak gelse götlerinde denerler önce.
Sonra bu lavuklar gider ”Çocuk Geline Karşıyız ” diyerek ağlarlar. Ama beyaz geceler harika bir kitaptır. Batının kuzeyin uşağıdır bunu diyen. He çocuk gelinlere sübyen sabi aşklara karşı olmayanlara lafım yok. Olduğunuz gibi görünmeyi denediniz mi hiç ? Saf sevgi dimi lavuk ihtiyarın ohhh Nastenka ohhh Nastenka Nastenka manitayı beklerken ki onu götürmeye çalışan bunak sözde saf ihtiyar. siktirin gidin Nastenka
Hayata bir parmak gösterelim!

Bizi sevmeyenlere, bizimle alay edenlere, bizi yok sayanlara, kalbimizi kıranlara…

Tek bir parmak gösterelim! İki elle de olur. Hadi benimle hep beraber yapın!

Bu parmak, ne işaret parmağı olsun ne baş parmak, ne serçe parmak ne de yüzük parmağı,

Gösterin ULAN ! ! !

Sırıtın bir yandan da , gülümseyin!!!

Dostoyevski nin romanı Beyaz Geceler . Yaşlı zampara kendini acındıran ve zayıf gösteren bir bunak ile tazecik genç kızın hikayesi. Buna alkış tutar bir sürü lavuk. Çünkü Harika yazmıştır. Harikadır bu kitap. Efsanedir. Batıdan Kuzeyden yarak gelse götlerinde denerler önce.
Sonra bu lavuklar gider ”Çocuk Geline Karşıyız ” diyerek ağlarlar. Ama beyaz geceler harika bir kitaptır. Batının kuzeyin uşağıdır bunu diyen. He çocuk gelinlere sübyen sabi aşklara karşı olmayanlara lafım yok. Olduğunuz gibi görünmeyi denediniz mi hiç ? Saf sevgi dimi lavuk ihtiyarın ohhh Nastenka ohhh Nastenka Nastenka manitayı beklerken ki onu götürmeye çalışan bunak sözde saf ihtiyar. siktirin gidin Nastenka
Sevdiği insan , beni sevmiyor , bana bir şans tanımıyor , beni tanısa çok sever diye sürekli üzülürler , ama onlardan hoşlanırsa biri direk sınıfta kalır, aforoz yer. Suratına bile bakmazlar
Her haliyle; gülmesinden, konuşmasından, kıyafetlerinden –zilliyim- diye bas bas bağıran bir kız oturuyordu karşımda. Sürekli telefonuna mesaj geliyordu. Tuş kilidini açıyor telefonunun, mesajı okuyor sonra da “ Offf” diyerek kapatıyordu. Tamamen dikkat çekmeye odaklı bir tipti. Son zamanlarda sayıları hızla artan insan modellerinden.
Hafif dönüyordu başım. Adettendir “ Hoşgeldiniz” dedim. Bir bir hepsiyle tanıştım. İçlerinden sadece Aysun’u tanıyordum. Üstümü başımı değiştirdikten sonra Mustafa’nın yanına peydah oldum ve oturdum. Biraz oturup sonra da kendi yalnızlığıma doğru yol almaktı niyetim Kapıyı da kendi suratıma çarparak kapatmak.
Bir gece bardan geldiğimde, Mustafa’nın kız arkadaşı ve onun arkadaşları bizdeydi.
Benim fazla arkadaşım yoktu. Hayır, kalabalıkların içinde yalnızım geyiğine yaslanmayacağım. Sadece işime gelmiyordu insanlarla olmak, sürü gibi oradan oraya takılmak. Derste aynı yerlere oturup, okul kantinlerinde topluca oturmalar. Beni pek kesmiyor bu muhabbetler.
Eylül ayı çabucak geçiyor. Her zaman böyle olmuştur öğrenciler için.
Uzun zamandır giymediği montunda para bulan fakirin, sevinci ile uyandım bugün.
Bu kitap,
Sana umut olsun,
Bana, bir rüya
İkimizin toplamı da
Bir rüya için ağıt, olsun
İstanbul gibi
Ha Emrah kimin sikin de? Kimsenin

Ama istemiyorum, ne tanınmak, ne şan, ne de şöhret

Tek bir isteğim var.

Hep birlikte gülümseyelim bu hayata, Gülümse,

Bu kitabı gece yarısı okuyorsan kendi kendine, Gülümse,

Bu kitabı gündüz okuyorsan kendi kendine, Gülümse,

Kitabın başındayken, hatta daha geriye gideyim kitabı satın aldığın zamana, hiç bu kadar güzel ve genç olamayacağın için, Gülümse

Yoğunluk devam ediyordu. Bazen eve bile gidemiyordum. Bu yoğunluk hem iyi hem de kötüydü. Hiçbir şey düşünmüyordum. Düşünmemek bana iyi geliyordu.
Eve gidip arabamı aldım. Sonra da okulun önüne çekip birkaç saat uyudum. Kolumun güneş ışığından dolayı yanması ile uyandım. Evet zordur arabanın içinde uyumak, fakat ne yapabilirsin ki? Rüyalarımda mı? Hep aynı şeyler
İçerdeki öküz ertesi gün akşama kadar kendine gelemezdi.
Yasemin’i arabadan çıkartamıyordum, dokunamıyordum da ona. Rezillik çıkartabilir, durduk yere başım derde girebilirdi.
Sere serpe oturmuş, kısacık eteği yukarıya doğru sıyrılmıştı. Yarım saate gideceğim yolu bir saatte gittim. Terletmişti. Hiçbir kadın, bu kadar zorlamıştı daha önce. Zor tutuyordum kendimi yalan değil.
O zamana kadar ekranda hiç görmemiştim. Yalan değil o geceden sonra araştırdım ve bir kaç bölüm dizisini bile izledim. Merak etmiştim nasıl bir oyuncu diye. O da sarhoştu, başını bile kaldıramıyordu. Arada kafasını omuzuma koyuyordu. Etkilenmemek elde değildi o kızdan. Göğüs dekoltesinden, göğüslerini görüyordum. Bana doğru geldikçe göğüsleri koluma değiyordu. Taş gibiydi
Benim bir kitabımdan adam başı bin tane altı çizili cümle bulursunuz.
Bir de içki içmeyen tipler vardır. Onlar en sinir bozucu tiplerdir. Genelde meyve suyu veya sodayla bütün gece takılırlar Arkadaşları eğlenirken, onlar eğlenmez sadece etrafı keserler, oturdukları yerden bile kalkmazlar. Sürekli yalnızlıktan şikayet edip, kendisini ortamlara davet eden arkadaşlarını elinin tersiyle iterler. Geldiklerinde de sıkıcı sıkıcı otururlar böyle. Alkol alıp almamaları çok önemli değil ama oğlunun arabasında ön koltuğu oturmuş suratsız kaynana tribi atmaları çok sinir bozucu.
Barın müdavimlerinin isimlerini ezbere bilir, isimleri ile hitap ederdim. Onları önemsediğimi düşünürlerdi ve daha fazla para bırakırlardı. Bu da bir satış taktiğidir.
Alkollü araba kullananlara da birkaç bilgi vereyim. İki parça buz , dondurma veya kuru kahve üstüne de türk kahvesi içerlerse ya da dürüm, kokoreç, işkembe yerlerse polis çevirmesine girseler bile cihaz ötmeyecektir. Tabii bu dediğim bir şişe içenler için geçerli değil. Bir şişe içenin arkasından öttürsen alkol cihazı yine öter.
Çok sarhoş olursa içemez ve içemeyince de mekan para kazanmaz. Ve su alkolü temizler. Buzla filan bardağı modifiye ederleriz, koyulan alkol biraz kalabalık görünsün diye.
Gelen müşteriye ilk olarak, hakiki alkol gelir sonrasında ise yavaşça alkolün dozu düşer ve genellikle su veya buz ile seyreltilmiş içki gelmeye başlar.
İstanbul gece hayatı renksiz ama gidenlerin sohbetleri çok renkli. Sanırsın içeride kadınlar eğlenmeye değil, erkek bulmaya gelmişler.
Sponsor olmayacaklarını bildiğimden alkol markası yazmıyorum. Benim üstümden prim yapıyorlar sonra.
Alkolün bir etkisi de her şeyi simetrik göstermesidir. Kızları da simetrik gösterir.
Kız bulma ümidiyle gece hayatına adım atmış yirmili yaşlardaki erkekler, genellikle elleri boş eve dönerler. Alkolün etkisiyle bir cesaret gelir içlerine. Bakımlı, güzel giyinmiş hatunları görünce libidoları yükselir. Kaçamak bakışlar, dans etme çabaları. Cool görünmeye çalışmalar. Kızla göz göze gelebilme yarışmaları. “ Şu kız beni kesiyor” şeklinde yalandan naneler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir