Necip Fazıl Kısakürek kitaplarından İbrahim Ethem kitap alıntıları sizlerle…
İbrahim Ethem Kitap Alıntıları
Necip Fazıl Kısakürek kitaplarından İbrahim Ethem Kitap Alıntıları sizlerle.
İbrahim Ethem Kitap Alıntıları
Ey mâlum sultan, ne söyleyeyim?
Son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her an öyle
İğnesin suya atan,
Balıklara getirten,
İbrahim Ethem yatar!
– (Bir an durur, dikişini
indirir, balıkçıya dikkatle bakar) Son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her an öyle
DAMDAN SES – Ya
sen Allah’ı sırmalı elbiseler, inci düğmeli kaftanlar, altun yaldızlı taht, ipekli yastıklar üzerinde mi
arıyorsun?
– Dilerse istetir, öyle verir.
Dilerse ne istetir ne bir şey; uykunun içinde bile tepene tokmakla vurup seni kaldırır, verir.
– Aramıyorum. O gelip beni buluyor.
– Daha çiğsin! Rızkını sen arayıp bulacaksın, ama bulanın sen değil, O olduğunu bileceksin!
İBRAHİM ETHEM: onu bulacağım!
Beni yaratanı bulacağım!
Yaratılışımdaki murada ereceğim!
Alemleri insan için, insanı da kendi visâli için yaratanı bulacağım !
İBRAHİM ETHEM: istemekle mi verir?
BİRİNCİ DERVİŞ: dilerse istetir, öyle verir. Dilerse ne istetir ne bir şey; uykunun içinde bile tepene tokmakla vurup seni kaldırır, verir.
—Saraya!.. İçine yalnız beyaz gömleklilerin alındığı… Kuma uzatılıp kalıbının çıkarıldığı… Boyuna göre yer verildiği… Saray!… İçinde kılıçlı böceklerin nöbet tuttuğu… Havaya, ışığa bile yasak denildiği… Darlığın genişliğe çevrildiği… Saray! Ben, Belh Sultanı İbrahim Ethem, sarayıma gidiyorum!
Hiç ayrılmamaya, büsbütün kalmaya gidiyorum!
— Hem sev, hem kork! Sevdiğin kadar kork, korktuğun kadar sev! Âlemde sevgiden büyük korku mu olur?.. Asıl sevilenden korkulur!
— Nasıl olmalı bir mü’minin hali?..
— Son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her an öyle
– Allah’a perde olmak Yapış o perdeye tırnaklarınla, yırt o perdeyi huzura çık!
– İkimizde aynı boruyu öttürüyoruz. Birimiz bırakır, birimiz başlar.
– Ya sen Allah’ı sırmalı elbiseler, inci düğmeli kaftanlar, altun yaldızlı taht, ipekli yastıklar üzerinde mi arıyorsun?
– Hem sev, hem kork! Sevdiğin kadar kork, korktuğun kadar sev! Âlemde sevgiden büyük korku mu olur?.. Asıl sevilenden korkulur!
– Neymiş nefsin işi?..
– Allah’a perde olmak
– Son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her an öyle
– Sen kendine acı!..
– Ben kendime tükürmek istiyorum!
– Nefsine tükür, ruhuna acı!
– Herkesin işi o değil mi?
İBRAHİM ETHEM – Ya Şakîk Belhî!
ŞAKÎK – Kaynayacaksın! Pişeceksin! Kül olacaksın! Ve artık yanmayacaksın! Aradan çıkacaksın! O’nu bulacaksın!
İBRAHİM ETHEM – O’nu bulacağım! Beni yaratanı bulacağım! Yaratılışımdaki murada ereceğim!
Âlemleri insan için, insanı da kendi visâli için yaratanı bulacağım!
BİRİNCİ DERVİŞ – Anlatılır şey değil, sultanım!
İBRAHİM ETHEM – Bu kadar anlatılır, anlaşılmazı mı buldunuz?
İKİNCİ DERVİŞ – Ben de söyleyemem! Bu iş lafa sığmaz!
İBRAHİM ETHEM – Yaa! Lafa sığmayan şeyi yine çalış sığdırmaya!
BİRİNCİ DERVİŞ – Bizim işimiz Allah’ı zikretmek, anmak…
İBRAHİM ETHEM – Herkesin işi o değil mi?
BİRİNCİ DERVİŞ – Dıştan öyle ama içten başka türlü… Zikir, dudakla anmak değil, gönülle anmaktır. Zikri kalbe indirmek lazım.
İBRAHİM ETHEM – Dudak, kalbde olanın gayrini mi söylermiş?
BİRİNCİ DERVİŞ – Hep öyle söyler. Kalb, dudağa hep yalanını söyletir.
İBRAHİM ETHEM – Demek hep yalanını söyletir.
BİRİNCİ DERVİŞ – Hep
İBRAHİM ETHEM – Sen şimdi doğruyu mu söylüyorsun?
BİRİNCİ DERVİŞ – Tam doğruyu söylüyorum.
İBRAHİM ETHEM – Peki, zikir kalbe inince ne oluyor?
BİRİNCİ DERVİŞ – Kalb temizleniyor, aydınlanıyor. Onda dünya ilgisi diye bir şey kalmıyor.
İBRAHİM ETHEM – Sonra?
BİRİNCİ DERVİŞ – Allah’ta fani olmanın, Hak’ta yok olmanın ufku açılıyor.
İBRAHİM ETHEM- Ya dünya hayatı?
BİRİNCİ DERVİŞ – İşte asıl o hayatı silmek, yok etmek lazım ya!
…
İgnesin suya atan,
Balıklara getirten,
İbrahim Ethem yatur!!
ŞAKİK— Hasret çektiği, dâvet aldığı şeye ulaşınca da aradığının, dilediğinin o olmadığını anlıyor.
DAMDAN SES— YA sen Allah’ı Sırmalı elbiseler, ince düğünleri kaftanlar, altın yaldızlı taht, ipekli yastıklar üzerinde mi arıyorsun?
İBRAHİM ETHEM— Verirlerse alacağını belli eden, isteyen demektir.
Kaynayacaksın! Pişeceksin! Kül olacaksın!
Ve artık yanmayacaksın!Aradan çıkacaksın! Onu bulacaksın!
İbrahim Ethem:
Onu bulacagım! Beni yaratanı bulacağım?
Yaratılışımdaki murada erecegim!
Âlemleri insan için, İnsanida kendi visâli için yaratanı bulacağım!
Bu dünyada ne varsa gurbet
Bütün varlıklar yokluk,bütün sahipler yoksunluk!..
– Bulunca şükrederiz, bulamayınca sabrederiz.
– Horasan’ın köpekleri de böyle yapar.
– Ya siz?
– Bulunca dağıtırız, bulamayınca şükrederiz.
– Hem sev, hem kork. Sevdiğin kadar kork, korktuğun kadar sev. Âlemde sevgiden büyük korku olur mu? Asıl sevilenden korkulur.
– Son nefesinde nasıl olacaksa hep öyle, her ân öyle.
Âlemde sevgiden büyük korku mu olur?.. Asıl sevilenden korkulur!
– İkimiz de aynı boruyu öttürüyoruz, birimiz bırakır, birimiz başlar.
Damdaki Ses – Ya sen Allah’ı sırmalı elbiseler, inci düğmeli kaftanlar, altun yaldızlı taht, ipekli yastıklar üzerinde mi arıyorsun?
ŞAKÎK – Hasret çektiği, dâvet aldığı şeye ulaşınca da aradığının, dilediğinin o olmadığını anlıyor.
İBRAHİM ETHEM – Aramıyorum. O gelip beni buluyor!
ŞAKÎK -Daha çiğsin! Rızkını sen arayıp bulacaksın, ama bulanın sen değil, O olduğunu bileceksin!
İbrahim Ethem : Ya Şakik Belhi
Şakik : Kaynayacaksın ! Pişeceksin ! Kül olacaksın ! Ve artık yanmayacaksın ! Aradan çıkacaksın ! Onu bulacaksın !
İbrahim Ethem : Onu bulacağım ! Beni yaratanı bulacağım ! Yaratılışımda ki murada ereceğim !
Alemleri insan için insanı da kendi visali için yaratanı bulacağım
Bütün varlıklar yokluk, bütün sahipler yoksunluk!
– Bekleyemem! Ecel, muhtaç olduğun zamandan daha yakın her vâdeden
daha kısa şart koşma zamanı değil, davranma saati bu ân
– Hem sev, hem kork! Sevdiğin kadar kork, korktuğun kadar sev! Âlemde sevgiden büyük korku mu olur?.. Asıl sevilenden
korkulur!
– Ne yapsam da kendimi kaptırsam O’na!
– Sen mi kaptırırsın, O mu kapar, belli olmaz! Belki de seni kapmak için başına sardı bu felâketi!.. Ateşten ok yüreğine yapışınca anlarsın!
olacaksın! Ve artık yanmayacaksın! Aradan çıkacaksın! Onu bulacaksın!
– Onu bulacağım! Beni
yaratanı bulacağım! Yaratıldığımdaki murada ereceğim! Âlemleri insan için, insanı da kendi visali için yaratanı bulacağım!.
İBRAHİM ETHEM— Bulunca şükrederiz, bulamayınca sabrederiz.
ŞAKÎK— Horasan’ın köpekleri de böyle yapar!
İBRAHİM ETHEM— Ya siz?
ŞAKÎK— Bulunca dağıtırız, bulamayınca şükrederiz.
İBRAHİM ETHEM— Nerede?
HEYBETLİ ADAM— Sende Senin içinde Kalbinin inemediğin derinliklerinde
İBRAHİM ETHEM— Herkesin işi o değil mi?
BİRİNCİ DERVİŞ— Dıştan öyle ama içten başka türlü Zikr, dudakla anmak değil, gönülle anmaktır. Zikri kalbe indirmek lazım
Batan ufukların dilsiz daveti Solan renklerin baygın rüyası Ağlayan öksüzün gizli isteği Çırpınan aşığın kavurucu humması Kayan gözlerin sessiz imdat çığlığı Her şey O’nun, her şey O’nda
Allah’a maliktir, neyden yoksundur; o ki Allah’tan yoksundur, neye maliktir?
Sermayen mi vardı ki elinden gitti diye tepiniyorsun?
Nasıl oluyor da Allah’a hesap sormaya dilin varıyor?
Veren o, alan o, güldüren o, ağlatan o, burada her verdiğini orada saklayan o; daha ne istiyorsun?
– Allah’a perde olmak. Yapış o perdeye tırnaklarınla, yırt o perdeyi huzura çık.
– O, hem ben, hem de benden başka bir şey.