İçeriğe geç

İhtişam ve Sefalet Kitap Alıntıları – Honore de Balzac

Honore de Balzac kitaplarından İhtişam ve Sefalet kitap alıntıları sizlerle…

İhtişam ve Sefalet Kitap Alıntıları

İrade, bir menbadan kaybolan su gibi tekrar döner, kendisini teşkil eden mahiyeti meçhul cevherin işleyebilmesi için hazırlanan cihaza nüfuz eder, o zaman ceset insan olur ve insan büyük bir kudretle en çetin mücadelelere atılır.
İhtimal o zaman kabul ederler ki rahiple hakimin cübbeleri aynı derecede ağır ve dikenlidir.
Hakikatin aşığı olan hakimler, kıskanç kadınlara benzerler. Binbir ihtimale dalar; eski devirlerin kurban kesen rahipleri nasıl hayvanların bağrını deşerlerse, onlar da ellerinde şüphe hançeri bütün faraziyeleri kurcalarlar. Sonra akla yakın bir ihtimal önünde durur, nihayet hakikati de hayal meyal görüler. Hakim bir mücrimi nasıl sorguya çekerse, bir kadın da sevdiği erkeği öyle istintak eder. Böyle hallerde gizli hadiseyi, saklanan hıyaneti, inkar edilen suçu meydana çıkarmak için bir pırıltı, bir kelime, seste bir titreyiş, bir tereddüt kafidir.
Kimya terakki etti edeli mezarlar da sır vermeye başlamıştır.
“Zaten zihni saran düşüncelerin ağırlık ve acılığı karşısında hayatın ikinci derecedeki ihtiyaçları mutat manalarını kaybederler. Acı çeken, hiçbir zaman vücut değildir. Dimağ öyle heyecanlı bir haldedir ki (mevcut olsa da) her nevi rahatsızlığa, kabalığa kolayca tahammül edilir. Şurasını da kabul etmek lazımdır ki bilhassa Paris’te masum çabucak hürriyetine kavuşur.”
Bizler, bu zavallı hor görülen insanlar böyleyizdir işte. Hakiki bir muhabbet, çılgınca masraflardan daha çok dokunur bize
Beşeri kıymetlerin müsavi ölçüde dağılmasından ahmaklar, orta halliler doğar. Bu kuvvetlerin gayri müsavi tevzi dahi dediğimiz nispetsiz insanları meydana getirir. Aynı kanun vücut sahasında da hâkimdir. Kusursuz bir güzellik hemen daima soğuk veya aptalca bir şeydir.
Aşıklar da, din şehitleri gibi çile kardeşi olduklarını sezerler. Dünyada birbirine benzeyen iki elem kadar anlaşıp kaynaşan hisler yoktur.
Kadınların kalbini fethetmek için tek yol cömertliktir.
Milyonerlerin har vurup harman savurmaları, ancak kazançtaki hırslarıyla mukayese edilebilir. Bir heves, bir iptila [tiryakilik] bahis mevzusu oldu mu bu karunlar için para hava gibidir. Onlar için bulunması güç olan şey para değil, kapristir. Büyük spekülasyonların çileden çıkaran heyecanı içinde doyan, bıkıp usanan bu kuru kalpler için dünyada en nadir şey zevktir.
Bizim meslekten bir iki büyük adama göre para insana, nihayet insan kazandırır. Öyle şeyler de var ki, hiç düşünmeyiz ama satın almamız da imkansızdır. Tesadüf, ücretle yar olmaz
İnsan hırsızsa, namuslu bir kadın tarafından da seviliyorsa ya kadın yankesici olur ya erkek namuslulaşır. Ben hafiye olarak kaldım.
Ben muharririm, sen dramsın, muvaffak olamazsan beni ıslıklayacaklar.
Nihayet en korkunç uyanış ölümdür.
Saadetin hikayesi olmaz. Bütün ülkelerdeki hikayeciler bu ciheti [yönü] pekiyi kavramış bulunduklarından «onlar ermiş muradına» cümlesi her aşk macerasının son sözüdür.
Halbuki kadın bazı anlarda hem çocuk hem de maymundur; gülmek isterken canımıza okuyan iki mahluk.
Ne yaparlarsa yapsınlar, ikbal peşine düşenler, en umulmadık zamanda bir kadınla çatışmak zorundadır. Hollandalılar nasıl elması elmasla aşındırırlarsa, kudreti ne olursa olsun büyük bir siyasi de kadına karşı koymak için başka bir kadına muhtaçtır.
Yırtık insanlar için ahlaksızlık bir kuvvet kaynağıdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Aşk canlanıyor, kadın da şimdi dirilir.
Fakat sebep nasıl neticenin fevkinde ise fantezi de sanattan öyle üstündür ve onlar fantezi alemine aittiler.
Zalim mecburiyet, başkalarının kötülük yaptığını göre göre gözümüz alışır, ne üstümüze lazım der, önce kabul eder, sonra biz de aynı şeyi yaparız. Bu çirkin, bu sürekli uzlaşma larla lekelenen ruh, zaman geçtikçe soysuzlaşır, asil düşünceler paslanır, bayağılıkların rezesi [menteşesi] gevşer ve kendiliğinden dönmeye başlar. Alcexte’ler Philinte’leşir, seciyeler uyuşur, kabiliyetler piçleşir, güzel eserlere karşı duyulan inanç erir ve uçar.
Bu geniş toplantı yerinde, kalabalık, kalabalığa pek dikkat etmez. Alakaları ihtiraslıdır. İşsizlik bile bir meşguliyet gizler.
Bir disinin uygunsuzca iç çekisi akillarini eldiven gibi tersine ceviriveriyor! Bir göz suzus icin akillari baslarindan gidiyor
Kin insanin canina can katiyor
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Birlikte çürümekte bir mutluluk.
Asiklar cok sevistikce bozusurlar
Ne hos bir görev! Esmerden sarisina geçiyorum
Hayattaki koklu degisiklikler, cok siddetli bir sarsinti yaratir
Dunya uzerindeki durumlar sadece birer goruntuden ibarettir
Butun gun kibarlik taslayip yuce duygular sergileyen buyuk hanimefendiler ise mektuplariyla fahiselik yapar
Karsilikli mutluluk gibi, paylasilan mutsuzlukta ruhlari birbirine yaklastirir
Tutkulari yuzunden asiri tahrik olan bir insanin sahip oldugu sinirsel gücün sinirini asla tahmin edemiyorsun
şu mektup denen şey gerek özel, gerek kamusal olarak nice felaketlere sebep olmuştur..
Sıradan bir adamı bir yerlere getirmek, krallar için olduğu gibi kadınlar için de büyük zevktir.
Güzel kadınları hoş görmek lazım
İnsanın kendini kaybetmesi o kadar güzel bir şeydir ki! Ruhun şehveti bu..
Sizin kadar güzel bir kadın görmedim!
büyük tehlikeler insan ruhunun üzerinde korkunç etkiler yaratır. Bu etkinin, kuvvetli uyarıcıların bünye üzerinde yarattığı etkiden farkı yoktur
Düşeslerin en güzeline sahip olmanın, onun kendisi uğruna çılgınlıklar, elbette gizli çılgınlıklar yaptığını görmenin mutluluğu
Ben dostumu da, düşmanımı da unutmam.
zaten birazcık risk olmazsa işin tadı kalmaz
el ele vermek lazım Tek başına hiçbir halt olmuyor..
Kadın milleti zincirsiz kaplandır, bıcır bıcır konuşup aynada kendilerini seyreden kaplanlar
Jacques Collin’in akıbetinden başka merak uyandıran bir yanı kalmayan hikâyenin sonu yayıldıkça yayıldığı için, bu noktada uzun uzadıya konu dışına çıkmak doğru olmayacak
Yalnızlık boşluktur; manevi doğa da tıpkı maddi doğa gibi boşluk karşısında dehşete kapılır.
Plan yaparken insanı korkutacak kadar enerjikken, istediklerini elde ettikten sonra çocuklaşırlar
Suç işleyenler aslında akıldan o kadar yoksun ya da korku yüzünden öylesine eziktirler ki, çocuktan farksız olurlar. Son derece saf olup her şeye inandıklarından, basit bir hileyle bile tuzağa düşerler.
insan olmasını umduğu şeye en çok da hapiste inanır!
İki kelime yetmişti: “manitalarınız” ve “servetiniz”. Bir erkeğin bütün tutkularını özetleyen iki kelime
aşırı cinsellik hem istirahat ister hem de gücü takviye edici gıdalar.
hiçbir namuslu kadının tutkusu, hatta dindar bir kadının eğiticisine duyduğu tutku bile, büyük suçluların yaşadığı tehlikeleri paylaşan metresin bağlılığıyla boy ölçüşemez.
Hırsızlık ve fahişelik de tiyatroya, polise, rahipliğe ve jandarmaya benzer. Bu altı meslekten birine giren, üzerine yapışan, üzerinden atamayacağı bir karakter kazanır. Artık başka şey olması imkânsızdır.
Bilim, demiryollarıyla uygarlığın çehresini değiştirirken, argo da trene çabucak bir isim yakıştırmıştır: le roulant vif, yani hızlı kayan.
argo daima ilerlemektedir! Uygarlığı takip eder, yakından izler, her yeni icatta yepyeni deyimlerle zenginleşir
Dünya da bir tiyatro değil midir?
zamanımızın o sevimsiz her şeyi rakama dökme merakı
Suç ve delilikte bir benzerlik vardır.
Deliriyorum Hissediyorum bunu
en kokuşmuş kalplerde bile aşk denen yüce duygunun kaybolması zordur
Nehrin suları sıvı bir zemindir; istediği kadar azgın olsun, istediği kadar kabarıp yükselsin, hiçbir dalga yoktur ki şiddetle püsküren demetleriyle su kütlesinin altına karışıp silinmesin
bir erkek; baştan çıkarılabilir, bir yerden açık verecektir, zayıf noktasını keşfetmek, okşamak lazım.
Hazine gibi kadınsın!
hükümdarlar halının altına süpürülenleri görmeye ve halkın ağzı açık seyirci kaldığı olayların içyüzünü öğrenmeye bayılır.
Kadın, adamı canlandırmak gerekliliğini hissederek muzip bir edayla baktı.
Günümüzde sanrı olayları tıp tarafından o kadar yaygın kabul görüyor ki, duyularımızın aldanıp serap görmesi, zihnimizin bu tuhaf melekesi artık tartışma götürmüyor.
“Ah bu kadınlar!” “Bir içim su gibi, karşı konmaz kadınlar!”
Bu genç adam lekelenmiş bir portakal, onu çürütmeyin..
beklemek en sağlam ruhları bile hayallere sürükler
Eski zamanların bedensel işkencesiyle bugünün manevi işkencesi arasında tercih yapacak olsam, kendi adıma en küçük bir tereddüt duymaz, bir zamanlar celladın uyguladığı işkenceyi seçerdim
doğa hukukunun hiçbir zaman ilan edilmemiş yasaları vardır ve toplum tarafından icat edilen yasalardan çok daha etkindir
Her meslegin bir cilesi ve zorlu taraflari vardir
Kusku duymak her insanin dogasinda vardir
Hayata dair hicbir sey dusunmek istemiyorum artik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir