Diana Wynne Jones kitaplarından Howl’s Moving Castle kitap alıntıları sizlerle…
Howl’s Moving Castle Kitap Alıntıları
Kalp ağır bir yüktür.
İlginç şeyler oluyordu, ama daima başkalarına oluyordu.
“Sıkıntıdan ölüyorum,” dedi Howl acıklı bir sesle. “Belki de sadece ölüyorumdur.”
Bana kalabileceğimi söylemedi. Sadece beni kapı dışarı etmemekle yetindi.
Kuvvetli sezgilere sahipsin Sophie, bilmenin nedeni bu, dedi Howl. Senden bir şey saklamak mümkün değil. Okyanusun ortasındaki bir buzdağında yaşayan bir
kıza kur yapıyor olsaydım, er ya da geç -büyük ihtimalle çok geçmeden- başımı kaldırdığımda seni yukarıda bir süpürgeye binmiş dolanıyor görürdüm. Daha doğrusu seni görmesem hayal kırıklığına uğrardım.
kıza kur yapıyor olsaydım, er ya da geç -büyük ihtimalle çok geçmeden- başımı kaldırdığımda seni yukarıda bir süpürgeye binmiş dolanıyor görürdüm. Daha doğrusu seni görmesem hayal kırıklığına uğrardım.
“Büyücü Howl da epeyce kötü biriydi. Tepelerden ayrılmayı pek istemiyormuş gibi görünmesine rağmen, topladığı genç kızların ruhlarını emerek eğlenmesiyle tanınıyordu. Kimileri onun kızların kalbini yediğini söylüyordu. Son derece kalpsiz bir büyücüydü ve tek başına yakalanan hiçbir kızın ona karşı şansı olamazdı.“
Sophie ona dikkatle baktı. Korktuğu sey başına gelmişti. Duvardaki delikten gelen ışıkta Howl’un tıraş olmayı ya da saçını taramayı unuttuğunu görebiliyordu. Gozlerinin etrafinda hala kirmizi halkalar vardi ve siyah manşetleri yer yer yırtılmıştı. Yuce Tanrim! diye düşündü Sophie. Bayan Angorian’ı cok seviyor olmali.
En büyük kız olmak boyle bir sey, diye mırıldandı ağır kapı önünde açılırken. Asla kazanamazsın!
Hay Allah! diye düşündü Sophie. Tuttum kıracağı kalplerin sayısını ikiye katladım!
Sophie Howl’un bu sefer gercekten aşık olmasi ihtimali var midir acaba? diye sordu umutsuzca.
Calsifer bacaya dogru yesil kivilcimlar fışkırttı.
Bunu düşünmeye başlayacağından korkuyordum, dedi Michael. Ama sadece kendini kandirmis olursun , tıpkı Bayan Fairfax gibi.
Nereden biliyorsun? dedi Sophie
Calsifer ile Michael birbirlerine baktilar. Bu sabah banyoda en az bir saat harcamayi unuttu mu? diye sordu Michael.
Banyoda iki saat kaldi, dedi Calsifer. Yüzüne büyüler yapip durdu. Kendini beğenmiş budala!
Iste gördün mü, dedi Michael. Howl bunu yapmayi unuttugu gün onun gercekten aşık olduğuna inanırım.
Calsifer bacaya dogru yesil kivilcimlar fışkırttı.
Bunu düşünmeye başlayacağından korkuyordum, dedi Michael. Ama sadece kendini kandirmis olursun , tıpkı Bayan Fairfax gibi.
Nereden biliyorsun? dedi Sophie
Calsifer ile Michael birbirlerine baktilar. Bu sabah banyoda en az bir saat harcamayi unuttu mu? diye sordu Michael.
Banyoda iki saat kaldi, dedi Calsifer. Yüzüne büyüler yapip durdu. Kendini beğenmiş budala!
Iste gördün mü, dedi Michael. Howl bunu yapmayi unuttugu gün onun gercekten aşık olduğuna inanırım.
Yol kenarındaki bir taşın üstüne çökerek, ne yapacağını düşünmeye başladı. Düşünebildiğim tek kısmet rahat bir koltuk! dedi nefes nefese.
Görünüşe bakılırsa, çok kabiliyetli olanlar tehlikeli bir beceri edinme fırsatına karşı koyamıyor. Bu da karakterlerinde ölümcül bir kusur yaratıyor ve giderek kötü tarafa doğru kayıyorlar.
Sophie, İşte, dedi. Çatallaşmış sesinin yaşlılara has kıkırdamaya dönüştüğünü duyunca şaşırdı. İkimiz de pek değerli sayılmayız, değil mi dostum? İnsanların göreceği şekilde bırakırsam belki seni tekrar tarlana götürebilirler.
Ama insanların beni sevdiğini fark ettim -sen onları seversen onlar da seni seviyorlar-
Büyücü Howl da epeyce kötü biriydi. Tepelerden ayrılmayı pek istemiyormuş gibi görünmesine rağmen, topladığı genç kızların ruhlarını emerek eğlenmesiyle tanınıyordu. Kimileri onun kızların kalbini yediğini söylüyordu. Son derece soğukkanlı, kalpsiz bir büyücüydü ve tek başına yakalanan hiçbir kızın ona karşı şansı olamazdı.
Diyorum ki, diye bağırdı Michael, Calcifer geri döndü!’
Beni şimdi rahatsız etmeyin, dedi Howl. Her şeyi para için yaptım.
Yanlış bir şey yapma ihtimali onu dehşete düşürüyordu.
Yüce Tanrım, sana neler oldu kızım?
Neredeyse doksan yaşında görünüyorsun! Kötü bir hastalık mı geçirdin yoksa?
Neredeyse doksan yaşında görünüyorsun! Kötü bir hastalık mı geçirdin yoksa?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gözden saklanan şeyleri görmek için doğmuşum.
Sen sus! Burada değiliz, burada değiliz, burada değiliz!
Hepinize lanet olsun! diye bağırdı Sophie. Bıktım usandım artık sizden!
Bu ruh haliyle bir dahaki sefere şatoyu başımıza yıkacak.
Ancak ölürsem üzüleceksiniz zaten.
Şeytani zekanı bu meseleyle meşgul et bakalım.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hep bir köpeğim olsun istemiştim.
Öldü mü? dedi Sophie. Neredeyse aptalca bir içgüdüyle, Daha bir saat önce yaşıyordu!
Bunu yapabilirim büyütme.
Sertliğinin işareti olabilecek tek şey, onların kim olduğunu anlamış gibi görünen kocaman, kara gözlerindeki berrak ve zeki bakıştı.
Üniversitede onca zamanı boşa harcayarak, başka insanların yaptığı fedakarlıkları hiçe sayarak, paranı boşa harcayarak etrafta serseri gibi geziyorsun
Gerçek bir trajedi karşısında tek yapabileceğin bu mu? diye sordu Howl. Tost mu yapacaksın?
İşte bu daha iyi, ” dedi Howl. Nihayet bazılarınız beni görmüş gibi yapıyor. Çok naziksin Sophie.
Calcifer. O büyüler büyük ölçüde güçlerini inançtan alır. Verirken sakın tereddütlü görünme.
Sevgili Sophie, dedi. Hep meşgulsün. Dünkü öğüdüme rağmen yine çok çalıştın, değil mi?
Tut bir kayan yıldızı, Adamotu kökünden olan bir çocuk getir, Söyle tüm o geçen yıllar nerede kaldı, Şeytanın toynağını kim yardı?
Öğret bana denizkızlarının şarkısını dinlemeyi, Kıskançlığın iğnesinden uzak durmayı, Ve bul hangi rüzgarla Belirir dürüst bir zihin.
Bunun neyle ilgili olduğuna karar verin İkinci bir kıta da siz yazın.
Öğret bana denizkızlarının şarkısını dinlemeyi, Kıskançlığın iğnesinden uzak durmayı, Ve bul hangi rüzgarla Belirir dürüst bir zihin.
Bunun neyle ilgili olduğuna karar verin İkinci bir kıta da siz yazın.
Kimseyi zorla yanımda tutacak değilim.
Aaa, yeter artık!
Hay senin!
Sevgili Sophie, Calcifer asla kimse için üzülmez.
Gidin, diye homurdandı Calcifer. Çok yorgunum.
Mutsuz olanlardan nefret ediyorum, dedi Calcifer. Gözyaşlarını üzerime damlatıyorlar. Sinirli olmalarını tercih ederim.
Terör estiriyorsun doğrusu avluyu rahat bırak.
Her yer tertemiz olunca çok daha mutlu olacaksınız, dedi.
Ama şu anda perişan haldeyim! diye karşı çıktı Michael.
Ama şu anda perişan haldeyim! diye karşı çıktı Michael.
Ben yokken tek bir örümcek bile öldürmeyeceksin.
Ben Ingary’deki en iyi ve en temiz cadıyım.
Hiçbir konuda sıkboğaz edilmeye gelemez.
Sophie büyücülerin normal insanlardan farklı davrandığına karar verdi.
Kralın benim hakkımda iyi şeyler düşünmesini istemem.
Günahlarını temizleyemesem de, buradaki pisliği temizleyebilirim.
Evet, Calcifer, dedi, artık daha fazla saçmalama. Eğ bakalım boynunu. Eğmem! diye çıtırdadı ateş cini.
Eğdiririm! diye cevap verdi Sophie. Sesinde, her iki kardeşini de kavganın ortasında durdurduğu zamankine benzer sert bir ton vardı. Eğmezsen üstüne su dökerim.
Eğdiririm! diye cevap verdi Sophie. Sesinde, her iki kardeşini de kavganın ortasında durdurduğu zamankine benzer sert bir ton vardı. Eğmezsen üstüne su dökerim.
Gerçekten doğruyu mu söylüyorsun? dedi.
Tam olarak değil, dedi cin. Peki ya sen ölünceye kadar böyle kalmak istiyor musun?
Tam olarak değil, dedi cin. Peki ya sen ölünceye kadar böyle kalmak istiyor musun?
Her yer karanlıktı. Biraz daha aydınlatsak olmaz mı? dedi.
Gerçi büyücülerin olduğu yerde her şey acayip olur, diye düşündü Sophie.
İnsan kısmetini aramaya çıkınca ayrıntılarla pek ilgilenemiyor.
İyi akşamlar, Ana! Nereden geliyorsun? Ana mı? ” dedi Sophie.
Ben senin anan değilim delikanlı!
Ben senin anan değilim delikanlı!
İkimiz de pek değerli sayılmayız, değil mi dostum?
En iyisi, alıp başını gitmekti.
Ben de böyle biri olmaya dayanabilirim. Fakat burada kalamam.
Ne işe yararsınız ki? diye sordu. Bana en ufak bir iyiliğinizin dokunmayacağına şüphem yok.
Büyü yavaş yavaş kaybolacak ve ben de giderek kendime daha çok benzeyeceğim.
Ama insanların beni sevdiğini fark ettim sen onları seversen onlar da seni seviyorlar, ondan sonrası kolay oldu.
Hızla yanından geçen, kahkahalar atan, bağıran bir sürü insan vardı, gürültü ve itiş kakış ona fazla gelmişti.
Yaptıkları kremalı keklerden almalıyım.
Cadılığın ve zengin dostların yardımını görecekti.
Korkunç derecede zengin olup kimseyle evlenmek zorunda kalmayacağını söylüyordu.
Vay! Sophie, saçın yıldızlar gibi. Çok güzel.
Bir büyücünün evinde kimse emniyette değildir
Bunun beni öldürebileceğini biliyorsun, değil mi?
Bir de iyi tarafından bak, dedi Howl. Beni de öldürebilir
Bir de iyi tarafından bak, dedi Howl. Beni de öldürebilir
Dışarıda olup bitenleri görememek insanı çılgına çevirebilirdi doğrusu.
Sophie alelacele dikişi bir yana bıraktı. “Hemen şimdi sıcak, tereyağlı bir tost yapıyorum,” dedi.
“Gerçek bir trajedi karşısında tek yapabileceğin bu mu?” diye sordu Howl. “Tost mu yapacaksın?
“Gerçek bir trajedi karşısında tek yapabileceğin bu mu?” diye sordu Howl. “Tost mu yapacaksın?
Sıkıntıdan ölüyorum, dedi Howl acıklı bir sesle.
Belki de sadece ölüyorumdur.
Belki de sadece ölüyorumdur.
Daha bir saat önce yaşıyordu! diyecekti. Kendini tuttu, çünkü ölüm böyle bir şeydir: İnsanlar ölünceye kadar yaşarlar.
Görünüşe bakılırsa, çok kabiliyetli olanlar tehlikeli bir beceri edinme fırsatına karşı koyamıyor. Bu da karakterlerinde ölümcül bir kusur yaratıyor ve giderek kötü tarafa doğru kayıyorlar.
Sana bir ipucu verip sonra da ipucu olduğunu söylersem, o zaman bilgi vermiş olurum, ki bunu yapmama izin yok