Mustafa Necati Bursalı kitaplarından Hz. Amine ( Radıyallahu Anha ) kitap alıntıları sizlerle…
Hz. Amine ( Radıyallahu Anha ) Kitap Alıntıları
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim!”
Bir itiş kakış, baharı olmayan kış
Mühim olan Allah’ın emridir.
Umulur ki pek yakında seni de sevindiricektir.
Veheb kucağında tuttuğu yavrusu Âmine’ye sıkı sıkı sarıldı. – Ey gönül bezeyen güzel sen ne güzel bir kudret fidanısın ki, can sazımın inleyen telleri şimdi aşk nağmeleri okumaya başladı.
Her yeni eskir,
Her yaslı göçer,
Her gül solar,
Her çok fena bulur,
Her nefes tükenir,
Her ömür son noktaya gelir,
Ben de öleceğim; benim hayat mumum da ecel rüzgârıyla sönecek..
Âmine dünyadan gitmişti. Ne var ki, dünyada durdukça adı ile yaşacak ve hayırla yâd edilecekti. Selâm ona..
Ölümün kardeşi olan uyku..
Derede su, denizde kum kaynıyor.
Ben gönül evinden tutuştum yine,
Emelim yanıyor, arzum yanıyor!
Bu yüzden dinmez âhı!..
Usûlü dairesinde güzelce hareket et.
+ Sevilmeye lâyık bir genç. Fakat sevgini şimdilik gönlünde sakla.
Bilmiyor ki onu ilk söyleyen kim?
Ve bütün insanlık yalana teslim!..
Her yaşayan ölür,
Her yeni eskir.
Her yaşlı göçer.
Her çok fena bulur.
Ben de öleceğim;
Fakat senin gibi temiz bir vekil bırakacağım için,
Adım asla ölmeyecek
Allah’ın kahır pençesine hangi ordu dayanabilirdi ki ey Ebrehe!
Çöller susuz tencere, gözler kan sızan pencereydi.
*Hz. Muhammed Mustafa (sav)*
Ey masum çocuk!
Ey benim denizimin incisi!
Allah seni mübarek ve devamlı kılsın!.
Ey rüyalarda gördüğüm gerçek, ey solmak bilmeyen çiçek!
Sen celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından Ademoğullarına helal ve haram bildirmeğe,
Ve Ceddin İbrahim’in dini İslamlığı bildirmeye memursun!
Çünkü Allah İbrahim gibi seni de,
Putlardan ve puta tapanlardan korudu.
Senin şimşeğin yeryüzünün göğsünde öyle çakacak ki,
Doğudan batıya dek herkesin sevgilisi olacaksın
Her yaşayan ölür,
Her yeni eskir.
Her yaşlı göçer.
Her gül solar.
Her çok fena bulur.
Her nefes tükenir,
Her ömür son noktaya gelir.
Bende öleceğim; benim hayat mumum da ecel rüzgarıyla sönecek;
Fakat senin gibi temiz bir vekil bırakacağım için,
Adım asla ölmeyecek!
Aşkı ile gönülleri deldi O.
Cennet bile cemaline aşıktı,
Allah’ın sevdiği bir güzeldi O!
Âlem, bir başka âlem. Pınar pınar taşmada.
Amine’ nin çevresi meleklerle dopdolu,
İşte varlık nurunun gelişi yaklaşmada!
Bülbüller aşk ile çekiyordu dem!
Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür daim!
–Allah zatında büyük olduğu halde, her şeyden daha büyük ve yücedir. Her türlü hamd O’na mahsustur. Sabah ve akşam Allah’ı teşbih ederim. O’nu noksan sıfatlardan tenzih ederim!
Yüzü siyah bir dünya, Irmakları kan ve kir!
Gelinlik kız toprakta, Sırtlan, babaya esir!
Çölün canavar ağzı, İnsan yutuyor bir bir!
Mekke’nin sırtında put, Ve yığın yığın kafir!
Bulutlar kara kara, Güneş, gökte misafir!
Ve haşmetli bir azab, İniyor zehir zehir!
Kalplere kan oturmuş, Temizleyemez nehir!
Dudaklar hep kilitli, Diyemiyor: Allah bir!
Dünya yüzü kapkara, Nedir, Allah’ım nedir?
Putların saltanatı, Hükümran bir süredir!
Topraktan tüten acı, Gölge gölge yükselir!
Bütün varlıklar ölgün, Ne gün, ne gün can gelir?
Bir damla gözyaşı yok. Bir damla aziz fikir!
İnsan denilen varlık, çerçöpten tenekedir!
Bekleme bir aydınlık, hep gecedir, gecedir!
Kafalar mermerden sert, akıl ise cücedir!
Putların kara ismi, dillerde bir hecedir!
Hayata bakan gözler, kan sızan penceredir!
Nefis timsahı doymaz, çöl susuz tenceredir!
Beyinler yırtık pırtık, zaman ki bilmecedir!
Yok, tek ışık tek nokta, su kurumuş olukta!
Güneşi tutmuş çamur, ışık vermiyor o nur!
Tırmık tırmık bir acı, bu ne çekilmez sancı!
Akrep dişli bir zaman, pınarlar, ırmaklar, kan!
Anne ki kız doğurur, babanın beyninde ur!
Nasıl bir vahşet çağı, tutmuş köşe bucağı!
Duraksız itiş kakış, baharı olmayan kış!
Beşer bilmez Allah’ı, bu yüzden dinmez ahı!
O dem ki: işte işte, kâinat bekleyişte!
—Sevin ey nazlı gülüm! Misk kokular saçan Hazret-i Muhammed (sav) geliyor!
Gül, gonca dudaklarını kıpırdatarak cevap veriyordu:
—Ey yanık bülbül! Benim böyle açılıp saçılmam onun aşkındandır. Benim özümdeki koku, onun ırmağından çağlamaktadır. O olmasaydı, ne sen böyle aşk ile gönülleri delerdin, ne de ben dikenli dallar içinde bu kadar saâdetle açılırdım.
O Âmine ki, eşi bulunmaz bir kudret incisi.
O Âmine ki, sanki cennet ufkundan dünya bahçesine indirilmiş bir gonca idi.
(O halde şu meydana çıkmıştır ki:) benim helal olarak gördüğüm (mutlaka) helaldir. (Sen git) dengini ara. Senin istediğin iş nasıl olabilir? Kerim kişi ırzını ve dinini korur!
Derede su, denizde kum yanıyor.
Ben gönül evinde tutuştum yine,
Emelim yanıyor, arzum yanıyor!
Nice bin hakikat aksetmiş suya,
Bir yaşayış ki bu, zevk duya duya,
İnsanoğlu nasıl dalar uykuya?
Hislerim yanıyor, duygum yanıyor!
Gece yıldız yıldız, mehtap bir âlem,
Bülbüller aşk ile çekmededir dem,
Duvarlar dibinde ürperir gölgem,
Düşlerim yanıyor, uykun yanıyor!
Yananlardan eyle bizi!
Yâ İlahi, şevkin ile,
Dönenlerden eyle bizi!
Senden lûtuf, senden ihsan,
Yâ Kerimallah, yâ Subhan,
Son nefes iman ile can
Verenlerden eyle bizi!
Bilirim sendedir çâre İlahi!
Merhem-i lûtfunu eylerim taleb,
Sine pür, sine pür yâre İlahi!
Garibim, bikesim, dünya çölünde,
Başladım bin türlü türlü zâre İlahi!
Ömür bitti; ziyan ziyan, hep ziyan;
Can incim geçmedi kâre İlahi!
İsmini anmada gönül dudağım,
Lûtfeyle bu günahkâre İlahi!
/*bikesim= kimsesizim,
yalnızım
Bin âlem yaratır bu dünya gibi!