Dan Simmons kitaplarından Hyperion kitap alıntıları sizlerle…
Hyperion Kitap Alıntıları
Uzun zaman uzağında kaldıktan sonra sana yaklaşır, ışığınla yeniden aydınlanır, ısınırdım. O zaman donmuş kalbim, göğün ışığı okşayınca çözülen katılmış bir kaynak gibi, yeniden canlanırdı. Mutluluğumu alıp yıldızlara saklamak isterdim, çevremdekiler görür de ona değerini vermezler diye…
Başlangıçta Kelime vardı. Ardından lanet olasıca kelime işlemcisi çıktı. Ardından düşünce işlemcisi. Ardından edebiyatın ölümü gerçekleşti. Ve işte böyle.
Kadının arkasındaki Shrike karmaşanın içinde yavaşça ilerliyor, kurbanlarını sanki mahsul topluyormuş gibi seçiyordu.
Bazen ortodoks heves ile sapkınlık arasında sadece ince bir çizgi vardır.
Bu şehirden sıkıldım. Onun pagan savlarından ve yalan tarihinden sıkıldım. Hyperion şairanelikten yoksun bir şair dünyası. Şehir merkezinde Zen Gnostik grupları ve dört Yüce Müslüman camisi mevcut ama gerçek ibadethaneler şehirdeki sayısız bar ve kerhane, güneyden gelen fiberplastik sevkiyatlarının canlandırdığı pazar yerleri ve kayıp ruhların intihara meyilli umutsuzluklarını zayıf bir gizemcilik kalkanı ardına sakladığı Shrike Tarikatı tapınakları. Aydınlanmadan yoksun gizemciliğin pis kokusu tüm gezegene sinmiş.
Canı cehenneme!
Canı cehenneme!
Konsolos katlanmış kağıdı kimsenin göremeyeceği şekilde açtı. Yedi numarayı çekmişti. Gerginlik fazla şişmiş bir balondan boşalan hava misali onu terk etti. Kendi kendine hikâyesini anlatma sırası ona gelmeden önce olayların araya girmesinin çok olası olduğunu söyledi. Ya da savaşın her şeyi son derece soyut kılmasının. Ya da gruptakilerin hikâye dinleme arzularını kaybetmelerinin. Ya da kralın ölmesinin. Ya da atın ölmesinin. Ya da bir ata nasıl konuşulacağını öğretebilmesinin.
Daha fazla viski içmek yok diye düşündü Konsolos.
Daha fazla viski içmek yok diye düşündü Konsolos.
Belief in one’s identity as a poet or writer prior to the acid test of publication is as naive and harmless as the youthful belief in one’s immortality and the inevitable disillusionment is just as painful.
Prison always has been a good place for writers, killing, as it does, the twin demons of mobility and diversion.
Bazen ortodoks heves ile sapkınlık arasında sadece ince bir çizgi vardır.