Richard Wilhelm kitaplarından I Ching ya da Değişimler Kitabı kitap alıntıları sizlerle…
I Ching ya da Değişimler Kitabı Kitap Alıntıları
Ancak, kendimizi aldatmadan ya da yanıltmadan, her şeyle olduğu gibi yüzleşecek cesarete sahip olduğumuzda, olaylardan -başarıya götürecek yolu gösteren- bir ışık gelecektir.
Özel Not: Psikolojide tipleri bilen ve çalışanlar için INTP bir zihni sırasıyla baştan aşağı Ni, Ti, Fi, Fe, Te, Se şeklindeki fonksiyonlarını nasıl kullanacağını öğütlüyor.
___ Ni Ken: Durgun Tutan, Dağ (Üst üçlü)
_ _ Ti
_ _ Fi
___ Fe
___ Te
_ _ Se(Ne) Sun: Yumuşak, Yel (Alt üçlü)
Bunlar bahsedilen Ku’nun sembolik gösterimi. Kesikliler hayır, kesintisizler evet demek.
Bir de Kabala vesaire bilenler, zihnin üç katmanına vakıftır. Deneyimler, deneyimlerin birikintisi sonucu ortaya çıkan zihin ve zihnin yapıları arası etkileşim ile açığa çıkan daha zihinüstü bir dünya. Bir de bunun karşılığı olarak negatif yönleri var, toplamda 6 ediyorlar.
Metne geçiyorum:
Çin alfabesinde Ku harfi içinde kurtlar çoğalan bir bağırsağı gösterir. Bu, çürümedir. Bunun ortaya çıkmasının nedeni alttaki üç-çizginin hafif aldırmazlığının üstekinin üstekinin sağlam kımıltısızlığıyla bir araya gelmesidir. Sonuç tıkanıklıktır. Bu, borçlu olmayı gösterdiğinde, buradaki koşullar bu borcu ortadan kaldırma çağrısı içerir. Bunun için altı-çizginin anlamı yalnızca bozulmuş olan değil bozulmuş olan üzerinde çalışma ödevidir.
YARGI
BOZULMUŞ OLAN ÜZERİNDE ÇALIŞMA
üstün başarıya sahiptir.
Büyük suları geçmek birini ilerletir.
Başlama noktasında önce üç gün.
Başlama noktasında sonra üç gün.
Bir insanın hatası yüzünden bozulmuş olan yine onun çabasıyla iyi edilebilir. Burada yozlaşma durumunun yol açtığı Kımıltısızlık’ta olduğu gibi değişmez bir yazgı yoktur, daha çok insan özgürlüğünün kötüye kullanılması vardır.
Koşulların düzeltilmesi için uğraşmak, iyi şeyler vaat eder; çünkü zamanın
olanaklarına uygundur. Çalışmaktan, büyük sular ile temsil edilen tehlikeden ürkmemeli, canlı biçimde eyleme geçmeliyiz. Başarı gerçek kararlılığa bağlıdır. Başlangıç noktasında önce üç gün. Başlangıç noktasında sonra üç gün. denmesinin nedeni budur. Çürümeyi ortadan kaldırmadan önce onun nedenini öğrenmeliyiz. Bu yüzden işe başlamadan önce dikkatli, uyanık olmak zorunlu. Böylece yeni yolun girmeğe uygun olduğunu gördüğümüzde gecikmeden yola koyulabiliriz. Yola çıktıktan sonra da dikkatli olmalıyız. Çürümeğe neden olan kımıltısızlığın, aldırmazlığın yerini kararlılık ile enerji almalı. Böylece son, yeni bir başlangıca dönüşebilir.
İMGE
Yel dağın üzerinde alçaktan esiyor
ÇÜRÜME imgesi.
Böylece üstün insan halkı canlandırır
onların ruhlarını güçlendirir.
Yel dağın üzerinde alçaktan estiğinde bitkileri devirip bozar. Burada iyileşmeye karşı çıkış vardır. Alçaltıcı tutumlar, davranışlar da böyledir. Bunlar toplumları yozlaştırır. Bu yozlukları yok etmek için üstün insanın toplumu canlandırması gerek. Canlandırma yöntemi de iki üç çizgiden çıkarılabilir. Ama bunların etkileri düzenli bir sıra ile ortaya çıkmalı. Üstün insan, her şeyi süpüren yel gibi kamuyu canlandıracak tıkanıklığı gidermeli. Sonra, dağlarda yaşayanları yatıştırıp besleyen yel gibi insanların kişiliğini yatıştırıp güçlendirmelidir. Geleneğe sıkı sıkıya bağlı kalmak çürümeye yol açmıştır. Ama çürüme derinlere işlemediğinden hala kolayca sağaltılabilir. Durum oğlun, babanın yol açtığı, yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan çürümeyi gidermesi gibidir. Bu koşullarda baba suçlanmaz. Gene de tehlikeyi küçümsememeli, sorunu çok hafife almamalı. Her türlü yeniden biçimlemede var olan tehlikenin bilincinde olursak her şey sonunda iyiye varır.
ÇİZGİLER (Burası her şeye başladığımız yer. Şu 6 çizginin tek tek açıklanması)
Başlangıçta altının anlamı (Ni)
Baba tarafından bozulanı düzeltme
Bir oğul varsa
göçmüş babanın üzerinde durmak atıp
değil
Tehlike. Sonunda iyi talih.
Geleneğe katı bir bağlılık çürümeğe yol açmamıştır. Ama çürüme henüz derine işlemediğinden kolayca sağaltılabilir. Durum bir oğlun babasının yol açtığı, usul usul ilerleyen çürümeyi gidermesi gibidir. Bu durumda baba suçlanmaz. Ancak tehlike küçümsenmemeli, sorunlar çok hafife alınmamalıdır. Bütün düzeltmelerde saklı duran tehlikenin bilincinde olunursa sonunda her şey iyi gider.
İkinci yerde dokuzun anlamı (Ti)
Annenin bozduklarının düzeltilmesi
İnsanın çok sebatlı olmaması gerekir.
Bu, zayıflığın yol açtığı çürüme durumudur. Bunun için Anne tarafından bozulan simge kullanılmıştır. Böyle bir durumda, işleri düzene koyarken kesinlikle yumuşak bir yaklaşım istenir. Yaralanmamak için insan çok keskin davranmamalı.
Üçüncü yerde dokuzun anlamı (Fi)
Babanın bozduğunun düzeltilmesi
Azıcık pişmanlık olacak.
Büyük ayıp değil.
Burada geçmişteki yanlışları canla başla gidermeye çalışan bir adam var. Bu yüzden er geç küçük çağlı düzensizlikler, sıkıntılar doğacak. Ama çok fazla enerji azıcık enerjiden daha iyidir. Böylece ara sıra hafif pişmanlık nedenleri doğsa bile bu kişi ayıpsız kalır.
Dördüncü yerde altının anlamı (Fe)
Babanın bozduğunun hoş görülmesi.
Sürdürürse biri alçalışı görür.
Burada, yeni yeni açığa çıkan ama kökleri geçmişe dayanan çürümeye karşı önlem almada çok güçsüz birinin durumunu görüyoruz. O, şeyleri kendi haline bırakmıştır. Bu sürer giderse alçalma doğar.
Beşinci yerde altının anlamı (Te)
Babanın bozduğunun doğrultulması
Biri övgüyle karşılıyor.
Biri eski çağların umursamazlığından kaynaklanan bir çürümeyle yüz yüze. Çürümeyi tek başına uzaklaştıracak, yeni bir başlangıç yaratacak gücü yok, ama düzeltme becerikli yardımcılarla yapılabilir, bu da övülmeye değer.
Tepede dokuzun anlamı (Se[Ne])
Kral ile prenslere uşaklık etmez.
Kendine daha yüksek amaçlar koyar.
Herkesin dünya işlerine karışması
gerekmez.
Dünyayı kendi akışına bırakacak, kamu yaşamına onu değiştirmek amacıyla girmeyi yadsıyacak ölçüde gelişmiş insanlar da vardır. Ama bu aylak kalmanın, geri durup yalnızca eleştirmenin doğru olduğu anlamına gelmez. Bu tür geri çekilme ancak insanlığın en yüce amaçlarını gerçekleştirmeğe çalıştığımızda haklıdır. Çünkü bilge, günlük yaşamın hayhuyundan uzak kalsa da gelecek için önemi tartışılmaz insansal değerler yaratır.
Aile, toplumun embriyosudur.
Gerçek sevinç, içten gelmeli. Ama birinin içi boşsa, kendini tümüyle dünyaya bırakmışsa, dışarıdan boş hazlar içeri akmaya başlar. Birçok kişi böyle şeyleri oyalayıcı bulur, onlardan hoşlanır. İçte dengesiz olanlar, eğlenceye gerek duyar, her zaman içki, vb. şeylere düşkünlük için fırsat bulurlar. Kendi doğaları boş olduğundan dış hazları içe çekerler. Böylece kendilerini giderek daha fazla yitirirler. Elbette bunun kötü sonuçları vardır.
Bilgi, tazeleyici, canlandırıcı bir güç olmalı. Bu ancak yakın arkadaşlarla ilişkiden doğar, bu ilişki içinde insan, tartışır, yaşamın hakikatlerini uygular. Bu yolla öğrenme çok yanlı olur, tatlı bir hafiflik kazanır. Ayrıca tek başına öğrenmede her zaman ağır, hantal bir şeyler vardır.
Budizm, Nirvanaya ulaşarak bütün devinimlerden uzak durmayı savunurken, Değişimler Kitabı, dinlenmeyi yalnızca kutupluluğun bir durumu sayar. Dinlenme bütünleyicisi olarak her zaman devinimin varlığını kabul eder
Beslenmeyen besinle beslenmek isteyen, istekle doyum arasında gidip gelir; doyumda isteği arar. Duyguların doyumu için çılgınca haz peşinde koşmak, birini hiç bir zaman amacına ulaştırmaz.
Senin hatandan gelmeyen
Sayrılıkta ilaç kullanma
Kendiliğinden geçecek.
( ) Doğayı kendi yolunda gitmeğe bırakmalı. İyileşme kendiliğinden gelir.
Bütün kitapta temel düşünce değişimdir. Analektlerde Konfüçyüs’ün bir ırmağın üzerinde durup Her şey bir ırmak gibi akıyor, durmadan, gece gündüz dediği söylenir. Bu, değişim düşüncesini dile getirir. Değişimlerin anlamını kavrayan kişi artık geçici şeylere aldırmaz. Bütün değişimlerde, değişmez, bengi yasaları düşünür. Bu yasa Lao Tse’deki tao’dur, her şeyin akış YOLudur, çoklukta birliğin ilkesidir.
Birinin durduğu yeri koruma konusundaki inatçı kararlılığı devrilmeye yol açar.
Üstün konumdaki insanın inancı kötüye kullanılmamalı, alttaki değerli insanların değeri örtülmemelidir. Göze çarpmamaya çalışan görevliler var, onlar yöneticilerin fermanlarının ardına saklanır, bütün sorumlulukların değerini düşürürler. Yapmadıkları işin parasını alır, boş ünvanlar taşırlar. Bu durum, burada alçakgönüllülük sözcüğü ile anlatılmak istenenin tam tersidir. Böyle bir durumda alçak gönüllülük birinin kendi işine gösterdiği ilgi ile kanıtlanır.
İnsan düşüncesinde alçak gönüllü ise dış davranışlarında da bunu dışa vurur. Bu, onun için bir iyi yazgı kaynağıdır. Çünkü kalıcı bir etki yapma olanağı kendiliğinden doğar, kimse de ona karışamaz.
Dağın altında saklı olan yerin zenginliği göze görülmez, çünkü derinlikler dağın yükseltisi ile örtülmüştür. Yüksek ile alçak birbirini bütünlediğinde ova ortaya çıkar. Burada başarıya ulaşması uzun sürecek bir etki vardır. Yapılacak iş uzun sürse de sonuçta başarılmasının kolay olduğu apaçıktır. Bu yüzden başarı, alçak gönüllülüğün etkisi olarak gösterilmiştir. Üstün insan dünyayı düzene koyarken aynısını yapar. Toplumsal rahatsızlıkların nedeni olan aşırılıkları eşitler, böylece adil, eşit koşullar yaratır.
İnsanların yazgısı değişmez yasalara bağlıdır. Bu yasalar mutlaka gerçekleşir. Ancak insanda kendi yazgısını biçimleyecek güç vardır. Davranışlarına göre yararlı ya da yıkıcı güçlerden etkilenir. Biri yüksek bir orundaysa, yine de alçak gönüllü kalıyorsa bilgeliğin ışığı ile parlar, aşağı bir konumdayken alçak gönüllü ise kimse yanından geçip gitmez. Dolayısıyla üstün insan başardığı ile övünmeden işlerini sonuca götürür.
Doluluğu boşaltmak, alçak gönüllü olanı doldurmak göğün yasasıdır. Güneş doruğa ulaştı mı, göğün yasasına göre, batışa geçmek zorundadır. Güneş en düşük düzeydeyken, yeni bir gün doğumu için batar. Ay da aynı yasaya uyarak dolunay olduğunda küçülmeye koyulur, ışığını boşalttığında gene ışıkla dolmaya başlar. Göksel yasalar, insanın yazgısında da işler. Dokuyu dönüştürmek alçak gönüllüye katkıda bulunmak yerin yasasıdır. Yüksek dağlar sularla aşınarak alçalır, vadiler ise yükselir. Dolu olanın altını oymak; alçak gönüllü olanı beslemek yazgının yasasıdır.
Dostluk yalnızca şeylerin ya da kişilerin birbirine karışması değildir. -Bu dostluk değil kargaşa olur. Dostluk düzene yol açacaksa çeşitlilik içinde organizasyon olmalıdır.
Biri ortalama koşullarla doyuma ulaşamıyorsa huzursuzdur. İlerlemeye çalışır, ama yaptığına değecek bir şeyi başarmak için değil, yoksulluktan güçsüzlükten kaçmak için. Böyle biri bir kez amaca ulaştı mı böbürlenen, rahatına düşkün biri olacaktır. Dolayısıyla ilerlemesine kusur bulaşır. Öte yandan işinde iyi olan biri yalın davranmakla yetinir. Uğraştığına değecek bir şey başarmak ister. Amacı ulaşırsa uğraştığına değmiştir. Her şey iyidir.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Güçsüz kişinin bağlılığı kendini adamadır, güçlü adamın bağlılığı dürüstlüktür.
Talihin mutluluk getiren dönüşleri bile bize ilkin yabancı görünür.
Sakin oturan sonunda sorunları yoluna koymaya başarır. Dedikodulardan etkilenmezsek zamanla kara ağızlılar susar.
Şeyleri olduğu gibi görecek cesaretimiz varsa, kendimizi kandırmadan, yanılsamaya kapılmadan her şeyi olduğu gibi görebiliyorsak olaylardan bir ışık gelişecektir. Başarıya giden yolu bize bu ışık gösterebilir. Bu saptamayı, kararlı, yılmayan bir eylem izlemelidir. Yazgıyla boy ölçüşmek için gerekli donanımı ancak yazgısına açık gözlerle bakan kişi edinir.
Beklemek boş bir umut değildir. Onda amaca ulaşmanın içsel eminliği vardır. Başarıya götüren ışığı yalnızca böyle bir kesinlik verir. Bu kesinlik, iyi yazgı getiren direşkenliğe yol açar, geniş suları aşma başarısı verir.
Su kendini tutamaz, akar. Coşup taştığında ilkin gideceği yeri bilmez. Ama sürekli aka aka, ilerlemesini önleyen çukurları doldurur. Su, başarıya böyle ulaşır.
Gök gürültülü fırtına gerilimi düşürür.
İnsan kibirsizse, becerilerini gizlemeyi başarabilir, bunların başkalarının dikkatini çekmesini önleyebilir. Böylece kendini dağıtmadan olgunlaştırabilir.
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Doğa yorulmadan bütün varlıkları yaratır: Bu doğruluktur. O sakın, dingindir: Bu onun dört köşeliğidir. Doğa bütün yaratıkları eşitçe hoş görür: Bu onun büyüklüğüdür. Böylece, yapay ya da özel bir niyeti olmadan doğruyu yapar. Yaptığı işi doğanın yaptığı iş ölçüsünde apaçık olduğunda insan bilgeliğin yüceliğine ulaşır.
Batıdan koyu bulutlar gelse de yağmur yağmayacaktır.
Üstün insan bir şey üstlenirse
başkalarına yol göstermeye çalışırsa yoldan çıkar.
Ama başkalarını izlerse kılavuz bulur.
Tehlikedeki kişi doğru yolu yitirmiş, günahlarına kurtulamayacak biçimde dolanmışsa kaçma umudu yoktur. Dikenlerle, çitlerle çevrilmiş hapishane duvarlarının ardına atılmış bir suçlu gibidir.
yeryüzünün bir amacı olmasına gerek yoktur. Her şey kendiliğinden doğru biçimde nasıl olması gerekiyorsa öyle olur. Çünkü yaşamın bir iç ışığı vardır, göğün yasası gereği o bu ışığa uymak zorundadır.
Derin derin düşünme çok ilerletilmemelidir ; çünkü karar gücünü kırar. Bir sorun tepeden tırnağa düşünüldükten sonra bir karar alıp eylemek, geçmek çok önemlidir. Tekrarlanan düşünmeler, taze kuşkular, vicdani kararsızlıklar doğurur. Bu, insanın kendini eylem yapamayacak ölçüde güçsüz saymasına yol açtığı için alçalma getirir.
Bilge kişi, ünü, şanı başkasına bırakır. Bitmiş şeylerden övünç payı çıkarmaya çalışmaz, etkin güçleri salıvermeyi umar. Açıkçası işlerini öyle bütünler ki bunlar geleceğin meyvelerini taşıyabilir.
Biri üstün mü değil mi bilmek istersek, onun varlığının hangi parçasını özellikle önemli saydığına dikkat etmeliyiz. Gövdenin üstün,alçak; önemli, önemsiz yanları vardır. Doğasının aşağılık bölümlerini besleyen aşağılık adamdır. Doğasının üstün yanlarını besleyip geliştiren üstün insandır.
(Mencius)
Kalıcılık, ancak aşama aşama, sürekli çalışmayla, dikkatli düşünmeyle yaratılabilir. Aynı anlamda Lao-tse şunu söyler: Bir şeyi bastırmak istersek, ilkin gürleşmeye bırakmalıyız. Atılganlıkla eyleyerek çok fazlasını bir an önce isteyen , çok fazla çabalayan sonunda hiçbir şey ele geçiremez.
karşıtlık doruğa ulaştığı anda karşıtına dönüşür.
Sakin oturan sonunda sorunları yoluna koymayı başarır.
Yetkin incelik, dış süslemelerde değil, biçimlerin basit yalınlığındadır.
Onu arama! Dünyada yolunda sapma, sakince bekle, kendi çabanla kendi kişisel değerini arttır. Zaman değişir. Bir insan hep yitiremez. Aradığı ona kendi doğasına uygun biçimde gelir. Ona gereken yalnızca bekleyebilmektir.
Düşmanı, onun içinde sana aşağılık gelen bir şeyi kendi içinde çözemediğin sürece dize getiremezsin.
Yaşam, aklı başında adamı bir sürü dolambaca götürür. Yol bir bükülür bir düz gider.
Burada büklüm büklüm düşünceler serbestçe söze dökülür; şurada bilginin ağır yükünü sessizce taşımak gerekir.
Ama iki kişi yüreklerinin derinliğinde birlikteyse demir ile bronzun gücünü bile kırarlar.
(Konfüçyüs)
Düşmanı, onun içinde sana aşağılık gelen bir şeyi kendi içinde çözemediğin sürece dize getiremezsin.
Aynı tonda akort edilen şeyler birlikte titreşir. Birbirlerine en derin doğalarından çekilenler birbirini arar. Su ıslak olana akar. Ateş kuruya döner.
Boş bir doğa sapkın hazları çağırır. Bu yüzden de zorunlu olarak acı çeker. Biri içinde dengesiz ise uzak durmadığı dünya zevklerinin güçlü etkisi onu sürükleyip götürür. Burada ne tehlike, ne iyi ne de kötü talih söz konusu değil. O kendi hayatını yönlendirmeyi bırakmıştır, başına gelecekler değişmelere, dış etkilere bağlıdır.
Sık sık kendimizi aşağılık insanlar ile ilişki kurarken buluruz. Hazlarla ayartıldığımız için katıldığımız bu topluluk, üstün kişiye uygun değil. Bu tür hazlara katılmak kesinlikle pişmanlık getirir. Üstün insan böyle aşağılık hazlardan gerçek bir doyum sağlamaz. Bunu saptadığında biri isteğinin yoldan çıkmasına izin vermemeli.
Sakin, sözsüz , kendine yeten, dıştan bir şey istemeyen sevinç, bütün bencil isteklerden, isteksizliklerden özgür kalır.
Kuyu taşla örülürken, çalışmalar süresince kullanılamaz. Ama bu yararsız bir iş değil, sonuçta suyu temiz kalacak. Yaşamda insanın kendini düzene koyduğu zamanlar vardır. Böyle dönemlerde kişi başkaları için bir şey yapamaz. Gelgelelim işi yine de değerlidir. Çünkü iç gelişme aracılığı ile gücünü, becerilerini arttırarak hepsini daha sonra başarabilir.
Bir birey öteki ile bağlaşmak isteyebilir; ama iyi niyeti yanlış anlaşılır. Bu yüzden üzülüp yas tutar. Ama bu doğru yoldur; çünkü belki de öteki kişinin onu anlamasına yol açabilir. Böylece bunca istenilen bir bağlaşma sonunda başarılmış olur.
Dünyadan el çeken birine toplumsal yaşam sık sık katlanılmaz gelir. Soylu bir gururla kendilerini bütün aşağılık olanların üstünde tutan, görüşmeye gelen ögeleri kabaca geri püskürten nice kişi vardır. Onlar burnu büyük , mesafeli oldukları için kınansalar da artık dünyada etkin bir görevleri olmadığı için bu pek sorun olmaz. Onlar kitlelerin tatsızlığına sükunetle katlanmayı bilirler.
Yürekte parlayan bir tek tutku bile usu bulanıklaştırır. Tutku ile us yan yana duramaz. İyinin egemen olması için, tutkusuz eylemek gerekir.
Üç kişi birlikte olduğu zaman kıskançlık doğar. İçlerinden biri gitmek zorunda kalacaktır. Çok yakın bağlar ancak iki kişi arasında olanaklıdır. Ama biri yalnızsa , kendisini bütünleyen birini kesinlikle bulur.
İnsan dışarıdaki eksikliği gidermek için içine bakmalı. O zaman yetinmenin gücü, biçimlerin yalınlığını telafi eder.
Azalma her koşulda kötü bir anlama gelmez. Artma ile azalma kendi zamanlarında gelir. Burada sorun zamanı anlamak , boş gururla yoksulluğun üzerini örtmemektir. Kıt kaynaklar içteki doğruluğu ortaya çıkarıyorsa insan yalınlıktan utanmamalı.
Bir engelleme ile karşılaştığında en iyisi onu nasıl ele alacağını düşünmektir.Tehlike içindeyken biri körlemesine ilerlemeye çalışmamalı. Bu olsa olsa durumu daha karmaşık, daha zor kılar. En doğrusu, tam tersine, bir süre geri çekilmektir, burada amaç savaştan vazgeçmek değil eylem için doğru zamanı beklemektir.
Av peşindeysek, onu vurmak istiyorsak, doğru bir yerden saldırmalıyız. Kimsenin av beklemediği bir yerde av arayan biri sonsuza dek hiçbir av görmeden bekler. Yılmadan araştırmak yeterli değildir. Bir şey doğru biçimde aranmıyorsa bulunmaz.
Kalıcılık, ancak aşama aşama, sürekli çalışmayla, dikkatli düşünmeyle yaratılabilir. Aynı anlamda Lao-tse şunu söyler: Bir şeyi bastırmak istersek, ilkin gürleşmeye bırakmalıyız. Atılganlıkla eyleyerek çok fazlasını bir an önce isteyen , çok fazla çabalayan sonunda hiçbir şey ele geçiremez.
Beslemeyen besinle beslenmek isteyen, istekle doyum arasında gidip gelir; doyumda isteği arar. Duyguların doyumu için çılgınca haz peşinde koşmak birini hiçbir zaman amacına ulaştırmaz.
Biri üstün mü değil mi bilmek istersek, onun varlığının hangi parçasını özellikle önemli saydığına dikkat etmeliyiz. Gövdenin üstün,alçak; önemli, önemsiz yanları vardır. Doğasının aşağılık bölümlerini besleyen aşağılık adamdır. Doğasının üstün yanlarını besleyip geliştiren üstün insandır.
(Mencius)
Gerçekten bize ait olanı kaybedemeyiz, onu bir yana atsak bile. Kızmak kaygılanmak gereksiz. Bizi ilgilendirdiği kadarıyla bütün yapılması gereken kendimize karşı dürüst kalmak, ötekilere kulak asmamaktır.
Yetkin incelik, dış süslemelerde değil, biçimlerin basit yalınlığındadır.
Ama kendine yeten bir adam, kuşkulu bir biçimde elde edilen yardımı küçümser. Gösteriş için kendisinin olmayan arabaya binmektense yürüyerek gitmenin daha büyük bir incelik olduğunu düşünür.
Kapının çatlağından bakış açısı sınırlıdır, insan dışarıyı içerden bakarak görür. Düşünme öznellikle sınırlanmıştır. Biri her şeyi kendisi ile ilişkilendirmeğe, kendini başkası yerine koymamağa, ötekinin davranışının nedenini anlamamağa eğilimlidir.
Yaşam, aklı başında adamı bir sürü dolambaca götürür. Yol bir bükülür bir düz gider.
Burada büklüm büklüm düşünceler serbestçe söze dökülür; şurada bilginin ağır yükünü sessizce taşımak gerekir.
Ama iki kişi yüreklerinin derinliğinde birlikteyse demir ile bronzun gücünü bile kırarlar.
(Konfüçyüs)
Sık sık bizim kendi alanımızdan olmayan insanlarla bir araya geliriz.Bu durumda alışkanlığın gücü ile yanlış yakınlıklar kurmaktan sakınmalıyız. Bunun kötü sonuçları olabileceğini söylemeye bile gerek yok. Toplumsallığı içtenlik olmadan sürdürmek böyle kişilere karşı tek doğru tutumdur. Çünkü sonradan kendi tarzımızdaki insanlarla ilişki kurma özgürlüğünü yitiririz.
Sakin oturan sonunda sorunları yoluna koymayı başarır.
Eğitimin başlangıcı yasadır. Deneyimsiz genç her şeyi dikkatsizce, oyun gibi ele alma eğilimindedir. Ona yaşamın ciddiyeti gösterilmelidir. Birinin sıkı bir disiplinle kendini kendi elinde tutması iyi bir şeydir. Yaşamla oynayan bir şey elde edemez. Disiplin sürekli yinelemeyle yozlaştırılmamalıdır. Tekrarlayıp durmak alçaltıcı bir etki yapar, insanın gücünü kırar.
Aynı tonda akort edilen şeyler birlikte titreşir. Birbirlerine en derin doğalarından çekilenler birbirini arar. Su ıslak olana akar. Ateş kuruya döner.
Gerçek büyüklük baştan çıkmaz. Gelmekte olan zamanla, onun gerekleriyle bağını koruyan kişi, sağduyulu, kusursuz kalır, böylece de kendini bütün uçurumlardan sakınır.
Genç bir kızın taktığı pahalı takılar, onun erdemini soymanın, onu baştan çıkartmanın araçlarıdır.
Kendini kontrol eden dünyayı kontrol eder.