İçeriğe geç

İki Kız Kardeş Kitap Alıntıları – Edith Wharton

Edith Wharton kitaplarından İki Kız Kardeş kitap alıntıları sizlerle…

İki Kız Kardeş Kitap Alıntıları

Fırsatı kaçırdığını öğrenene kadar ona ne kadar umut bağladığını anlayamamıştı.
Büyük umutlar beslemeyeli hayli zaman olmuştu.
Keder, Ann Eliza’nın hayallerinin incecik dokusuna tuttu meşalesini, Ann Eliza, yüreğini sağlam tutup o hayallerin yanıp kül olmalarını seyretti; sonra, hakkından feragat etmenin verdiği buz gibi hazla dizlerinin üzerinde doğruldu,
Çevresini alan yeni sessizlikte duvarlar ve eşya ses kazandı, alacakaranlıkta ve geceyarısı tuhaf iç çekişlerle ve sinsi fısıltılarla onu ürküttü. Hayalet gibi eller pencerelerdeki panjurları sarstı ya da sokak kapısının sürgüsünü takırdattı; bir keresinde de Evelina’nınkine benzeyen bir ayak sesi duyup buz gibi oldu, adımlar karanlık dükkândan sinsice geçip kapının eşiğinde duyulmaz oldu.
Çok meşgul insanların, kendilerine söylentilerle ulaşan talihsizliklere bağdaşırken gösterdikleri dolaylı acımayı duyuyordu kendine.
‘Eş’ gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar.
‘Eş’ gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar.
Birbirini sevenler için ayrı olmak zordur.
Sadece, her sabah, kurşun gibi ağır saatleri aynı dik acı yokuşundan yukarı itmesi gerektiği duygusuyla uyandığını biliyordu.
İnsanlar bazen her şeye alışırlar.
Sanırım içinde yalnız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.
Ah, çok sade bir hayatımız var. ,dedi Evelina, ablasını çok etkileyen bir soyluluk edasıyla.
Zevklerimiz çok mütevazıdır.
❝İnsanın becerisi mucizeler yaratır.❞
❝ Zaten kaderini başkalarıyla birleştirenlerin yazgısı budur, onlar hayatın yüklerinden kaçmayı dilemezler.❞
❝İnsanlar her şeye alışır.❞
❝ ama galiba içinde hep yalnız olduktan sonra hiçbir yer insana yuvası gibi gelmiyor.❞
Başıma ne gelirse gelsin ben hep mütevekkil ve duaci olacağım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ama sanırım içinde yanlız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.
Cennet ıssızdı şimdi..
“Eş” gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar ..
Evelina’nın gidişinin üzerinden iki gün geçmiş, arka odadaki ve dükkandaki her şey soğuk ve yabancı olmuştu sanki. Ann Eliza’nın yaşamının koşullarının değişmesiyle o mekanın bütün görünümü de değişmişti.
Eş gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar.
Ev yönetmenin bütün yükü sırtımda olacak; ama kaderlerini başkalarınınkiyle birleştirenlerin alın yazısı böyledir. Hayat yükünden kaçmayı bekleyemezler.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Erkekler düşüncesizdir; hepsi de aynı.
Hayatının o biçimsiz yıkıntısında tarihlerin ve günlerin bir anlamı kalmamıştı.
Sanırım içinde yalnız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.
Daha fazlasını istersek elimizde olan da alınır diye düşünürüm hep dedi çekinerek.
Gelenlerin varlıklarının tanıdık sıcaklığının gerisinde, kapıda dikilen ‘Yalnızlığı’ görüyordu Ann Eliza. Bu kadar iri bir konuğu barındıramayacak kadar ufak biriydi, yetersiz olduğu duygusuna kapıldı.
‘ . karşılaştıklarında Ann Eliza kendi siyah yünlü giysisinin altında köpüren duyguların Bay Ramy’nin göğsünde bir yankı bulup bulmadığını anlayamadı. Görünüşte hiçbir şey belli etmiyordu adam. ‘
‘ büyük umutlar beslemeyeli hayli zaman olmuştu.’
“ sessizliğin muazzam dilinin tek sözcüğünü bile bilmiyordu.”
“İnsanlar bazen her şeye alışırlar.”
“..biraz para kazanmaya çalış, dedi bana, işte o zaman dövdü beni.
İnsanın kardeşinin kocasının esrarkeş olduğunu öğrenmesi başka şeydi, bu sözcüğün gerisinde saklı iğrençliği kardeşinin solgun dudaklarından öğrenmek başka ve çok daha kötü bir şeydi.
Sen hayatın nasıl olduğunu bilmiyorsun, hayat hakkında hiçbir şey bilmiyorsun.
Hatırlayabildiği kadarıyla hayatında ilk kez o başkalarıyla değil, başkaları onunla ilgileniyordu, böyle kendini teslim edince bir an ferahladI
‘Eş’ gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar
“ yaşadığım yalnızlık duygusunu senin hiç tatmamanı dilerim”
“..ama evliliğin kendi ciddi sorumlulukları var, evli olmayanlar bunları asla anlayamazlar, bu yüzden de belki daha mutludurlar, hayat onlardan sadece basit görevler bekler, basit zevkler sunar, ama başkalarını düşünmek zorunda olanlar görevlerini yapmaya hazır olmalıdırlar”
Erkekler düşüncesizdir; hepsi de aynı
Hayatında kendini hiç bu kadar yaşlı, umutsuz ve basit hissetmemişti.
Sanki kente bir gün daha tahammül edemeyecek gibiyim.
Onca yıl küçük, kadınsı kuşkularla ve üzüntülerle titreşmiş bir havada, o sakin erkek varlığının verdiği duyguda hem moral verici hem de yatıştırıcı bir şey vardı
“..içinde yalnız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.
Daha fazlasını istersek elimizde olan da alınır diye düşünürüm hep
Her şeyi bir tek odanın içinde yapmak rahatsız edici değil mi?
Bu adam yapayalnız
Her sabah, kurşun gibi ağır saatleri aynı dik acı yokuşundan yukarı itmesi gerektiği duygusuyla uyandığını biliyordu.
İçinde bulunduğu anın çözümlenmesi gereken ufak tefek zorunlulukları yardımına koştu.işsiz güçsüz olsa beslenirdi kederi ve onu pençesine alırdı.
Yalnızlığıyla yüz yüze gelecek gücü bir daha toplayan atacağını düşünüyordu.
Avuntunun ışığını görse bile, o kendisini ısıtamayacak kadar uzaktaydı.
Her sabah, kurşun gibi ağır saatleri aynı dik acı yokuşundan yukarı itmesi gerektiği duygusuyla uyandığını biliyordu.
Keder, Ann Eliza’nın hayallerinin incecik dokusuna tuttu meşalesini,Ann Eliza yüreğini sağlam tutup o hayallerin yanıp kül olmalarını seyretti.
“ hırslarına rağmen, özenle taranmış saçlarına rağmen o da Ann Eliza kadar gölgede kalmış, kimse tarafından istenmemişti.”
“..görünüşte kayıtsız olsa da içini kaygıların kemirdiğini biliyordu.”
“..büyük umutlar beslemeyeli hayli zaman olmuştu.”
Ben hep elimizdekinden fazlasını istersek; elimizdekinden de oluruz diye düşündüm,
O narin mutluluk anını, kendisiyle geleceğini bildiği şey arasında tutmak istiyordu.
Başkalarının yararı için fedakârlıkta bulunmak o güne kadar ona hem doğal hem gerekli görünmüştü; ama o zamanlar bu davranışının o yararı sağlayacağına inanıyordu. Oysa şimdi anlıyordu ki hayatın verdiği armağanları reddetmek, onların, uğruna reddedildiği kişilere aktarılacağını garanti etmiyordu; bildiği cennet ıssızdı şimdi.
Senin gibi hayat ırmağında bir yaz bulutu gibi başıboş ve sakince süzülmeyi bekleyemem, kaderim bu değil
‘Eş’ gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan her şeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar
Hayatın verdiği armağanları reddetmek, onların, uğruna reddedildiği kişilere aktarılacağını garanti etmiyordu.
Eş gibi tatlı bir kelime karşılığında özgürlüklerinden vazgeçenler, parlayan herşeyin altın olmadığını görmeye hazırlıklı olmalıdırlar.
sessizliğin muazzam dilinin tek bir sözcüğünü bile bilmiyordu.
Daha fazlasını istersek elimizde olan da alınır diye düşünürüm hep.
Ama sanırım içinde yalnız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.
Daha fazlasını istersek elimizde olan da alınır diye düşünürüm hep, dedi çekinerek.
Ann Eliza kendi siyah yünlü giysisinin altında köpüren duyguların Bay Ramy’nin göğsünde bir yankı bulup bulmadığını anlayamadı.
Ama sanırım içinde yalnız yaşayınca hiçbir yer yuvaya benzemez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir