İçeriğe geç

İçimizde Gezinen Sessizlik Kitap Alıntıları – Jean-Jacques Rousseau

Jean-Jacques Rousseau kitaplarından İçimizde Gezinen Sessizlik kitap alıntıları sizlerle…

İçimizde Gezinen Sessizlik Kitap Alıntıları

İyi işler yaparak iyi insanlar haline geliriz.
Şehirler, insan ırkının cehennemidir.
Kendimiz için çalışmadıkça başkaları için çalışamayız.
Benim en büyük zevkim, kendi üzerimde zafer kazanmaktır.
Mantık bizi kandırır; oysa vicdan, asla.
En çok övünen kimseler, genelde en büyük korkaklardır.
Evrenin görünen düzeni, üstün bir zekanın göstergesidir.
Yarattığı her şey de görüyorum Tanrı’yı.
İngilizler kibre meyilliyken Fransızlar gösterişe meyleder.
Çelimsiz bir beden zihni de güçsüzleştirir.
Gerçeklik dünyasının sınırları vardır;oysa hayal gücünün dünyası sınırsızdır
. Çocuklara bilimi öğretmemeliyiz, onlara bilimin tadını vermeliyiz .
. Doğa çocuklardan, adam olmadan önce çocuk olmalarını ister .Çocukluğun kendine özgü bir görüşü düşünüşü ve hissi vardır.. Bir çocuğa uygun olan tek ahlak ders-şudur: Asla kimseyi incitme
. Başıboşluğu severim. Kendimi şununla bununla meşgul etmeyi;yüzlerce işe başlayıp bir tekini bile tamamlamamayı, gönlüm nereyi arzu ederse oraya gidip gelmeyi, planlarımı her an değiştirmeyi Kısacası tüm günü fütursuz ve tutarsızca boşa harcayıp anın geçici heveslerinden başka hiçbir şeyin peşine düşmeden yaşamayı severim
. Gördüklerimin hiçbiri gibi yaratılmadım ben. Var olan hiç kimseye benzer yaratılmadığıma inanma cüretini gösteriyorum. Daha iyisi değilsem bile, ötekilerden farklıyım .
Daha iyisi değilsem bile, ötekilerden farklıyım.
Dünya üzerinde her şey daima bir akış içindedir. Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ileridekiler veya gerimizde kalanlar ya ellerimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar. Kalbin sıkıca tutunabileceği mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istisnasız- tek bir âna aittir.
Montaigne’in planının aynısını yürüteceğim ben de; fakat onunkine zıt bir amaçla. Zira o, denemelerini başkaları için yazdı, bense düşlerimi yalnız kendim için yazacağım.
Dünya, kadınların kitabıdır. Sahip oldukları tüm bilgi, okumaktan ziyade gözlemle edinilir.
Eşlik edecek kimse yok yanımda, yemek yerken bir şeyler okumaktan çok hoşlanırım. Yoksun olduğum çevrenin eksikliğini giderir okumak. Sırasıyla bir sayfayı yutarcasına okur, ardından bir lokma yerim; sanki kitabım da benimle birlikte yemek yer gibi!
Bir insanın ölürken elinde tuttuğu tek şey, ömrü boyunca gitmesine izin verdikleridir.
Zengin olmak, yalnızca çok paraya sahip olma meselesi değildir; asıl ne istediğimizle ilgilidir. Ve zenginlik daimi de değildir, arzularımızla bağlıdır. Ne kadar paramız olursa olsun ne vakit gücümüzün yetmeyeceği bir şeyin peşinde olsak, yoksul sayılırız.
İnsan özgür doğar ve her yerde bir zincire bağlı yaşar.
Gerçeklik dünyasının sınırları vardır; oysa hayal gücünün dünyası sınırsızdır.
Bir bölgenin toprakları büyüdükçe özgürlüğün sınırları küçülür.
Özgür insanlar, hatırlayın bu düsturu: Özgürlüğe sahip olabiliriz, ancak bir kere kaybedildiğinde bir daha asla geri gelmez
Mutluluğun ardından duyulan doyumsuz susuzluk,insan kalbinde hiçbir zaman dinmedi.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsan özgür doğar ve her yerde bir zincire bağlı yaşar.
Daha iyisi değilsem bile ötekilerden farklıyım.
“bilmiyorum.” zamanla kendisine dönüştüğümüz bir hikayedir.
Tanrı beni yarattı ve yarattığı kalıbı parçaladı.
Gördüklerimin hiçbiri gibi yaratılmadım ben. Var olan hiç kimseye benzer yaratılmadığıma inanma cüretini gösteriyorum. Daha iyisi değilsem bile, ötekilerden farklıyım.
Tutkular, bedenin sesidir.
Bilgeler fazla konuşmazken, çok konuşanlar genelde pek az şey bilenlerdir. !
Eğer yüz kişilik bir grubun parçası olsaydım, diğer doksan dokuz kişi, sırf çoğunluk oldukları için beni ölüme mahkum etme hakkına sahip olabilir mi?
Bizler zayıf doğduk, güce ihtiyacımız var; çaresiz doğduk, yardıma ihtiyacımız var, akılsız davranıyoruz, mantığa ihtiyacımız var. Doğuştan yoksun olduğumuz her şey, olgunluğa erişirken ihtiyaç duyduklarımız, eğitimin bize armağanıdır.
Sahip olduğun para, sana özgürlük verir; peşinden koştuğunsa seni tutsak eder.
Çocukluk, mantığın uykusudur.
Kimi yüce ruhlar vardır, kendilerini dünya vatandaşı olarak görürler ve toplumları birbirinden ayıran hayali engelleri zorlarlar.
. . . Dünya üzerinde her şey, daima bir akış içerisindedir. Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ilerdekiler veya gerimizde kalanlar ya ellerimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar. Kalbin sıkıca tutunacağı mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istisnasız- tek bir ân’a aittir.
Mutluluğun ardından duyulan susuzluk, insan kalbinde hiçbir zaman dinmedi.
Dünya uzerinde her şey daima bir akış içindedir . Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ileridekiler veya gerimizde kalanlar ya ellerimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar . Kalbin sıkıca tutunacağı mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istisnasız- tek bir âna aittir.
Dayanıklı olmak, bir çocuğun öğrenmesi gereken ilk şey ve en çok ihtiyaç duyacağı meziyettir.
Başımıza gelen her şeyi iyi ya da kötü diye yorumlarız ancak bizim için gerçekten neyin iyi bir talih neyin kötü olduğunu bilemeyiz. Buna ancak gelecek karar verir.
Şehirler insan ırkının cehennemidir.
Bir adaletsizliğe sebep olmaktansa, buna maruz kalmak yeğdir.
İnsanlık, bir kimseye ne kadar borçlu olursa toplum da o kişiyi o kadar reddeder. Ardına kadar açılmayı hak ettiği halde karşısına çıkan tüm kapılar kapanır . Diğerlerinin , istediklerini elde etmelerinden daha zordur bu kimsenin adalete erişmesi.
Ömrüm boyunca bir başkası için umut beslememenin acısını çok yaşadım.
Doğanın sunduğu manzara, insan kalbinin içinde yatar. Görmek için önce onu hissetmek gerekir.
İnsanlar, devletlerinin meseleleri için ‘Beni neden ilgilendirsin?’ diye düşünmeye başladıklarında o devlet, tamamen terk edilmiştir.
Hayatta kimi dönemler vardır , ilerledikçe geriye gideriz.
Genel itibariyle insanlar, şu veya bu değildir; ne için yaratılmışlarsa odurlar.
Kendimiz için çalışmadıkça, başkaları için çalışamayız.
Ve Tanrı , insandan yapmasını istediği bir şeyi başkasının sözlerine bırakmaz. Kendisi bizzat konuşur insanla; kelimeleri, kalbin gizemlerine yazılmıştır.
Elde etme endişesi taşımadığımız şeylere genellikle daha emin olarak ve hızlı bir şekilde sahip oluruz.
Görkem için duyulan arzu, onurlu olmayı arzulayan bir ruhta var olamaz.
Birini mutlu etme fırsatı, tahmin ettiğimizden daha zor çıkar karşımıza. Bu fırsatı kaçırmanın cezasıysa mutluluğa bir daha asla sahip olamamaktır. Bundan çıkaracağımız ders ya ebedi bir memnuniyet ya da derin bir pişmanlıktır.
Eşlik edecek kimse yoksa yanımda , yemek yerken bir şeyler okumaktan çok hoşlanırım. Yoksun olduğum çevrenin eksikliğini giderir okumak. Sırasıyla bir sayfayı yutarcasına okur, ardından bir lokma yerim; sanki kitabım da benimle birlikte yemek yer gibi!
Kendimi doğayla özdeşleştirdiğimde, varlık sistemi içinde eridiğimi düşündüğümde tarifsiz bir mutluluk, çılgınca bir heyecan hissediyorum.
Gerçek insanlara ulaşmanın imkansızlığı , beni kuruntuların dünyasına düşürdü ; var olanlar arasında , duygularıma değer hiçbir şey bulamadığımdan, onları yaratıcı hayal gücümün kısa sürede kalbimi takip eden insanlar edinen ideal dünyasında büyüttüm.
Medeniyet, kendi yarattığı kötülüklere çare bulmanın umutsuzca yarışıdır.
Sorunları, öğrencilerinin önüne koy ve kendi başlarına çözmelerine izin ver. Senin öğrettiklerini değil yalnızca kendi kendine öğrendiklerini bilsinler. Gerekçeler yerine hükümleri dayatırsan , akıl yürütmeyi bırakırlar , yalnızca diğer insanların düşüncelerine bir oyuncak olurlar.
Bir çocuğa uygun olan tek ahlak dersi – hayat boyu öğrenilecek en önemli ders – şudur: Asla kimseyi incitme.
Öğreticideki tek bir sahtekarlık , eğitimin sonuçlarını yıkıma uğratır.
Dünya üzerinde her şey daima bir akış içindedir. Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ileridekiler veya gerimizde kalanlar ya ellerimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar. Kalbin sıkıca tutunacağı mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istisnasız- tek bir âna aittir.
Her şeyin kontrolü en az kalbimiz kadar bizim elimizdedir. Fakat kalbimize hükmetmektense onun hükümlerine uymaya mecburuzdur.
En büyük talihsizlikler, kendi yüzümüzden başımıza gelir.
Dünya üzerinde her şey daima bir akış içindedir. Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ileridekiler veya gerimizde kalanlar ya ellerimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar. Kalbin sıkıca tutunacağı mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istisnasız- tek bir âna aittir.
Dünya üzerinde her şey daima bir akış içindedir. Hiçbir şey değişmeden aynı şekilde var olmayı sürdüremez. Bizim dışımızdaki şeylere bağlı olan eğilimlerimiz de muhakkak değişecek ve bir süre sonra geçecektir doğal olarak. Bizden daima ilerdekiler veya gerimizde kalanlar ya elimizden giden geçmişi anımsatırlar ya da hiç gerçekleşmeyecek bir gelecek beklentisi olurlar. Kalbin sıkıca tutunacağı mutlak bir şey yoktur hiçbir zaman. Bu yüzden dünyalık zevklerimiz -neredeyse istinasız- tek bir ana aittir.
Gördüklerimin hiçbiri gibi yaratılmadım ben. Var olan hiç kimseye benzer yaratılmadığıma inanma cüretini gösteriyorum. Daha iyisi değilsem bile, ötekilerden farklıyım!
Aslında kanunlar, mal mülk sahiplerine fayda sağlarken hiçbir şeyi olmayana zarar verir. Onlar, sosyal statünün ancak herkesin bir şeylere sahip olduğu ve hiç kimsenin çok fazla mülkiyetinin olmadığı taktirde insanoğluna faydalı olacağı ilkesi üzerinedir.
Gerçek insanlara ulaşmanın imkansızlığı, beni kuruntuların dünyasına düşürdü; var olanlar arasında, duygularıma değer hiçbir şey bulamadığımdan, onları, yaratıcı hayal gücümün kısa sürede kalbimi takip eden insanlar edinen ideal dünyasında büyüttüm
”bir şeye sahip olabilecekken ondan kaçınmak, mantığın hazcılığıdır. ”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir