Erol Göka kitaplarından Hoşçakal kitap alıntıları sizlerle…
Hoşçakal Kitap Alıntıları
Erol Göka kitaplarından Hoşçakal kitap alıntıları sizlerle
Hoşçakal Kitap Alıntıları
Bir hoşçakala sığdırdı beni, yere göğe sığdıramadigim.
Ibiza’da Orta Çağ’dan kalma bir güneş saatinin üstünde Ultima multis , yazar. Yani Bugün birçok insanın son günü olacak.
Ibiza’da Orta Çağ’dan kalma bir güneş saatinin üstünde ‘ultima multis’ yazar.Yani ‘Bugün birçok insanın son günü olacak.’
Ne kadar çok keşke miz varsa,hayata o ölçüde otantik biçimde bağlanamamışız demektir. Hüzünle, acıyla dolu olsa bile, başımıza gelenlere rıza gösterebilmişsek, yaşadıklarımızdan olgunlaşarak çıkmışsak, insan olma kaderiyle barışık, otantik bir hayat yaşamışız demektir.
Ibiza’da Orta Çağ’dan kalma bir güneş saatinin üstünde ‘ultima multis’ yazar. Yani ‘Bugün birçok insanın son günü olacak.’
– ( ) Artık biliyoruz ki bastırılmış, ertelenmiş, ötelenmiş hiçbir duygu yok olup gitmiyor!
İçimizde birikip birikip apseleşiyor ya da kan çökeltisi hâline geliyor.
Bulabildiği ilk fırsatta da bir yanardağ lavı gibi içimizden dışa doğru taşıyor, yayılıyor
İçimizde birikip birikip apseleşiyor ya da kan çökeltisi hâline geliyor.
Bulabildiği ilk fırsatta da bir yanardağ lavı gibi içimizden dışa doğru taşıyor, yayılıyor
Bazı insanlar kendilerini çevrelerine çok güçlü olarak sunarlar, herkesin yardımına koşarlar. Bir yakının kaybı durumunda da başkalarıyla ilgilenmekten kendi matemlerine vakit bulamazlar. Zaten bu tür kimseler kendi duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelir, kendilerine ‘ihtiyaç’ kavramını yakıştıramazlar.
Ölüm düşüncesi, zihnimizi hayat tasarımına yoğunlaştırır. Ölümün, ölümlülüğün farkında olan insan zamanın değerini bilir. Ne zaman geleceği meçhul ama kaçınılmaz olan ölümü aklında tutan, ona hazırlanan insan, bu zaman bilinci sayesinde, önemsiz meşguliyetlerden uzak durmayı başarabilir. Yapılması gerekenleri uygun zamanda yapar, gereksiz ertelemelerden kurtulur; hayatına derinlik ve lezzet katar.
– (…) Ömrünü neye vereceğini bilen insan, hem yaşadığı ânın hem de hayatın karşısına çıkardığı insanların değerini bilir. Değerini bilmekle kalmaz bizzat değer üretir.
İçine doğduğu, içinde yaşadığı geleneğin ürettiği değerlerin ne kadar önemli olduğunu fark eder
İçine doğduğu, içinde yaşadığı geleneğin ürettiği değerlerin ne kadar önemli olduğunu fark eder
Hazreti Muhammed’in bazı koşullarda ölümümüzden sonra da hakkımızda olumlu kayıt tutulduğunu bildirir İnsan öldüğü zaman üç şey hariç Ondan bütün amelleri kesilir Bunlar sadakayı cariye ,hayırlı evlat ve faydalı ilimdir.
Ölüm için Sözün Bittiği Yer denir istesek çok daha fazla konuşabilir dik Ama bundan sonra söyleyeceklerimiz artık onun etrafında dolaşıp durmaktan ibaret olacak .Susuyoruz bir cenaze töreninde nasıl susuyorsak öyle susuyoruz. belki Susarak ölümü, ölenlerimizi Ona Doğru yürüdüğümüz ölümümüzü daha iyi anlayabiliriz diye.
Her ne kadar ölümle ve matemle uğraşmak modern dünyada psikiyatri ve Psikolojinin sırtına yıkılması kabul etmek gerekir ki bu Onların tek başına üstesinden gelebileceklerini bir görev değildir hurafe ve safsatalarla baş edilebilmesi ölüm bilincinin artması ve sağlıklı bir matem yaşantısı için mutlaka ilahiyatçıların da görev başında olması gerekir
Açık ve dürüst iletişim Umudun muhafazası mücadele şevkini azaltıcı etmenleri ortadan kaldırmaya çalışmanın yanı sıra uyulması gereken bir diğer ilke duyguların ifade edilmesine imkan tanımaktadır
Çocuklar büyüsel dünyalarında mantıklı düşünceyi tam olarak kullanamadıklarında an çok çabuk kendilerini her şeyden sorumlu tutabilirler ölümcül hastalığa yakalanmış çocuklarda bunun başlarına Kendi hataları yüzünden geldiğini düşünüp kendilerini suçlayabilir ler
Işin ilginç yanı çocuklar kendilerine doğru söylenmediği nin genellikle farkındadırlar Ama anne babalarını sevdiklerini üzmemek için hiçbir şey yokmuş her şey yolundaymış gibi davranma yoluna giderler
Çocuk hastalıklarında teşhis işin netleşmesi nden ilk tedavi protokolünü düzenlenmesinden itibaren ailenin de desteğini alarak işbirliği içinde aşamalı olarak söylenmelidir çocukların ölümden daha çok ölüm süreci ve bu süreç boyunca yaşayacakları acıdan korktuklarını gösteriyor araştırmalar Bu nedenle ölümcül hastalığı olan çocuklarla açık iletişim kurulmaya çalışılmasına kaygı ve korkularının azaltılmaya ve günlük yaşam kalitelerinin artırılmaya uğraşılması öneriliyor belirsizlik endişesinden gelecek kaygısından kurtulmaktır çocuğun kendi ölümü hakkındaki sorularının amacı çocuğa bilgi ve güvence vermek konusunda daha rahat hareket etmek imkânına kavuşacaktır
Intiharla ilgili sorunların günümüzde bu kadar önem kazanması Biz modern ölüm bilinci konusundaki zafiyetleri nin bir başka görünümü gibi bölüm bilinciniz eksikse intihar anlamakta önlemekte de yetersiz kalırsınız
Hz Peygamberin çocuğu ölen bir yakınına yazdığı mektuptaki şu sözleri de çok dikkat çekicidir .Oğlunu kaybettiğinden dolayı Allah sana büyük sevap versin ve sabır ihsan etsin sana da bize de şükür nasip etsin şüphe yok ki mallarımız da canlarımız da aile ve çocuklarımız da Allah’ın Bize ihsan ettiği nimetlerinden ve belirli bir müddet için elimizde kalacak olan emanetlerin dendir bize bu nimetleri verdikten sonra üzerimize Şükrü ve bunları geri almakla bizi denediği zamanda sabretmeyi farz kılmıştır the Sun u iyi bil ki sabretmeye rek feryat figan etmek hiçbir şeye geri getirmez hiçbir Üzüntüyü gidermez başımıza gelecek olan gelecektir vesselam.
Hiçbir kötü haberden ilanihaye firar etme şansımız yoktur.
Ölüm olgu olarak, bizi hayattan alıkoyan, yarım bırakan, kesen bir şeyse; psikolojimiz de ölümü aynen böyle kaydeder; tüm yaşanmamışlıkları, hedefine varmamış arzulamayı ölüm diye kodlar
Hayat ne kadar yaşanmamışsa, psikolojik olarak o kadar ölmüşüzdür.
İnsanın yaşamak için seçtiği yol, ölümlülüğe karşı ürettiği bir cevaptır.
Hayatı seven, diğer insanları, aynı yolun yolcusu insan kardeşlerini de sever, onları kader yoldaşları olarak görür ve hayata oburca saldırmaz, sindire sindire ilerler. Hayattan hep korkanlar ve anlam sorunu yaşayanlar, ölüme de bir anlam veremezler. Ölüm zamanının belirsizliğine bir de ölümün anlamsızlığı eklenince, ölümden korkunun artacağını tahmin etmek güç değildir.
İnsan bazen çılgın kalabalıklardan uzakta kalmayı, tek başına, kafasını dinlemeyi istese de gönlü hep başkaları ile birliktedir.
Esas ölüm, isminizin son kez anıldığı andır
İnsan, üstlendiği “olmak zorunda olmak formülünün “ölmek zorunda olmak anlamına geldiği bir varlık tarzı İnsan, var oldukça ölüyor aslında. Insan, nasıl var oldukça hep bir henüz değil ise, aynı zamanda hep kendi kendisinin sonudur ya da kendi kendisinin sonuna mecburdur.
Hayatın anlamsızlığı ndan yaşamak istemediğinden söz edenler özellikleri daha önce intihar girişiminde bulunanlar karşısında dikkatli olunmalıdır intihar girişiminde ve düşüncesinde bulunan kişiyi suçlayıcı yargılayıcı tutumlardan sakınılmalıdır ona kaldıramayacağı sorumluluklar yüklenmemeli memelidir
Sanılanın aksine çok durumda ntiharı düşünen kişiler intihar eylemi öncesinde yaklaşan tehlikeyi fark eder ve bu nedenle yalnız kalmak istememeye ve kendilerine kötü bir şey yapmaktan koltuklarını söylemeye başlarlar bunları gerçekleşme olasılığı olmayan tehditler şeklinde algılamak yerine yardım çağrısı olarak Anlamak da yarar vardır zaten İntiharı önleme çabaları da bu noktada yoğunlaşıyor intihar girişiminin bir yardım çağrısı olarak ele alınması gerektiği vurgulanıyor
İntiharı düşünen veya intihara yeltenen kişilere yapılan şaka ve yorumların onur kırıcı davranışlarında intihar riskini artırdığını bilmeliyiz
Bazı kişilik yapılarında intihar riskinin daha fazla olduğu biliniyor Kendini beğenen ki Birliği narsistik insanlar sanılanın aksine daha kolay intihar ediyorlar aynı durum öfke patlamaları yaşıyan saldırgan kişiler için de geçerli
Toplumda ve sağlık personelinde tekrarlayan intihar girişimlerinde bulunanların Aslında gerçekten İntiharı istemedikleri ve intihar etmeyecekleri rol yaptıkları düşüncesi doğru değil her intihar düşüncesi ve girişimi mutlaka ciddiye alınmalı
Bize göre intihar olgusu üzerine düşünmenin felsefeden ilahiyat’tan ve beşeri bilimlerden kopart olması çok da doğru değil kaldı ki intiharla ilgilenme işini psikiyatrinin sırtına yıkan yaklaşım başarılı da değil ki sikiyatrinin öncülüğünde tüm dünyada yapılan İntiharı önleme çabaları takdire şayan Ve inanılmaz boyutlarda emeğe rağmen bir türlü olumlu sonuç vermiyor kimse çıkıp intihar oranlarını azalttık diyemiyor
Kim ki yas tutan birine yardım etmek istiyorsa İlke edilmesi gereken en önemli şey iyi bir yas sürecinin amaçlarını hep patırda tutmaktır yas sürecinin amacı asla kaybı unutmak değildir ölen hep hatırlanacaktır amaç kişinin kendi Hayat öyküsünde kaybı müstesna yerine koyarak hayata sarılma gücünü yeniden kendisinde bulabilmesi hayatta neyin yaşanılabilir olduğu konusunda biraz daha bil gelişerek yoluna devam edebilmesi dir
Yas tutan kişilere yardım edenlerin aklından çıkarma olması gereken bir husus yazsın tamamlanıp kişinin olan yaşamına dönmesinin mümkün kılan bir süreç olduğu Ama bunun asla bir bitiş ve son demek anlamına gelmediği dir Yasın amacı ne kaybı unutmak ne de onunla tamamen başa çıkmaktır amacı Öleni hatırlamak kaybın oluşturduğu değişiklikleri anlamak hayata yeniden nasıl sarılacağı na karar vermektir
Başkasının izinden gidenin kendi izi olmaz.
Ömrümüzle ilişkimiz, bir çiçeğin tabiatla ilişkisi gibidir. Biz sorumlu ve bilinçli bir biçimde hayata katılırsak hayatta bizi aynı cömertlikle içine alır; her yaşantı anında ömrümüz de bizi açar.
Artık biliyoruz ki bastırılmış, ertelenmiş, ötelenmiş hiçbir duygu yok olup gitmiyor; içimizde birikip birikip apseleşiyor ya da kan çökeltisi hâline geliyor, bulabildiği ilk fırsatta da bir yanardağ lavı gibi içimizden dışa doğru taşıyor, yayılıyor.
Ömrünü neye vereceğini bilen insan, hem yaşadığı anın hem de hayatın karşısına çıkardığı insanların değerini bilir. Değerini bilmekle kalmaz bizzat değer üretir. İçine doğduğu, içinde yaşadığı geleneğin ürettiği değerlerin ne kadar önemli olduğunu fark eder.
İslam inanç ve düşüncesinde Umut merkezi kavramlardan birisidir .İslam’da ruh bedende kaldıkça Allah’tan umut kesilmez yaşam var oldukça umut var olacaktır her geceden sonra gündüz her zorluktan sonra bir kolaylık vardır kulun Allah’a yönelmesi ve ondan yardım istemesi sıkıntı ve problemlerin çözümünün başlangıç noktasını teşkil eder Yüce yaratıcı umulmayan beklenmeyen yönlerden kolaylıklar ihsan eder. çünkü Onun her şeye gücü yeter Ona dayanan da güç kazanır.
Ölüm bilinci ile donanmışsak faniliğimizi kavramışsak dünya bizim için tekinsiz bir yer olmaktan çıkar .Attığımız her adım, hayatımız anlamlı ve değerli bir hale gelir. Anlamlı ve değerli bir hayat hem kendimizin hem başkalarının kıymetini yükseltir insanlara karşı daha fazla sevgi ve şefkat hissederiz insanlara daha derinden bağlanırız . Hayat bize yaratıcıdan bir armağandır.Her anın bir değeri paha biçilmez bir kıymeti vardır.
Hz Muhammed kişi öldüğü zaman bütün amelleri kesilir ancak üç şey vardır ki bunlar kıyamete kadar devam eder bunlar sadakayı cariye hayırlı evlat ve faydalı ilimdir.
Ölümün Kendisi de bir varlıktır ve bu nedenle ölenler yokluğa gitmez bölüm hal değiştirmektir .Mesela biz daha evvel iki defa ölüp dirildik .Ruhlar aleminde öldük annemizin vücudunda dirildik annemizin vücudunda öldük dünyada dirildik ve dünyada öleceğiz kabir kapısından geçerek ahirette dirileceğiz.
Ölmekte olan birçok insanla tanışan çalışan psikoterapist Elizabeth küpler çalışmasının sonunda artık öte dünyaya ve ölümsüzlüğe inandığını belirtmekte Yunus Emre gibi Ölümden ne korkarsın /Korkma ebedi varsın demektedir.
Tasavvuf Ehline göre ölüm Allah’tan gelen ruhun yine ona yükselmesi olduğundan insan ruhu bedende olduğu sürece geldiği ve döneceği aleme göre zindandadır .Nasıl Zindanda olan insan hapishanenin yıkılmasından incinmez ve yıkanlara niye bu binayı yıkıyorsunuz diye karşı çıkmazsa aynı şekilde insanda ölümle beden mülkünün viran olmasından incinmez aksine sevinir. Nitekim Mevlana şöyle der Sen yaşıyorum sanırsın .Aslında beden zindanında Mahpusun. Zindandan kurtulur beden kuyusundan çıkabilirsen Yusuf gibi Mısır’a Sultan olursun.
Artık biliyoruz ki bastırılmış, ertelenmiş, ötelenmiş hiçbir duygu yok olup gitmiyor; içimizde birikip birikip apseleşiyor ya da kan çökeltisi hâline geliyor, bulabildiği ilk fırsatta da bir yanardağ lavı gibi içimizden dışa doğru taşıyor, yayılıyor.